04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tutunmaya çalışırken söyleyişine. Yağmur, bir meleğin sabrıyla, öğret bana Bir kez daha geldiğim yerdeki dersi, Buzlu aralıklar ve kauçuk yastıklarla, Şişme alet, avludaki ıslak kokulu külle Ve bir göğüs hastalıkları koğuşu gibi puslu üst güverteyle. Öğret bana havanın hep daha kötüye gideceğini, Arkasındaki kuzey kutbu donanmasıyla birlikteKöşebaşındaki, dükkândaki konuşmanın konusunu, Ya da ne düşündüğünü avluya çıkarken Fabrikalar ve kılavuz teknelerin sirenlerine doğru, Bir umut gibi, suların karardığı anda Yağmur döndüğünde kar’a ve de kıştır. Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Sean O’Brien/ Şiirler/ Çeviren: Nice Damar ‘Tüm gece, şafak ve ölgün sabah arasında, Yağmur, trampet çalıyor avludaki kovada.’ Sean O’Brien, 1952’de Londra’da doğmuş ve Hull’da yetişmiştir. Yazar ve eleştirmenlik yaptığı Newscastle’da yaşamaktadır. Şiir kitapları şunlardır: The Indoor Park (1983), The Frighteners (1987), HMS Glasshouse (1991), Ghost Train (1995), Downriver (2001) ve Cousin Coat (2002). Ayrıca oyunları ve denemeleri vardır. Birçok ödül kazanmış ve çeşitli üniversitelerde Yaratıcı Yazarlık dersleri de vermektedir. LAFORGUE’DAN ESİNLENEREK (Martin Bell’in anısına) Bir barikat kurdum yüce ruhluluğa. Tüm gece, şafak ve ölgün sabah arasında, Yağmur, trampet çalıyor avludaki bir kovada. Meteoroloji uzmanı kışın gelip çattığını söylüyor bana Kendisi icat etmiş gibi. Düzeyim onu. Düzeyim güneşin pırıltısını, havaalanlarını ve eğlenceyi. İçerilerde, rüzgâr başlarını kaldırıyor leylakların. Biliyorsun bunun ne anlama geldiğini. Şarkı söyleyebilirim. Hafta sonu denizcileri kağıtları dağıtıyor ve küfrediyor. Kanal kapalı. Bu iyi. Islaklıkta kilitlenmiş paranın geniş yapraklı gölgesinde Umarsız yemekler pişiyor Üretim araçlarından borcun ani Ayrılığı ve öğleden sonra öfkeleri için, tam zamanında. Bu da iyi. İşi bitiktir bu memleketin. Ben düşlerim kuzeyi kendi çiselemesinde Yitmiş dumanını, patlamış bacalarını: Yurdum Kötü havada, uzun hastaneler kümesine, yurdum Kokainin bölgesel sorunlarına, yurdum Sheffield ve Hartlepool seçim bölgelerindeki sekter kavgaya dek, Yurdum, geç liberal bir çılgınlık dünyasından Yağmura ve yapraklarla tıkalı servis yollarına, Can sıkıntısı ve beklemenin ana uğraşına dek, Otobüs garının demin kapanan çay ocağına, Bölge terminalinin buzlu, umut vermeyen peronlarına, Ölü rıhtımlar ve yıkılmış gösteri merkezine yurttur. Cadılar Bayramı ve Hallowe’en için yurt, onların küçük masallarına, Ve sıralar (köpek kokan paltolu yaşlı alçakların ayyaş dinginliği) Gözden kaybolur, sonra birahaneden atılan yerel yönetim memurları SAYFA 36 BİR KORİDOR Henry Katz’a Belediye parkında omuz yüksekliğine dek çiniler, Kahverengi duvarlar, çıplak tuvalet zemini Hep nemli gibi, Ağır çarpma kapılar Bugün keşfetmeyeceğimiz; uzun erimli gelecek Bu geç öğleden sonrası düşündüğümüzSonu belirsiz olan Kasım’ın ev içleriyle sankiEllilerde, ufacıkken biz Ve hızla derinden etkilendiğimiz küçük gösterileri Devlet’in, bizi hedef alan Beşikten mezara, anımsarsınız: Bize tüm miras kalan, bir koridordur Tanrı ve Kraliçe için İrlandalıların yaptığı. Parktaki gölü tarayacaklar, İzleyerek kendi ayak izlerinin doluşunu Ve alçakça yaşanmış ev içlerindeki O alçak yaşamlardan nefret ederek. Yurdum, Pazar günü uzanırken kışa doğru, titrek bir öpücüğe Bir kapı aralığındaki, Songs of Praise’a, son isteklere. Yurdum. Yağmur, bir meleğin sabrıyla anımsatır bana. Bu, Miss Selfridge ve Sock Shop’un, Harcanabilir gelir ve likranın, kulaktan dolma söylentinin Ve döküntülerin Farnham’daki yerinde Ticari Temizliğin dünyası değil. Burası Eastbourne değil. Pek de önemi yok. Bu dünyada yağmur yağar ve kış Hep gelir Verem’in yeniden doğuşu Ve, Sporting Green batmıştır lağım temeline. Buradadır, evlerin arasındaki boşluklarda Terk edilmiş şeylersiyah kurbağa derisi desenli iddialı kanepeler Ve tuzluk takımlarının hasretini çeken mini barlar, kataloglar Pelteye dönüşen, adı konulamamış nesneler Üstündeki topuzlarla bir şey olmaya alışık, Ve şimdi burada dururlar, manevra hattının yanında, yanında balık halinin, Artık işlevi bilinmeyen yapının. O, Londesborough Sokağı’dır, yitmiş çatıyla birlikteO kokuyla, duvar kâğıdı yiterken, yağarken yağmur Sahanlığın üstüne, üstüne kap altlığının ve fotoğrafların Ve dürüstçe boyun eğmenin eskil varsayımlarının. Kuru değil hiçbir şey. Yastık kılıfı soğuktan titrer Ve su, bulaşıkhane çinilerinden yükselir Ve buhar olarak ızgaradan. Cenazeler vardır Bir mil boyunca sokağı tıkayıp kabartan Mezarcılar pompalarla cebelleşir ve papaz Toplarız tohumlarımızı mendillerde. Tükürmeyiz otobüste. Bir zamanlar tarla olan kent dışı alanlar Prefabrike evler üretiyor sürekli: Her birine kendi arazisi, her birinden bir oy. Ve koridorun, yankıların bir kızgınlığına dönüştüğü burada Babam terk ediyor partiyi bir hiç uğruna, Kavga başlar çekirdek kadroda Lyons kurabiyeleri üstüne, öğleden sonraları geçirilir Players’ın resimleriyle birlikte ihanet konuşmasıyla. Önümüze konan o konuşma, inanmak için biz fazlasıyla Deneyimliyken asla onun sorunu olmamış olan. Sorunu insanlık Ve kendi berbat imlasıydı diye anlatıldı bana. Topladılar söylevleri, esrarı, parktan Bir tehlike sinyalinden sonra ve sakladılar onları burada. Çuha kaplı kapının arkasında bir komite Dağıtıyor burslarıSağır kasaplar ve haydut muhasebeciler rejimi, Ödüllendirilmiş yaşam boyu bilgisizlik için, Adlarımızın lekelenmesini bekleyerek. Klinikte, tekin olmayan bir hanım İnceleyecek ayaklarımı ve ısrar edecek Trapeze çıkabileceğime. Dedem el arabasıyla götürüyor ölmüş bir adamı Pek az bir ücret karşılığı morga Ve oy veriyor yanlış yana bir görev olarak, Bir sonraki savaşın yanlışlığını kanıtlamak için. Kırklara karışırız Mafeking, Simla’da, Güve yeniği, ortasında İrlanda’nın, Marks’ın, Tanrı’nın sahip olmadığı Bir kâbus olduğu yerde Ve bizim gibi insanlar vaktinden önce gelmenin ışıltısında Herkesin gözünde iyi niyetli Güçsüz varisleridir koridorun, Onu arşınlayarak ötesine geçen yemek parası çınlamasının Dişçiden gelen çığlıklar ve hiç kimsenin yanıtlamadığı telefonların, Yetersiz düşlemenin, yoz ve unutkan, Gelecekle ilgili kitapçıklardan oluşan mahzenin Hiç kimsenin yaşamadığı. Bizimdir burası. Yürümene bak. CUMHURİYET KİTAP SAYI 843
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle