23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
ürkçe Günlükleri I FEYZAHEPÇİÜNGİRLER 23 5UBATSALI L ondra - Istanbul uçağında Türkçe konuşulduğunu pek duymadım; hiç Türk yok gibiydi. Türkler Türk olmaktan, Türk sanılmaktan, utanıyor mu, nedir? Uçak Istanbul'a inince Türkler ortaya çıktı; Türkçe duyulmaya başladı. Yine uzun süren, insanı serseme çeviren bir yolculuktu. Yol boyunca farklan düşündüm. En büyük fark, yüzlere yansıyan duygulardaydı sanki. ABD'de huzur, özgüven; Türkiye'de tedirginlik, öfke... Böyle duyumsamakta bir Amerikan kasabasından geliyor olmamın da etkisi var kuşkusuz. Insanlar rahat, yüzlerde hep bir gülümseme. Ekonomik kriz orada da var; ama gündelik yaşamı pek et- kilemiyor gibi. Belki de eğlenme olanaklannın kısıtlılığı daha gergin yapıyor bizi. Başka bölgelerde de böyle mi- dir, bilmem; benim bulunduğum bölgede her kasabada haftanın bir gecesi, bir çeşit pazar kuruluyor. Yerne - içme veeğlence pazan... Dev mangallardaetler pişiriliyor, bir yanda Akdeniz mutfağı, karşıda Meksika, öte yanda Çin, buradaJaponyemekleri... Yaş sebze meyve tezgâhlan. Bir sokağın başında tuhaf giyimli bir adam, bilmediğim bir müzik aleti çalıyor. Çevresinde toplananlar alkışlarla eşlik ediyorlar ona. Başka bir yerde küçük bir orkestra kurul- muş. Kalabalıktan sıyrılan kızlı erkekli küçük gruplar bir süre o müzikle dans ettikten sonra ayrılıp gezmeye de- vam ediyorlar. Çoluk çocuk herkes neşe içinde. Rahatla- mış olarak dönecekler evlerine, ertesi gün işlerini daha iyi yapacak, bu arada gülümsemeyi de ihmal etmeyecekler. Belki de en büyük eksiğimiz budur: Eğlenemiyor olmak. Yalnızca geriliyoruz biz, gerginleşiyoruz; en küçük bir esintide çığlığa benzer sesler çıkaran elektrik tellerine dö- nüyoruz ya da basınçlı buhar kazanlarına. O buharı hafif- letecek supaplanmız yok. Sonra kimi yerlerde, düğünler- de, futbol karşılaşmalannın sonunda buhar kaçaklan olu- yor. Sevinçlerimiz silah olup havaya sıkılıyor. Sevinmeye çalışırken onanlamaz acılann batağına düşürüyor bizi. 28 ŞUBAT PAZAR N alan Barbarosoğlu, benim has öykücülerimdendir. Son öykü kitabı "Yol lşıklan"nı (Everest Yayınlan) adı- na yaraşır biçimde yollarda okudum hep. Öykü de böyle aralıklı okumalara ne kadar elverişli bir türdür aslında. Gü- nümüzün hızlı temposunda, zamanınız kısıtlıysa bir öykü- yü okur bırakırsınız. Her yeni okuma, yeni bir başlangıç, yeni bir sevinç olacaktır nasılsa. "Bir trende gidiyorum." diye başlayan "Yol Yorgunu" öyküsünü Eskişehir Ekspre- si'nde okumak ayrı bir zevk oldu bugün. Az önce okudu- ğum öykünün etkisi o kadar baskındı ki aldığım çayın, sı- caktan yamulan kaşığı, plastik bardağı, ipli, kâğıtlı poşeti, yapaylığını her zamankinden çok daha yüksek sesle ba- ğırdı sanki. Değişen, değişirken insandan uzaklaşan bir dünyayı anlatıyor Nalan Barbarosoğlu; ama bunu, anlatı- mıyla o katı gerçekleri yumuşatarak, tüllere sararak yapı- yor. Modem diye can atılan yaşamın insanı nasıl yalnızlaş- tırdığını, "ihtişamın sefılliği"ni anlatıyor. "Herkes ne kadar huzurlu ışıklı vitrinlerin önünde; gelenlerle gidenler birbiri- lerine bu kadar bakmazken, vitrinlerin önünde durup can- sız mankenlere, incik - boncuğa hayatlannda ilk kez görü- yorlarmışcasına uzun uzun bakıyorlardı." Barbarosoğ- lu'nun öykü kişileri, birbirilerini görmeyen insanlann oluş- turduğu bu kalabalıklann içine "kaçıyor", orada saklanıyor. "Asfalt, şehrin kuytulanna kadar uzanan siyah smokinli bir ölümdü nice zamandır" dendiğinde daralan ruh, kırlara açıldıkça ferahlar, ama medeniyetin çelik kuşları yılkı atla- nnın huzurunu bozmaya kadar vardırmıştır işi: "Yılkı atlan ıssız dağ yamaçlannda üstlerinden geçen çelik kuşlann gürültüsünden ürküp birbirinin üstüne çıkıyor." Ancak o çelik kuş gittikten sonra doğal rengine, kokusuna bürüne- cektir atlar: "Çoğunun pariaklığını yitirmiş kıllannın arasın- da nice bağbozumunun tozu, toprağı, nice harman son- rasının anız kokusu." Süslemekten başka amacı olmayan süs, hemen göste- rir kendini, sıntır. Nalan Barbarosoğlu da benzetmeler ya- pıyor, çarpıcı sıfatlar kullanıyor; ama bunlar, süs olarak kalmıyor, ne için yapılmışsa o amaca hizmet ediyor. 2MARTSALI emra özal Ingiltere'de, Kanuni Sultan Süleyman'ın gezen sergisinin açılışında bulunuyorlar. Prenses Diana da orada. Semra özal: 'Sultan Süleyman was a great love ma- ker.' diyor. Tabii ki 'Sultan Süleyman was a great law maker. 1 de- mek istiyor, ama çoğumuzun yaptığı telaffuz hatasını ya- pıyor. Diana da dayanamayıp, protokolü bozarak kıkırdı- yor." Ne bu olayı unutmuştum ne de Ingilizlerin, "aşk yapma- nın" ustası ilan edilen Muhteşem Süleyman sergisine gösterdiği olağanüstü ilgiyi. ODTÜ öğretim üyelerinden O. Yavuz Ataman anımsattı yeniden; çünkü benzer bir hatayı da ben yapmışım. Bizim "dünür" karşılığı Amerika- lılann kullandıklan, 'yasada anne, yasada baba' ifadeleri- nin Ingilizce karşılığı olarak "mother-in-low, father-in-low" diye yazdım; oysa "mother-in-law, father-in-law" olacaktı. "Umanm bir dizgi hatasıdır." diye yazmış Yusuf Tuvi. De- ğil ne yazık ki! Bu bir Feyza hatası! Av. Ibrahim Altan yal- nızca "in-law" demiş. Bu kadan yetti; anladım ne demek istediğini. O. Yavuz Ataman, birbiriyle kanştınlan şu üç sözcükle ilgili ek bir bilgi de vermiş. Ben (umanm) bir da- ha kanştırmam; ama Ingilizce öğrenmekte olan gençlere yararlı olur diye buraya da alıyorum açıklamayı: love (anlamı: aşk) okunuşu: lav low (anlamı: düşük, alçak) okunuşu: louv law (anlamı: yasa) okunuşu: lo Sesli Sözlük'ün adresini de vermiş O. Yavuz Ataman. Aynı yaran umarak onu da aktarıyorum: http://www.sesH- sozluk.com Ankara'dan Seza Danışoğlu, hiç sevgl sözü etmeden sevgilerini sıcacık ilettiği mektubunda, Amerikalılann bir yabancıya (bana), pek de söylemeyecekleri bir bilgiyi ilet- miş. Sık sık kullandıklan "Oh, my God" yerine, "Oh, my gosh" demeleriyle ilgili olarak, "Benim bu konuda sizinki- ne ek olabilecek ama biraz farklı bir bilgim var; onu sizinle paylaşmak istedim." diyor. "Amerikalılann çoğu sizin de değindiğiniz gibi oldukça tutucu Hıristiyanlar ve Allah'ın adını öyle sık sık, vara yoğa kullanmanın doğru olmadığı- na inanıyorlar. Dolayısıyla her şaşkınlık, sevinç ya da üzüntü duyduklannda 'Oh my God' demek yerine 'God' sözcüğünün dejenere olmasıyla dillerine yeıieşen 'gosh' sözcüğünü kullanmanın daha saygılı bir konuşma biçimi olduğunu düşünüyoriar. Hatta aynı nedenle benzer du- rumlarda kullanılan 'Jesus Christ' ünlemi yerine de 'Je- sus' sözcüğünün ilk harfinin sesiyle benzeşen 'geez' söz- cüğünü kullanmakla yetiniyoriar."a www.feyzahepcilingirter.com / feyzahepOgmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı-34349 Yıldız/lst. U L M A C A önce aşağıda tanımlan verilen sözcük- leri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir ya- tay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlanndaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı kare- lere aktarın. (Kara kareler iki sözcük ara- sını; bir satınn sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satınn başına sarktı- ğını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan ta- nımlann karşılığı olan sözcüklerin ilk harf- leri yukarıdan aşağıya doğru Yitik Anlam Peşinde adlı şiir kitabının çıktığı yayınevi- nin adını oluşturacak; bulmaca karelerin- deyse, aynı şiir kitabından dizeler ve şai- rin adı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Zorlu, katı, şiddetli. 77 28 25 6 80 B. Bestecinin, besteleniş sırasına göre numaralanmış müzik yapıtı. 51 52 12 33 C. "Perihan..." (yazar). 67 76 13 63 79 42 D. Susanna Tamaro'nun ünlü yapıtı. 27 58 29 19 40 69 35 74 57 3 H 4 D 5 FI8 A 38 39 23 41 53 8 2 10 61 15 4 31 64 1 66 78 E. "Tam bir düşünce denemezdi buna. Sakız gibi uzayan,... bir düş gibiydi bun- lar" (Oktay Rifat). 54 55 11 43 18 56 F. Yutmak işi. 65 85 60 82 5 G. Pratik Usun Eleştirisi adlı yapıtı olan Alman filozof. 34 81 70 49 7 14 16 73 75 32 47 50 Hazıriayan: İLKER MUMCUOĞLU H. Neodimin simgesi. 3 71 I. Letonya para birimi. 44 30 22 J."... Ipekçi" (öldürülen gazeteci). 37 20 36 72 K. "Edmond ... " (Cyrano de Bergerac adlı oyunu yaratan Fransız yazar). 17 9 59 83 21 62 48 L. Hafıf ışık. 24 68 46 84 45 26 1046. sayının çözümü: A. BÜLBÜLÜ, B. İRDELEME, C. RDP. D. İLA. E. NÖBET, F. CAYDIRILIŞ^G. İŞARET- LEME, H. AKINTIYA KÜREK, I. Yl- LANLARIN, J. İZZET YASAR, K. NOVEL. Şllr: "tozla ve rabbin telaşıyla/ kaldınlırken ölüler/ bir yüzün tercümesine/ takılıp yaşamayı denediler" C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 7 SAYFA 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle