Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kısa Kısa... Kısa Kısa... Kısa Kısa... Tek Kurşun Ë Gülseren ENGİN D inçer Sezgin, ‘sokaktaki adam’ı anlatan bir yazar... Bazen bir kestaneciyi, bazen bir memuru ya da milli piyango biletçisini anlatır. Öte yandan sıkı bir gözlemcidir. Çevresinde olan biteni adeta beynine kopyalar, daha sonra bu gözlemlerini öykülerinde kullanır. Bu yüzden kanlı canlı kişilerdir öykü kahramanları. Öykülerin Dinçer Sezgin de anılar, kurguyla karışıp harmanlanır. ren bir bina gibi...Kimi öyküde bir türlü Anıları, yaşanmışlıkları öykülerinin en evlenemeyen bir adamın dünyasına, bir önemli sermayesidir. Gerçek kahramanbaşkasında tütün tarlalarına açılıyor penlardan yola çıkıp onların öykülerini anlatceresi... Belli ki tütün işçilerini iyi gözmayı sever. Böylece öykülerinde “gerlemlemiş, belki de kendisi de tütün kırıp çeklik duygusu” pekişir. Aşkı ve onun ayrılmazı erotizmi yazma o dayanılmaz bel ağrılarını yaşamış. yı sever. Düzeyli ve edebi bir anlatımdır bu. Sözcüklerle sevişmesiË Çağlar DEMİRBAĞ ni bilen bir yazardır Dinçer Sezgin. Sevişmenin farklı anlatımları ir mahkeme... üzerine tez yazar gibi araştırmalar Yargıç, Olympe yapar. Her öyküsünde farklı bir de Gouges’e soruanlatım yakalar. yor: “Yazılarınız Öte yandan aşk öyküleri yazarı arasında bulunan, KurtarılOlympe, devrimin kadın yüzünün diyebilir miyiz ona? Bence hayır. mış Fransa ya da Tahtı Alınbir simgesi olarak başını giyotine Aşk, öykülerinin vazgeçilmez izlemış Tiran isimli tiyatro eseriuzatıyor. ği olmasına karşın aslında topni yazanın da siz olduğunu lumcu bir yazardır. Öykülerinde YAZIM SÜRECİ kabul ediyor musunuz?” baskın olan toplumun gerçekleri, Maria Rosa Cutrufelli, son dönem Olympe, “Evet, ediyorum” sömürü düzeni ve düzenin ezip İtalyan edebiyatının parlayan isimdiyor. “Oyunda, halkın haköğüttüğü insanların acılarıdır. Bu lerinden birisi. Uzunca bir süre, feminizm kını en ateşli bir şekilde savunanlara karşı insanların düş kırıklıkları, duygukışkırtıcı açıklamalar yapan Capeto adlı ka tarihinin bu unutulmaz kahramanı Olympe ları, küçük sevinçleri, hüzünleri ve de Gouges üzerine araştırma yapmış. rakteri neden öyle konuşturdunuz o halen çok da çaresizlikleridir anlatıOlympe’nin günlüklerinden, mektuplarınde?” diyor aynı ses. Yargılanan Capeto lan. Ancak hiçbir zaman öğretici, dan yola çıkarak bir yazar olarak Olymmudur, yazarı Olympe midir? Olympe, slogancı bir anlatıma başvurmaz. pe’yi giyinmiş, sırlarla dolu bu kadının iç “Capote’yi sahnedeki rolüne uygun bir biBu yüzden ilk bakışta farklı konudünyasını okumaya, onu günümüz kadınlaçimde konuşturdum” diyor. Bilmem size lar öne çıksa da onun öykülerinde rına anlatarak “kadın gerçeği”ni, dünyanın tanıdık geldi mi bu mahkeme sahnesi? ülke gerçekleri, öykünün anlatıl301’den yargılanan bir yazar değil, Olympe en hareketli dönemlerinden birisi olan dığı zaman diliminde geçen tarihi de Gouges. 1789 Fransız İhtilali’nde, sahip Fransız İhtilali günlerinden çekip çıkarmış; olaylar zeminde akar durur. tutkuları, çılgınlıkları, cesareti ve düşleri ile olduğu aykırı fikirler yüzünden giyotine Kentler de yaşar öykülerinde. Olympe’yi bir roman kahramanı olarak gönderilmiş bir feminist yazar, hatta Maria En çok da İzmir... Çocukluktan aramıza salmış. Luisa Boccia’nın tabiriyle özgürlükçü gögençliğe uzanan çizgide yer alan Cutrufelli, Fransız İhtilali’ne dair erkekrüşün öncülerinden ve feminist tarihin anakent... Çok sonraları dönüp dolalerin yeterince konuştuğunu düşünerek sası olarak kabul edilen, tarihe, “Kadının şıp yeniden yerleştiği İzmir... Öyidam sehpasına çıkma hakkı varsa, kürsüye dece kadınlara söz veren bir kurguyu terkülerinde ya Asansör semtinde cih etmiş romanında. Olympe’nin gelini çıkma hakkı da olmalıdır” sözüyle geçen dolaştırır bizi ya Kemeraltı’nda ya Hyacinthe’den devrime hizmet eden Frandevrimci bir hayalperest Olympe de Gouda Karşıyaka’da... ges... Evet, bir hayalperest Olympe... Hatta çoiseModeste’ye, hizmetçisi Juistine’den Şair olmanın getirdiği olanakları hayal gücü, idam edildikten sonra ölüm tu bir işçi karısı ve gardiyan olan Marion’a, öykülerinde de görürüz. Şiirsel bir Olympe ile aynı hücreyi paylaşan bir başka tanağına bile not edilmiş: “Hayal gücü çok anlatımı vardır Dinçer Sezgin’in. kadın devrimci Rosaile’den bir fahişe olan kuvvetli olan Olympe de Gouges, çılgınlıŞiirlerinde olduğu gibi yalın, duAlexandrine’e kadar pek çok kadın kahrağının doğadan gelen bir ilham olduğu yaru, berrak; ama çarpıcı bir anlamanın gözünden bakıyoruz İhtilal’e ve nılgısına düştü. Devlet adamı olmak istedi. tımdır bu. İmgeler gözü tırmalaOlympe’ye. Roman, bu kadınların ve elbetDün kanun, bu komplocuyu, kendi cinsimadan, yerli yerinde durur ve gerte Olympe’nin iç konuşmalarından oluşuyetine ait erdemleri unuttuğu için cezalançeklik duygusunu pekiştirirken, yor. dırdı.” Adı üstünde “devlet adamı”... Bir şiirin müziğini dinletir bize. Sürükleyici, o günlerdeki Paris yaşantısıkadın, iyi eğitimli, dürüst ve vatansever bir na ve o yaşantı içindeki kadının konumuna Bir dil ustasıdır o. Tertemiz, arı kadın, nasıl olur da “devlet adamı” olmak dair ayrıntılarla dolu bir romanın içinde bir Türkçe ile yazar. Bir yandan ister. Nasıl olur da, kendi cinsiyetinin, yani kayboluyoruz. Aslında kaybolduğumuz da unutulmaya bırakılmış sözcükkadın olmanın erdemlerini unutup yöneyer, bir devrimin boşluğunda asılı kalmış leri, halk deyimlerini, söylemlerini timde hak talep eder. Bu hem devletin dokadın çığlıklarından başka bir şey değil. bulup çıkartarak bize sunar. Halğasına aykırı, hem de kadın olmanın... İşte Eğer bu çığlıklara kulak verirsek, bir kadın bu yüzden bir hayalperest Olympe... İşte kın arasından gelen biri olmanın olarak bugünün dünyasıyla Olympe’nin yabu yüzden somut delillerle değil, oyunlagetirdiği dil zenginliğini öykülerirında yarattığı karakterler aracılığıyla yargı şadığı Fransız İhtilali günleri arasında pek ne aktaran bir yazardır. lanıyor. O herkesin ihtişamından ve dünya bir fark olmadığını, devletlerin, devrimleDinçer Sezgin’in son öykü kitarin ve siyasetin erkek yüzü ile kadın yüzüda yarattığı etkiden övgüyle bahsedilen bı “Tek Kurşun” bu günlerde yanün başka başka yerlere baktığını, bu yüzFransız İhtilali’nin karanlık yüzünün, belki yımlandı. Bu yeni kitapta yer alan den Olympe’nin çağdaşı ünlü feminist de erkek yüzünün kurbanlarından birisi. öyküler, yazarın farklı dünyalara açılan pencerelerini bir araya geti Bir başka pencereden Karşıyaka’nın çarşısını görüyoruz. Çarşının kalabalığı içinde kaybolmuş bir adamın yaşamöyküsüne bakıyoruz. Kimi pencere yaşlanmanın kıyısındaki bir kadının iç dünyasına açılırken, bir başkası yaşama tutunmaya çalışan bir genç kızın hazin öyküsüne götürüyor bizi. Bir bakıyoruz gül bahçesindeyiz, bir bakıyoruz işkence odasında... Az önce belirttiğim gibi toplumcu bir yazar Dinçer Sezgin. Bu kitabında da öykülerinin hemen tümünde toplumsal sorunların eleştirileri var. Kiminde hantallaşan bürokrasiyi ve yanlış işleyen sistemi bir memurun yaşamöyküsüyle bize gösterirken, kiminde kan davasını, kiminde devlet adına yapılan yanlışları eleştiriyor. Sezgin’in gözü adeta bir kamera gibi sokaklarda, bahçelerde, odalarda dolaşıyor. Gözlemlerini öylesine güçlü bir dille anlatıyor ki öyküleri okumuyor, sanki film gibi seyrediyoruz. Kimi zaman bu kamerayı öykü kişilerinin iç dünyasına çeviriyor. Ruhsal yapılarını, kendi içlerindeki çatışmaları, çelişkileri didikliyor, ortaya seriyor. Böylece bu öyküleri okudukça kendi ruh dünyamızı da tanıyor, daha iyi anlıyoruz. “Tek Kurşun” adlı kitabındaki öykülerde biçim ve biçem olarak da arayışlar görüyoruz. Dilini olduğu gibi anlatımını da ustaca seriyor önümüze. Bir yandan bizi olayların, öykü kişilerinin dünyasına çekerken bir yandan da kendi duygu ve düşünce dünyasının zenginliği ile şaşırtıyor. Usta bir yazar olmanın nasıl bir şey olduğunu bir kez daha gösteriyor bize. Dinçer Sezgin, günümüzün önemli öykücülerindendir. Bu yüzden kitapları yazın akademisyenleri tarafından incelenip değerlendirilmelidir. Bir yazar, kitapları bilimsel verilerle incelenip araştırıldığı zaman gelecek kuşaklara ulaşır. Dinçer Sezgin de bunu hak eden yazarlardan. “Tek Kurşun” ise yazarın ulaştığı olgunluğu sergileyen ve keyifle okunan bir kitap. ? Tek Kurşun/ Dinçer Sezgin/ Papirüs Yayınevi/ İstanbul 2008/ 136 s. B Olympe Mary Wollstonecraft gibi vatandaşın cinsiyetinin dikkate alınmadığı “aseksüel” bir düzenden daha çok, Olympe’nin işaret ettiği gibi “kadınların ve erkeklerin nötr ve bedensiz (hatta nötr olduğu için bedensiz) tek bir gerçeklikle değerlendirilmediği bir toplum özlemine” daha büyük bir ihtiyaç duyduğumuz ortada. Cutrufelli’nin bu romanı, yaşanmışlık dolu kadın hikâyeleriyle açıkça bu tercihin öneminin altını çiziyor. İLİŞKİLER Romanın, pek çok boyutu var. Bir yönü her ne kadar Fransız İhtilali’ne kadınların gözünden baksa da, aslında kadınların birbirleriyle, erkeklerle ve kendileriyle olan ilişkisine de ışık tutuyor. Bu anlamda, Cutrufelli gerçekten zor bir konuyu, ustalıklı bir biçimde anlatmış ve feminist literatüre eşsiz bir yapıt kazandırmayı başarmış. Aslında bir roman türü olarak tarihi romana kurgu ve anlatım yönünden yenilik getirdiği de söylenebilir. Alışık olduğumuz tarihi romanların abartılı ve düşsel dünyasının tam tersine, olabildiğince gerçekçi, yalın ve samimi bir dille, romanı okuyan bizleri de birer roman kahramanıymış gibi Paris’in o kaotik ortamına çekmeyi ve kendi iç sesimizle romandaki kadınların iç seslerini birbirine karıştırmayı ve ortak bir kadın tininin varlığını tüm çıplaklığıyla duyumsatmayı başarmış olduğunu söyleyebilirim. Bu roman aracılığıyla sadece Olympe ile değil, Cutrufelli gibi önemli bir kadın yazarla da tanışmış olacak; erkekseniz size karmaşık gelen kadın tinini devrim günleri içinden seyre dalacak; kadınsanız, kadınlığınızı kuşatan toplumsal ve bilişsel süreç ve engellerin nasıl değişebileceğine dair düşüncelere dalacaksınız. Kitabı, çokça övdüğümün farkındayım. Tek endişem, romanın Olympe gibi tarihi bir kişiliğin gölgesinde kalması... Çünkü bu romanda anlatılan sadece bir efsaneye dönüşmüş Olympe’nin hikâyesi değil, Cutrufelli her ne kadar Fransız kadınlarını anlatmış olsa da, bu romanda anlatılan dünyanın her yerinde sözde eşitlikçi ya da değil erkek egemenliğinin kuşatması altında yaşayan ve ölen kadınların hikâyesidir. ? Olympe –Bir Düş İçin Yaşayan Kadın/ Maria Rosa Cutrufelli/ Çeviren: Hande Loddo/ Everest Yayınları/ 398 s . ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 955 SAYFA 20