18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
r n ürkçe Günlükleri 20 OCAK CARŞAMBA Levent Ünsal, bana ve İTÜ'lü sınıf arkadaşlanna selamla başladığı mektubunda Istanbul Teknik Üniversitesi'nde Ingilizce eğitime geçilmesini zehir zemberek bir dille eleştiri- yor "Bir gram bile nezaketi hak etmediği için buna ahmaklık diyorum. Kendini, zavallı bir sömürge ahalısi görmeye teşne (sömürge işbiıiikçisi de denilebilir bunu savunanlara) şunu sormak istiyorum: Japonya'da, Almanya'da, Fransa'da, Is- veç'te, Norveç'te, Rusya'da, Çin'de vb. de mühendislik eği- timi hangi dilde yapılıyor? Bu ülkelerin kendi dillerinde yapılı- yorsa eğer, bizim ülkemizde niye kendi dilimizde yapılamı- yormuş? Bizim ülkemiz, bir geri kabile, sömürge ülkesi mi ve bizim dilimiz bir geri kabile dili mi? Cumhuriyetimizin ilk dö- nemlerinde yüzlerce dünya klasiği eser, roman, felsefe kita- bının Türkçemize çevrildiğini biliyoruz. Demek ki bu yüzlerce dünya klasiği romanlarda, başka dünyalardaki hayatlann an- lamı, anlatımı Türkçemizde kucaklanmış, karşılık bulmuş." Sonrasında yapıtlan Türkçeye başarıyla çevrilmiş dünyanın en ünlü filozoflannın adlannı şayıyor Levent Ünsal ve şöyle diyor: "Türkçemiz gelişmiş bir uygarlık dilidir. Böyle bir ana- diliniz varsa eğer, buna iyi ki varsın, diyerek dört elle sanlınır ve eğitim de bu dille yapılır. Çünkü öğrenimin temeli düşün- me ve anlamadır." Bir insanın inandığı, güvendiği, göğsünü gere gere mezun olduğunu söylediği okulunun, kendisine ve ilkelerine ihanet ettiğini öğrendiği andaki tepkisi bu. Ne yoruma gereksinme- si var ne ek bir açıklamaya. 21 OCAK PERŞEMBE ıı ^umhuriyet - Kitap'a el attığımda ilk okuduğum yazı ^ 'Türkçe Günlükleri' oluyor. Merakla, zevkle okuyorum. Uzun yıllardan beri açlığını duyduğum bir konuda akıllı ve akılcı bulduğum, yol gösterici olduğunu düşündüğüm yazıla- nnız beni mutlu ediyor. Hatta, geçmişte (siyasal çizgisinden hiç hoşlanmadığım) VVilliam Safıre'in New York Times'taki yazılannın ya da David Crystal'in kitaplannın, biraz da bir iki Fransız televizyonundaki dil programlarının bende yaratmış olduğu kıskançlığı bastınp rahatlatan bir işlevi oluyor yazıla- nnızın. 'Aman ne iyi! Bizde de dilimiz için içtenlikle ve yapıcı olarak çaba gösterenler ve bu güzel dilin zenginliğine kapı açanlar var.' diyebilmeme olanak tanıyor." diye başlayıp beni şımartan mektup ise Atila Alpöge tarafından.yazılmış. Atila Bey, Ingilizce eğitimden bu konuyla ilişkili bir başka ko- nuya geçerek tartışmayı derinleştiriyor: "Tıp insanlanmızın dil konusunda duyarlılık göstermeleri elbette güzel. I FEYZAHEPÇİÜNGİRLER Ancak benzeri tasayı 'ilaç tanıtmalıklarındaki Türkçe konu- sunda da göstemnelerini bekliyor insan. Tanıtmalıklarda Türkçe 1 diye kullanılan dil utanç verici bir olgu bence. Bu çarpık çurpuk, melez dilin Türkçe ile hiçbir ilgisi yok. Bunlar- daki metni hazırlayanlar (daha doğrusu yabancı dillerden çevirtenler) yalnızca bir zorunluluğu yerine getirmek için baştan savma bir tanrtmalık üretiyorlar. Zerrece sağlık kay- gısı taşımadan. llacı kullanan kişiyle iletişim kurma ve ona bilgi aktanp yardımcı olma tasası olmadan. Türkçeyi ezip büzerek, anlaşılmaz kılarak. (...) Doktorlanmız, tıp eğitiminin yabancı dilde yapılmasına karşı gösterdikleri haklı duyaıiılığı hastaya sunduklan ilacın tanıtmalığındaki dil için de aynı ölçüde göstermeliler ve bu yolda baskı mekanizmalan oluşturmalılar diye düşünüyo- rum. Ama tabii, 'kontrendike'nin ne olduğunu hasta anlama- sa da olur diyorsak, o başka." Mektubuna, 11 Aralık 2004'te, Cumhuriyet Bilim Teknoloji ekinde yayımlanan yazısını da eklemiş Atila Alpöge. Can alı- cı soru, yazının başlığında soruluyor. "İlaç Tanıtmalıkları Ki- min İçin?" Aynı zamanda doktor ya da eczacı olmayan bü- tün hastalann ilaç kutusundan çıkan tanıtmalığı okumaya ve anlamaya çalıştıklannda neler hissettiklerini son derece akıcı ve çarpıcı bir dille anlatmış yazısında. İlaç kutularındaki ta- nıtmalıkların doktorlar ya da eczacılar için olmadığı, hastayı, hasta yakınlannı bilgilendirmeyi amaçladığı Avrupa Birliği çevreleri tarafindan resmen kabul edilmiş ve düzenleme bu- na göre yapılıyormuş. Türkiye'de hastanın bilgilenme hakkı- nın görmezden gelindiğini söylüyor Alpöge. Sektörde kimi zaman duyariılıkla hareket edenler çıkıyor, önemli iyileştir- meler yapıyoıiarmış; ancak çevreleri onları genelde 'eksant- rik' buluyor ve kısa zamanda bu iyileştirmeleri yok ediyor- muş. Firmalar, teknik terimlerin yabancı dildeki biçimleriyle kullanılmasını istiyormuş. Türkiye'deki durumun "Pandora'nın kutusu"nu andırdığı- nı, bu kutuda her şeyden önce "etik sorunlar" bulunduğunu belirtiyor Atila Alpöge: "Doktor, ilaç endüstrisi ve hasta ilişki- leri geliyor elimize. Hastayı 'itilip kakılacak bir et parçası' gibi algılayan bir anlayış çarpıyor gözümüze. Kutunun daha da diplerinde 'iletişim' denilen olguyu kavramadaki yetersizliği- miz ve cahilliğimiz yatıyor" diyor. Etkili ve yetkili çevreler, doktor ya da eczacı olamayacak, yalnızca hastalanma olasılıklan bulunan biz faniler için, bu konunun ele alınacağı ve artık bir çözüme ulaştmlacağı yo- lunda bir muştuyla hiç değilse tıp bayramında bizim de bay- ram etmemizi sağlamayı düşünmezler mi acaba? 26 OCAK SALI Uç günü kar altında \ geçirdik. Ben za- ^~ ten eve kapanmak ve gitmeden önce önümdeki işleri bitirmek zorundaydım. Gitmeden önce, dedim; çünkü bana yine Amerika yollan görünüyor. Son üç gündür kara bakarken ağarmadım, ka- rardım. Amerika'ya nasıl gideceğimi dü- şünmedim; hayır, havaalanına nasıl gi- deceğimi düşündüm. Neyse bugün, gü- neş çıktı, karlar erimeye başladı, benim de içime bir genışlik, bir ferahlık geldi. Bu hafta Hasan Baran'ın "Telkadın"ını yazmayı planlıyor- dum; ama bu darzamana sıkıştırmak istemiyorum. Notlar alarak okudum, neler yazacağım kafamda hazır; yine de er- telemek zorundayım. Bir yandan çocuklann sınav kâğıtlarını okuyup notları vermem gerekiyor; öte yandan Türkçe Gün- lükleri'nin bir buçuk yılı doldu, kitaplaşma zamanı geldi. Son biçimini veımek, her haftanın yazısına birer ad koymak ve konu dizinini hazırlamak zorundayım. öncelik daima zorun- luluklarda değil midir zaten? 27 OCAK CARŞAMBA Yolculuk yarın, ben daha valizimi hazırlamadım. Kızım ki- tap istedi. Götüreceğim elbette; ama götüreceğim kitap- ları seçerken kendimle de yüzleşmem gerekiyor. Kitap ko- nusunda bu kadar kıskanç olduğumu bilmezdim. Okudukla- rımdan ya da çift olanlardan seçmeye çalıştığımı fark edince biraz ayıpladım kendimi. Babam, iştahla yemeğe saldırdığı- mı her gördüğünde, "Fasulyeyi mi daha çok seviyorsun, beni mi?" diye şakalaşırdı. Neredeyse ben de kendime aynı soruyu soracağım: Kitaplan mı daha çok seviyorum, kızımı mı? Evde kitap koyacak yer kalmadı; ama götüreceğim ki- taplann hiçbirini orada bırakmaya gönlüm razı değil. Kendi- me yolluk olarak kadın yazarlann öykü kitaplannı seçtim: Nalan Barbarosoğlu'ndan "Yol Işıklan", Müge Iplikçi'den "Kısa Ömürlü Açelyalar" (ikisi de Everest Yayınlan), Serap Gökalp'ten "Kulak Misafiri" (Pupa Yayınlan). İki de Dergi: Varlık ve Notos Öykü. 22 saat sürecek yolculuk için yeterli mi?« www.feyzahepcilingirier.com / [email protected] Yıldız Teknik Ünıversıtesı, Türk Dili Bölumu Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı-34349 Yıldız/lst. B U L M A C A önce aşağıda tanımlan verilen söz- cükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayı- lara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın so- nunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan ta- nımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şai- rin adını oluşturacak; bulmaca karele- rindeyse, aynı şairin dizeleri ortaya çı- kacaictır. Dikkat: "B/20", "A/62" ve "E/72" harfleri ipucu olarak yemie konulmuş- tur. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. "Thomos Head ..." (Yapıtlarında No- va Scotia'nı tarihini ve kültürünü gerçek- çi bir biçimde aktaran Ingiliz asıllı Kana- dalı romancı.) 57 37 36 71 43 28 40 B. Söylenmiş şiir. 23 16 27 26 33 14 52 E 5 3 C 154 E 155 E C. "Tab'ımda bir kelal ki benzer ...te." (Tevfik Fikret) 10 69 53 77 38 48 D. "Sürü" ve "Yol" adlı filmlerde de oy- nayan aktör. 22 29 30 31 25 4 5 34 12 E. Peygamber Muhammefin eşleri. 11 52 80 21 55 61 9 19 54 64 51 8 F. Henry Miller'ın bir yapıtı. 73 78 68 75 50 Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 13 7 17 46 24 42 65 1 56 G. "Lolita" romanının yazan. 49 41 47 32 44 58 45 H. Mütehassıslık, ihtisas. 39 59 35 60 63 74 79 3 I. "I..." (587'de Ariusçuluktan vazgeçe- rek, Katolik olan, Ariusçuların ve soylu- lann ayaklanmalarını bastıran, bir Vas- kon istilasını püskürten Vizigotlar'ın krah.) 66 67 76 16 70 18 6 2 1041. sayının çözümü: A. YAĞ- MURUN, B. AĞIR AĞIR ÇIKA- CAKSIN, C. ZİLKADE, D. SİDD- HARTA, E. OBLOMOV, F. NUŞ, G. ULAY, H. RADİKA, I. ETİKA, J. MAKAL, K. ZULA, L. İŞKAL Metln:" Ve uzak, dokunaklı bir şarkı. Şimdi uzaklardasın... Yağmurlar hiç olmayacaktı sanki. Adalet Ağaoğlu" C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 2 SAYFA 3 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle