Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KISAKISA... KISAKISA... KISA KISA... KISA KISA... romanları n ErjeAYDEN Selçuk Altun E Ui yıldır New York'ta yaşar, Amerikalı bir romancı olarak tanımlanmaktan gurur duyarım. (Bu yüzden TürkJük katsayımda bir azalma hissetmem.) Kentte beni tanıyanlar iki kişi tarafından yetiştirildiğimi bilirler; ressam Willem deKooning ve şair Frank O'Hara. Benim için birincisi baba, ikincisi gerçek bir ağabey gibiydi. Gençlik dönemimde beni eğitip kişiliğime yön vermişlerdir. Bugün sanat ve edebiyat hakkında öğrendiklerimin çoğunu onlara borçluyum. îkisinden, bir de kompliman takası yapmamayı öğrenmişimdir. Bir diğer deyişle, bana benimsemediğim sanatçıları övmemeyi de öğretmişlerdir. Urününü beğendiğim bir dostu alkışlamanın yanlış olmadığını anım satan da yine onlardır. Selçuk Altun benim için iyi bir dosttan önce, önemli bir romancıdır; vizyon sahibi genç bir romancı. Elli küsur yaşında olmasına rağmen neden mi genç bir romancı? Ruhıı gençtir ve mesleğe geç giren Somerset Maugham gibi dcvrımcidir. Ama ne ses getirmişti o Maugham ilerleyen yıllarında. Altun da öyle. Son birkaç yıldır yazdıkları, bizleri gelgit dalgaları gibi kucaklamıştır. AYKIRI STİL Klişe sayılmaması gereken bazı noktalara değineceğim; öncelikle Altun'un rotası bellidir, aykırı bir stili ve ürünlerinin sağlam bir omurgası vardır. Altun mevcut en cesur yazarlarımızdandır. Çünkü o kendisine alışılmamış bir yol seçmiştir. O, Bir erkekle yaşamak ~! Emel EROOĞAN S bazı eski ustalann izinden giderek rotnan diline canlılık katmıştır. (Gereksiz karşılaştırmalardan kaçınmak için isim vermeyeceğim.) Sonuçta, tüm cesur yazarlar özgündiir. Altun akıllı bir romancıdır. Örneğin kült yazar olmayı reddeder. Ayrıca tüm usta romancılarda görüldüğü gibi kitapları bilmeceseldir. Bu bilmeceleri çözmelerinde yardımcı olduğu için, okurları kitaplarını bitirdiğinde mutludurlar. Dili, Altun'un bir dığer hüneridir. Okurunu sözlüğe havale etmez ama anlamaları için bir efor sarf etmelerini ister. iyi yazarlar, daima, okurlarını tuzağa düşürmeden düşünmeye sevk edcrler. YENİ OYUNCU, ENTRİKA VE OLAYLAR... Altun'un bir romanını okuyan, hepsini okumuş gibi olur eleştirisine katılmıyorum. Dört romanı da birbirinden değişiktir. Çünkü her birinde ayrı bir coğrafyaya sürüklenir; yeni oyuncu, cntrika ve olaylarla tanıştırılırsınız. Altun neden bu kadar iyi romancıdır sorusu okur bir ikilem yaratabilır. ldeal yanıtı bildiğimi iddia edemem. Ama onun neden gözde romancım olduğunu izah edebilirim. O, bir elinde ayna, diğerinde fener taşımaktadır. Onların bileşimi bızi sarmalayan gerçekle yüz yiize getirirken, yolumuzu aydınlatıyordur. Stephane Mallarme'ın aşağıdaki özdeyişine itirazınız yoksa takdir etmemiz gerekir: "Oda karanhk şımdi Aynadan başka ışık veren yok " • abancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 21 Kasım26 Mart 2005 tarihleri arasında, Türk sanatseverlerini konuk etmenin heyecanını yaşıyor olsa gerek. 2627 Temmuz tarihleri arasında Istanbul'a gelen Bernard RuizAlmine Picasso çifti, Güler Sabancı ile yaptıkları görüşmelerde; genişjetilmiş sergi salonları, teknik donanımı ve yönetim kadrosu ıle dünya standartlarında bir miize halıne gelen Sabancı Müzesi için anlaşmaya vardılar. Picasso'nun hayatı boyunca lıiçbır yerde sergilenmesine izin vermediği eserlerinden tutun da aıle için ayırdığı tablolannın, özel yazışmalarının, aile fotoğıaflarının da sergileneceği bu etkınlıkte, Picasso biyografistleri John Richardson, Marilyn McCully ve Michael Leirıs'in yazılarını içeren bir kataloğu da görmek mümkün. Bernard Ruiz Picasso Picasso'nun ilk eşi C)lga Kokhlova'nın torunudur. Halen Ispanya'nın Magala şehrindeki Musea Picasso'nun Yönetım Kurulu Başkanı, sanat kitapları ve kataloglar hazırlamakta olan "Images Moderns" kurumunun sahibi ve yöneticisidir. 135 ESER Müzede 135 eserinin sergileneceği dünyaca ünlü Ispanyol ressam 1881 yılında îspanya'nın Magala şehrinde doğmuştur. Ilk derslerini babası Jose Ruiz Blasco'dan almış ve bu konudaki olağanüstü yeteneğini küçük yaşlarda göstermeye başlamıştır. Annesinin soyadını kullanan ressam 1900 yılında Paris'e gitmiş, Barselona'da şehrin sanat ve kültür hayatına etkin bir şekilde katılarak kendini kabul ettirmiştir. Picasso'nun bu yıllarda yaptığı resimler "mavi dönem" resimleri adıyla anılmaktadır. Zira bu eserlerde mavi ve mavinin özellikle soğuk tonlarının egemen olduğu görülmektedir. Dönem çalışmalarından, Cambazlar tablosunu tamamladıktan sonra 1905 yılının sonlarında Picasso, Cezanne'ın son dönem eserlerinın ve Matisse aracılığı ile tanımış olduğu ilkel Afrika heykellerinin etkisiyle yeni ve değişik araşarmalara yönelmiş ve 1906da yaptığı Gertrude Stei Portresi'ni tamamlayarak başarılarını pekiştirmeye devam etmiştir. "Resmin, nesneleri somut bir şekilde vermekten öte, kendine özgii bir değeri olduğunu gördüm; nesneleri görüldükleri gibi değil de, bilindikleri, sezildikleri gibi çizmck gerekir sonucuna vardım" diyerek yeni çalışmalarına hız verince kübizme ulaşmıştır. Bu devrimci akıma katılması ile hareketin kaderi üzerinde belirleyici bir etkisi olmuştur. Picasso'nun kübik dönemi 1. Dünya Savaşı yıilarına kadar sürmüştür. Sahne dekorlarıyla da ilgilenen Picasso, 1925 yılında yaptığı Uç Dansöz adlı tablosu ile neoromantik döneme geçmi^tir. tspanyol tç Savaşı yıllarında faşizme karşı yer alan sanatçının, faşizmin vahşiliklerini konu alan tablolannın başında Guemica gelmektedir. 2. Dünya Savaşı yıllarını Paris'te geçiren Picasso, Alman işgali sırasında burada kalmayı tercıh etmiş ve 1946 yılında Fransa'nın güneyine yerleşerek çalışmalarını sürdürmüştür. Ya^adığı hiçbir olay, hıçbir etkcn, hatta yaşlıîık bile ünlü ressamın enerjisini etkılememış,, 1973 yılında vefatına kadar üretmiş, üretmiştir. Bu ansiklopedik bilgilere ulaşmak hiç de zor olmaz. Dünyanın en ünlü ressamlarından biri olmak, Pıcasso'yu özellikle kadınlar arasında ilahlaştınrken kendi payına da derin, çarpıcı, yaratıcı cos,kıısu nu körükleyen aşklar yaşamak düşer. Hemen Kitap'tan çıkan Picasso ile Ya^amak, Françoise Gilot tarafından kaleme alınmış. Ünlü ressamla tanıştıktan kısa bir süre sonra atölyesine davet edilen François, hayatının en verimli ve en güzel yıllarını Picasso ile geçirmeye başlayınca kendini cn talepkâr, cn hükmedici ve en sadakatsiz erkekle geçirdiğini anlar. Picasso gibi ressam olan François, düşlediği aşkı, tutkuyu ve aydınlığı da yine aynı erkekle yaşar. Anneannesiyle yaşayan genç kadın aradığı pek çok şeyi Picasso'da bulacağına karar verirken, Picasso da sarsıntılı aşk hayatına dingın bir liman bulduğunu düşünür. Birlikte geçirdikleri yıllar boyunca François Gilot, Picasso'yu en gizli yönleriyle tanıma fırsatı bulurken yazar bizlere de ünlü ressamın nasıl bir hayat sürdüğünü, savaşın, sanatını ve diğer sanatçıları nasıl ctkılediğini öğreniyoruz. Sayfalar ilerledikçe aslında onu ne kadar az lanıdığımızı fark ediyor ve bilmediğimiz yönlerini görüyoruz. Sanatçı sadece resimle değil heykel, sahne dekorasyonu, gravür ve fotoğraf çekmekle de ilgileniyor. GERÇEKTEN ANLAYABİLDİK Mİ? Eserlerinden en az birkaç tanesinı görmeyi başarmış olabiliriz, ama asıl sorun onu gerçekten anlayabildik mi? Kitabı okuduktan sonra yüzyılın önde gelen ressamının dehasını, romantizmini, kaygılarını, kadınlara bakış açısını, kendi döneminin sanatçılarıyla ilişkilerini daha iyi kavnyorsunuz. Artık bir Picasso gördüğünüzde ya da o tarza ait başka bir eseri gördüğünüzde kendinizi esere daha yakın hissediyorsunuz. Bir hayat öyküsü olan Picasso ile Yaşamak film tadında bir kitap. "....Yüzeyde görülebilen izin tam üzerini çabucak bir parça peynirle sıvadı." Peynir burada ikı işe yarıyor. Once, sildiğimız iki kalatasının oluşturduğu boşluğu ortadan kaldırıyor. Sonra eskisinin kopyası olan yenisiyle kısmen aynı biçimde olduğu için, kendi Picasso ve Françoise Gilot... r i l » « U I I D İ V C T C A V 1 a 1 7