29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Türk imgesi çalışmaları aracılığıyla biliyoruz. Ancak bu ötekileştirme Cumhuriyet kurulduktan sonra tarihsel sürekliliğinde kopma yaşadı. Yeni Türk ve Türkiye imgesi eskiye göre daha olumlu hale geldi. Oysa ırkçılık hedef grubun yani Türkiye’nin değişmesiyle ilgili değil. Tam tersine ırkçı grubun kendi kimliğinin özelliklerinden kaynaklanır. Dolayısıyla Türk kimliğindeki değişim Avrupa’daki ırkçılığı değiştiremezdi, öyle de oldu. Aktan bu bölümde Ermeni soykırım iddialarının işte bu psikolojik arka plan üzerinde inşa edildiğini ve kabul gördüğünü anlatıyor. Ermenilerin, kendi geçmişlerine ve seçilmiş travmalarına saplanıp kalmış, psikolojik olarak gerilemiş, normalleşmek için "düşmanına" bağımlı hale gelmiş bir grup kimliğine sahip olduklarını; bu durumun sorunun çözümünü neredeyse imkânsız kıldığını dile getiriyor. Türkler ise kendi tarihleriyle ve geçmişteki acı kayıplarıyla yüzleşemiyor. Büyük grupların, geçmişteki zaferlerini grup kimliklerini inşa etmek için seçtiklerini; kendi acılarını fark edip yas sürecini yaşayamadıkları için de ikiye bölündüklerini biliyoruz. Bir yanda başkalarının mağduriyetlerine aşırı empati duyarak kendi yaslarını diğerlerinin acıları üzerinden yaşayanlar, diğer yanda da başkalarının acılarına empati kuramadan onları ötekileştirmek eğilimine girenler ortaya çıkıyor. Bu bölünme Türk toplumunda da görülüyor. Aktan, 1915 tehcirinin soykırım olamayacağının hukuksal yönünü okuyucuya sunuyor. Soykırım tanımının, 1948 Soykırım Sözleşmesinin 2. maddesinde, bir grubu politik ve askeri nedenlerle değil, "sadece o grup olduğu için yok etmek" olduğunu; savaş suçlarının soykırım olabilmesi için arkasında ırkçı bir saik bulunması gerektiğini vurguluyor. Bu hukuki tanımın, Yahudi soykırımından esinlenerek sözleşmeye sokulduğunu belirtiyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde Ermenilerin, Alman Yahudilerinin aksine, bağımsızlık için savaşan politik bir grup olduklarını; tehcir kararının askeri nedenlerle alındığını; dolayısıyla Ermenilerin tehcir edilmesinin hukuken bir soykırım sayılmayacağını dile getiriyor. AVRUPA’DA IRKÇILIK Açık Kriptolar’ın ikinci bölümündeyse, Avrupa kültüründe Yahudi soykırımı sonrasında ırkçılığın aslında yok olmadığını, farklı tezahürlerinin Türklere karşı gösterilmeye devam ettiğini ileri sürüyor. Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin sağlıklı tamamlanabilmesi için, Türklere karşı Avrupa’da ortaya çıkan ırkçılığın kamuoyunda deşifre edilmesinin önemini vurguluyor. Holokost’tan sonra Avrupa ırkçılığı dışsallaştırarak kimliğini temizlemeye ve AB çatısı altında yeni bir kimliği yaratmaya çalıştı. Tüm çabalara karCUMHURİYET KİTAP SAYI şın, aslında değişen fazla bir şey olmadı. Irkçılık yoğunluğundan kaybetmekle birlikte, bilinçaltı düzeyde işlemeye devam ediyor. Bu ırkçılık AB üyelik sürecinde Türkiye’nin AB standartlarına çıkarılması için yapılan çoğu haklı eleştirilerin arkasına gizleniyor. Bu eleştirilerin abartılması şeklinde tezahür ediyor. Türklerin tüm gayretlerine rağmen, Avrupa standartlarına erişemeyecekleri, İslam’ın teröre yatkın, demokrasiye ve kadın haklarınaysa aykırı olduğu kanısında ifadesini buluyor. Yani kültür ve kimlik farklarının özsel nitelikte olduğunu savunan ‘kültürel görecelik’ tezine dayanıyor. Irkçı grup bir hedef grubu bilinçdışı seçerek nefretini ona yönlendirir. Aşağıladığı ya da aşağı olarak algıladığı hedef gruba yönelik saldırganlığını doğal ve haklı sanır. Önyargıya dayalı bu nefreti meşrulaştırmak için sebepler icat eder. Hedef grubun insansı özelliklerini zihinsel olarak yok eder. Hedef grubun insanlarını insan değil, aşağılık bir varlık, bir şeytan gibi görür. Nefret, öfke ve iğrenme ırkçı nüvenin duygusal gösterenleridir. Irkçılık kökensel olarak ırkçı grubun kimliği ile ilgili olduğu için değiştirmek neredeyse imkansızdır. Nihai aşamada hedef grubu yok etme isteği belirir. Hedef grup ise kendisine yapılan yansıtmaları içselleştirerek kendini aşağılık görmeye ve yapılan aşağılamayı hak ettiğini düşünmeye başlar. Bu nedenle ırkçılığa karşı kendini yeterince koruyamaz. Aktan özellikle eski sol/yeni liberal aydınların bu tuzağa düştüklerini söylüyor. Batı Hıristiyan kültürdeki bu ırkçı mekanizmanın Türkiye’nin AB üyeliği önünde temel engel olduğunu dile getiriyor. Gündüz Aktan’ın akıcı dili, konuya yabancı okurlar için anlaşılması kolay bir sadelik sunuyor. Diğer yandan, siyaset psikolojisi ve hukuk disiplinini diplomat kimliği ile harmanlayarak yazılarını kaleme alması, konuyu bilen okuyucu için de yeni bakış açıları sağlıyor. Aktan’ın derinlikli bilgi birikimi ve içgörüsü pek çok bakımdan aydınlatıcı ve yol gösterici. Bu yönleriyle Açık Kriptolar, "Aşina Kitaplar"dan yayımlanmış, aşina olduğumuz düşüncelere yeniden bakmak isteyenler için alışılmadık, ama bilgelikle yazılmış, keyifle okunacak bir eser. ? (*) ASAM Siyaset Psikolojisi Uzmanı Açık Kriptolar: Ermeni Soykırım İddiaları, Avrupa’da Irkçılık ve Türkiye’nin AB Üyeliği/ Gündüz Aktan/ 2006, 311 sayfa / Aşina Kitaplar Turmeks Yayıncılık, Refik Belendir Sok. 874 SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle