25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Demokrasilerde, hukuki metinlerin ve durumların çeşitli yorumlarının olması, hukukun üstünlüğüne olan güveni zedeleyici bir öğe olarak kabul edilmez. Tabii hukuki metinlerin yorumlanmalarının da yolu, yordamı, yöntemleri vardır. Metinlerin çıkarılış gerekçeleri, müzakere zabıtları, hukukun temel ilkeleri teker teker ele alınır. Yoksa önüne gelen, herhangi bir gerekçe göstermeden aklına eseni söylerse bunun adı hukuki mütalaa olmaz. Tayyip Bey’in yandaşlarına dikte ettirdiği anayasa değişikliğinin, CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmesine dokuza iki karar verildi. Yüksek mahkeme, şimdi bu değişikliği görüşecek. Bilindiği gibi, 330 - 367 şeridi arasındaki çoğunlukta kabul edilen değişikliği, Cumhurbaşkanı Gül, anayasanın emri gereği halkoylamasına sunmak zorundaydı. 12 Eylül Anayasası’nı değiştirdiği savıyla savunulan metin, darbeden tam otuz yıl sonra 12 Eylül 2010’da halkın oyuna sunulacak. Hazin bir tecelli, askeri darbenin otuzuncu yılında, askeri darbe anayasasının sivil darbe anayasasına dönüştürülmesini oylayacağız. O gün askeri darbenin tam otuzuncu yıldönümünde olacağız. Peki söyler misiniz, sivil darbenin hangi yılına gireceğiz? “Anayasa Mahkemesi acaba değişikliği esastan mı inceleyecek, yoksa, yalnızca şekle uygunluktan mı?” tartışması da epeyce mürekkep dökülmesine neden olacaktır. Oysa geçmiş kararların ışığında üzerinde fazla tartışılacak bir husus yoktur. Tabii üzerinde fazla tartışılacak bir husus olmadığını söylerken konunun tartışılmaması gerektiğini belirtmek istemiyoruz. Demokrasilerde konuların tartışılmaları, tartışılmamalarından daha iyidir. Yeter ki, tartışmada hukuksal savların yerini işkembe-i kübradan atma, cehalet klişeleri almasın. Herkes biliyor ki, daha önceki emsal kararların da gösterdiği gibi, Anayasa Mahkemesi değişikliği şekle uygunluktan inceleyecektir. Ama bu şekli inceleme aynı zamanda anayasanın değiştirilmesinin önerilmesi bile mümkün olmayan maddelerin de değiştirilip, değiştirilmediğinin incelenmesine de engel teşkil etmeyecektir. Yani Bülent Arınç’ın iddia ettiği gibi, mahkemenin esasa girememesi diye bir şey söz konusu değildir. Nitekim mahkemenin daha önce türban ile ilgili olarak verdiği ve değişikliği yukarıda söylediğim gerekçeyle özden inceleyen kararı da bu yöndedir ve Arınç’ın iddia ettiğinin tersine, bu karar da, güzel bir emsaldir, yoksa “suimisal” değildir. Ama meselelerin hukuki çözümlerinin “Sallandıracaksın üç kişiyi, bak bakalım bir daha böyle bir sorun kalıyor mu?!” zihniyetiyle özetlendiği ülkemizde, herkes iki konuda uzmandır; biri futbol, ikincisi de hukuk. Kimi hukuki sorunlar konusunda hemen herkes fikir beyan etmekte, zaman zaman da ilginç ve belki de düz mantıkta haklı gibi görünen gerekçeler ileri sürmektedirler. Bunlardan biri de, Anayasa Mahkemesi’nin önündeki son CHP başvurusu ile ilgili. Bakın bu konuda avukat olan Arınç ne diyor: - Anayasa değişikliğini öngören,12 Eylül’de halkoylamasına götürülecek konuda referandum olmadan, milletin evet oylarıyla kabul edilmeden, bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin bir karar vermesinin mümkün olmadığını söylüyorum. Arınç’ın gerekçesi hukuk bilmeyen biri için çok haklı da görülebilir ve bu görüş şöyle savunulabilir: - Ortada henüz yürürlüğe girmiş bir şey yokken mahkeme neyi görüşecek ki? Oysa kazın ayağı öyle değildir. Anayasanın Anayasa Mahkemesi’nde dava açma süresi ile ilgili 151. maddesi dava açma süresinin iptali istenen metnin Resmi Gazete’de yayımlanması ile başlayacağını belirtir. Bülent Arınç bu maddeyi, bu madde orada dururken, dava açmak için referandumda kabul edilme şartının olmadığını bilmez mi? Bilir bilmesine, ama onun amacı gerçek hukukçu gibi üzüm yemek değil, yarım avukat gibi, bağcı dövmektir. Yani yargıyı töhmet altında bırakmaktır. CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada O zaman yavru vatana yeniden dönelim. Geçtiğimiz haftalarda Kıbrıs seçimlerinde Ergenekon kullanımına değinmiştik, kısaca anımsatalım. 2009 yılında KKTC’de yapılan genel seçimler öncesinde Denktaş ve Eroğlu “Ergenekoncu” ilan edildi. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi naylon raporlar ortaya atıldı, nerede üretildiği belirsiz belgeler servis edildi. Eroğlu’nun partisinin adı da Ergenekon senaryosuna uygundu: Ulusal Birlik Partisi! Sonuç? Eroğlu tek başına iktidara geldi. Aradan bir yıl geçti. Nisan 2010’da Cumhurbaşkanlığı seçiminde yine aynı senaryo: Eroğlu gelirse Ergenekoncuların dediği olur! Sonuç? Eroğlu ilk turda yüzde 50’nin üzerinde oy aldı. Bu sonucu şöyle yorumlamıştık: Bazen büyükler küçüklere değil, küçükler büyüklere ders verir... Neredeyse arasına kopya kâğıdı konmuş gibi benzer durum CHP için seyrediyor. Deniz Baykal, Ergenekon olayının önünü- sonunu ta başından gördü. Ona göre tavrını aldı. Kafa karıştıran bulanık haberlerde bile, durumu net olarak görmeden kesin yorum yapmadı. Zaman Baykal’ı doğruladı. Varlığını tümüyle AKP’ye adamış olanlarla, “İktidardaki AKP”ye bağlanmış olanlar, Kılıçdaroğlu için de aynı şablonu uyguladılar. “Ergenekon’a nasıl bakacak, önce onu görelim.” Kılıçdaroğlu kurultay konuşmasında CHP’nin bakışının özünün değişmediğini gösterdi; çözüm önerisini de ekledi: “Özel yetkili mahkemeleri kaldıracağız.” Aynı yapı, Kılıçdaroğlu’nun Ergenekon notunu kırdıktan sonra, “bir de çevresini görelim” dedi. Yeni üst yönetim de 29 Mayıs Cumartesi günü belli oldu. Bu tablo da “Akdaş” medyayı memnun etmedi. Artık hukuku bir tarafa bıraktılar. Yaftayı yapıştır, suçlu ilan et, yeter. Yargılama, hukuk, insan hakları, vicdan arkadan gelsin. 50 yıl önce olup bitenlerin önünü arkasını kesip “hukuksuzluk” narası atanlar, bugünkü hukuksuzlukları “demokrasinin gelişimi” diye ilan edecek kadar sahteleşebiliyorlar. “Akdaş medya”nın tuttuğu bu yol, iktidarın gözünü öylesine kör etmiş ki, bazı yayın organlarının “AKP”ye karşı seçenek oluşuyor “yorumlarını” bile içlerine sindiremediler. Başbakan şu yorumu yaptı: “Manşetle gelen, manşetle gider.” Doğru bir saptama... Bir partinin iktidara gelmesi de manşetlik haberdir, gitmesi de... Kılıçdaroğlu’nun malum davaların görüldüğü özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kaldırılması çözümü ayrıca üzerinde durmaya değer. Çünkü sorunun özünü bu oluşturuyor. Özellikle 70-80’li yıllarda çok tartışılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nden (DGM) daha hukuksuzluğa uygun bir durum söz konusu. Hem bizim anayasamızda hem iç hukukumuzun parçası olan evrensel düzenlemelerde “özel” yargılama kabul edilemez. Ergenekon’da ise özelin de özeli, adeta öz- özel bir yargılama yaşanıyor. Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımının başta hukuk çevreleri olmak üzere toplumun tüm duyarlı kesimlerinin ortak kaygısı olmasını diliyoruz. Aksi halde “özel yargılama” genelleşecek. AKP’nin işine gelmeyen herkes, her olay Ergenekon’a bağlanacak. O zaman ne olur? Bize öyle geliyor ki, Spartaküs filminin sonu gibi olur... GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın yargıyı etkilediği iddiasıyla hakkında soruşturma başlatıldığı bir sırada... Ergenekon yargıcı, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün’ün adı da ön plana çıktı. Seyfi Oktay-Köksal Şengün ve (HSYK Başkanvekili) Kadir Özbek üçgenini dolaylı suçlamalarla aynı kabın içinde gösteren tartışma açıldı. Bu üç isim AKP iktidarının “rahatsız” olduğu isimler. İktidar; eski bir Adalet Bakanı Seyfi Oktay’dan meslektaşlarıyla kimi görüşmeleri nedeniyle rahatsız! İktidar; Kadir Özbek’ten son anayasa değişikliği ile yargıyı ele geçirmek manevrasına karşı çıktığı için rahatsız! Fakat şu soruyu yanıtlamak gerekiyor: İktidar veya iktidar hesabına kimi çevreler; birden bir aşk oyunu içinde gösteren haberler yayarak yargıç Köksal Şengün’ü neden hedef yaptı? Köksal Şengün, Silivri’de görülmekte olan birinci ve ikinci Ergenekon davalarına bakan yargıçlar heyetinin başkanı. Ergenekon sanıklarının tahliye başvuruları sürekli bire karşı iki oyla reddediliyor. Köksal Şengün, aylardır sanıkların tahliye taleplerine olumlu oy kullanan yargıç. Başkan Şengün, lehte oyunun nedenini açıklayan hukuksal ve mantıksal bir gerekçe de yazıyor. Davalar görülürken savcıların kimi söylemlerine veya girişimlerine karşı çıkan da yargıç Köksal Şengün! Öyleyse: Yargıç Şengün’den birileri neden kurtulmak istiyor? Yargıç Şengün suçların en büyüğünü işliyor. Bu iktidar döneminde demiyor, dava adı vermiyor ama herkesin bildiğini açıklıyor; “hukukun ayaklar altına alındığından” yakınıyor... “Burada” diyor; “her şeyde sıkıntı var. Bu böyle, bu hukuk böyle gitmez!” Çok açık konuşuyor: “Güven kalmadı!” Silivri üzerinde baskılara dolaylı biçimde değiniyor: “Bir mahkemenin üzerine bu kadar gidilmez. Ne yaparlarsa yapsınlar bir şey alamazlar. Olmaz, olamaz. Bu saatten sonra hiç olmaz.” Mahkemede de, mahkeme dışında da böyle konuşan Yargıç Şengün’den evet; birileri kurtulmak istiyor. Bu kanıyı doğrulayan canlı bir örnek ortada: Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’den Adalet Bakanı, tutukladığı tarikat üyelerini derhal serbest bırakmasını istedi. Başsavcı karşı çıktı ve sonra... hâlâ tutuklu. Yargıç Şengün de ola ki aynı kanıda değildir. Lakin aynı kanıda olmasa, “Bekliyorum, daha dur bakalım neler gelecek” der miydi? Yargıç Şengün, adını aşk öykülerine karıştıran haberini ve savcının düzenlediği soruşturma tutanağını yalanlarken; doğrudan savcılara yönelik bir cümle kullanıyor: “Aslında kurt içimizde, dışarıda değil” diyor. Tabii kurtlara cesaret veren dışarıdaki büyük kurttan herhalde şimdilik söz etmek istemiyor. Yargıya “bu kadar karışmanın” hiç kimsenin, hiçbir grubun yararına olmadığı bir gerçek. Oysa tam tersini düşünenler iktidarda. Yargının örneğin yurt sorunları üzerinde görüş açıklamasına karşı olanlar iktidarda. Devletin bütün kademelerinde AKP yapısına ve kafasına uygun olanlara konuşma, görüş açıklama olanağı verenler iktidarda. AKP Genel Başkanı, Başbakan... Yargıç Şengün’ün “Yarın ezkaza iktidar değişirse bunun hesabını başkaları sorar. Daha kötü sorar” cümlesini ele alarak... ...hele Anayasa Mahkemesi’nin yargı kurumlarının bünyesel değişikliğini görüşmekte olduğu şu sırada ...Yüksek Mahkeme’yi etkilemek için... işte siyaset yapan yargının bir üyesi diye yargıya yüklenirse... şaşıralım mı? ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFA 10 HAZİRAN 2010 PERŞEMBECUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Haziran Oslo Y 20 Helsinki Y 15 StockholmPB 20 Londra Y 19 AmsterdamY 24 Brüksel Y 25 Paris Y 25 Bonn Y 26 Münih Y 34 Berlin Y 32 BudapeştePB 32 Madrid Y 20 Viyana PB 32 Belgrad PB 31 Sofya Y 28 Roma PB 24 Atina Y 28 Zürih PB 31 Moskova PB 19 Aşkabat B 36 Taşkent B 38 Bakû A 30 Bişkek PB 34 Tiflis B 33 Kahire PB 33 Şam Y 29 İstanbul PB 27 Edirne PB 31 Kocaeli B 26 Çanakkale PB 28 İzmir B 31 Manisa Y 31 Denizli Y 28 Zonguldak Y 23 Sinop Y 24 Samsun Y 24 Trabzon Y 23 Giresun Y 25 Ankara Y 24 Eskişehir Y 23 Konya Y 23 Sıvas Y 21 Antalya Y 26 Adana Y 28 Mersin Y 28 Diyarbakır PB 33 Şanlıurfa PB 33 Mardin PB 32 Siirt PB 32 Hakkâri B 26 Van B 24 Kars B 24 Ülkemiz geneli parçalı çok bulutlu, İç Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz ile Sakarya, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Ay- dın, Muğla ve Ma- latya çevreleri ara- lıklı sağanak yağış- lı geçecek. Hava sı- caklığı batı ve doğu bölgelerde 2 ila 4 derece artacak, iç bölgelerde 3 ila 5 derece azalacak. DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Niyet Bağcı Dövmek AYKUT KÜÇÜKKAYA Ankara Cumhuriyet Başsavcõ- lõğõ, Almanya’nõn Türkiye’deki zanlõlarõ sorgulama talebinin An- kara’da Deniz Feneri e.V bağ- lantõlõ soruşturmayõ yürüten cum- huriyet savcõsõ Nadi Türkaslan tarafõndan değil, görevlendirdiği başka savcõlar tarafõndan redde- dilmesini, “Başsavcılığımızda, mevcut soruşturma ile Alman- ya adli makamlarının gönder- miş oldukları adli yardım iste- minin farklı konularda olduğu görüldü” gerekçesine dayandõr- dõ. Bu gerekçeyi Deniz Feneri zanlõlarõnõn avukatõ Kanal 7 Hu- kuk Müşaviri Ersan Şen’in sor- gulama talebine ilişkin yaptõğõ, “Aynı konuda, iki ülkede yü- rütülen soruşturmada iki defa ifade vermek istemiyoruz” açõk- lamasõ çürütüyor. Cumhuriyet, Almanya’nõn Türkiye’deki zanlõlarõ sorgula- ma talebinin Ankara’da Deniz Feneri e.V bağlantõlõ soruştur- mayõ yürüten savcõ Türkaslan ta- rafõndan değil, Ankara Cumhuri- yet Başsavcõlõğõ’nõn görevlendir- diği diğer iki savcõ tarafõndan reddedildiğini 7 Haziran 2010 tarihinde “Fener savcısına by- pass” başlõğõyla manşetten ya- yõmladõ. Bir gün sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn açõk- lamasõnda şöyle denildi: “Deniz Feneri Derneği yetki- lileri ile ilgili olarak Almanya adli makamlarınca başlatılan soruşturma nedeniyle başsav- cılığımızdan adli yardım iste- minde bulunulmuştur. Başsav- cılığımızda, mevcut soruşturma ile Almanya adli makamlarının göndermiş oldukları adli yar- dım isteminin farklı konularda olduğu görülerek, adli yardım isteminin yerine getirilmesi için talimat bürosunda çalışan cum- huriyet savcıları görevlendiril- miştir. Almanya adli makam- larının adli yardım soruştur- masına katılma istemleri de ta- limat bürosunda görevli cum- huriyet savcıları tarafından de- ğerlendirilmiştir. Deniz Feneri Derneği yöneticileri ile ilgili so- ruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılarının by-pass edilmesi söz konusu değildir.” Gerçeği yansıtmıyor Başsavcõlõğõn, “Başsavcılığı- mızda, mevcut soruşturma ile Almanya adli makamlarının göndermiş oldukları adli yar- dım isteminin farklı konularda olduğu görülerek” ifadesi dikkat çekti. Bu ifadenin gerçeği yansõtma- dõğõ bizzat Deniz Feneri zanlõla- rõnõn avukatõ aracõlõğõyla aylar öncesinde yapõlan açõklamayla ortaya konuldu. Almanya’nõn zanlõlarõ sorgula- ma talebi 20 Ekim 2009 tarihin- de Ankara Cumhuriyet Başsav- cõlõğõ’nõn görevlendirdiği talimat bürosundaki iki savcõ tarafõndan reddedildi. Almanya’nõn talebini reddeden savcõlar bir gün sonra Almanya’daki Deniz Feneri e.V. soruşturmasõnõ yürüten Frank- furt Bölge Mahkemesi Savcõlõ- ğõ’nõn talebi doğrultusunda Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanõ Ze- keriya Karaman, Kanal 7 Yö- netim Kurulu Başkan Yardõmcõ- sõ ve Genel Yayõn Yönetmeni Mustafa Çelik, Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Müdür Yardõmcõsõ İsmail Karahan ve Mali İşler Daire Başkanõ Harun Kapıyol- daş’õn ifadelerini aldõ. Almanya’nõn asõl failler diye ni- telediği bu isimler adliyede “sus- ma hakkını” kullandõ. Kanal 7 Hukuk Müşaviri Ersan Şen, yap- tõğõ açõklamada, Alman makam- larõnõn talep ettiği adli yardõm kap- samõnda ifade verdiklerini be- lirtti. Deniz Feneri e.V. soruşturma- sõ kapsamõndaki suçlamalarõn kendilerine yöneltildiğini bildiren Şen, bu konuyla ilgili sorular so- rulduğunu kaydetti. Şen’in açõk- lamasõnõn devamõ ise şöyle: “O sorularla alakalı, zaten burada devam eden, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bir soruşturma var. Aynı ko- nuda yürütülen iki soruşturma, aynı suçlamayla ilgili iki ayrı ül- kedeki bu safahat nedeniyle, Ankara Cumhuriyet Başsav- cılığı’ndaki dosyaya ifade ve- receğimizi söyledik. Bu ifadeyi de aynı konuda olması nede- niyle daha sonra Almanya’ya bir şekilde ileteceğiz. Aynı ko- nuda, iki ülkede yürütülen so- ruşturmada iki defa ifade ver- mek istemiyoruz.” Bu açõklamadan tam 8 ay son- ra Ankara Cumhuriyet Başsavcõ- lõğõ’nõn haberimiz üzerine yaptõ- ğõ “Ankara’da yürütülen mev- cut Deniz Feneri e.V bağlantı- lı soruşturmayla Almanya’nın sorgulama talebinin farklı ol- duğu” şeklindeki açõklamasõ biz- zat Deniz Feneri zanlõlarõnõn avu- katõ tarafõndan aylar öncesinden çürütülmüş oluyor. Başsavcõlõğõn gerekçesini, Deniz Feneri zanlõlarõnõn avukatõ Ersan Şen’in, “Aynõ konuda, iki ülkede yürütülen soruşturmada iki defa ifade vermek istemiyoruz” açõklamasõ çürütüyor. CUMHURİYET MANŞETTEN DUYURDU - 7 Haziran 2010 tarihli manşetimizin ardından Ada- let Bakanlığı’ndan ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan açıklamalar yapıldı. Haberle ilgili bir diğer açõklamada Adalet Bakanlõğõ’ndan geldi. Adalet Bakanlõğõ’nõn açõklamasõnda Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn açõklamasõnda yer verdiği “farklı konular(!)” ifadesine yer verilmemesi dikkat çekti. Açõklamada, bakanlõğõn yargõ mercileri arasõnda yapõlan uluslararasõ adli yardõmlaşma talepleri konusunda evrak gönderilmesine aracõlõk etme dõşõnda hiçbir görev ve yetkisinin olmadõğõ belirtilerek, “Ayrıca yabancı görevlilerin Türkiye’de yapılan sorgulama sırasında hazır bulunmalarına izin verip vermeme yetkisi tamamen ilgili adli makamlara aittir. Adli yardım taleplerini takibi konusundaki görevlendirme işlemi, cumhuriyet savcıları arasındaki işbölümü çerçevesinde başsavcılık tarafından gerçekleştirilmiştir” denildi. ADALET BAKANLIĞI BİLE ‘İŞBÖLÜMÜ’ DEDİ ‘Ne işin var Las Vegas’ta?’ ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - TBMM Anayasa Komisyo- nu’nda, RTÜK Yasa Ta- sarõsõ’nõn görüşmeleri sõ- rasõnda AKP ile CHP milletvekilleri arasõnda “Ergenekon” ve “De- niz Feneri” davalarõ tar- tõşma konusu oldu. Baş- bakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç eski RTÜK Baş- kanõ Zahid Akman’õ isim vermeden “Las Ve- gas’ta bir toplantı... Ne işin var kardeşim orada senin?” diye eleştirdi. Anayasa Komisyo- nu’ndaki RTÜK Yasa Tasarõsõ görüşmeleri sert tartõşmalara sahne oldu. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Deniz Feneri Davasõ’nda, belgelerin olmasõna rağmen, hükü- metin inceleme ve araş- tõrma yapmak istemedi- ğini belirterek, Arõnç’a, “Kirli işlerden buraya gelen milletvekilleri var. Onun için araştırılmı- yor” dedi. Arõnç eleştirileri yanõt- larken, “Olaylara siyah- beyaz gözüyle bakma- nın doğru olmadığını düşünüyorum” dedi. Arõnç, Akman’a yönelik suçlamalara, “Benim RTÜK’te yetkim yok. Eğer böyle bir yetkim olsaydı, kurum lehine RTÜK Başkanı Zahid Akman’ı çok önceden görevden alırdım.” kar- şõlõğõnõ verdi. İletişim fakülteleri tasarıya tepkili ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - İletişim Fa- kültesi Dekanlarõ (İL- DEK), RTÜK Yasa Ta- sarõsõ’nõn yayõn denetimi konusunda Üst Kurul’u güçlendirdiğini vurgula- yarak, bunun keyfi karar- lara yol açabileceğine dik- kat çekti. İLDEK’in hazõrladõ- ğõ raporda, yabancõ ser- maye payõnõn yüzde 50’ye çõkarõlmasõnõn ya- yõn politikalarõ ve içe- rikleri açõsõndan sakõn- calõ olduğuna dikkat çe- kilerek, bu durumun kül- türel hegemonya oranõ- nõ arttõracağõ vurgulandõ. İLDEK, TBMM Ana- yasa Komisyonu’nda gö- rüşülen RTÜK Yasa Ta- sarõsõ ile ilgili bir rapor ha- zõrladõ. Raporda, tasarõya yönelik eleştiriler sõrala- narak “Taslağın ‘Kriz dönemlerinde yayõnlar’ başlığı altında düzenle- nen 8. maddesine göre, RTÜK’e yayın öncesi müdahale yetkisi tanın- maktadır. Bu durumda RTÜK yetkisini aşarak kendini hükümet yerine koymaktadır. Bu ise radyo ve televizyon ya- yınlarındaki editoryal bağımsızlığa gölge dü- şürür” denildi. RTÜK YASA TASARISI Almanya’nõn talebinin reddedilmesine ‘konular farklõ’ gerekçesi Şaşõrtan savunma asirmen@cumhuriyet.com.tr ARINÇ’TAN AKMAN’A
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle