27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Feliks Çuyev’den: ‘Molotov Anlatıyor’ Molotov ne anlatıyor? Hegel, Hukuk Felsefesinin İlkeleri adlı kitabının Önsöz’ünde, “Minerva’nın baykuşu, ancak gün batarken uçmaya başlar” diyordu. Yorumlanacak olursa, bir şey olup bittikten sonra görüş ve açıklamalar başlar. Bir durumun oluşum aşamasında o duruma ilişkin söylenenler, meselenin sıcaklığı nedeniyle çoğu kez duygu yüklü olduğundan gerçekliği yansıtmaktan uzak kalabilir. En doğrusu suların durulmasını beklemek olacaktır. Rus şair Feliks Çuyev de bu yöntemi izleyerek, SSCB’nin ikinci adamı, Stalin’in en yakın arkadaşı olan Molotov’u konuşturarak Sovyet deneyimini büyüteç altına alıyor. Yani bunu anlaşılır kılabilmek için bu deneyimin en yakın tanığını konuşturuyor, deyim uygunsa tarihi, kaynağından derliyor. yan Molotov, daha çocuk yaşta çarlığa muhalif fikirlerle tanışıyor, Bolşeviklere katılıyor ve “molotofkokteyli” de dahil olmak üzere pek çok “teknik hizmet” veren militan yaşamını seçiyor. Çuyev’in yazdığına göre 22 Nisan 1912’de Pravda’nın ilk sayısını çıkaranlar arasında o da var. Yine yazarın dediğine göre 1985’te Pravda’da Molotov’a dair bir yazı yayımlatmak isteniyor ama dergi yönetimi, “eski işbirlikçilerle ilgili makaleleri basmadıklarını” söyleyerek yazıyı ne yazık ki geri çeviriyorlar. Çuyev kitabının bir yerinde Molotov’u şöyle betimliyor: “Orta boyluydu, kararlılığına ters düşen geniş bir alnı vardı, yaşına rağmen gözleri parıltısını hiç kaybetmemişti; bakışları delici, bıyığı beyaz ve sertti” (Age. s.13). Molotov partinin 5 numaralı üyesiydi, Lenin 1, Stalin ise 2 numaralı üyelerdi. Sovyetler söz konusu olduğunda Molotov, neredeyse, Stalin kadar adı anılan biri. Onun düşünüş ve davranış tarzı daha çok Stalin’le ve dolaylı olarak anılmıştır. Şimdi Molotov, kim olduğunu, ne düşündüğünü, niçin eleştirildiğini, niçin Stalin’le anıldığını kendisi anlatıyor. Molotov’un anlattıklarında ilk dikkati çeken şey, Stalin’in şahsında kendisine ve tüm parti yönetimine yapılan bütün eleştirilerin haksız olduğuna vurgu yapıyor ve izledikleri siyasette haklı olduklarının altını çiziyor olmasıdır. Molotov, Şubat ve Ekim Devrimleri öncesi başlayarak Bolşevik Partisi’nin nasıl bir süreçten geçtiğini zaman zaman da özeleştiriler yaparak anlatıyor. Genellikle partinin, kendisinin ve özellikle de Stalin’in izlediği yolun doğru olduğunu söylüyor. Muhalefetin yanlış olarak değerlendirdiği birçok davranışı güçlü olamamaktan kaynaklanan zayıflıklar olarak değerlendiriyor. İkinci Dünya Savaşı öncesi Stalin’in Hitler’le saldırmazlık anlaşması yapmasına, dolayısıyla Hitler’e güvenmesi şeklindeki sorulara da açıklama getiriyor. Molotov açısından o günkü koşullarda Stalin’in yerinde kim olsa benzer hataları yapardı. Stalin’in Hitler’e güvendiği ise doğru değil. Molotov’un anlattıkları özetlenecek olursa, Sta lin o zamanki durumda Hitler’e bu şekilde davranmak gerektiğini biliyor, ama ona kesinlikle güvenmiyordu. Çünkü Stalin kuşkucu biriydi, kendi tarafındakilere bile güvenmekte tereddüt ederdi, bu yüzden onu Hitler’e güvenmekle eleştirmek doğru değil. Molotov, Stalin’e aradan on yıllar geçtiği halde güvenini ve bağlılığını sürdürüyor: “Stalin savaş sanatını biliyordu, sadece strateji değil taktikleri de ... sadece genel anlamda değil derinine biliyordu, uygulamada uzmandı; savaşı en üst düzeyde yönetti” (Age. s.63). Molotov’a göre gerek milliyetler konusunda gerekse dil meselesinde uzman birisi varsa o da Stalin idi. Stalin, Lenin’in görüşlerinin anlaşılır hale getirilmesinde de önemli bir rol üstlenmişti; onun yazdıklarını açıklıyor, yorumluyor, ona katkılar yapıyordu. SAĞCILIK EĞİLİMİ... Bolşevik Partisi’nin ne denli demokratik bir parti olduğu siyaset bilimcileri tarafından çokça tartışılmıştır, halen de bu tartışmalar farklı kulvarlarda devam etmektedir. Dünyanın en demokratik partisi olduğunu ileri sürenler de, en despot olduğunu söyleyenler de olmuştur, halen de bu düalist durum değişmiş değildir. Bu tartışmaların çıkış noktası, partinin kitlelerle olan ilişkisinin sorunlu olması ve bunun yanı sıra daha çok onun, parti içi demokrasi anlayışını özgürlük ortamında işletip işletemediğidir. Bu durumu yansıtmaya çalışan Molotov’a göre partiyi sağcı bir politikaya çekmek isteyen çok olumsuz bir gidişat vardı ve o zaman için bu sağcılık eğilimi en büyük tehlikeydi. Böylesi koşullarda demokrasi ilkesi ne denli etkin kılınabilirdi? Molotov bakımından Troçkistler de büyük tehlike oluşturma pozisyonundaydılar, halka güven vermiyorlardı, “Savaşı kazanamayacağız” diye yaygara yapıyorlardı. Kuruşçev’in de durumu farklı değildi. Bilindiği gibi Bolşevik Partisi Molotov’un eleştirdiği bu kesimleri halen tartışmalı olan bir yargılama sürecinden geçirerek, birçok parti üyesi ve yöneticisini idama göndermişti, kimisini de sürgüne. Molotov tüm bu olup bitenlere rağmen halen Stalin’i olumluyor ve ondan örnekler vererek Stalin’in haklılığını ortaya koyuyor. Çünkü Molotov açısından döneminde Leninizmi Stalin’den daha iyi bilen ve uygulayan yoktu. Molotov’un anlattıkları genel olarak bilinen konulara ilişkin denebilir. Fakat bunları Molotov’un ağzından dinlemenin ayrı bir önemi olmalıdır. Ayrıca söylenenlerde yeni bilgiler ve özgün değerlendirmeler de yok değil. Molotov, “Dünya Savaşı’nda” diyor, “bombalar Japonya’ya atılmıştı ama tabii Sovyetler Birliği hedeflenmişti, sanki bize ‘bakın bizde ne var’ diye hatırlatır gibi. Sizin atom bombanız yok; bizim var ve eğer kıpırdarsanız halinizin ne olacağını görün” (Age. s.99). Bilineceği gibi kimi siyaset teorisyenleri 20. yüzyılın en önemli diplomatının Molotov olduğunu söylemişlerdir. Oysa Molotov yalnızca bir diplomat olarak değerlendirilmeyi doğru görmüyor, kendisinin bir siyasetçi olduğunun üzerinde duruyor. Elbette Molotov’u bazı konularda teknik bilgileri olan ve “kırtasiyecilik düzeyinde iş bitiren bir kimse” olarak görmek doğru değil. Molotov’un kendi anlatımlarına göre 1617 yaşlarında Marksist eserler okuyor, edebiyat meraklısı, Çehov’un öykülerini elden düşürmüyor. Molotov, “1905 yenilgisi olmasa idi 1917 Devrimi de olmazdı” diyerek çok öğretici açıkla ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 952 Ë Mehmet AKKAYA olotov Anlatıyor*, Yordam Kitap’tan, Suna Kabasakal çevirisiyle okuyucuya ulaşmış bulunuyor. Molotov, bu röportajlarda dedikodu niteliğindekiler de dahil Sovyet deneyimine ait ayrıntılı, spesifik denecek türden bilgilerle SSCB’ye ilişkin çok geniş bir özet veriyor. Hatırlanmalı ki, Sovyetler dizgesi kurulduğundan beri ona dıştan saldırılar ve içten acımasız eleştiriler yapılmıştır. Emperyalist savaşlar, engellemeler ve ablukaya almalar Sovyetleri etkisizleştirmek için gündeme gelmiş ve bu yüzden de bu dizge dış saldırılara ve içeriden eleştirilere karşı hep kendini savunur halde olmuştur. İşte Molotov’un bu kitapta anlattıkları, özellikle Berlin Duvarı’nın yıkılması üzerine her türlü kötülüğün nedeni olarak görülen Sovyet deneyiminin bir savunması olarak anlaşılabilir. Dolayısıyla anlatılanların, bir bakıma başta sömürü olmak üzere tüm kapitalist değerlere karşı sosyalizmin bir kez daha radikal savunması olarak düşünülmesi gerekiyor. Molotov 1890 doğumlu. 1910’larda sürgün ve tutuklu gençlerin teknik liselere girebilmek için sınavlara katılmalarına izin verildiğinin altını çizen Molotov’a göre; böylece mesleğini yapmak isteyenlerle devrim yapmak isteyenler ayrılmış da oluyordu. Molotov ikincilerdendi ve Bolşevik Parti’ye girdiğinde yaşı on altıydı. Anlattığına göre Pravda’da redaktör olarak görev almış. Ekim Devrimi’nde askeri komitede görevliymiş. 1921 kongresinde ise sekreterliğe getirilmiş. Molotov’un Lenin’den sonraki, 1926 kongresinde de politbüro üyeliğine seçilerek 1957 yılına kadar bu görevde kaldığı anlaşılıyor. Görüldüğü kadarıyla ortaöğretimini teknik konularda eğitim veren bir okulda tamamlaSAYFA 10 M
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle