22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kfta. Eski Çin'de kadın yaşamına çağdaş bir bakış temsilinde Boyacı Bayram rolünc çıkar. Şubatta hastalanır. Ağır sancılar çekmcktedir. Guraba Hastanesine yatar. Martta fistülden amcliyat olur. Nisanda ycniden hastaneye gitmek zorunda kalır. Aşağı Guraba Dokıızuncu Hariciye Koğuşu'nda tedavi görür. Taburcu edüdiğinde iyice zayıflamıştır." (Orhan Kemal, s. 36.) Orhan Kemal ve Işık öğutçü / Unkapanı H959). ıFotoğraf: Ara GÜLER) LISA SEE Çim fl^urüfatuncfe "Yalova Kavmakamı" Yaşar Kcmal, 1%8'in Ocak ayında, Ulvi Uraz Tiyatrosu'nda "Yalova Kaymakamı"nı izler... "Yalova Kaymakamı ya da Ispinozlar" başlıkh yazısının bir ycrinde şöyle der: "Bizim büyük yazarımız Orhan Kemal de yoksulluğu kendine dcrt edinmiş bir kişi. Yoksulluk ınsanı, insanın insanlığını yıpratan, küçülten, ezen bir olaydır. Yoksulluk belâsının altında insanlar bir çok niteliklcrinden dc yoksun kalmışlardır. Ve zengin olmak hırsından dolayı insanlar insanlıklarını yitirmişlerdir. Orhan Kemal'e göre yoksulluk insanlığı ne kadar yıpratırsa, ne kadar ezerse, nc kadar küçültürse küçültsün, insanlık cevherine gücü yetmez, Insanlık, yoksulluk küllerinin altındaki közdür. Toprağın altındaki filizdir. Hiçbir şey, yoksulluk bile insanın insanlığını, iyiliğini, mertliğini, güzelliğini elinden alamaz. Varlık bir zcnginin insanlığını alır götürür de, yokluk bir fıkaraya vız gelir. 'Yalova Kaymakamı' piyesinde Orhan Kemal, kendine yakışır bir büyük lük, bir ustalıkla insanlığın yoksulluk belâsı altında bile dimdik ayakta kaldığını söylüyor. Insanhğa inanmış güzel yürekli bir adamın piyesi bu piyes. Orhan Kemal'in bu piyeste ortaya döktüğü dil, bizim edebiyatımızın erişemediği güzel bir dil. Bir piyes vardır ki, en büyük aktörler bile onu oynayamazlar, tökezlerler. Bir piyes vardır ki, onu en acemilcr bile büyük ustalar gibi oynayabilirler. Orhan Kemal'in piyesi ikincılerden. Ulvi Uraz tiyatrosunun güçlü sanatçılarını bu sözlerimle küçümsemek istemiyorıım. Ama diyorum ki, onların güzel oyunlarında piyesin güzclliğinin de büyük bir payı vardı. Piyeste baştan ayağa kadar herkcs güzel oynuyordu ve aksayan bir yan yoktu." (Yalova Kaymakamı ya da Ispinozlar, Yaşar Kemal, Ant, sayi: 57) "72. KoğUŞ" 72. Koğuş, Orhan Kemal'in sahneye çıkan ikinci yapıtıdır. 72. Koğuş, 26 Ocak 1967 Perşembe gecesinden başlayarak Ankara Sanat Tiyatrosu'nda (AST'ta) sunulmaya başlanır. Asaf Çiğiltepe'nin sahneye koyduğu oyunun dekor ve giysilerini Osman Şengezer tasarlar. şık Mahzuni ise özgün müziğiyle sazıyla sesiyle eşlik cder. Oyunun seyirciden gördüğü iljgi, yapılan değrelendirmeleri geçer... Üç mevsimde oyıınu, 140 bin kişinin izlediği görülür ki If I T A D AST için o yıllarda Devlet Tiyatrosu'nda bile 100 bin satışa pek az rastlandığı düşünülürse izleyici sayısında doruğa crişildiği açıktır. Ne yazık ki AST'ın kurucusu oyunun yönetmenı Asaf Çiğiltepe, bırkaç ay sonra trafik kazasında, (7 Haziran 1967'de) yaşamını yitirince; ulaşılan sonucu göremeyecektir. 72. Koğuş, 1%7'den başlayarak üç yıl AST'ta oynar. Orhan Kemal, 72. Koğuş ile 1967'de Ankara Sanatseverler Derneği'ncc yılın en iyi oyun yazarı seçilmiştir. O güne dek kıyısından köşesinden anlatılan hapishane, ilk kez Orhan Kemal'in kaleminden sahneye 72. Koğuş'la gelir. 72. Koğuş romanı, adembabaların geçici varlık döneminden sonra, eski yoksulluklanna dönmeleri ve koğuştakilerin baştan beri görülen bilinçsizliklerini sürdürmeleri ile son bulur. Oyunda ise Kaptan'ın ölümü, adembabaların bilinçlenmelerini ve kendilerini sömürenlere karşı çıkmalannı sağlar. Karşı çıkış, insancıl özün insan onurunun, canlı olarak korunmasıdır. En onulmaz acılar yaşayan, ezilen, küçümsenen, açaçık kalan kişiler; sıra insanlık onurlarına gelince arslan kesilirler. Bu durum, Orhan Kemal gerçekçiliğinin ipuçlarını verir bizc: koşullar ne olursa olsun, onurun korunması, aşağılanmaya karşı direngenlik ve onurun ezilmesi durumunda asla ödün vermemek. Rizeli Kaptan'ın gelen parasını arkadaşlarına dağıtması, koğuştakilerin hepsini kurtarmak için giriştiği işlcr, onurun yüceltilmesi çabalarının belgelcridir. Yazarın arkadaşı Samim Kocagöz (19161993), 72. Koğuş'u şöyle değerlendirir: "(...) Orhan Kemal, 72. Koğuş'u önce büyük öykü olarak yazdı, sonra bir de oyun olarak ortaya koydu. Benim öteden bcri bir inancım vardır. Öyküden büyütüp roman olmaz. Romandan özctleyip öykü de yapamazsınız. Olmaya ki yazar öykü olan bir konuyu yeniden roman olarak tasarlasın. Yazar da 72. Koğuş oyununun önsözünde,'(...) Demek oluyor ki herhangi bir konu, sanatçı açısından sanatçının o andaki düşünü açısından çcşitli biçimlerde meydana getirilebilir.' (72. Koğuş, oyun, s. 5, 1967) Orhan haklı, romanlardan senaryo yapanlar bile konuyu yeniden tasaıiıyor. En iyisi yazarın kendi konusunu kendisinin istiyorsa başka bir biçimde tasarlamasıdır. Kendisinin de yazdığı, söylediği gibi 72. Koğuş oyunu, öyküsünden daha çarpıcı, çaresizlerin direnişi olmuştur." (Çaresizlerin Şairi Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Cumhuriyet Kitap eki, sayı: 17.) 72. Koğuş'u, Dcvrimci Ankara Sanat a 17 LISA SEE SIRLAR YELPA2ESİ .<; A v ı SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle