28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gündüz Aktan'dan 'Açık Kriptolar' dışına atmaya çalıştı. Ancak bunun nafile bir çaba olduğu, Avrupa başkentlerinde bile Müslümanlara yönelik aşırı sağ, neoNazi saldırganlık artarken yeniden anlaşılıyor. SİYASET PSİKOLOJİSİ VE HUKUK Gündüz Aktan Ermeni sorunu ve Avrupa’da Türklere yönelik ırkçılık olgularını ele aldığı bu ilk kitabında, Radikal gazetesinde 1998’den günümüze kadar yazdığı köşe yazılarının bir kısmını bir araya getiriyor. Emekli bir büyükelçi olan Aktan, kitabına "Açık Kriptolar" ismini veriyor. Dışişleri Bakanlığı iç yazışmalarda gizlilik açısından kripto yönteminin kullanıldığını; kendisinin de Radikal’deki yazılarını kripto gibi yazdığını; Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmaya devam etseydi, kriptolarını da köşe yazıları gibi kaleme alacağını söylüyor. Aktan, kitapta Ermeni soykırım iddiaları ve Avrupa’da ırkçılık konularını siyaset psikolojisi ve hukuk disiplininin gözlükleriyle yorumluyor. Psikanaliz, hukuk ve diplomasi büyüteçlerini üst üste koyarak dış politikada gerçekliğin nasıl saptırıldığını gösteriyor. Bunu psikoterapide bir vakayı ele alır gibi yapıyor. ERMENİ SOYKIRIM İDDİALARI Kitabın ilk bölümünde soykırım iddiaları bağlamında, Ermenilerin, Batı Avrupalıların ve Türklerin bilinçdışı grup psikolojileri arasındaki etkileşim sonucunda çözümsüzleştiğini ortaya koyuyor. Türkiye’nin AB’ye aday olmasını takiben, Avrupa kimliği bir kriz yaşamaya başladı. Tarihte Türklere yönelmiş bir ötekileştirme süreci olduğunu, Avrupa’daki ? Tarihin kalıntıları ve Türkiye’nin geleceği Gündüz Aktan’ın akıcı dili, konuya yabancı okurlar için anlaşılması kolay bir sadelik sunuyor. Diğer yandan, siyaset psikolojisi ve hukuk disiplinini diplomat kimliği ile harmanlayarak yazılarını kaleme alması, konuyu bilen okuyucu için de yeni bakış açıları sağlıyor. Aktan’ın derinlikli bilgi birikimi ve iç görüsü pek çok bakımdan aydınlatıcı ve yol gösterici. Bu yönleriyle Açık Kriptolar, "Aşina Kitaplar"dan yayımlanmış, aşina olduğumuz düşüncelere yeniden bakmak isteyenler için alışılmadık, ama bilgelikle yazılmış, keyifle okunacak bir eser. ? F. Sevinç GÖRAL* ardından da, Türkiye’nin AB tam üyelik başvurusuna tepkilerden yararlanarak, 1987’de Avrupa Parlamentosuna soykırımı onaylatmaya çalıştı. BM’de başarısızlığa uğradıysa da, AP’da beklediğinden fazlasını buldu. Bunu birçok Latin Amerika ve Avrupa ülkesinin parlamentolarında alınan kararlar izledi. Bu arada Carter’dan itibaren ABD başkanlarının 24 Nisan günlerinde yayınladıkları, ama henüz soykırım sözcüğünü kullanmadıkları bildiriler, Türk dış politikasında Ermeni sorununu giderek önemli hale getirdi. AB üyelik sürecinde Ermeni soykırımının tanınması üyelik için bir ön şart olarak Türkiye’nin önüne getirilmeye başlandı. Nihayet Fransız meclisi alt kanadında kabul edilen yasa tasarısı Ermeni soykırımını inkâr etmeyi cezai suç saydı. Türkiye Ermeni sorununa hazırlıksız yakalandı. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, geçmişi unutmak, geleceğe bakmak yaklaşımı benimsendi. Okullarda Ermeni olaylarına ya hiç değinilmedi ya da kısaca anmakla yetinildi. Öte yandan Osmanlı’nın en uzun yüzyılı olan 19. yüzyılda, 1821 Yunan isyanından 1922 Büyük Taarruza kadar Balkanlar’da, Kafkasya’da, Kırım’da etnik temizliğe uğrayan 5 milyon Türk’ün katledilmesi, bir o kadar da vatanlarından atılarak Anadolu’ya sığınması da Cumhuriyetin yeni kuşaklarına öğretilmedi. Bu nedenle Ermeni sorununun aniden ortaya çıkışı Türk halkının zihninde büyük bir kargaşa yarattı. İlk kuşak yazarlar Esat Uras, Şinasi Orel, Selahi Sonyel, Türkkaya Ataöv ve diğerleri ellerindeki verilerle olaya ışık tutmaya çalıştılar. Kamuran Gürün, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı iken, bu araştırmalardan yararlanarak ‘Ermeni Dosyası’ adlı kitabını yazdı. Resmi tez sayılan bu kitap, tehcirin nedenleri ve cereyanı ile nüfus ve ölüm istatistiklerine ilişkin, bugün dahi geçerli değerlendirmeler içeriyor. Şimdi yeni kuşak tarihçilerimiz tasnifi bitip açılan arşivlerimize ve dış kaynaklara dayanarak yaptıkları çalışmalarla gerçekleri bir bir ortaya koyuyorlar. Oysa sorunla karşılaştığımız ilk aşamada Ermeni meselesine siyahbeyaz ikiliği düzleminde yaklaşımlar mevcuttu. Bu tepkisel yaklaşımlar karmaşık soruların cevabını vermeye elverişli değildi. Örneğin; olaylar gerçekten soykırım mıydı? Ermeni soykırım iddiaları Ermeni kimliği için nasıl bir işlev görüyordu? Ermeni soykırım iddialarının Batı’da ve bizde bu denli etki yaratmasının altında hangi psikolojik etkenler bulunuyordu vb? Bir yandan bu sorulara verilen cevaplar zihni boşlukları doldururken, diğer yanan Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde Avrupa’da Müslümanlara ve Türklere yönelmiş ırkçılığın önemi öne çıkıyor. Din farkına dayandırılarak Türkiye’nin Avrupa kültürüne ait olmadığı söylemi Avrupa’da güçlenirken, bunun ardındaki ırkçılık Avrupa ve Türkiye kamuoylarında deşifre edilmeden duruyor. Artık Avrupa kimliğindeki "öteki"nin dünya siyasetinde olup bitenlere etkisinin anlaşılması gerekiyor. Yahudi soykırımından sonra Avrupa kendi kimliğini sorguladı ve istemediği ırkçı nüveyi demokrasi ve insan haklarını geliştirerek kültürünün E rmeni sorunu 1965’ten yani 1915 tehcir olayının 50. yıldönümünden itibaren dünyanın gündemine girmeye başladı. Diyaspora Ermenileri ilk kez o yıl soykırım sözcüğünü telaffuz ettiler. Yani 1915 olaylarının soykırım olduğunu, Rafael Lemkin’in soykırım sözcüğünü icat edişinden 21, 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi’nin kabulünden 17 yıl sonra keşfettiler. Sorunun Türkiye’nin gündemine girişiyse, Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’in 1973 yılında kendilerini davet eden bir Ermeni tarafından bir otel odasında yemek yerken öldürülmeleriyle başladı. On yıl kadar süren ASALA Ermeni terörü sonucunda önemli sayıda diplomatımız katledildi. Batılı ülkeler buna seyirci kaldı, hatta anlayışla karşılamak suretiyle adeta teşvik etti. ASALA terörü ‘ölçüyü’ kaçırıp, Orly havaalanı saldırısında Türklerin yanında Fransızları da öldürünce, kısa sürede tasfiye edildi. Ermeni diyasporası bundan sonra mücadelesinin yeni aşamasına geçti. Sorunu siyasileştirmek amacıyla önce 1985’te BM insan hakları sistemine, Gündüz Aktan’ın akıcı dili, konuya yabancı okurlar için anlaşılması kolay bir sadelik sunuyor. SAYFA 18 CUMHURİYET KİTAP SAYI 874
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle