15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 11 MART 2010 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Geçmişten Geleceğe Türkiye Cumhuriyeti, 1912’den 1922’ye dek 10 yıl süren bir savaşlar dizisinden sonra kuruldu; mayasındaki ‘asker-sivil aydın önderliği’ bu nedenle doğaldır; ‘1923 Devrimi’ bu kanlı süreç sonunda tohumlandı. 1912’de Balkan Harbi, 1914’ten 1918’e Birinci Dünya Savaşı, 1919’dan 1922’ye Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla ‘ateş sınavı’ndan geçtiler Türkler... Sürgit savaşların son aşamasında ‘İstiklal Harbi’ gündeme girdi. Emperyalizm ‘Sevr Antlaşması’nda çizdiği haritaya göre Anadolu’yu paylaşmak istiyordu; ama, tarihte ilk kez yenilgiye uğradı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna yol açan savaşın karmaşık bir yapısı var: • ‘İstiklal Harbi’ emperyalistlere karşı bir ‘ulusal kurtuluş savaşı’dır. İstanbul’u işgal eden İngiliz, emperyalizmin en büyük temsilcisiydi; Lozan Barış Antlaşması emperyalistlerle imzalanmıştır. • İstiklal Harbi bir ‘iç savaş’tır. Kemalist ordu hem cephede hem cephe gerisinde sürekli muharebeler kazanmak zorundaydı. Milli ordu, Padişah’ın ‘Hilafet ordusu’yla çarpışıyordu; Çerkez Ethem, Anzavur vb. iç savaşın çeşitli sayfalarını oluşturdular. • İstiklal Harbi -deyim yerindeyse- bir ‘dış savaş’tır. Şark Cephesi’nde Ermeniler, Antep’te Fransızlarla çarpışıldı. Yunanlılar Anadolu’yu Eskişehir’e kadar istila ettiler; sonunda düşman yenilgiye uğratıldı. • İstiklal Harbi, kapsamında ‘etnik savaş’ içeriğini de taşıyordu; Rumlar ve Ermeniler bu savaşta emperyalizmin yanında yer aldılar; Anadolu halkı birbirini kırdı. • İstiklal Harbi bir ‘din savaşı’nı da içeriyordu; bir yanda Hıristiyanlar, karşı yanda Müslümanlar vardı. Birinci Büyük Millet Meclisi’nde bir tek Hıristiyan mebus yoktur. Anadolu’da yüzyıllar boyu kardeşçe yaşayanlar, ister Hıristiyan ya da Müslüman olsunlar, ister Ermeni, Türk, Kürt, Çerkez, Laz, vb. olsunlar, bu kanlı kıyamette birbirlerini boğazladılar; 1912’den 1922’ye değin süren hesaplaşmanın kördüğümünü Mustafa Kemal kılıçla çözdü. ‘1923 Aydınlanma Devrimi’ bu kanlı kıyametle birlikte gerçekleşmiş, ‘laik cumhuriyet’le Anadolu’da yeni insan doğmuştur; bu aşamadan geriye dönüş olanaksızdır. Cumhuriyet, Türkiye için ne demektir?.. • Yazı devrimi demektir. Artık kimsenin gücü, Arap harflerine geri dönüşü sağlamaya yetmeyecektir. • Cumhuriyet dil devrimi demektir. Halkın dili devletin dili olmuştur. Bundan böyle hiçbir güç Osmanlıcayı canlandırmaya yetmeyecektir. • Cumhuriyet devleti “Aydınlanma” demektir. Artık hiçbir güç aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşmasına engel olamayacaktır. • Cumhuriyet devrimi ‘Medeni Kanun’ (Yurttaşlar Yasası) demektir. Hiç kimsenin gücü 1926’da yürürlüğe giren Medeni Kanun’u değiştirip şeriat kökeninden kaynaklanan Mecelle’yi geriye getirmeye yetmeyecektir. • Cumhuiryet devrimi yeni saat, yeni takvim, ondalıklı ölçü sistemi demektir... Hiçbir güç eski saat, eski takvim, okka, endaze, arşın gibi ölçütleri geri getiremeyecektir. • Cumhuriyet yurttaşlıkta ve insanlıkta kadın haklarına kavuşmak demektir... Hiçbir güç kadınların cumhuriyetle verilen haklarını geri almaya yetmeyecektir; bir erkek kadına “Boş ol” dediği zaman ‘medeni nikâh’ bozulmayacaktır; kadınların seçme ve seçilme haklarını hiç kimse ellerinden alamaz. • Cumhuriyet devrimi padişahlığın yıkılması ve hilafetin kaldırılması demektir. Kim, hangi parti, hangi kurum cumhuriyeti kaldırıp padişahlık ve hilafeti geri getirebilir?.. • Cumhuriyet laik ve sosyal devlet demektir... Kim ya da hangi güç, laikliği cumhuriyetin içeriğinden silebilir, Kemalist güçlerin anayasaya yazdığı sosyal ve sendikal emekçi haklarını kaldırabilir?.. • Cumhuriyet devrimi cins ayrımı yapmadan insan haklarına yönelme demektir... Hiç kimsenin gücü cumhuriyet devriminin demokrasiye dönüşümünü durdurmaya yetmeyecektir. Herkesin gözlerini geçmişin kavgalarından ayırıp geleceğe çevirmesinde, İsmet Paşa’nın dediği gibi “saymakla bitmez yararlar” vardır. 1923 Devrimi, tarihte eşine az rastlanır bir kanlı kıyametten çıkışı sağlayan ‘çağdaş sentez’dir. Günümüzde emperyalist rekabet etnik savaşları körüklüyor, kapitalizmin sömürüsü İslam köktendinciliğini kışkırtıyor. Ancak bu sorunlar ‘laik cumhuriyet modeli’ içinde çözümlenecektir. Kimsenin kuşkusu olmasın ki 21’inci yüzyıla yaklaşırken Anadolu’da demokrasiyi kuracak olanlar, yine cumhuiryetçilerdir. Cumhuriyetçilerin dışında, demokrasiyi amaçlamış bir güç görülmüyor. (30 Ekim 1997 tarihli yazısı) Y argõ reformu, yapõla- cak yasal ve idari yeni düzenlemelerle, yargõ- da aksayan, sorun ya- ratan ve yolunda git- meyen her konuda iyileştirmeyi amaçlayan bir işlemler bütünüdür. Eğer yargõda gerçek anlamda ve ka- lõcõ bir reform isteniyorsa öncelikle kuruluş, işleyiş, görevler, ihtiyaçlar, hizmetin kalitesi vb. yönlerden yar- gõnõn güncel sorunlarõnõn ve bunlarõn nedenlerinin ayrõntõlõ olarak saptan- masõ; çözüm önerilerinin geniş katõ- lõmlõ bir ön kurul tarafõndan değer- lendirilerek reformun kapsamõnõn ve ilkelerinin belirlenmesi; daha sonra da saptamalarla uyumlu düzenlemelerin yapõlmasõ gerekir. Bu sorunlardan sa- dece bir kõsmõnõ öne çõkararak veya sahte sorunlar yaratarak yargõ refor- mu yapõlamaz. Yargõnõn güncel sorunlarõnõn neler olduğunu ve bunlarõn boyutlarõnõ kavrayabilmek için yüksek mahkeme başkanlarõnõn adli yõl başõnda veya ku- ruluş günlerinde yaptõklarõ konuş- malarõn dikkatle incelenmesi yarar- lõ olacaktõr. Görülecektir ki seneler- den beri dile getirilen bu sorunlarõn çözülmesinde kayda değer bir ilerle- me elde edilememiştir. Kanõmca bugün yargõnõn en önem- li sorunlarõnõn içinde, yürütülen ka- mu hizmetini doğrudan olumsuz yön- de etkilemeleri nedeniyle, yetersiz “meslek öncesi ve meslek içi eğitim” ve mevcut kadro ile yargõnõn altõndan kalkmasõ mümkün olmayan ağõrlõk- taki “iş yükü” ön sõralarda yer al- maktadõr. Eğitim yetersiz Adalet kamu hizmetini yürütecek olan hâkim, savcõ ve avukatlarõ ye- tiştiren hukuk fakültelerinde verilen eğitimin yetersizliği konusunda he- men hemen her kesimde ortak bir ka- naat oluşmuştur. Bu yazõnõn amacõ dõ- şõnda kalmakla beraber bu görüşler; öğretim süresinin, hukuk fakültele- rinde verilen öğrenimin algõlanabil- mesi için gerekli lise altyapõsõnõn, uy- gulamalõ derslerin ve seminerlerin, ni- cel olarak öğretim üyelerinin yeter- sizliğine dayanmaktadõr. Mahkemelerin hemen hemen tü- münde sayõlarla ifade edildiğinde herkesi ürküten bir iş yükünün varlõğõ gözlenmektedir. Sorumlu bir yargõç ve savcõnõn normal çalõşma saatleri içinde elindeki davalarla baş edebil- mesi mümkün değildir. Yine bu ne- denle yargõ mensuplarõ inceleme ve araştõrma için yeterli zamanõ bula- mamaktadõr. Yargõç ve savcõlar mes- leklerinin başõnda böylesine yoğun bir çalõşma ortamõna girmekte, yorgun, bõkkõn, sağlõklarõndan çok şeyi kay- betmiş ve birçok hastalõğõ kazanmõş bir durumda emeklilik yaşamõna baş- lamaktadõrlar. Bugün yüksek mah- kemelerin elinde mevcut dava sayõ- sõ, yabancõ ülkelerdeki emsal mah- kemelerin elindekilerle kõyaslana- mayacak kadar çoktur. Oransal ola- rak ifade etmek gerekirse, yargõ dü- zenine göre değişmekle birlikte, on beş ila iki yüz misli dava fazlalõğõn- dan söz etmek abartma sayõlmama- lõdõr. Uluslararasõ temaslarda bu sa- yõlardan söz edildiğinde, muhatabõnõz böyle bir iş yükü ile üretilen yargõ hiz- metinin kalitesini haklõ olarak sor- gulamaktadõr. Kuşkusuz yargõnõn sorunlarõ bun- lardan ibaret değildir. Ben, kamuya yeterince sunulmadõğõ ve orada tar- tõşõlmadõğõ için önemsenmeyen ve bi- linmeyen çok sayõdaki yargõ sorun- larõndan sadece ikisinden söz ettim. Yargõda öngörülen iyileştirmenin sağlanabilmesi için, sorunlarõn ta- mamõnõ kapsayan, bu sorunlarõ bir- likte ve eşzamanlõ olarak çözüme ulaştõracak bir çalõşmanõn yapõlmasõ gerekir. AKP’nin dayatmacı tavrı Yargõ reformu konusu AKP’nin parti programõnda yer almõş; parti ik- tidara geldikten hemen sonra millet- vekillerinden biri “yargıya güven- mediklerini” ifade etmek suretiyle yargõda yeni düzenlemelere gide- ceklerinin işaretini vermiş, bunlarõn yönünü de göstermiştir. Ne var ki, se- kiz seneye yakõn bir zamandan bu ya- na, konu sõk aralõklarla ülke günde- mine girmiş olmasõna karşõn, olum- lu hiçbir adõm atõlmamõş ve sonuca ulaşõlamamõştõr. Bunun nedeni, bir yandan AKP’nin belli konularda õs- rarlõ ve dayatmacõ davranmasõ, uz- laşmayõ sağlayacak bir esneklik gös- terememesi; öte yandan hazõrlanan taslak ve önerilerin gerek hukuka uy- gunluk, gerek yerindelik yönünden toplumdan yeterince destek alama- masõdõr. Siyaseten uygun değil Uzun süren bir çalõşma sonunda ha- zõrlandõğõ anlaşõlan ve yargõ ile ilgi- li geniş bir alanõ kapsayan “2009 Yar- gı Reformu Stratejisi” ve bununla ilgili “Eylem Planı” Ağustos 2009 ta- rihinde kamuya sunulmuştur. Bu ra- porlarda yer alan önemli, güncel ve tartõşmalõ birçok konu (Anayasa Mahkemesi’nin ve HSYK’nin kuru- luşu, görevleri, adalet müfettişlerinin HSYK bünyesine alõnmasõ) anayasa değişikliğini gerektirmektedir. Oysa Sayõn Başbakan Yargõ Reformu Stra- tejisi’nin kamuya sunulmasõ ile eş- zamanlõ olarak milletvekili genel se- çimlerinden önce anayasa değişikli- ği yapõlmayacağõnõ açõk, kesin ve bağ- layõcõ bir şekilde ifade etmiştir. Söz konusu raporlarõ sadece bu nedenle, ciddi ve uygulanabilir bir tasarõm ola- rak kabul etmek mümkün değildir. Esasen bu rapor unutulmuş, sorun sa- dece Anayasa Mahkemesi’nin ve HSYK’nin kuruluşuna indirgenmiş- tir. Kaldõ ki AKP’nin 2011 senesi ikinci yarõsõnda yapõlacak milletvekili genel seçimlerinden sonra TBMM’de Sözde Yargõ Reformu... Nuri ALAN Emekli Danõştay Başkanõ Daha önce, kesin bir ifade ile, milletvekili genel seçiminden önce “Anayasa değişikliği yok” diyen iktidar partisi, referandumu ve bunun muhtemel siyasi sonuçlarõnõ da göze alarak hangi nedenle yeni bir anayasa paketini gündeme getirmiştir? hangi oranda temsil edi- leceği ve anayasayõ de- ğiştirme gücünün ne ola- cağõ belli olmadan, önem- li konularda sadece ken- di görüşlerini içeren böy- le bir raporu kamuya sun- masõ siyaseten de uygun değildir. Yargõ Reformu Stratejisi’nin, AB Ko- misyonu uzmanlarõnõn is- tişare ziyaret raporlarõ- nõn zoru ile ve bu rapor- lardaki eleştirilerin bir kõsmõnõ karşõlamak ama- cõ ile hazõrlandõğõ anla- şõlmaktadõr. Daha önce, kesin bir ifade ile, milletvekili ge- nel seçiminden önce “Anayasa değişikliği yok” diyen iktidar parti- si, referandumu ve bunun muhtemel siyasi sonuç- larõnõ da göze alarak han- gi nedenle yeni bir ana- yasa paketini gündeme getirmiştir? AKP birkaç noktada sõkõşmõş durum- dadõr, çözüm arayõşõ için- dedir ve bu nedenle de kõ- sa zaman aralõklarõ ile birbirinden farklõ ve çe- lişkili davranõşlar sergi- lemektedir: İktidarõ dö- neminde kendisini des- tekleyen seçmenin belli bir kõsmõnõn beklentileri- ni karşõlayamamõştõr. Bu kesim için yapmõş olduğu yasal düzenlemeler Ana- yasa Mahkemesi’nden; Milli Eğitim Bakanlõğõ ve YÖK eliyle yapõlan düzenlemeler de Danõş- tay’dan hukuka aykõrõ- lõklarõ nedeniyle dön- müştür. Öte yandan “…de- mokratik ve laik Cum- huriyet ilkelerine aykı- rı eylemlerin odağı ha- line” geldiği Anayasa Mahkemesi kararõ ile ke- sin hükme bağlanan par- tinin, karardaki nitelen- dirme kapsamõ içinde de- ğerlendirilebilecek yeni eylem, işlem ve söylem- lerden kaçõnmasõ zorun- luluğu elini kolunu bağlõ hale getirmiştir. AKP’nin bu kõşkaçtan kurtulmasõ ve gerçek programõnõ uy- gulayabilmesi için, siya- si partilerin kapatõlmasõ yöntemi değiştirilmeli; kapatma davasõnõn açõla- bilmesi TBMM kararõna bağlanmalõ, böylece tõ- kanmõş olan yollar açõl- malõdõr. Seçmen önü- müzdeki seçimlerde, artõk kanõksadõğõ “mağdur”, “mazlum” görüntüleri- ne “biraz daha bekleyin, sabırlı olun” telkinlerine iltifat etmeyebilir; onun beklentilerine suskunlukla değil, eylemle cevap ver- mek gerekir. Üçüncü ve önemli neden ise iktidar partisinin geleceğe yöne- lik olarak kendisi için gü- venli bir hukuki ortam yaratma isteğidir. Eğer yüksek mahkemelerin ve HSYK’nin yapõsõ değiş- tirilebilirse yüksek mah- kemelerde kadrolaşma için önemli bir zaman ka- zanõlmõş olacaktõr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle