23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
FELSEFESİ Tarih felse- fesini tüm kuşatımıyla anlamaya çalışan Tarih Felse- fesi. tarihsel bir sıra dü- zenini izle- yerek tü- müyle tari- he, hem birinci anlamın- daki tarihe hem de ikinci anlamındaki tarihe felse- feyle bakmanın somut ürünleri üzerinde dur- maktadır. Platon'dan, Aristotelesten, iik tarih filozofu olarak adı zihin- lerde yer alan Augusti- nus'tan Raymond Arona, Karl-Otto Apel'e kadar alanın tüm tarih filozofu öznelerini tanıtıcı yanla- rıyla ele alan Doğan Öz- lem, tarihteki tüm kate- gorileştirmelere, dönem- leştirme çabalarına, tarih yüzyılı olarak adlandırılan 19. yüzyıl tarihine; felse- feye felsefece yönelme (metafelsefe) çabalarında ortaya çıkan yeni kırılma noktalarının ya da dev- rimsel dönüşümlerin ta- rih felsefesi bağlamında- ki yansımalarına ayrıntılı olarak yer vermektedir. ("I Betül ÇOTUKSOKEN (•) 7 ' aman bilincini dünya ve bilgiyle olan ilişkisinde her zaman gündemde tu- ' tan tek varlık elbette in- san. Bu yolu ona açan ne ya da başka bir deyişle, hangi olanağıyla insan zamanı yaşadığının, bir za- man varlığı olduğunun ipucunu veriyor bize, dahası somut bir bi- çimde gösteriyor? Tek bir sözcükle "ya- zı" aracılığıyla yapıyor insan bunu. "fn- san"ı, bu arada elbette "kendisi"ni, "dünya"yı, "bilgi"yi "okuyan insan", yazan varlık olmaya başladığı andan iti- baren, her şeyi yazıyor. Yazmayla, top- rağa yerleşme arasındaki; yazmayla me- kân arasındaki sıkı ilişki de gözden ka- çırılmamalı bu arada. Yerleşik düzenle, mekân ve zaman birlikteliği ve okuma- yazma edimleri arasındaki bağ, bilişim- bildirişim-iletişim çağı olarak nitelenen çağımızda daha da artmış durumda. Yazı tarih yazarlığı yoluyla, bir bakı- ma kendine yöneliyor. İnsan toplumsal- tarihsel-kültürel bir varlık olarak, her var olandaki tarihselliği yakalayıveriyor. tşte bu yakalayış, insanı kendisi, dünya- sı, bilgisi üzerinde düşündürüyor, bu yolla insan kendini salt tarihsel bir var- lık olarak görmekle kalmıyor, dokundu- ğu, var kıldığı, nesneleştirdiği her şeyi "tarihsel" kdıyor. tşte tam da bu anda belki de bir doğa tarihinden söz edebili- riz. Doğanın kendi başına bir tarihi var mı? Elbette yok! Doğaya tarihini veren insandan başkası değil. Işte bunun için- dir ki her türlü bilgi ve bilgilenme düze- yinin temelinde antropontoloji (insan- varlık bilgisi) var. Tarih hem doğrudan var oluşuyla hem de bir bilgi nesnesi SAYFA 20 Doğan Özlemden felsefi bir soruşturma kitabi: Tarih Felsefesi olarak yeniden var edilişinde bunu açık- ça gösteriyor. HER TÜRLÜ İNSAN ETKİNLİĞİNİN TARİHİ İnsan bir bilgi üznesi olarak, antro- pontolojik, yani insan varlığına dayalı, bu varoluşa adeta yapışık zamanın her boyutunu, geçmiş, şimdi, gelecek boyu- tunu merak ediyor. Bu merak ediş, yu- kanda kısaca sözü edilen okuma ve yaz- ma edimleriyle düz gerçeklik ve sanal gerçeklik aracılığıyla somutlaşıyor. in- san yapısı gercği tarihsel özne olarak ta- rihi yapıyor ve yapmakla yetinmiyor, ta- rih üzerine, başka deyişle kendisi üzeri- ne düşünüyor, konuşuyor ve yazıyor; dil/söylem sürekli olarak tarihi konuşu- yor ve tarihi yazıyor. Bilinç, Bergsonca bir deyişle bellek oluveriyor ya da bel- lek bilince dönüşüyor. tnsanın antro- pontolojik (varlık-bilgisel) duruşu tarih- te ikili görünümüyle ortaya çıkıyor. Tarih; insanlar arasındaki, toplumlar arasındaki ilişkilerin tarihi olarak; ancak insanın nesne kıldığı doğanın, dünyanın tarihi olarak; kurumlann, mekânlann, her türlü insan etkinliğinin, özellikle de bilgi türlerinin tarihi olarak varoluyor. Tarih bir yandan ya da ilk anlamında olup bitenlerin tümüne işaret ederken; öte yandan ya da ikinci anlamında "olup bitenler"in, "yapılıp edilenler''in "nasıTlığını ve "niçin"liğini özellikle anlamaya yönelik bir bilgi bağlamına işaret ediyor. Bu bilgiler de özne-nesne gerilimi bakımından son derece sorun- ludur. Felsefi söylem bu sorunlara yö- nelik belirlemelerle doludur ve bu belir- lemelerin toplamı tarih felsefesini var kılmaktadır. İnsan ve toplum bilimlerinin felsefece ele alınışına neredeyse ömrünü veren Doğan Özlem, tarih felsefesi konusun- da kaleme aldığı ve ilk baskısı 1984'te yapılan ve geçtiğimiz günlerde gözden geçirilmiş onuncu baskısı elimize ulaşan ünlü yapıtı Tarih Felsefeâ'nde, kavramsal ayınmlan titiz bir bi- çimde mercek altına alır ve ta- rihin ikili ankmına işaret eder. "Tarih sözcüğü, hem geçmişte kalan insani ve toplumsal olay- lar topluluğunu, yani 'yaşanmış geçmiş'i adlandırmakta kullanı- lır; hem de bu sözcükle, bu ya- şanmış geçmişi konu edinen bi- lim, 'tarih bilimi' kastedilir" (s. 15). Tarih felsefesi de bir felsefe disiplini olarak, tarihin ikili an- lamına koşut olarak kendini kurar; bir tür tarih felsefesi sanki bir varlık felsefesi (onto- loji) ya da onun bir alt bölümü gibi işlerken, iş görürken; ikin- ci anlamındaki tarih felsefesi de bilgi ve bilim felsefesiyle (epis- temoloji) koşutluk içinde ya da bilgi/ bilim felsefesinin bir türü olarak tarih bilgisini nesne edi- nir. Bu noktada daha üst bo- yutta bir dolayımlılık artık söz konusudur. Doğam Özlem'e göre de durum şöyledir: "Birinci anla- mıyla tarih felsefesine, geçmişte kalan olayların ne anlam ifade ettiğini sorgu- lamaktan başlayıp, giderek insanlığın tüm yaşanmış geçmişine, yani "dünya tarihi "ne yönelen bir felsefe uğraşı ola- rak bakabiliriz. Bu uğraşı giderek, tüm insanlık tarihine yönelik bir üst-bakış edinmeye, hatta tüm insanlık tarihi hak- kında kapsayıcı olmak isteyen bir felsefe ' sistemi kurmaya kadar gider ve tüm in- , sanlık tarihi, bu türden telsete sistemleri ışığında açıklanmaya çalışılır" (s. 15). ! Tarih bûgisini kendine nesne edinen I tarih felsefesini ise Doğan Özlem şöyle ! belirgin kılmaya çalışır: "ikinci anlamıy- la tarih felsefesi ise, tarih biliminin ve tarihçinin bilgi elde etme etkinliğini 1 sorgulayan, tarih biliminin dayandığı il- ) ke ve yöntemleri eleştiren ve giderek ta- | rihsel bilginin nitelik, hatta olabilirliğini j çözümleyen bir tarihsel bilgi eleştirisi- 1 dir" (ss. 15-16). Filozofun ilgisi yine 1 Doğan Özlem'in deyimiyle "geçmişin felsefesi" ile "tarih biliminin felsefesi- ! ne"dir (s. 18). I I İNSAN-DÜNYA-BİLGİ ARASINDAKİ İLİSKİ Bilgi türleri içinde belki de en sorun- lu olanı tarih bilgisidir diyebiliriz. Tari- hin bir bilgi dalı olarak varolanı nesne- leştirmesi, kullanılan dil, ikinci anlamın- j daki tarih, filozofun temel ilgi alanını oluşturmaktadır. tnsan eylemlerinin yo- rumlanması, anlaşılması; insan eylemle- rine ya da insan ilişkilerine ilişkin yazılı metinlerin, belgelerin elde edilişi, yo- rumlanışı, kısaca anlaşılma çabalan her zaman sorunlu bölgeleri oluşturmuştur. Özellikle yorum farkları, yorumlann dayandığı temeller hem tarihçinin hem de tarih filozofunun gündemini oluştur- maktadır. Tarih bilgisinde en önemli sorunlardan biri de tarihi dönemlere ayırma sorunudur. Bir tarih çağı ya da dönemi ne zaman başlamıştır, ne zaman sona ermiştir? Bu sorular belki de upuygun karşılıklarını hiçbir zaman bulmayan, bulamayan sorulardır. Insan-dünya-bilgi arasındaki ilişkile- rin tarih açısından irdelenmesi, her ça- ğın, her zamanın tinine göre ya da ağır- lıklı olarak belirleyici olan düşünme doğrultularına göre farklılaşmaktadır. Bilindiği gibi, tekil-tümel gerilimi, ay- dınlanma-romantizm gerilimi, poziti- vizm-tarihselcilik gerilimi, tüm disiplin- leriyle felsefi söylemde farklı çözüm yol- larına kapı aralamıştır. Doğan Özlem'in yaptığı şu saptama son derece önemli- dir: "Hiç şüphesiz insanın tarihi yorum- lama, anlamlandırma ve açıklama çaba- sı, bazı dönemlerde seyrek, bazı dönem- lerde (özellikle son 250 yıldır) yoğun bir şekilde sürdürülen bir çaba olarak hiç durmamıştır ve bundan sonra da dur- mayacağı kuvvetle tahmin edilebilir. Ta- rihi yorumlama, anlamlandırma ve açık- lama çabasına giren insan, ne var ki, bu çabasında önce bugüne kadar felsefe ta- rihi içerisinde aynı çaba sonucu ortaya konulmuş yorumlama, anlamlandırma ve açıklama denemelerini yeterince ta- nımak zorundadır. Bu kitapta, insanın kendi tarihini yorumlama, anlamlandır- ma ve açıklama denemelerinin nasıl bir çokluk ve çeşitlilik gösterdiğini sergile- meye çalıştık. Bu denemeler çokluğu- nun ve çokçeşitliliğinin sürekli bilincin- de olmanın ve kendimize ait bir tarih yorumunu veya açıklamasını bu çokluk ve çokçeşitlilikle sürekli hesaplaşarak geliştirmenin ve böylece tekyanhlıklann yol açacağı tuzaklardan sakınmanın bir gereklilik ve felsefi olgunluk işareti ola- rak kendisini hep göstermesi, başlıca di- leğimizdir. Kitap, böyle bir gereklilik bilincinin oluşmasmda ve bu konuda bir felsefi olgunluğa erişilmesi yolunda katkı sağladığı oranda, amacma ulaşmış olacaktır" (s. 264). Tarihe olan ilgi bu satırlann ilk kez yazıldığı ve yapıtın yayımlandığı yıldan bu yana ülkemizde artmış durumda. Tarihimizle yüzleşmek, yakın tarihimiz başta olmak üzere, tarih olarak etiketle- nen her şeyi anlama, yorumlama çabası iyice görünürlük kazandı. Ancak oluş- turulan, yaratılan tarih bilgisine felse- feyle yönelmek de bir o kadar önemli görünüyor. Büyük ölçüde eksik olan budur diyebiliriz. Umuyoruz ki Doğan Özlem'in yeni baskısı yapılan bu çalış- ması ve bu türden çalışmalar tarih bilgi- sine yönelik tarih felsefesindeki yeni açılımları kışkırtır; hatta bununla da kalmaz tarihi yapanlara, yazanlara ve yorumlayanlara ışık tutar; yoksa "tarihi- mizle yüzleşmek" retoriği "boşsöz" ol- manın ötesine geçemez. • DoOan Ozlem, tarih felsefesi konusunda kaleme aldıOı İlk baskısı 1984'te yapılan ve geçen günlerde gözden geçlrll- ml$ onuncu baskısı ellmlze ulasan ünlü vapıtı Tarih Felse- fesl'nde. kavramsal ayınmlan ttöz bir blçlmde mercek altı- na alır ve tarihin IMII anlamına Isaret eder. Tarih Felsefesi/ Doğan Özlem/Say Yaytnlart/478 s. (*) Prof. Dr. Betül Çotuksöken, Maltepe Üniver- sitesi Fen-Etlebiyat Fakülıesi Fdsefc Bölümü, bt- tulc@>maltepe.edu.tr, betuKS'betıılcotuksoken.com, www.betulcotuksoken.com C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle