Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Serdar Koçak ve Deniz Durukan'dan yeni şiirler 'Avare Şiirler'den 'Şakağma Daya Beni'ye Iki şair, iki kitap, Serdar Koçak ve Deniz Durukan. İki farklı şiir. Bâki Asiltürk, iki şairi ve kitaplarını değerlendiriyor. '^: ~l B â k i ASİLTÜRK SERDAR KOÇAK: AVARE ŞİİRLER t!! \Vttl"» S crdar Koçak 1980'lerdcn bu yana hayattan çıkardığı vice versa hayatına giren "imgelcrle" yazan bir şair. Şiir de yazsa düzyazı da, belli bir şiirscl sesi daima duyuyor ve duyuruyor. Pervazda, Ben Napoli Radyosu, Gemi Zamanları, Gezgin Aklın Günliiğü... Bu kitapların bazıları düzyazı görünümündc olmakla birlikte hepsini de şiir kitabı olarak okıımak mümkün, "imgeler" ekseninde. Koçak'ın yeni şiirlerini bir araya getiren Avare Şiirler, poetik anlayış bakımından önccki kitaplanndan farklılık taşımamakla birlikte daha derli toplu, daha bir çalışılmış şiirler izlcnimi uyandırdı bende. Gerçi, Koçak'ın şiire "çalışmaM" bile bir imgesel düş görme gibidir; bilincn anlamıyla çalışmadan söz edilemez onda. Avarc Şiirler "Ekşi Kız" başlıklı bir düzşjirle açılıyor ve ardından dizelerle oluşturulmuş şiirler sıralanıyor, Kitabı oluşturan şiirler tek bir şiir gibi de okunabilir. Bunu Koçak'ın şiirini açıklayan poetik bir genel yargı, bir kitap bütünİüğü belirlemesi olarak değil, şiirlerin hepsinin de aynı söyleyişle yazılmış olması anlamında söyliiyorum. Bilinçakışı tekniğinin bir göstergesi olarak Avare Şiirler'de noktalama işaretlerinin çok az kullanıldığtna da dikkat çekmek gerekiyor. Serdar Koçak bu kitapta "ıskarmozun kenarındaki sis"i, "yaklaşmakta olan dcrin kiraz"ı, "girdaba düşen saatleri" gören, bunları görmekle yetinmeyip "sahici hürriyeti ve muammalı aşkı", "kim bilir lıangi yokuşta biten o sarışın arzu" yu, "aşkın hatırlanan yorgunluğunu" hisseden bir şair olarak görünüyor. Bu şair, dünyayı şiirin içinden görürken şiiri de dünyanın içinden görmekte ısrar ediyor ve varlıkların tek taraflı değil, iki taraflı hatta dört taraflı da değil "şiir taraflı" olduğunu duyuruyor. Kararsız bakışlar gezdiriyor eşya üzerinde ve bu kararsızhğın yol açtığı belirsizlikte, fermansızlıkta "ne sözdü ne sükut, söylendim" (s. 54) diyor. "Kırık Kanath Martı "da uçuşun süresini ve nereye kadaılığını sorgularken, "Muhayyel Kirlangıç"ta "parsayı toplayan elmas tüccarı" ironisiyle bir araya gelnıesi mümkün olmayanları bir araya getiriyor ve "parlayan tabanca"ları konuşturuyor. Dizelerin aralarında, sayfaların boşluklarında şairin ayak sesleri, soluk alıp verişlcri duyuluyor. Hayatın binbir görüntüsü, ezgili söyleyişlerle günlük konuşma diline ait ifadelerin buluşması biçiminde aktarılıyor. Bazı sayfalarda yazılan, bazılarında ise söylenen şiirlerle buluşuyor okur. Avare Şiirler'in sczgici şiiri önceleyen bir kitap olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu sezgi metafizik eğilimlerdcn ziyadc eşyaya, insanın içine ve dışına, nesnelere yönelik bir sezgidir. Denilebilir ki, hayata ve şairin ruhuna yaslanan bir anlayışın, yanı sıra da eşyaya yönelik sezgici tavrın izlerini taşıyan bütün şiirler gibi bu kitaptaki şiirler de gcrçcküstgerçck, gerçekaltgerçek çizgileri üzerinde usta ve spontane bir oyuncu kararlılığıyla gidip geliyor. Dünyaya bakarken hiçbir reddetme fikri taşımayan Koçak, kişinin dünyadaki varlığının ironisini yapmak tan da geri durmuyor. Bunu yaparken konuşma dilinin akıcılığına, cazip ifade biçimlerine başvuruyor bazen: "uyanınca Beylerbeyi'nde nasıl sevindim / edalım katmerim hoşmerim / ben Napolyon Bonaparte derdi / ben de Hazretî Sâmi derdim" (s. 12) Tuhaf ve tutkulu bir aşkın, kadın ve erkeğın ortak bir rüya cezbesine tutuluşunun, yeşeren eriklerin hışırtısının, birbirine karışan anıların, Aşiyan'la Rio Grande'yi bir araya getiren fakat yaşanıa yorgunluğundan "benzi atmış" bir şairin kitabı Avare Şiirler. Hayatı sezebilmek, avareliğin tadına varabilmek için okunmalı. "Avare şiirler'in sezgici şiiri önceleyen bir kitap olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu sezgi metafizik eğilimlerden ziyade eşyaya, insanın içine ve dışına, nesnelere yönelik bir sezgidir." SAYFA 16 DENİZ DURUKAN: ŞAKAĞINA DAYA BENİ Deniz Durukan'ı önceleri gazete ve dergilerdeki müzik yazılarıyla, röportajlarıyla tanımıştım. Özellikle de hepsi birer nitelikli derleme olan Türk rock kitaplannın çıkışını, rock seven biri olarak her yıl sabırsızlıkla bekliyor(d)um. Bu kitaplarda yer alan söyleşi ve değerlcndirmelerinde Deniz Durukan, Türk rock müziğinin nabzını tutuyor, müzikle atan bir nabzın varlığını duyuruyordu. Şimdi, son yıllarda dergilerde yayımladığı şiirlerini bir arada Şakağına Daya Beni ile sunuyor ve nabzının müzikle olduğu kadar şiirlc de attığını gösteriyor. Hem de birbirini tamamlarcasına! Müzikle başladım; çünkü Durukan'ın şiirinde müziğin, özellikle dc iç içe yaşadığı rock müziğin izlerini görnıemek, göstermemek yanlış olur. Rock'ın inişli çıkışlı ritmi, dünyaya bakışındaki gerilimi, nesnelerle insan arasındaki yabancılaşmayı hesaba katan hesapsızlığı Durukan'ın şiirlerine sızmış görünüyor. Bu şiirlerdeki rock, okuyucuya ve izlerçevreye mctin yoluyla dayatılan bir şey olmaktan çok, yaşanılarak, içselleştirilerek şiire sızıyor. Yani "kullanılan" bir şcy Avare Şiirler/ Scrdar Koçak/ Paptrüs/ değil, "yaşanan" bir şey olarak. 2004/ 79 s. Şakağına Daya Beni, öncelikle sert Şakağına Daya Beni/ Deniz Durukan/ söyleyişiyle dikkat çeken bir kitap. HaYasakmeyvc/ 2005/ 62 s. yatın içinden dcrlencn anlık izlenimlerin yanı sıra derinlere yürüyen kara bir su gibi imkânsızlıklar, arzular, cinsclliğin kara tutkusu da bu şiirin içerik belirleyenleri arasında. "Bir kadın soyundukça soyunuyor içimde" deme cesaretiyle yola çıkan şair, 1980'lerden sonra şiir ortamında yükselen bir değer olarak sunulmaya ve günümüzde iyice yaygınlaştırılmaya çalışılan "kadın şair" tanımlamasına, "kadın şair" duyarlılığına fazlaca prim tanımadan, böylesi kategorileri umursamadan yazıyor şiirini. Bu nedenle Durukan'ın yaz"Şakağına Daya Beni", hayatın değişik dığı şiir kadın sesiyle konuşgörünümlerini bir arada sunuyor. Bu değişik makta ısrar eden değil, tam görüntülerin çoğunlukla cinsellik ekseninde tersine "kısa saçlı bir sürtü ğün tek başına / çiftleşmesidir zaman, bileylemesidir kendini" diyerek Attilâ îlhan'dan bile cesur olabilen bir şiirdir. îçerikte her ne kadar, "bir kadın soyundukça soyunuyor içimde" gibi veya "bu benim; / kırmızı jartiyerli, beli düşük ikizim" gibi okuru kadın dünyasına gönderen dizclcr varsa da Durukan'ın şiirleri söyleyiş bakımından kadınsı olarak nitelendirüemez. Belki bir ayrıntı olarak "histerik" çığlıkların yönlendirdiği bir şiirdcn söz edilebilir. Yanı sıra, "Kız Kurusu" gibi ironik sesli şiirlerden de söz etmek gerekiyor: "hayatıma giren bütün harun'ları saydım / kırmızı suratlı, hafif kambur, hatta babadan aksak / bir tek Harun çıkmadı". Modern yaşamın gerilimi kimi zaman sokaklardaki, kimi zamansa kapalı mekânlardaki yansımalarla giriyor Durukan'ın şiirlerine. "Çengelli Iğne"de dışarısı, "Üçüncü Darbc'de içerisi bclirgin. "Derinden" şiirinde ise dışarıyla içerinin bir aradalığı söz konusu: "çöküyor ayağımı sürdüğüm her. şehir / ince şeritler halinde sözlerin / ışıksız dar odalarda uzuyor". Kitapta "kırmızı"nın ve türevlerinin dikkat çekecek oranda söz konusu oldu ğu ileri sürülebilir. Bu renk kimi zaman kendi anlamıyla kimi zamansa değiştirmeli, aktarmalı çağrışımlarla yer alıyor dizelerde. Birkaç örnek: "şimdi deıniri hiç atılmamış / kırmızı sandallar geçiyor içimizden", "çatısı dar, aşkı geniş kadın lar anlar / bakır kazanın içindeki kızıl ateşten", "bilirsin artık hiçbir rahibenin kutsal olmadığını / ktrmızı bir düşün terkisinde aldanırsın". Kırmızının izlck olarak sık kullanılmasının yanı sıra şiirlerde dikkat çeken özelliklerden biri dc benzetmeci ifadelerin çokluğu. Benzetmelerde kalıplaşmış eğilimlerin yerine ilginç, farklı karşılaştırmalar söz konusu: "gittikçc düşüyorum düşümden / ıslak bir yaprak gibi", "orman koca bir yalnızlıktır / karanlık ışık gibi sızar aşklara", "içtikçe dikJeşiyorum, içtikçe / kirli bir ceket gibi sarkıyor tenim". Şakağına Daya Beni, hayatın değişik görünümlcrini bir arada sunuyor. Bu değişik görüntülerin çoğunlukla cinsellik ekseninde anlam kazandığı söylenebilir. Yer yer aykırı yer yer de uyumlu bir erotizmin izini sürebilir okuyucu bu kitapta. Bir zamanlar Cemal Süreya'nın çevresinde kümelenen bazı "kadınşair"lerin erotizm bağlamında şiirde yapmak isteyip de yapamadıklarını Deniz Durukan'ın bugün nitelikli bir biçimde yapıyor olduğunu görmek, şiirin acelcye gelmeyeceğini, bir birikim işi olduğunu bir kez daha düşündürüyor. Şakağına Daya Beni aykırılığıyla, hırçınlığıyla, yer yer uzun yer yer kesik duyulan kırmızı soluklarıyla yeni bir şairi haber veriyor. • anlam kazandığı söylenebilir. K İ T A P S A YI C U M H U R İ Y E T 8 17