Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ kat çekmek, bilgi vermekle sınırlı işlevini, alıcının ne hissedip ne düşüneceğini buyurmaya vardırmıyordu bu yüzden. Bir insan demek, her insan demekti onun için. Bu nedenle olay odaklı habercilikten insan odaklı haberciliğe geçmişti. Saygı, özen ve estetiği yerleştirdi diline. Hıza tapılan bir dünyada her gün iki saatini harcadığı ‘O Anlar’la peşinden koşulan “Vay be!” yerine, alıcısından “Aferin!” almayı ve teşekkür ihtiyacı yaratmayı tercih etti. Ekranda ve gazetelerde her gün şok haberler, biraz sonra işitip hayretlere düşeceğimiz, kendimizden geçeceğimiz haber reklâmları geçedursun; binlerce yıldır güneşin altında yeni bir şey yok aslında. Olaylar hep aynı nihayetinde, ne ki o olaylar karşısında farklı tepkiler gösterebilmek için durup düşünmek gerekiyor. Sayısız kez tekrar eden olayların ne tür dinamiklerle ortaya çıktığını anlamak için Oğuz Haksever kareleri durduruyor, düşündürüyor. Felaketlerin magazinel yansımaları, hayata hareket, olay ve feryat katmak telaşı yerine; örneğin çok atlanan bir şeyi, gerçek vicdanı koyuyor. Malumumuzdur, kazaların ve kavgaların etrafına sayısız insan toplanır, bir o kadarı pencerelere üşüşür ama pek azı orada can iplikleri kopmak üzere olan için herhangi bir şey yapma sorumluluğu taşır. Çoğu bir olaya tanık olmanın tamamen kişisel tafrasının peşindedir ve daha o olay yaşanırken bunu nasıl anlatacağını kurgulamaya başlar. Anlatmak için oradadır zaten. Ahlar vahlar, feryatlar, tüm acıklı fotoğraflar, anlatıcının makyaj malzemeleridir. Oysa gerçek vicdan sorumluluk alır, mesela o yaralı canı hekime taşır. Fotoğraf makinesinin deklanşörünün tetik olduğu Peeping Tom’lar bir adam silahını birine doğrulttuğunda haber der ve o anı çekmek ister. Vicdansa o tetiğin önüne geçmek, bu cinayetin hangi dinamiklerle işlendiğini ve sonra o cana ne olacağını izlemek derdindedir. Oğuz Haksever soy ismine yaraşan bir adam, bu yüzden de haberde değeri olmadığı düşünülen şeyleri konu etmekten çekinmiyor. Örneğin vicdanı, bir başkası yerine bağırmamayı, durmayı düşünmeyi, derinden hissetmeyi... “Hak Haberciliği ya da ‘Düzgün Habercilik’” başlıklı yazısında(1) haberciliğin bir kamu hizmeti olduğunun anımsanması gereğine işaret ediyor ve son yıllardaki habercilik eğilimini haberburger olarak adlandırıyor. Haksever bu yazıda hak haberciliği hakkında şunları söylüyor: “Hak haberciliği yapmak, özellikle Türkiye’de ‘zor’ bir iş. İnsanların maraz duygularına yönelen, böylelikle bakılma izlenme değil garantisi olan habercilik yapmak ya da klişeler kullanmak varken; taklitçilik orada dururken niye hak haberciliği yapılsın? Ya da hak arama geleneği yerine, ayrıcalık aramanın artık iyice fazilet haline geldiği ve kulluk düzeninden gelen alışkanlıkların hâlâ hüküm sürdüğü bir ülkede hak haberciliği ya da insanı odak alan habercilik yapmanın ne âlemi var? Dahası ‘Türkiye’de artık işlerine toplu taşıma araçlarıyla değil de, otomobilleriyle veya makam araçlarıyla giden, plazalarda teknolojinin olanaklarından yararlanarak iş bitiren, akşamlarını, hafta sonlarını yine habercilerden, yazarlardan oluşan dost gruplarıyla takılarak, kendi dar gündemlerinin belirlediği sohbetlerle ve belirli yerlerde geçiren ya da en azından bu satırların yazarına öyle görünen haberciler ne kadar hak haberciliği yapmaya eğilim gösterir?’ diye sormak da mümkün.” ANIMSATMANIN DEĞERİ Gündem yaratmak adına ne varsa sömüren bir habercilik anlayışıyla önümüze yığılan onca şeyin yalnızca “Ve İnsan” demekle dengelenmesi, bize insanın değerini de anımsatıyor. Keşfetmenin sınırsızlığını, her şeye rağmen yapay eklemelere ihtiyaç duymayacak kadar engin kaldığını... Oğuz Haksever, istediğimiz kadar durabilmemiz ve bu karelere kendi öykülerimizi ekleyebilmemiz için “O Anlar”ı kitaplaştırdı. Fotoğraf editörlüğünü Bahar Ünsal’ın yaptığı karelerin karşısındaki sözleri ise içimizde onun sesiyle dilleniyor ister istemez. Ancak Oğuz Haksever zarif bir insan ve bizim sesimize, sözümüze de ayırdığı bir yer var her zaman. NTV Yayınları’ndan çıkan ‘O’ An adlı yapıt göz ve söz uyumunu, her bir karenin nerede, ne zaman, kimin tarafından çekildiğiyle ilgili bilgileri Güneş dokunuşu (Romanya) ve Haksever’in yorumları28 Kasım 2007AP / Andreea Balaurea, Mediafax nı içeriyor. ‘O’ An’a emek Başkent Bükreş’te UNICEF’in de desteğiyle gerçekleştirilen verenler arasında fotoğraf rekor denemesi için öğrencilerin, dünyanın en uzun tuvaline yapeditörü Bahar Ünsal’ı, editıkları çiçek resimleri. toryal çalışmalarıyla Mustafa Dağıstanlı ve Budak Akalın’ı, NTV Yayınları’nın yönetimini üstlenen Cem Aydın’ı, metinleri ve kitapta bile fısıldamaya devam eden sesi için Oğuz Haksever’i kutlamak isterim. Anımsatmanın değerini ve işlevini bildikleri için... ? (1) Oğuz Haksever, Hak haberciliği ya da düzgün habercilik; İnsan Hakları Haberciliği: Hazırlayan, Sevda Alankuş, IPS İletişim Vakfı Yayınları (İst, 2007) Sf. 144150 Hayata katılma sevinci (Çin) 2 Ekim 2007AP / Eugene Hoshika Şanghay kentindeki Özel Olimpiyat Oyunları’nın açılış töreninde fenerlerin geçişi. CUMHURİYET KİTAP SAYI 955 ‘O’ An/ Oğuz Haksever/ NTV Yayınları/ 162 s. SAYFA 23