22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
kuduğum Kitaplar METİNCELÂL 40 Hadis y i ^\Hadis, Islamda oto- £ 1 1 1 rite sayılan din bil- ^'^^ginlerinin Peygam- berin hadislerinden seçtik- leri 40 Hadis ve şerhlerin- den oluşan kitaplarmış. Bazı hevesli kimseler de kendi 40 Hadis kitaplarını j - yazarlarmış. öykü kitapla- rıyla tanıdığımız Selçuk Or- han da kendi 40 Hadis (Ni- san 2010, Kırmızı Yay.) ki- tabını yazmış. Selçuk Or- han'ın 40 Hadis kitabının benzerlerinden farkı her şerhin bir romanın bölüm- leri olması. Roman önce- likle adıyla ilgi çekiyor. 563 sayfalık kalınlığıyla da iti- yor. Okumaya başladığı- nızda ise akıcı dili ve ilginç konusu ile kendine bağlı- yor, okutuyor. Selçuk Orhan 9O'lı yıllarda kültür, sa- nat, siyaset alanında faaliyet gösteren Is- lamcı entelektüellerin hayatlanndan yola çıkıyor. Roman, Ankara ve Istanbul'da iki ayn koldan, iki ayrı zamanda ve iki kadın kahramanın odağında gelişiyor. Onların yaşadıkları, ilişkileri ile kahramanlar ço- ğalıyor, olaylar ve tabii anlatı birçok ka- naldan akmaya başlıyor. Sayfalar ilerle- dikçe aynı olayların farklı kahramanlann anlatımıyla farklı bakış açılarıyla anlatıldı- ğını görüyoruz. Ama bu biçimsel uygula- ma okumayı zortaştırmıyor. Sadece hiç- bir olayın tek bir bakış açısından anlaşı- lamayacağını, yani gerçekliğin herkese göre değişken olduğunu gösteriyor. Nazan, hayatı babasıyla sorunlarıyla, ona tepkileriyle biçimlenen bir genç ka- dın. Maddi olarak oldukça iyi durumda olan baba kendini dine ve cemaate ada- mış, hayatta da bunun karşılığını almış ve matbaalara, okullara, işyerlerine sahip ol- muş, bir dönem milletvekili seçilmiş, banka kurmuş bir adam. Babanın yaşamı bize cemaatin örgütlenmesini, çalışma SAYFA 12 yöntemlerini, insan ilişkilerini, okullar ve yurtlar aracılığıyla gençlerin nasıl yetiştir- diğini yansıtıyor. Nazan, kitaplar arasın- da annesiz ve yalnız büyümüş, küçük yaşta şiir yazmaya başlamış, şiirdeki ba- şansı ona muhafazakâr entelektüel çev- relere girmesini sağlamış. Onun yaşadık- lannı izleyerek bu çevrelerde insan ilişki- lerinin nasıl geliştiğini, kadınlara nasıl yaklaşıldığını öğreniyoruz ki bilindik du- rumdan farklı değil. Nazan da güzelliği ve gençliği ile sık sık erkeklerin ilgi odağı oluyor. Nazan'ın kısa süre imam nikâhıyla evli kaldığı 70'li yılların şairi Niyazi Gümüş'ün kızı Zeynep ikinci kadın kahraman. Onun da babasıyla gerilimli bir ilişkisi var. Bu gerilim özellikle Niyazi Gümüş'ün karısını terk edip kızı yaşındaki Nazan'la evlen- mesi ile iyice artmış. Zeynep bu gelişme- yi evle ve babayla bağını iyice gevşet- mek için bir bahane olarak kullanmış. özgürlüğünü iian etmiş. Zeynep, Boğazi- çi Üniversitesi'nin Felsefe bölümünü ka- zanmış. Orada sol eğilimli bir grubun oluşturduğu tiyatro kulübüne katılıyor, oyunculuğu öğreniyor ve sonuçta diziler- de ve reklamlarda küçük roller oynaya- rak hayatını kazanmaya başlıyor. O da Nazan'ınkine benzer şeyler yaşıyor, in- san ilişkilerinin, kadına yaklaşımın iki çevrede de pek farklı olmadığını görüyo- ruz. 40 Hadis'in kırk bölümünde edebiyat çevreleri, siyasi dergiler, cemaatlerin öğ- renci yurtlan, bekâr evleri gibi mekânlar- da yaşanan ilişkilerle, olaylarla yazar tüm kahramanlannın temel meselesi olan Tanrı'ya inanç'ı sorguluyor. Yaşananlar roman kahramanlannın kendi kendileriyle yüzleşmelerine, hayat biçimlerini, ilişkile- rini sorgulamalanna ve nihayetinde inançlarına daha sıkı sarılmalarına ya da inançlarını kaybetmelerine neden oluyor. 40 Hadis akıcı bir dille yazılmış demiş- tim, gerçekten de kolay okunuyor. Tek handikapı çok fazla kahramanının olma- sı. Yazar onların hayatlanna odaklandık- ça zaman zaman romanın ana akışından kopup, hikâyenin aynntılarında kaybol- duğumuzu hissediyoruz. Genelde 5-10 sayfalık bölümlerde gelişen romanın bazı bölümleri oldukça uzun tutulmuş. Örne- ğin "Nazan'ın Uzun Eski Geçmişidir" bö- lümü 70 sayfaya ulaşıyor. Bu tip bölüm- lerin okuru kitaptan koparttığını düşünü- yorum. Sanıyorum ilk romanlann biyo- grafik olma handikapı bu romanda da iş- lemiş, her şeyi anlatma arzusuna biçim biraz feda edilmiş, sarkmalar olmuş. Selçuk Orhan'ın 40 Hadis'i hem konu edindiği çevreyi yansıtışı, kahramanlan- nın gerçeklikleri, inandırıcılıkları ile hem de anlatım biçimi ve yapısıyla ilgi ile okunmayı hak ediyor. KALPAZANLAR Andre Gide modern klasiklerden. 1869'da Paris'te doğmuş.1951'de yine Paris'te ölmüş. Bir yanıyla 19. yüzyıla, edebiyatın temelini atan büyük yazarlara Balzac'a, Zola'ya bağlı, diğer yanıyla modem edebiyatın ilk öncülerinin kuşa- ğından, Proust'un çağdaşı. Yaşamöykü- sünde de benzer bir durum var. Dindar, kurallara bağlı, ahlakçı, evli barklı bir gö- rünümde ama sapkın sayılan ilişkilere de açık. Yaşadığı dönem için oldukça cesur sayılabilecek bir tavırla eşcinselliğini de beyan etmekten sakınmıyor. Zamanla toplumun özgürlüğünün bireyin kendini tanımasına ve özgürlüğünü sakınmadan yaşamasına bağlı olduğunu savunan gö- rüşler ileri sürüyor. Genel ahlaka karşı çı- kıyor. Bu nedenle de Katolik kilisesi An- dre Gide'in eserlerini 1952 yılında Yasak Kitaplar Listesi'ne koymuş. 1947'de ka- zandığı Nobel ödülü ile yazarlığını taç- landıran Gide bizde daha çok Pastoral Senfoni, Dünya Nimetleri gibi eserleriyle tanınıyor. Hemen tüm edebiyat alanların- da elliden fazla eser veren Gide'in sanat- sal ilgi alanının ne kadar geniş olduğunu belirtmek için Türkçede yayınlanan son eserinin Chopin Üzerine Notlar (Can Yay.) olduğunu belirtmek yeterli sanırım. Türkçeye henüz tam olarak I KAU'A/.ANI.AK Amlıt'tbk Andre Cide. 1947de kazandığı Nobel ödülü (le ya- zariıOını taclandıran cide bizde daha cok pastoral Senfoni. Dûnya Mmeöertglbl eserleriyle tanınıyor. çevrilmemiş ve tüm eserlerine kaynaklık eden Gün/ü/c'ünün yanında 1925'te ya- yınladığı Kalpazanlar (Çev. Tahsin Yücel, 2. Basım 2009, Can yay.) ve 1914 tarihli Vatikan Zindanlan sanıyorum kendi ona- yıyla da en önemli eserleri sayılıyor. Bir- çok eseri roman başlığıyla yayınlanmış olmasına rağmen Gide, sadece Kalpa- zan\af\ roman olarak nitelemiş. "Bach'ın füg sanatıyla müzikte gerçekleştirdiğini, edebiyatta gerçekleştirmeyi amaçladığı- nı" söylemiş Kalpazanlar dönemi için oldukça mo- dern bir eser. Aynı zamanda hem roman, hem roman üstüne düşüncelerini ve ro- manın yazılış sürecini anlatan bir yapıt. Gide bir yandan romanı anlatırken diğer yandan romanın başkahramanlarından Edouard'ın anlattıkları ile yazılma süreci- ne de bizi şahit ediyor. Yine Edouard'ın günlüğünden aktanlan sayfalarla roma- nın bir anlamda anlatılmayan yüzünü de bize gösteriyor. Kahramanlannın kendi aralarındaki tartışmalarla da roman sana- tına nasıl baktığını bize anlatmış oluyor. Kalpazanlafm 1925'te yayınlanmış ol- duğunu göz önüne alırsak dönemin ro- man anlayışına tamamen aykırı bir yapı bu. Bir eseri yaratma sürecinin anlatılma- sının da bir eser olabileceği düşüncesi kuşkusuz daha sonra eser verecek olan Robbe-Grillet gibi Yeni Romancılar için ufuk açıcı olmuş. Kalpazanlar yap\ itiba- rıyla, kullanılan teknikleriyle "Postmodern roman nedir?" diyenlere örnek verilebile- cek bir yapıt. Kalpazanlar konusuyla da oldukça ileri görüşlü ve sarsıcı. Gide, ya- sak aşklar, zina, eşcinsel ilişkiler gibi ol- guları ele alarak aile hayatını ve aileyi da- yatan ahlak görüşlerini sorgulamakla kal- mıyor, derinden eleştiriyor da. Kalpazan- lar b\ze bu ahlakı dayatanlar ve onu uy- gulayanlardır. Roman Bernard'ın gayri meşru bir ço- cuk, bir piç olduğunu öğrenmesi ile baş- lar. Annesinin gizli bir aşkının ürünü oldu- ğunu öğrenen Bernard evi terk eder ve arkadaşı Olivier'in yanına sığınır. Olivier, ağabeyi Vincent'in evli bir kadınla aşk hayatı yaşadığını ve kadının hamile oldu- ğunu anlatır. Duygusal olarak ya- kınlık hissettiği üvey dayısı, Edo- uard'ın geleceğinden söz eder. Edouard, Vincent'in beş parasız terk ettiği Laura'ya yardımcı olmak için gelmektedir. Bu arada Olivier'i göreceği için de sevinçlidir. Edo- uard, Olivier'le yakınlık kurmayı başaramaz ama Bernard'la arala- rında bir ilişki başlar. Çocuğu yakı- nında bulundurmak amacıyla sekreteri olarak göreve alır. Laura'yı da alıp Isviç- re'ye giderler. Bu arada Bernard, Lau- ra'ya âşık olur. Sayfalar ilerledikçe ilişki- lerin iyice karmaşıklaştığını, herkesin bir şekilde birbiri ile bağlantılı olduğunu gö- rürüz. Ve hemen herkes bir şekilde birbi- rini aldatmakta, kalpazanlık yapmaktadır. Kalpazanlar çok kahramanlı, çok fazla ayrıntılı bir roman. Hemen her satırının ince ince işlenmiş olduğu görülüyor. Bu çok kahramanlı hikâye bir de yenilikçi ro- man teknikleri ile işlenince ortaya olduk- ça ilginç bir yapıt çıkmış. Kalpazanlafm Türkçedeki son baskısının tükenmesi için 20 yıl gerekmiş. Önceki baskı 1989 tari- hini taşıyor. Andre Gide'in birçok eseri- nin defalarca basıldığını göz önüne alır- sak en önemli ve en keyifle okunan ese- rinin bu kadar gözden ırak kalması, az okunması şaşırtıcı. • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1060
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle