Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? kek karakter daha vardır ki bu erkek daha çok ilkel cinselliğiyle birlikte betimlenir. ‘Dört Odalı Kalp’in esas adamı Rango ile ‘Aşk Evindeki Casus’taki Philip arasında birçok benzerlik vardır. Alabildiğine doğal ve engelsiz sevişen bu erkekler kadının ezelden beri korktuğu cinselliği, ayaklarının dibine taşıyan ve kadını kendisiyle yüzleşmeye çağıran bir metafor gibidir. Anais Nin’in kadınları, bedenlerinin çağrısına uymak için bir partnere ihtiyaç duyarlar. Nin’in yarattığı erkek partner kadının duygularını anlamamıza yardımcı olur, bu erkek kadın yazarın dişiliği, tecrübeleri ve hisleri referans alınarak çözümlenir. Erkeğin hareketleri ve dünyası; kadının zıtta kalan hareketlerini, düşlerini, erkeğin varlığı yüzünden tanımlanan her şeyi yaratan bir olgu halini alır. ‘Ateş Merdivenleri’nde Lillian arkadaşı Djuna ile kurumuş yapraklar üzerinde yürümektedir ve Jay yüzünden acı çekmektedir. Yazar, erkek karakter vasıtasıyla kadın karakterin yaratılması durumunu şu satırlarla olumlar: “Karanlık bir kentte erkeği aramak; sokaklarda yol göstericiyi aranarak, erkekleri elleyerek, boşu boşuna dolaşmak kadınlar bu korkuyu ne kadar iyi bilir. Rehberi geçmişte ya da mitolojide değil, erkeklerde aramak; can veren soluğuyla bir kadın yaratabilen, onun bir kadın olarak doğmasını sağlayabilen kılavuzu bulmak; onu kendi, yalıtılmış kadın ruhlarına hapsetmeyi, ona tek başına sahip olmayı ummak. Kadının gereksindiği rehber hâlâ erkekle ve erkeğin yaratma gücüyle iç içe; rehberle erkek koparılamaz, çözülemez ilmiklerle, birlikte dokunmuşlar.” “SIRADÜZENSEL KARŞITLIK” Fransız düşünür Helene Cixous’un dikkatimizi çektiği karşıtlıklar ve sıradüzenler üzerine kurulu, düşünceleri kutuplara ayıran ve güçlü olanın yani meşrulaşmış olanın diğerini dışladığı düşünce biçimleri Anais Nin’de bolca vardır. Cixous’un kadınla erkek arasındaki karşıtlıklarla ilişkilendirdiği ve adına sıradüzensel karşıtlık dediği bir takım zıt anlamlı sıfat öbekleri vardır: doğa/kültür, güçlü/güçsüz, ruh/akıl gibi… Bu karşıtlıklar Anais Nin’in bir savaş alanındaymış gibi devinen erkek ve kadın karakterleri arasında yeniden üretilir. Sabina’nın âşıklarından biri olan Philip kendine güvenen bir erkektir. Kendine güven, erkeği tanım Anais Nin larken kullanılabilecek bir kavramdır, çünkü erkek çocukluğundan itibaren öyle yetiştirilmiştir. Özgüveni eksik bile olsa sokağa çıktığında kadına göre kendine güvenen bir pozisyonda kalacaktır. Oysa kadını tanımlarken duraksamadan kullanabileceğimiz bir kavram değildir kendine güven: “Erkek bir kez daha, alaycı bir reverans yaptı, serin gözlerle onun yanında yürümeyi sürdürdü. Onun bu ilgisizliği kadının sinirine dokunuyordu. Öyle mutlak bir özgüvenle yürüyordu ki, arzusuna mutlaka, er geç ulaşacağını anlıyordunuz; Sabina bu güvenden nefret etti, ona gıpta etti.” Erkeğin cinselliği korkutmaz; oysa kadının cinselliği her vakit tartışmasız kabul edilebilecek bir konu değildir. Nitekim erkeğin cinsellikte daha aktif olması gerektiği kabulü kitaptaki satırlarda karşımıza çıkar: “Konuşkandı ama hep tarafsız, suya sabuna dokunmadan. Sabina içten içe, erkeğin bir şey söylemesini ve o erimek bilmez, cinsel çekirdeği eritmesini umuyordu; o zaman erkeğe karşılık verebilir, o da Sabina’nın direncini kırıp içeriye dalabilirdi belki.” Anais Nin bu karşıt sıradüzenleri bolca kullanır; Sabina, Sabina’nın âşıkları ve Sabina’nın kocası Alan’ın ilişkileri vasıtasıyla erkek ve kadın arasındaki farklılıklar, zıtlıklar gözler önüne serilir. Diyaloglar keskin bir ayrım yaratır kadınla erkek arasında. Oysa, bu karşıtlıklar eril bir duruşun dilde sürmesine, kurumsallaşmasına ve dolayısıyla meşrulaşmasına neden olur. Anais Nin, her ne kadar bu karşıtlıklardan bolca yararlanmışsa da kadının bedeniyle, teniyle, cinselliğiyle ilgili yaşadığı küskünlüklerine, hoşnutluklarına; yüzeye çık(a)mamış ve tanımlanması gecikmiş tüm duygularına içten bir itkiyle yaklaşmış ve derin çözümlemeler yapmıştır. ? tarcinnn@gmail.com KİTAP SAYI ? SAYFA 30 CUMHURİYET 870