Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Rani Manicka’dan... Karanlıkta tökezleyen çocuklara Rani Manicka’nin Bereket Ana romanı, iç içe geçmiş birkaç hikâyeden oluşuyor. Hepsi ayrı ayrı hikâyeler, ama her biri bir bütünün, Bereket Ana Laşkmi’nin hikâyesinin bir parçası. Lakşmi’nin hikâyesi; Malezya kadar güzel ve gizemli, geleneksel folklorik motifleri ile bezenmiş bir aile destanı. Aynı zamanda şiirsel bir dille kaleme alınmış trajik bir öykü. Ë Rozerin BOLLUK ayatlarını bir ermiş gibi yaşayan insanların, hikâyelerini anlatmaya ihtiyaçları yoktur ama, sevdiklerine pençelerini geçirerek yaşamış insanlar yaptıklarına mantıklı bir açıklama getirmelidir. Anılar? Elbette anıları vardır herkesin kendine sakladığı. Kelebek gibi uzak ve değerlidir onlar sahibi için. Zaman adındaki küçük bir çocuğun kovaladığı uçuşan, büyülü minik renkli kanatları olan kelebek gibidir anılar. Hiç kimse cesaret edip de onlara dokunamaz. Eğer dokunursa kanatları toz olur ve bir daha uçamazlar. Uçup uçmayacağına da yine anıların sahibi kendisi karar verir. Bereket Ana’nın yazarı Rani Manicka annesinin anılarına dokunarak kaleme almış romanını. Okurken, iyi ki o anılara dokunmuş, onu bu güzel anlatımla bir kitap haline getirmiş demekten kendinizi alamıyorsunuz. Öyle akıcı, öyle şiirsel bir dille anlatmış ki; kitap bitmesin istiyorsunuz. Yazma merakı olan herkesi kıskandıracak bir sözcük dizimi ve ses ahengi ile oluşturmuş cümlelerini. Abartısız; her sayfadan bir cümle seçip peş peşe koyarsanız, kitabı bitirdiğinizde harika bir şiire sahip olabilirsiniz. Zaten kitap yazarın ilk romanı olmasına rağmen kısa sürede 18 dile çevrilerek de rüştünü ispat etmiş. Bereket Ana, aynı zamanda Güneydoğu Asya ve Güney Pasifik bölgesi 2003 Cummonwealth Writers ödülünün de sahibi. Rani Manicka’nin romanı iç içe geçmiş birkaç hikâyeden oluşuyor. Hepsi ayrı ayrı hikâyeler, ama her biri bir bütünün, Bereket Ana Laşkmi’nin hikâyesinin bir parçası. Lakşmi’nin hikâyesi Malezya kadar güzel ve gizemli, geleneksel folklorun motifleri ile bezenmiş bir aile destanı. Aynı zamanda trajik bir öykü. Bu öyküde hayat insana bir kez daha; bir ananın acısının ölçütünün asla olmayacağını öğretir. Bu öyle bir yaradır ki; derindir ve hamdır her zaman. Başka bir evladın sevgisi bile olgunlaştırmaz bu yarayı. H ranlıkta “korkuya düşme” sözü dile bile getirilmemelidir, yankıları cinleri uyandırmasın diye. Yuva toplayıcılarının tek dostları, ağırlıklarını taşıyan bambu sırıklarıdır. Adamlar, ilk adımlarını atmadan önce bambuya hafifçe vururlar, eğer hüzünlü bir iç çekişse verdiği ses, hemen vazgeçerler ondan. Ancak bambu şakırsa, yuva toplayıcıları cesaret bulur ve işe koyulurlar. Dayısı; kalbinin onun bambusu olduğunu, ona nazik davranır ve sesine kulak verirse en yüksek, en büyük yuvanın mutlaka onun olacağını söylemiştir Lakşmi’ye zamanında. Lakşmi evlenme çağına gelmiş, annesi onu gelin olarak Malezya’ya yollamıştır. Kocası zengin değil fakirdir. Çöpçatan Pani onları Ayah zengin diye kandırmıştır. Garip bir ülkede, olması gerektiği kişi olmayan bir adamla yapayalnızdır artık. Kendine ait bir kuruş parası yoktur. Ne yerel dili anlıyor ne de tek kelime İngilizce biliyordur. Daha bu diyara geldiği gün annesine dönme planları yapmaya başlar. Eve nasıl dönebileceği hakkında ise en ufak bir fikri yoktur. Fakat dönmez. Büyük bir beceri ve sevgiyle, bulunduğu yeri güzelleştirir. Borç içinde yüzen kocasının borçlarını ödemeye başlar. Mutlu olmayı bilen bir yürekle sarılır hayata. İlk çocuğunu tek başına doğurur. Yüzünü gördüğü ilk andan itibaren yüreği deli gibi çarpma Bereket Ana’nın yazarı Rani Manicka annesinin anılarına dokunarak kaleme almış romanını. ya başlar. O andan itibaren kucağında tuttuğu bu minik beden için, aslanların kafasını koparabileceğini, çıplak elleriyle trenleri durdurabileceğini ve karlı dağları aşabileceğini bilir. Bunun adı da insanlık tarihi kadar eskilere dayanan annelik içgüdüsüdür. Lakşmi yaşadığı bu olağanüstü duyguyu tam altı çocuğunda da yaşayacaktır. KALBİN SENİN BAMBUNDUR Lakşmi ilk kez Mango tüccarı dayısının kucağında dinler Malezya diye bir uzak diyarı ve o diyardaki kuş yuvası toplayıcılarının eşsiz hikâyelerini. Ellerinde bir fener bile olmadan dağlardaki mağaraların metrelerce yükseklikteki tepelerine bambu sırıklarıyla kokusuzca tırmanmalarını. O yüksekliklerden ecellerine atlamış adamların hayaletleri tarafından gözlenirken, zengin bir adamın damak tadı için o tekinsiz tüneklerinden uzanarak, bir kuşun salyasından yapılma yuvayı çalmalarını. Ürpertici kaSAYFA 8 EVİN ALTINDAKİ SIR Japon işgaliyle mahallerindeki pek çok şey dramatik bir şekilde değişir. Bütün kızlar bir gecede ya saçları kesilerek erkeğe dönüşür ya da ortadan kaybolur. Hikâyenin can alıcı kısmı 2. Dünya Savaşı’nda Japonya’nın Malezya’yı işgal ettiği günlerde geçer. Lakşmi ve Ayah’ın güzeller güzeli kızı Mohini’nin Japon askerleri tarafından kaçırılıp tecavüz edilmesi ve öldürülmesiyle yaşanır. Güzelliğin sorumluluğu bir ebeveynin taşımakta güçlük çekeceği taçtır zor zamanlarda. Mohini daha on yaşındayken bile yetişkin bakışların hedefidir. O istilanın başlamasıyla, kalın yılan gibi saçlarından olmayacak ama evde hapis hayatı yaşayacaktır. Bu onların sırrı olacaktır. Evlerinin kapısının dışında varlığı son bulacaktır. Ondan hiç bahsedilmeyecekti. Bütün ailenin korumaya çalıştığı, evin altına gömülmüş bir hazine gibidir. Verandada oturamaz ya da arka bahçeye çıkıp temiz hava alamaz. Tam üç yıl boyunca öyle gizli saklı yaşar ki, komşuları bile neye benzediğini unuturlar. İstilanın bittiğinin ilan edilmesi ile gün yüzüne çıkar Mohini. Güneşsiz günler, onun süt kahvesi tenini daha da güzelBereket Ana Laşkmi leştirmiş, yeşil gözleri ile bakanın bir daha baktığı bir güzelliğe büründürmüştür. Dışarı çıktığı sırada çekilmekte olan Japon askerleri görür onu. Mohin’nin ikizi olan Lakşimnan gizlenme yerine yönelir ve kapak kapanır. Mohini’nin gizlenmesi olanaksız hale gelince de askerler onu görür. Bundan sonrasında acıları bir yelpaze gibi açılır ve sarar yüreklerini. Romanın ilk bölümünde Lakşmi’nin hikâyesine eşlik eden iç yakıcı bir hikâye daha vardır: Mui Çai’nin hikâyesi. Zengin efendisine hizmet etmekle yükümlüdür Mui Çai. Efendisinin karılarından çocuğu olmaz. O, Çai’yi yatağına alır ve ondan doğan çocuklarını daha doğar doğmaz alıp karılarına verir. Çai bundan sonra oğullarını görme şansına bile sahip olmaz. İkinci oğlunu doğururken ilk oğlunun öldüğünü öğrenir. İlk oğlunun öldüğünü duymak, ikinci oğlundan vazgeçmekten daha acı gelmiştir ona. Olanlara inanmayarak başını iki yana sallamış ve mis kokulu bebeğini de vermiştir. Artık aklını kaçırmış gibidir. Aradan yıllar geçer. Mohini’nin ikiz kardeşi Lakşimnan Mohini’nin ölümünden kendini sorumlu tutarak yaşar. Evlenir. İlk çocuğu kız olur. Öyle bir kız ki güzelliğini Mohini’den almış. Adını Dimple koyarlar. Dimple, Mohini’ye benzediği için, babası ve babaannesi tarafından el üstünde tutulur. Amcası Sevenese ile de aralarında tuhaf, aynı zamanda kuvvetli bir bağ oluşur. Sevenese bir kötülük ön sezisi içinde onun Luke âşık olmasına tanık olur. Luke, en sonunda ölümüne neden olacak afyonla tanıştırır Dimple’yı. Okuyucunun Dimple’nin kızı Nişa ile tanışması zaman alır. Nişa annesinin ölümüne tanık olur ve psikolojik problemler yaşar. Üstelik babası onu, annesinin akrabalarından uzak tutar. Ancak babasının ölümünden sonra Nişa, annesinin ona bıraktığı ve ailesinin fertlerini tek tek anlattığı kasetleri bulur. Nişa büyük büyük dayısının tavsiyesine önem veren ilk torunu olur babaannesinin. Bu tavsiye romanın girişinde yer alır: “Bambunun şarkısını duyabilmek için bambunun tepesine hafifçe vuracaksın. Bunu başardığında geçmişi yavaşça çözecek ve kıymetli kuşların yuvasını elinde tutacaksın. Ve anlayacaksın ki: Onu görüyorum. Çiçekler açıyor ayaklarının dibinde, ama aslında ölmemiş. Yıllar Bereket Ana’yı eskitmemiş. Hâlâ hiddetli ve büyülü. Acı çekmeyi bırak ve ona seslen, göreceksin sana gökkuşağı dolu rüyalar getirecek.” Dışarıda rüzgâr, çivit mavisi yaprakları hışırdatır ve bahçenin ucunda, eski bir bambu ağacı şarkısını söyler. Hikâyesiyle bütünleşen bir anlatım biçimi. Mükemmel bir dil işçiliği. Bereket Ana tüm acılara rağmen dünyaya başka bir gözle, şiirsel etkileşimle bakmanın yolunu bilen ve okuru mutlu eden bir roman. Gökkuşağı dolu bir rüya bekleyen herkes için. ? Bereket Ana/ Rani Manicka/ Çev: Burcu Bingül/ Literatür Yayınları/432 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 952