29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? ‘YEPYENİ ŞEYLER BULMALIYIM...’ Ama sonuçta siz okurunuzun gözünde polisiye yazarısınız. Tarihi anlatsanız da, “Patasana”da olduğu gibi, bu romanda da bekleyeceklerdir, okumadan evvel polisiye bir kurgusal ağı, şaşıracaklar mı dersiniz okurlarınız? Bence de şaşıracaklar, ama öte yandan şöyle olması gerekiyor, bir yazar üretirken, neyi ölçüt alacak, soru bu! Eğer benim okurumun ortalama beğenisini dikkate alırsam bir süre sonra geri kalmaya başlayacağım. Ben yepyeni şeyler bulmalıyım, bu yepyeni şeyleri bulurken okurumun da bunu yadırgamasını dikkate almalıyım. Yani yazarın öncü olması denen şey de tam da budur. Tabii bu bir aşk hikâyesi az önce de bahsettiğin gibi. Burada “Aşk Köpekliktir”e de bir vurgu var, çünkü gerçek aşk kördür, önyargılıdır ve bir kişiye tapmayı, bir kişi için kendi hayatından vazgeçmeyi, aklını, duygularını, yeteneklerini onun emrine koşmayı gerektirir. Ninatta tam da böyle bir kadın. “Aşk Köpekliktir”e bir gönderme de var dediniz. O zaman nasıl bir başlıkta anlatırdınız bu hikâyeyi? Ninatta için “Aşk asla ölmez”dir sloganımız! Kitapta geçen şu cümleye sizden açılım getirmenizi isterim: “Hayat, tanrıların ördüğü bir patikada yürümekten başka nedir?” Ninatta o zamanlar Pagan tanrılara inanıyor ve sonuçta tıpkı Müslümanların, Hıristiyanların, Musevilerin olduğu gibi, her şeyin tanrıların yazdığı bir hikâye olduğuna inanıyor. Dolayısıyla, biz patikada yürüyoruz ama her şeyi onlar düzenliyor. Bütün o cinayetlerden sonra Ninatta’nın bir vicdan azabı da söz konusu burada. Belki de bu vicdan azabından kurtulmak istediği için söylediği bir söz olabilir. Bütün olaylar oldu ama o olaylara ben neden olmadım, tanrılar zaten bunu bize söylemişlerdi, tanrılar bizi böyle bir rolle değerlendirmişlerdir demek istiyor belki. Ahmet Ümit olarak benim tanrı inancım yok. Dolayısıyla her insanın kendi kaderini değiştireceğine inanırım. Uçağın düşer ölürsün ama insan sonuçta kaderini değiştirebilir. Toplumlar da öyle. Ben buna inanırım, bunu tanrıların değil, insanların kendi kaderlerini değiştirebileceğine inanırım. Burada toplum vardır, tarih vardır, kurallar vardır ve bu akış içersinde biz de bazı roller üstleniriz ama yine de bütün bunları değerlendirme aklına sahibiz. Bilgi edindiğimiz sürece böyle bir hakkımız var. ‘HUZURUN TEK KAYNAĞI VERMEK, İYİLİK YAPMAKTIR’ Kitap Ninatta’nın ağzından anlatılıyor ve sonunda Ninatta, “Yazdıklarımı okudun mu?” diye okura bir soru yöneltiyor. Demek oluyor ki, okura büyük bir görev düşüyor ve Ninatta okurlardan yardım istiyor, bilezikleri bulmalarını istiyor SAYFA 6 onlardan... Bu hikâye okuru harekete geçiriyor, ondan bir şeyler istiyor! Ninatta şunu söylüyor, “On iki bileziği buldun mu? Bul ve beni kurtar!” Bunu niye yaptığımı açıkça söyleyeyim: Dünya çok bencilleşti, bizim ülkemizde de bu yönde bir gidişat var. Tam olarak bu çözülmedi ama hâlâ devam ediyor. Ninatta şunu istiyor, “iyi ol!” Yani iyi olmak çok çok önemlidir, iyilik de vermekten gelir. İyi olduğun zaman bunun bendeki ödülü huzurdur. Bugün dünyada olmayan şeylerden birisi de budur. Okurun aradığı da budur, yani kaçmak, yanlış şeylere yönelmek, o işler içersinde bıkkınlık, tüm bunlar okuru da huzura yöneltiyor. Bence huzurun bir tek kaynağı vardır, az önce de bahsettiğim üzere bu tek kaynak da vermektir, iyilik yapmaktır. Bir Arap atasözü öyle söyler: “Biz sadece vermeyi öğrendik, almayı bilmiyoruz ki...” Bunu başardığı zaman insanlar, dünya güzel bir hal alacaktır. Ama şu an dünya tam tersi, almaya odaklanmış durumda! Kimse vermeyi aklından bile geçirmiyor! O zaman şöyle diyelim mi: Huzurlu bir ortam içinde okuru keşfe davet ediyorsunuz? Evet. Bu dünyadan okuru bir anda çekip, 3300 yıl öncesine götürmek, 3300 yıl önce İç Anadolu’nun göbeğinde, Çorum’un yakınlarında, Hititler’in başkenti Hattuşa’da başlayıp, Kadeş’e kadar uzanan hikâyeye davet etmek istiyorum. Bu aynı zamanda kaçıştır ama kaçtığı yerde yeni insan gerçeği ile karşılaşan okur, tekrar kendine dönecektir. Son soru olsun, geçen söyleşimizin giriş yazısında bir yanlışlık olmuştu dizgiden kaynaklanan, ileride yazacağınız, Nemrut’ta geçen romanınız, “Kavim”miş gibi aksedilmişti, onu ben yeniden sorayım: Nemrut’ta geçecek olan roman ne durumda? Bir de tabii çizgi roman? Nemrut’ta geçen romanımın okumaları devam ediyor ve ben insanla din, insanla tanrı arasındaki ilişkiyi sorgulamayı istiyorum o romanımda. Ama ondan önce bu kitap için okumalar yaparken ezoterizme geldim, oradan da tasavvufa geldim. Tasavvufta da Mevlana’yla karşılaştım. Önümüzdeki yıl malum Mevlana’nın 700. doğum yıldönümü. Bu nedenle günümüzden yola çıkarak Mevleviliği anlatan bir hikâye anlatacağım. Mistik bir roman olacak. İşte bundan sonra da Nemrut’ta geçen romanımızı yazacağız... Çizgi roman da iki ay sonra yayımlanacak. Bu arada “Sis ve Gece”nin çekimleri başlıyor. Bir de seri katili canlandıran dizi filmimiz yayımlanacak ekranlarda, “Deccal” adında, onun çalışmaları da sürüyor. Yoğun tempoya devam anlayacağın... ? [email protected] Ninatta’nın Bileziği/ Ahmet Ümit/ Doğan Kitap/ 112 s. KİTAP SAYI 870 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle