Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ris'ten ayrılarak 24 Nisan'da Marsilya'dan denize açılan Tournefort'un gezi programında ağırlığın, 30 yıl önce Osmanlı sınırlarına katılan Girit'e (fethi 1669) AkdenizEge adaları ile Istanbul'a verildiği saptanıyor ki AlmanyaAvusturya ile yapılan büyük bir savaştan (1697 Zenta bozgunu) yenik çıkan Osmanlı Devleti'nin bu son durumunu kendi çıkan açısından değerlendirme gereğini duyan Fransa Krallığı'nın, daha Karlofça görüşmeleri sürerken Tournefort'u, "botanikçi" kirnliğiyle Türkiye'ye göndermesi anlamlıdır. Müteveffa Yerasimos, gezginin uzmanaraştırmacı kisvesi altında ve fakat bir casus olarak gelmiş olabileceği kanısında değildir (s.45). Velev casus da olsa bu, bıraktığı eserin değerini etkilemez. Bir tarih araştırmacısı olarak benim Relations d'un voyage au Levant (Doğu'ya Bir Gczinin Izlenimleri) ile tanışmamın kırk yıllık anısı vardır: 1960'larda Amasra tarıhi için araştırmalar yaparken Istanbul Arkeoloji Müzeleri'nin kütüphancsinde bu eseri bulmuş; Tournefort'un, Amasra'ya, "Dolap" dediği Bartın'a ilişkin izlenimlerini o tarihlerde fotokopi olanağı bulunmadığından kurşunkalemle iktibas etmiştim. (****) Bu eserin Türkçeye çcvrilerek yayımlanmasını kimi yayınevlerine önerdiğımde bana çok mu önemli olduğu sorulurdu. Nihayet, dostumıız Çağatay Anadol'un yönettiği Kıtapyayınevi bunu gerçekleştirmiş bulunuyor. OSMANLI DÜNYASINI TANIMAK Tournefort Seyahatnamesi tek cilt olarak yayımlanmıştır: Giriş (154), Birinci Kitap: Ege Adaları (55313), Ikinci Kitap. Türkiyc, Gürcistan, Ermenistan (s. 1283) olmak üzere toplam 596 sayfalık bu tam çeviri, üç yüzyıl önceki Osmanlı dünyasını daha nesnel tanımamızı sağlayacaktır. I. Kitap'ta: Girit'teki kent harabeleri (1.79 vd.), adalılann gündelik yaşamı (s. 89 vd), Ortodoks Kilisesi gelenekleri ve hiyerarşisi, manastır hayatı, kır bayramları ( s.97 vd) Ege Edaları (s. 125 vd.), Milos "abdestbozan otu", Milos şarabı ve şap madeni" ( s.136 vd.) ve 24 Ege adasının betimlemeleri (I. s. 142 281) yer alıyor. II. Kitap, Istanbul'a gelmck üzere Izmir'den ayrılan Tournefort'un 15 Mart 1701 'de Midilli'de Petra Limanı'na vardığını bildircn On Birinci Mektup'la başlamaktadır. Gelibolu, Boğazlar, "Dış mahalleleriyle birlikte Avrupa'nın tartışmasız en büyük kenti" olarak tanımlanan Istanbul, kent yaşantısı, yünetim, saray, mimari eserler; Islamiyet ve Türkler, kadınlar, eğlence hayatı, giyim kuşam, yiyeceklcr, Boğaziçi köyleri (s.l 1 98) konularında üginç açıklamalar içcriyor. îstanbul'dan Trabzon'a gemiyle giden gezgin, Karadeniz, Riva, Penderakhi (Eregli), Amasra, Sinop, Amazonlar Kıyısı (Samsun), Çarşamba, Cerasonte (Giresun) ve Trabzon ( s.99121) hakkında da önemli bilgilcr vermektedir. Trabzon'dan sonra 3 Haziran 1701 de Erzurum paşasının kcrvanına katılarak Kars'a, Tiflis'e, oradan Erivan'a gittikten sonra Erzurum'a dönen (s. 122215) Tournefort, buradan 13 Eylül'de Tokat kervanıyla ayrılır; batıya yöneldiği, izlediği yolun kendisinı Akdeniz'e ulaştıracağı için sevinçlidir (s. 216 vd.). • (*) Joseph Pıtlon de Torncfort (16561708) Kransız botanık^ı.sı Paııs Kralıyet Kolejı protesorü, .sıkke ve madalyon urmıını (**) llk hasküarı yazarın olunıunden sonra, 1717'de Parıs'tc ve l.yon'da, ertesı yı] 1 cıltlık ıkıncı ba.skı Amsterdam'da, rrans.i7.ca u(,uncu baskı ısı 1727'de yapıl miijtır lngılızce, Almanuı c,evıılcrı <)c vardır (***) Kıtapyayınevı Keı,en yıl da 1578 1581'de, bir elçılık heyetıyle tstanbul'da bulunan Salomon Schweıg gcr'ın seyahatnaiDesmı yayımlamı^tı (Sultanlar Kentıne Yolculuk, 1578 1581, <,ev S Turkıs Noyan, Kitapyayınevi, tstanbul, 2004) (****) Bk/ N Sakaoglu, Çeşm ! Cıhan Amasra, (La tin Mat.) tstanbul 1966, (s 152 154) (ayrıca, Tarıh Vak Şairane bir kurgu rastlanan sevişme tiradındaki rahat, kusursuz ve ustaca anlatım dikkat çekiyor. Nevzat Çelik, bu türden sahneleri, bir film yönetmeninin titizliği ve becerisi içinde resmediyor. Hele romanın kahramanı Hakan'ın Zeliş ablasıyla ilk sevişmesindeki o naif ama unutulmaz dakikalar, Nevzat Çelik'in kaleminde adeta canlı bir film şeridine dönüşüyor. Romanın son bolümlerinde, Selin, Deniz ve Cem Beyoğlu'nun üçlü yatak sahnesi de, bütün çarpıcılığı, kahramanların zaaflarını açığa çıkaran ayrıntılarıyla, tam bir titizlik örneği. Hakan'ın sevgilisi Selin ile yakın arkadaşı Deniz'in roman boyunca öne çıkan diyalogları da, "kadın argosu" konusunda yazarın sahici bir portre çizdiğini kanıtlıyor. Nevzat Çelik, ilk romanında ince betımlemeleriyle de dikkati çekiyor. Kurguyu öksüz bırakmayan bu yönelim, kimi kez alışılmadık ayrıntılarla bıçimleniyor: "Hakan gözlerinı kaçırıp sehpanın öteki ucundaki sigara paketine ıızandı. Az önce yaktığı sigarının dumanı gözüne kaçınca, pakete uzanan elı kolunun ucunda anlamsız, zavallı bir fazlalık gibi kaldı." (sf. 116) 2001 KRİZİ ROMANDA "Bağışlanmış Hiızün ", hcr ne kadar üçlü bir aşk hikâyesi gibi gözükse de, romanın arka planında, binlerce kişinin işsız kaldığı, çok sayıda işyerinin de kapandığı Şubat 2001 ekonomik krizi belirgin biçimde kendini gösteriyor. Oyle ki, Hakan ile Selin arasında başgösteren ilk ve tek anlaşmazlık, Selin'in kahramanımızın eskiye ait bir şiirini alaya almasından çok, Hakan'ın kriz s«mucu şirketin batağa düşmesi nedeniyle içine düştüğü psikolojik sorundan kaynaklanıyor. Nevzat Çelik, bu gerçekliği kaba biçimde değil, ıısul usul ve satır aralanna yayılan bir ustalıkla anlatıyor. Hele krizden sonra Hakan'ın yavaş yavaş yoksullaşması ve giderek hem fiziksel, hem de ekonomik olarak çöküşünü betimleyen bir 13. bölüm var ki, Knut Hamsun'un "Açlık" romanına taş çıkartacak bir düzeye ve kompozisyona tanık oluyorsunuz. Romanın 178'den başlayarak 180'inci sayfasına kadar dcvanı eden bu bölü mündeki anlatım ustalığı, yapıtın da asıl izleğini oluşturuyor. Aşkın ve ekonominin eşzamanlı çöküşüyîe tanımlanan süreç, Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik panoramasının yanı sıra aşkın varlığını da sorgulayan bir içerik taşıyor. KESİŞEN KADERLER Romanın en trajik yanı, Hakan ile Zeliş ablasının yıllar sonra bir rastlantıyla kesişen ama yapıta doğrudan yansımayan kaderleri. Nevzat Çelik, klasik kurgunun aksine, bu konuda okuru yanıltarak finali tamamlıyor. Içiniz cız ediyor, kalbiniz burkuluyor. Buradaki en önemli ustalık, Nevzat Çelik'in finalc kadar varan süreçte, o iki kaderi çok ayrı dünyalarmış gibi betimleyip, aslında ne kadar birbirine yakın olduğunu dolaylı olarak vurgulaması. Romandaki bütünlüğü dağıtmadan bu iki olguyu bir arada tutma becerisi, Nevzat Çelik'i başarıya taşıyor. "Bağışlanmış Hüzün", yalnızca bir şairin ilk romanı olma özelliğiyle değil, Türk romanında yeni bir mecraya işaret ettiği için de çok konuşulacak... • cihanoguz@yahoo.com Bağışlanmış Hüzün/ Nevzat Çelik/ Epsılon Yaytnalık/ Ntsan 2005/254 s. n CihanOĞuz T ürk edebiyatında cezaevi şiirleriyle tanınan Nevzat Çelik, ilk romanı "Bağışlanmış Hüzün"le kendi yazınsal dünyasında yeni bir başlangıç yaptı. "Bağışlanmış 1 lüzün"ün yayımlanması dolayısıyla kendisiyle yapılan bir röportajda, "Roman yazmayan şairi vurmalı!" dıyen Nevzat Çelik, bu iddiasında haklı çıkmak için, 254 sayfalık roman boyunca deyim yerindeyse klasını konuşturmuş. Şiir defterini kapatan ve kurduğu şirketle yaşam mücadelesinde hayli rahatlayan Hakan ile tesadüflerin karşısına çıkardığı eşsiz güzellik simgesi Selin ve orta yaşh çapkın şair Cem Beyoğlu'nun birbiriyle çakışan ve ayrışan serüvenleri, "Bağışlanmış Hüzün"ün temel rotasını oluşturuyor. Ancak romanın asıl çıkış noktası, Hakan'ın ilkgençliğine damgasını vuran Zeliş ablasına olan o tanımlanamayacak aşkın, romanın sonunda da trajik biçimde dile gelmesi. Buradaki şairane kurgu, cidden de, Nevzat Çelik'in akışı en küçük bir tesadüf öğesine bırakmayacak ölçüde roman yazarlığına demir attığını gösteriyor. "Bağışlanmış Hüzün"de, Türk romancılığında son dönemde sıkça rastlanan sınırsız siz buna "fütursuz" da diyebilirsiniz erotik öğeler vc zaman zaman da argo anlatımın izleri hayli belirgin biçimde kendini gösteriyor. Bundan olumsuz bir çıkarsama yaptığım sanılmasın: Aksine, günlük hayata damgasını vuran olağan argo söylemin Nevzat Çclik'te sırıtmadığını söylemek yerinde olacaktır. Bunun bir adım ötesinde ise romanda sıkça Edebiyatta epifan "Bağışlantnış Hüzün'de, Türk romancılığında son dönemde sıkça rastlanan sınırsız siz buna "fütursuz" da diyebiiirsinizerotik öğeler ve zaman zaman da argo anlatımın izleri hayli belirgin biçimde kendini 3 Yonca DENIZASLANI* Shenvood Anderson'tn Wıneskurg, Ohio'su yenıden başlayabtlseydım eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu Farktnda mtsınız bilmem Ya\anı budur zoten, Anlar, sadece anlar. Sızde anı yaşayın " • ' Jorge Luis Borga (öğretir, 1) gösteriyor. E debiyatta yaratıcılık ve yazma eylemi, ilkçağlardan beri çeşitli mitolojik ve dinsel motiflerde görüldiiğü gibi, Tanrısal bir zihnin yansıması ile özdcşleştirilmiştir. Batı edebiyatı tarihinde estetik anlayışın temelinde yatan bu itici güç, 20. yüzyıldaki bilinç ve kimlik kuramlanyla ilahi niteliğinden arındırılmış olsa da, modern öykü vc şiirdeki biçem arayışlannda birçok yazar ve şaire esin kaynağı olmuştur. Atatürk Ünivcrsitesi öğretim iiyesi Yard. Doç. Dr. Ismail Öğretir, Edebiyatta Epifan: Shenvood Anderson'ın Winesburg, ıiü'su adlı inceleme kitahında, Baü K İ T A P SAYFA 28 C U M H U R İ Y E T SAYI 8 1 7