Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yalın bir dil, süslü anlatıma özenmeyiş, insanı ruh yeteneğindeki gerçekte arayış, Mahmut Makal’ın yazarlığındaki özellikler olarak nitelenebilir. öy Enstitüleri 17 Nisan 1940’ta kuruldu. Eğitimle üretimi bağdaştırarak kırsal bölgenin kalkınmasında etkili olan bu okullar 1954’te kapatıldı. Her ne kadar 14 yıl etkinliği var görünse de, çok partili siyasete geçildikten sonra, Hasan Âli Yücel’in 1946’da bakanlıktan çekilmek durumunda bırakılması, İsmail Hakkı Tonguç’un 1948’de İlköğretim Genel Müdürlüğü’nden alınması düşünülürse, Köy Enstitüleri etkinliğinin 78 yıl ancak sürdüğü düşünülebilir. Siyaset anlayışları gerçekleri öylesine değiştirmektedir ki, Türkiye’nin kurtuluşu anlamına gelebilecek bir girişim, onu kuranların eliyle batırılmıştır. Demokrasi halk avcılığına yöneldikçe yozlaşmış, bu yozlaşma, aydınlanmanın kararmasına yol açmıştır. 1940’lı yılların ilk yarısındaki aydınlık, ikinci yarısında kararmaya başlayınca, ‘‘Kırk karanlığı’’ olarak nitelediğimiz bir dönem başlamıştır. Gene de üretimin gücü bu okulları yok edememiş, edebiyat başta olmak üzere, değişik alanlarda yetiştirdiği insanlarla günümüze dek etkisini sürdürmüştür. Enstitü kökenli kimi yazarları anımsarken aralarındaki yaş sınırının pek de önemli olmadığını görüyoruz: Ali Dündar (1924), Talip Apaydın (1926), Mehmet Başaran (1926), Ali Yüce (1928), Fakir Baykurt (1929), Dursun Akçam (1930), Mahmut Makal (1930), Emin Özdemir (1931), Nadir Sezer (1930), Adnan Binyazar (1934), Osman Nuri Poyrazoğlu (1934)... Ali Dündar’dan Osman Nuri Poyrazoğlu’na on yıllık bir zaman dilimi var. Kimilerine göre yeni bir kuşaktır on yıl, kimi zaman aynı kuşak sayılır. Enstitü kökenli yazarlar için aynı dönemi değişik yönleriyle değerlendiren yazarlar topluluğu söz konusudur. K Mustafa Şerif ONARAN Dergilerden Mahmut Makal’ın çıkışı Dursun Akçam’ın romana girişmesinde, Mahmut Makal’ın erken üne kavuşmasının etkisi olabilir. Mahmut Makal olmasaydı nice enstitü kökenli yazar edebiyat üzerine yoğunlaşmayı göze alabilir miydi? Yalın bir dil, süslü anlatıma özenmeyiş, insanı ruh yeteneğindeki gerçekte arayış, Mahmut Makal’ın yazarlığındaki özellikler olarak nitelenebilir. Bezekli anlatıma özenenler bu yalınlığı kolay elde edilmiş bir özellik sanabilir. Oysa Mahmut Makal’ı da aşan bir yazarlık yeteneğidir bu! bir başyapıttı, 1995’te de bir başyapıt. Çelişki olsun diye söylemiyorum, 1979’da da, benim için yazınımızın kırsal yaşama ilişkin en ilginç iki yapıtının Edgü’nün ‘Kimse’siyle Makal’ın ‘Bizim Köy’ü olduğunu söylemiştim. Anlatılan nesne ya da olayın kendisi sanılacak ölçüde yalın anlatımıyla sıradanı şiire dönüştüren gözlem gücüyle (karnından yanan lamba), yoksulun o soylu ve varla yok arası gülümsemesiyle donanmış, genç anlatıcının duyarlı olduğu kadar da nesnel yaklaşımıyla, Bizim Köy, kim ne derse desin, yazınımızda bir doruktur.’’ Adnan Binyazar gibi bir biçem ustası, Mahmut Makal’ın anlatımındaki özelliği şöyle tanımlar: ‘‘Anlatımını abartılı betimlemelerle anlaşılmaz kılmaktan uzak durur. Toplumsal gerçekleri çarpıcı sözcüklerle yansıtır. Bunu yalın anlatımına, Ataç’ın deyimiyle dili ‘bezeksiz donaksız’ kullanmasına, gerçekleri özünden kavrama yeteneğine borçludur’’ (AYKIRISANAT, Bizim Köy’ün Düşünsel Boyutu, MartNisan 2006). Mehmet Aydın da dile gösterdiği özenle edebiyata kazandırdığı söz değerlerini belirtir: ‘‘Mahmut Makal arka arkaya ürettiği yapıtlarında yaşanan köy gerçekleri yanında; dile, eğitime ve toplumbilime değgin pek çok gereçler sergilemiştir. Halkın özgün sözcüklerini, deyimlerini ve ikilemlerini sık sık kullanarak yazın diline katar’’ (AYKIRISANAT, Mahmut Makal’ın Yazın Dünyasındaki Yeri, MartNisan 2006). HALKIN GÜCÜNDEN KORKMAK Halk uyanırsa, gerçekten, evrenin gizi çözülecek midir? Bu sorunun yanıtı, evrenin gizinin ne olduğu yorumuna bakar. Yeryüzü kuruldu kurulalı her çağın kendine özgü bir sömürü düzeni vardı. Geniş topluluklar kör inançla uyutuladursun, çıkar çevreleri dilediği gibi işini yürütmeye bakıyordu. Buna engel olmak da eğitimden geçebilirdi. Mahmut Makal çıkar çevrelerinin buna engel olduğunu anımsatıyor: ‘‘Bazı dış çevreler bazı iç çevreler, çıkarlarını yürütemeyecekleri düşüncesiyle halkın eğitilmesini istemiyorlar.’’ Evrenin gizini çözmek, belki de Anadolu’nun uzak bir köyündeki bir çocuğun işidir. Yeter ki eğitilebilsin, onun aydınlığa çıkmasına engel olan bilisizlik kaldırılabilsin. Ama Anadolu insanının bu gizilgücünden korkuluyor. Belki de bu korku yüzünden yaşatılmadı Köy Enstitüleri. ‘‘Haksızlığa, zulmü karşı simge’’ olarak nitelenen, ‘‘Boyun eğmez, dik duruşlu’’ olarak tanımlanan Mahmut Makal için yirminin üzerinde yazar AYKIRISANAT’ta onu anlatıyor. Kimi yazarlar ayrıntılardan yola çıkıp onunla ilgili anılar üzerinde duruyor, kimileri de kitaplarını yeniden tanıtıyor. Gönül bağı gibi bir duyarlığı artık yitirmeye başladığımız günümüzde Mahmut Makal’ı anımsamak, yalnızca geçmişi özlemek anlamına gelmez. Bilinçli olarak, dizgeli bir çalışmayla, kırsal bölge eğitimiyle aydınlanma yolunu açan siyasetçilerin; eniklerini boğan kediler gibi, halk avcısı siyasetçilere yenilerek, o yolu tıkamalarıdır. Siyasetin halk avcılığına dönüşerek yozlaşması, Köy Enstitüleri’nin kapatılmasıyla ödenen bir bedel olmuştur. Artık o kuruluşların yeniden canlandırılması olanağı yoktur. Ama günün koşullarına uygun yeni bir yapılanmaya geçilmesi için, yönetimi ele alması beklenen, yurtsever siyasetçilere gereksinim var. Belki de o günler uzak değildir. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderirseniz memnu?n oluruz. MAHMUT MAKAL ÖZEL SAYISI AYKIRISANAT 14 yıldır Adana’da çıkan ‘‘kültür, sanat, edebiyat’’ dergisi. Mahmut Makal için hazırladığı ‘‘özel sayı’’, bilinmeyen yönleriyle onu tanımamızı sağlıyor (AYKIRISANAT, Mahmut Makal Özel Sayısı, MartNisan 2006). Mahmut Makal, Arslan Bayır’la yaptığı söyleşide Köy Enstitüleri kuşağını Prof. Selva Ağırman’ın nitelemesiyle anlatıyor: ‘‘Onlar köy okullarında çağcıl eğitimin uygulamasından tutun, arıcılığın, tarım ve hayvanılığın gelişmesine, sebzeciliğin, meyveciliğin yaygınlaşmasına, köylerin bağa bahçeye kavuşmasına, yazgıcılık, bilisizlik ve bürokrasi ile savaşarak yeni tutum ve düşüncelerin halka ulaşmasına kadar her anlamda köy toplumunu etkileyip kıpırdatmışlardır. Onlar karakter, kişilik ve iş eğitiminden gelen becerileriyle 20. yüzyıl Türkiyesi’ne damgasını vuran, 21. yüzyıl Türkiyesi’nin de gereksinimi olan yeni insanın taa kendisidir.’’ Mahmut Makal, ‘‘Halk uyanırsa evrenin gizi çözülür’’ demeye yeltenen Faust’un yazgısını paylaşan bir yazar oldu. Nadir Gezer, karşıdevrimcilerin tutumuyla yozlaşan ortamda, enstitülere duyulan gereksinimi, dolaylı olarak Mahmut Makal’ın çıkışını, duyarlı bir dille anlatıyor (AYKIRISANAT, Eğitim ve Öğretimde Özgürlükçülük Savaşımcısı: Mahmut Makal, MartNisan 2006). Gerçekleri yazmak her zaman sakıncalıdır. Nadir Gezer açıklıyor: ‘‘Bu yüzden de on sekiz yaşındaki bir öğretmenin nasıl olup da bu konulara yüreklice eğilebildiği şaşkınlığı ve kızgınlığı MAHMUT MAKAL’IN ÖNEMİ Bu yazarlar arasında Mahmut Makal’ın çıkışı özel bir anlam taşır. Her ne kadar ondan önce edebiyata ilk adımları atan enstitülü yazarlar varsa da, Mahmut Makal’ın çıkışı, şaşırtıcı bir üne ulaşması, başka bir etki yaratır. Anadolu insanı nice usta kalemlerce daha önce de anlatıldı. Köyden gelen, içinden biri olarak köylüyü tanıyan Mahmut Makal’ın özelliği neydi? Nasıl bir yaklaşım ona görmeyi öğretmişti? Kırklı yılların ikinci yarısında Doğu Anadolu’da kaymakamlık yapan Muhtar Körükçü, ‘‘Köyden Haber’’ başlığı altında VARLIK’a ‘‘Köy notları’’ yazıyordu. Muhtar Körükçü köyden yetişen bir yazar değildi. Köy insanıyla bütünleşmesi de zordu. Mahmut Makal’ın yazarlık isteğini tetikleyen bu ‘‘köy notları’’ olabilir. Belki de ‘‘Köy gerçeği bunlar değildir’’ diye düşünmüştür. VARLIK’ı yöneten Yaşar Nabi’nin özendirici çabası da unutulmamalıdır. Nitekim ‘‘Bir Köy Öğretmeninin Notları’’ düzenli olarak yayımlanmaya başladığı zaman, Muhtar Körükçü’nün öncelikli yazıları unutulmuş, Mahmut Makal üne kavuşmuştur. Bir yandan Mahmut Makal’ın yazılarına duyulan ilgi, enstitü kökenli öteki yazarları umutlandırmış, günü gelip emeklerinin değerlendirileceği coşkusunu yaşatmış: öte yandan enstitü kökenli yazarlar daha kapsamlı çalışmalara geçmek gereğini duymuşlardır. Talip Apaydın’ın, Fakir Baykurt’un, SAYFA 34 Mahmut Makal içindedir politikacılar!.. ‘Sen misin bunları yazan?’ diye tutuklanıverir Makal, cezaevine tıkılır.’’ O yıllarda kamuoyu yaratmak kolay değildir. Gene de yürekli avukatlar vardır. Aksaray’a gelip Mahmut Makal’ın savunmasını yapan, onu cezaevinden kurtaran şu avukatların adı unutulmamalı: Saffet Nezihi Bölükbaşı, Oktay Rifat, Suat Yayım, Süreyya Ağaoğlu, Suna Giritli... Bu olay da gösteriyor ki gepegenç üne kavuşan Mahmut Makal’ın toplumu etkileyen bir kişiliği vardı. Adnan Binyazar ‘‘Bizim Köy’’e yansıyan bu özelliği şöyle anlatıyor: ‘‘Belirli çevrelerce kuru bir köy izlenimi olarak nitelenen ‘Bizim Köy’, Cumhuriyet Türkiyesi’nin en canlı tanığıdır. Türkiye’nin insan tarihi, toplumsal görünümü bütün boyutlarıyla bu ‘Bizim Köy’de yansımaktadır. Bizim Köy, Cumhuriyet döneminin getirdiklerinin, getirilenlerin ne ölçüde uygulandığının, köyden yetişmiş bir aydın gözüyle tanıklığıdır. Bizim Köy’ün yalın üslubu öylesine çarpıcıdır ki, politik yatırımlar, bürokratik düzenlemeler anlatılan bu gerçekler karşısında iflas etmiştir.’’ Adnan Binyazar, ‘‘yargılarında ağzı bin kilitli bir yazar’’ olarak nitelediği Tahsin Yücel’in de tanıklığını anımsatıyor: ‘‘... Bizim Köy benim için 1950’lerde MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 843