25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Mehmet Akkaya'dan 'Filozofça ır Düşünce yolculan Türkiyede yerel düşü- nür, filozof ve sanatçı- ların felsefe bağlamın- da ele alındıği; düşünür, filozof ve sanatçıların insan, toplum ve doğa hakkındaki temel dü- şünce ve yaklaşımlarını öğrenebilecegimiz bir kitap Filozofça II. Kitaba yakından bakıldığında eserin, yerel düşünürle- rimizin tanıtılması ve tartışılması eksikliğlni büyük ölçüde giderdiği gözlerden kaçmıyor. Bu çalışmayı zenginleştiren bir nokta da; çalışmayı yapan Mehmet Akka- ya'nın, Filozofça iröe adı geçen düşünür, sa- natçı ve filozofların güncel hayattaki dü- şünce dünyasına katkı- larını, kitapta tartışılan yazarların örnek kitap- ları bağlamında da se- rimlemesine dayanıyor. çetin VEYSAL (*) | * ^ p ^ ilozofça'nın birincisinde I • ve ikincisinde izlenen ge- • ' nel yaklaşım, Akkaya'nın - L geneüikle DEM TV'de ha- zırlayıp sunduğu, belki de Türkiye televizyonlarında felsefe ya da fel- sefi içerikli en önemli program olan "Düşünce Kervanı"ndaki ko- nukları ile yaptığı tartışmayı andı- nyor. Andınyor diyoruz, çünkü Akka- ya'nın makaleleri ve tartışmaları prog- SAYFA 20 ram dışında özel olarak yaptığı çalışma, söyleşi, tartışma ve so- ruların yanıtlanmasından oluşu- yor. DÜŞÜNÜRLER. DÜŞÜNCELER Birinci cilıten farklı olarak ikinci ciltte Mehmet Akkaya; söyleşi ve tartışma yaptığı filo- zof, düşünür ve sanatçıların ko- nu bağlamında birer kitapların- dan yararlanarak birkaç sayfalık açıklamayla, hem kitabı hem de yazarın düşüncelerinin özetlenerek oku- yucuya sunumunu hazırlamış görünü- yor. Dolayısıyla da bu kitap özeti bağla- mındaki yazıyla da, Anadolu kültür ya- şamına önemli bir katkı olarak Filozot- ça IFde günümüz Türkiye'sinin konu- şulan, tartışılan ve düşünceleri izlenen filozof ve sanatçılarının fikirlerine yer veriliyor. Filozofça IFde birçok önemli filozof, yazar ve sanatçı ele alınıyor. Bunları kı- saca ele alıp tanıtmak gerekirse: "Felse- fede Eksen Değişiklikleri" başlığıyla, felsefenin başlangıcından Marx-Felsefe ilişkisine, oradan Kant ve dizgeci felse- feye, doğru bilgiye ilişkin tarihsellik de- ğerlendiriliyor. Yazarın Afşar Timuçin ile tartışması, "Aşk sevgiye benzediği gibi kine ve öf- keye de benzer" sözleriyle başlıyor. Af- şar Hoca'nın aşk, sevgi ve cinsellik ile il- gili ayrımlanyla devam ediyor. Aşk, sev- gi ve cinselliğin ayırtlarına vanlamadığı, birbirlerine karıştırıldığı vc hakikaten yaşanmadığı düşüncesi yanında, aşkın sanatla ilgisi betimleniyor. Timuçin'e göre, "Aşk da sanat da bilinçlerin tam bir içtenlikle birbirine kavuştuğu iki kültür ortamıdır." Ayrıca Timuçin "Sa- natta ve aşkta yarar yoktur, yararlı bir yaşamı bu ikisinin dışında anlamak ve aramak gerekir" derken, yararın doğru- dan bir ilişkisini aşk ve sanatın taşıma- dığı vurgulanıyor, yarar gözeten eylem- lerin aşk ve sanat içermeyeceğini anlatı- yor. Akkaya'nın Taner Timur ile söyleşisi "Osmanlı Tarihinin Batı Tarihine Ters Düşen Tarafları Var" başlığıyla verili- yor. Timur, romanın Batı kaynaklı ede- bi bir tür olduğunu bu türün ortaya çık- masında burjuvazinin de etken olduğu- nu belirtiyor. Ancak Rus Devrimi ile burjuvazi-roman ilgileri bakımından bir çelişki gösterir düşüncesinde olan Ak- kaya'ya Timur katılmıyor. Timur'a göre Rusya gelişmiş bir kapitalist ülke olmasa da gelişmekte ve Batı'ya yüzü dönük bir kültürel-toplumsal yaşamın belirleyici olması nedeniyle büyük roman ve ro- mancılar çıkarmış ama yine de küçük burjuva, köylü ya da aristokrat yazarla- rın evrensel çalışmalan başarıya ulaş- mıştır. Taner Timur'un Yordam Yayınla- rı'ndan çıkan Habermas'ı Okumak adlı çalışmasını Akkaya şöyle özetliyor: "Ka- musal alan ve yapısal dönüşümü konu- sunda Habermas'ın yaklaşımını Antik Yunan'a değin götüren Timur, Orta- çağ'da kamusal-özel alan aynmının özelliğini yitirdiğini ancak Ortaçağ son- rası yeniden canlandığım belirtir. Ha- bermas'a göre kapitalizmle birlikte her türlü entelektüel ürünün yaratıcıları ta- rafmdan biçimlenen kamusal alan orta- ya çıkmıştır. Burada felsefeciler, aydın- İar, sanatçılar etkin bir şekilde sürece katılır. Bu süreçte basın bağımsız bir güç haline gelir. Modern gazetecilik bu dönemin ürünüdür. Kamusal alan 17. yüzyılın sonlarında doktor, avukat ve eğitimcilerin de eklenmesiyle salonlar, kahvehaneler de kamusal alana katılır. Habermas'a göre, kamusal alan, özgür bir tartışma alanı olarak 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yapısal dönüşüme uğrar. Sanatçılar çeşitli çevrelerin güdü- müne girer. Özgürce faaliyet yürüten basın adeta 'parti basını' haline gelir." Ömer Naci Soykan ile söyleşi, "Filo- zofun Nasıl Söylediğine Değil Ne Söyle- diğine Bakılır" başlığını taşıyor. Bilindi- ği gibi Ömer Naci Soykan, özgün de- ğerlendirme ve yorumlarıyla öne çıkan zengin bir filozofumuz ve düşünürü- müzdür. Mehmet Akkaya'nın sorusu bağlamında felsefe ve sanat ilgisini de- ğerlendiren Ömer Naci Soykan; sanatın her türünün bir ifade olduğunu, bu ifa- dede yansıyan yaşantılar, duygular, dü- şünceler her sanat türünde onu kendi tarzında ortaya konduğunu vurgular. Ona göre sanat, insanın tiim benliğine yönelir, onu başka yerlere götürür. tyi bir eleştirmen, her estet gibi sanat yapı- tından ilkin haz almaya bakar, ancak sonra ona eleştirel tavır alır. Soykan'a göre, hoşa giden şey olma, sanat yapıtı- nın ayırıcı niteliğidir, onu bir metinden ayıran başlıca özelliktir. Soykan, sanatın yönlendirmesi hoşlanmayla; dinin güt- mesi, inanmayla olur, diyor ve özellikle ritm sazların, yani davul türünün insanı harekete geçirmede daha etkili olduğu, bu nedenle de savaşlarda telli sazlar ye- rine ritm kullanıldığının altını çiziyor. Öte yandan, yüksek beğeniye seslenen müzikle ruhun yönlendirildiğine işaret eder, güdülenmeye değil. Akkaya'nın sorusu bağlamında felse- fe, sanat ve mitoloji ilgisine değinen Soykan, felsefenin başlangıcın da mito- lojiden beslendiğini, arkhe kavramının bu kesişime işaret ettiğini gösterir. Sa- nata da mitosun esin kaynağı olduğunu vurgular ve sanat ile mitos ilgisini Antik Yunan düşüncesinin Schelling'le bağ- lantısında ele alır. Mehmet Akkaya, Betül Çotuksöken ile yaptığı söyleşide Aydınlanma olgusu ve kavramını ele alıyor. Çotuksöken, Aydınlanma kavramının 17. ve 18. yüz- yıllarda ortaya çıkarak tartışıldığını, gü- nümüze kadar sürdüğünü belirtiyor. Al- man, Fransız ve tngiliz Aydınlanmala- rından söz ediyor. İnsanın dünyayı tanı- ması ve tammlaması bağlamında kendi ni ve türünü tanıması, özgürlükler ile insanın eğitilmesi amacına vurgu yapı yor. Öznenin doğduğu yer olan Batı'ya, orada bilgi ve bilimin gelişmeleri ile ilgi- sinde insanın kültürlenerek özgürleşme- sine işaret ediyor. Aydınlanmacılann yalnızca eleştirmediklerini aynı zaman- da tutum aldıklarını da ekliyor. "DOKTOR UNIVERSAUS": MEDYA BİLGİÇLERİ Aydınlanma ve Türkiye bağlamında nelerin engelleyici olduğu betimleniyor. Kadınların sosyal yaşama erkeklerle eşit haklarla katılmasının, eğitim sürecinin hızlanmasının da olumlu etkilerine de- ğiniliyor. Türkiye'de özgürlük sorunla- nnın aydınlanmayı olumsuz etkileri ya- nında çalışma hayatının, çalışma saatle- rinin çokluğu sorunsallaştırılıp tartışılı- yor. Medya aydınları eleştirisi ile söyleşi noktalanırken, Çotuksöken, her konu hakkında konuşan medya bilgiçlerini "doktor universaÜs" olarak tiye alıyor. Mehmet Akkaya Yıldız Silier ile söy- leşisinde, "Marks'ta Epistemolojik Bir Kopuş Olduğu Kanaatinde Değilim" başlığını kullanıyor. "Özgürlük Yanılsa- ması" kitabıyla entelektüel hayata "mini müdahale"de bulunduğunu söyleyen Si- lier, felsefeyi kendi için özgürleştirici bir alan olarak belirliyor. Kendini öğ- rencilerinin yerine koyarak, kendisinin nasıl ve neyi öğrenciyle tartışıp konuşa- cağını belirlemeyc çabaladığını ifade eden Silier, öğrenciye ezberci değil, dü- şünmeyi, soruşturmayı öğretecek yollar aradığını belirtiyor. "Özgürlük Yanılsaması" çalışması bağlamında Siyaset Felsefesi alanında düşüncelerini ortaya koyan Silier, önce- likle Marks-Rousseau ilişkisini, Rousse- au'nun özel mülkiyeti tarihsel olarak or- taya çtkmış bir olgu olarak almasına karşın, sınıf temelli bir çözümü önerme- mesi ile Marks'ın sınıf karşıtlıklarını di- le getiren bir yaklaşımı benimsemesi çe- lişkisinde gösteriyor. Çalışmasının sonunda ortaya koydu- ğu "Başka Bir Dünya Mümkün mü?" sorusuna Silier, şu yanıtı verir: Bu ifade- de vurgu "mümkün" sözcüğünde ve bu olanağın "ne yapılması gerek" ile ilişki- lendirilebileceği hakkında bağlamlar aktarır. Silier'e göre; Batı da dahil ol- mak üzere tüm kürede medyanın da işin özellikle içinde olduğu, böylelikle kapitalist düzen karşıtlarının seslerinin duyulmaması için her türlü engelleme- lerin yapıldığı, uyumsuz ve kapitalizm karşıtlarının çalışma alanlarından uzak tutularak etkisizleştirildiklerini ve böy- lece yok sayılarak hiçlendikleri bir tota- liter bütüne kapatıldıkları vurgulanıyor. Ancak Silier'e göre, "Şafaktan önceki karanlık, karanlıkların en koyusudur" da. Mehmet Akkaya'nın Filozofça //de yer verdiği diğer düşünür ve sanatçıları da baktığımızda öncelikle, Nihat Beh- ram ve Murat Belge'yi görmek gereki- yor. Akkaya'nın çalışması Sevim Gün- düz, Cengiz Cîündoğdu, Erkan Oğur, Sevgi tyi, Eren Omay, Cengiz Çakmak, Haşmet Zeybek üzerine yapılan diğer değerlendirmelerle de zenginleştiril- miş.B (*) [>)(,-. Hr. Çetin Veysal, Mersin Üniversitesi I'clsele Bölümü. Filozofça ü/ Mehmet Akaya/Belge Yayınlan/400 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 6 0
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle