18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Ali Uçkaç'tan otuz yıllık bir çabanın ürünü Baba ve Oğul Baba ve Oğul, sözde Ermeni soykırımının yeniden gündeme ta- şındığı bu günlerde o dönemi anlatan bu kitap ilgimizi çekti, okumak istedik. Okuduktan sonra yazarını daha yakından tanı- mak için kendisini evinde ziyaret ettik. Kuvayi Milliye savaşçısı baba oğulun gerçek yaşamöyküsünü okuyucuya aktaran kişi kitaptaki başkahraman Kara Mustafa'nın torunu olan Ali Uçkaç. Emel Altay, Ali Uçkaç'la kitabı üzerine konuştu. O Emel ALTAY I H ^ abanız ve dedenizin M J anılarını bir kitap ı^ I ~\ haline getirme tıkri * -~ nereden doğdu? - Ortada vatan uğruna kazanıl- mış zaferler var. Canları tehlikede şehirden şehire koşarak düşmana karşı savaşan Kara Mustafa ve oğ- lu Hacı'nın devletten hiçbir bek- lentileri olmamış. Kara Mustafa sık rast- lanır bir kahraman değil. Bu insan kö- pek derisine girerek kendisini düşmanın içine atıyor. Barış zamanı ise eşkıyaların zulmünden halkı koruyor. Bir asır onun kahramanlıklan anlatıldı bu çevrede. Ancak bu asır bittiğinde bunlar akılda kalmayacaktı, eğer bir kitap haline ge- tirmeseydim. 'DEDEM EKMEĞİNİ HERKESL PAYLAŞMAKTAN ZEVK DUYARDI' - Çocukluğunuz dedeniz Kara Musta- fa ile birlikte geçmiş. Nasü birisiydi, ne- ler anlatabilirsiniz onun hakkmda? - Ekmeğini herkesle paylaşmaktan zevk alan biriydi. Arıcılıkla uğraştığı dö- nemde kovan kovan balın bir kilosunu bile parayla satmazdı. Beni ve kardeşimi bekçi bırakırdı, gelen geçen yolcuları çevirip bal ikram etmemiz için. Bir ke- resinde oyuna dalmışız. Bu sırada bir yolcunun balımızdan tatmadan geçtiği- ni görünce kızmıştı bize. Ondan sonra biz de yolun içinde oynanıaya başladık ve hiç kimsenin dedemin balından tat- madan geçmesine izin vermedik. Bir de dedemin otacı tarafı vardı. Kurşun, bı- çak yaralarını iyileştirecek kuzu kulağı, mezdeği sakızı, zeytinyağı, kılıç otu gibi bitkisel kanşımlar hazırlardı. tncecik beyaz bir bezi bal peteğinin mumuyla yumuşatıp kalem gibi sarıyor, derin bı- çak ve kurşun yaralarına bu ilaçlı fitille ulaşıyordu. lltihap, kangren bu yöntemle tez zamanda iyileşiyor- du. - Bu kitabı yazarken sizi en çok heyeean- îandıran bölüm hangi- si oldu? - Kara Mustafa'nın vatana onca emeğin- den sonra eşkıya gö- züyle görülmesi yü- zünden üzerine gön- derilen müfrezeye kar- §ı koyuşu, onları püs- kürtüp cephane katırı- nı ele geçirişinin anla- tıldığı bölüm çok he- yecan verici gelir bana. - Kuvayi Milliye sa- vaşçısı babanız bir dö- nem de eşkıya olarak SAYFA 1 4 aranmış ve hapis yatmış. Bu olayın per- de arkastnda ne yatıyor? - Cumhuriyet kurulduktan sonra bir mezrada çiftçilik hayatına başlayan ba- ba ve oğulun civardaki nüfuzundan Ma- raş ve Adana çevresindeki toprak ağala- rı, halkı soyup soğana çeviren eşkıya çe- teleri rahatsız. Çünkü dedem Kara Mustafa ve babam Hacı başı ağalarla, zorbalarla, eşkıyalarla derde giren in- sanlann yardımına koşuyor. Bunu ken- dilerine görev edinmişler. Geçen yıl Maraş'ın Döngel kasabasından bir beyle tanıştım. Bu bey Göksun'la Maraş ara- sında Tekir, Döngel ve Suçatı'da yaşa- yan 40-50 haneden oluşan büyük bir sü- lalenin ferdi. Soyadımı duyunca bana büyük alaka gösterdi. "Biz bugün mem- leketimizde huzurla yaşayabiliyorsak babanızın sayesindedir" dedi. Bundan yaklaşık elli yıl önce o yörede yaşayan büyük bir aşiret, topraklarına el koy- mak niyetiyle o zamanlar çocuk yaşta olan bu beyin ailesini tehdit etmiş. Sü- rekli şiddete, kaba kuvvete maruz kalan ailenin büyükleri ününü duyduklan Ka- ra Mustafa oğlu Hacı'ya başvurmuşlar. Babam gitmiş aşiretin karşısına dikil- miş; "Bu adamların kılına dokunursanız karşınızda beni bulursunuz" diye. Bundan sonra aile rahat bir nefes al- mış. Bunun gibi pek çok olay yaşanmış. Bu nedenle ağalar, beyler kendilerini köylülerin karşısında etkisiz bırakan Hacı'yı altetmenin tek yolunun devletle arasını bozmaya çalışmak olduğunu dü- şünmüşler. tftiralarla, yalancı şahitlik- lerle Hacı devlet nezdinde azılı eşkıya olarak görülmeye başlanmış. Hapis yat- masına gelince babam kitapta da yer al- dığı gibi ailesi ile birlikte Hatay Dört- yol'da yaşarken, Göksun'un Taşoluk mevkiinde bir adam vuruluyor. Babam karakola çağrılıyor ve o adamı vurduğu iddiasıyla tutuklanıyor. "Aylardır Ma- raş'tan uzakta Dört- yol'da yaşıyorum, ash astarı yok bu işin" dese de kimseyi ikna ede- mez. Elleri kelepçeli, asker eşliğinde Gök- sun'a gidcrken bir fır- satını bulup askerleri rehin alır. Amacı teslim aldığı askerleri Göksun karakoluna kadar sağ- salim götürüp kendin- ce suçsuzluğunu ispat- lamaktır. Askerleri ve silahları Göksun kara- koluna teslim eder. Ancak umduğu gibi gitmez işler, yeniden tutuklanıp cezaevine konur. Askeri etkisiz hale getirmek, silahını almak da büyük suçtur tabii. Bir yıl sonra delil yetersizliğinden salıveri- lir. VATAN TOPRAÖINI KAYBETMEMEK İÇİN... 1 - Sözde 1915 olaylanyla ilgili olarak Ertneni- ler'den özür dileme kam- panyası başlatûdı. Böyle bir kampanya size ne ifa- de ediyor? - Ne için özür diliyor- larmış anlamadım doğru- su. Benim dedemden ve babamdan dinlediklerim, bu anı kitabını yazarken okuduğum belgeler Türklerin Ermenilerle karşı karşıya gelme se- beplerinin vatan toprağı- nı kaybetmemek uğruna olduğunu gösteriyor. Sa- imbeyli'de, Kanlı Geçit'te Türklere karşı uygulanan vahşeti okumak bile ye- terli gelir olayların içyü- zünü anlamakta. O köp- rünün adı neden "Kanlı" olmuştur? Bunları oku- mak, bilmek lazım. Er- meniler her seferinde ya- bancı devletlerle anlaşıp vatandaşı oldukları Os- manlı Devleti'ni arkadan vuruyorlar. Ermenis- tan'ın ilk başbakanı Oh- annes Kaçaznuni bile 1923'te Bükreş'te, "Er- menilerin Rusya'yı körü körüne kucakladıklarını, bu devletin kendi çıkarla- rı için Ernıenileri harca- makta tereddüt etmediği- ni" açıkça dile getirmiş- tir. Eğer özür dilemesi gereken birileri varsa bunlar Türkler değil, Osmanlı topraklarını işgal eden yabancı ülkelere destek veren, ordu- muzla savaşıp, yüz binlerce sivil Türk'ü katleden Ermeni idarecilerin torunları- dır. Osmanlı'nın Türk'ü, Kürt'ü, Alevisi Sünnisiyle Müslüman tebaası asker ola- rak yedi cephede savaşta canlarını kay- bederken, evinde tarlası sabanı yıllarca işlenmeden bekleyip verimsizleşirken; yüzyıllardır yaşadıkları topraklarda ka- pitülasyonlardan faydalanan, askerlikle yükümlü oknayan Osmanlı Rumları, Ermenileri; ticari, eğitsel ve siyasi an- lamda (hükümetteki bakanlar, Mec- lis'teki mebuslar yoluyla) ileri noktalara ulaştılar. Doktor, baytar, zanaatkâr usta oluyorlardı. Ziraat ve ticaret onların elindeydi. Kendi mahkemelerinde yar- gılanıyorlardı. Çok uzun süren savaşlar- dan zararlı çıkan Müslüman halk bu alanların hiçbirinde hatm sayılır bir var- lık gösteremiyordu. Ermeni yurttaşlar devletin tüm olanak- larından sonuna ka- dar yararlandıklan halde, yüzlerce yıl birlikte yaşadıklan Türkleri doğuda Rus, batıda Yunan, gü- neyde Fransız yardı- mıyla arkadan vur- maktan çekinmedi- ler. Elbette hepsi em- peryalist devletlerin maşası olmayı içleri- ne sindiremedi, an- cak onlar da hainlere seslerini yükseltmeye çekindiler. Dedem Kara Mustafa'nın dostum dediği Erme- ni komşuları da Türklere yapılan haksızlıklara, kıyım- lara ses çıkaramadı- lar. - Otuz yıla yakın bir geçmişi var bu ki- tabı yazma hikâyesi- nin. Baba ve Oğul'un elimize geçmesi ne- den bu kadar uzun sürdü? • Aslmda elimde otuz yıl boyunca ara- lıklı zamanlarla kale- me aldığım pek çok bölüm mevcuttu. An- cak üzerinden yıllar geçtiği için, tarihsel bir sıra gözetmeden farkh zamanlarda parça parça yazılan olayların babam ve dedemin yaşadıkları sırayla düzenlenme- leri gerekiyordu. Ek- sikleri tamamlamak, babamın benden ön- ce yazmaya başladığı andar ile benim on- dan ve dedemden dinlediklerimi, bizzat gördüklerimi, ardın- dan onların yakın çevresindeki tanıkla- rın anlattıklarını eş- leştirmek tahminim- den daha zor oldu. Bütün bunları geçim kaygısıyla yaşarken bir araya getirme fır- satı bulamadım. Bir araya getirdikten sonra ise yayımlatmak için uygun zama- nı ve yayınevini bulmak gerekti. - Dedeniz ve babanız gibi siz de yaşa- mtnızda çok büyük zorluklarla karşılaş- mışsınız. Haksızlıklara karşı durabil- mek, çoğu kere hayatta kalabilmek için, tam gereken anda ve gereken yerde ip- leri elinize almayı başarabilmişsiniz. Kendi yaşamımzı da bir kitap haline ge- tirmeyi düşündünüz mü hiç? - Evet, ben de bu konu üzerinde çalı- şiyorum. Baba ve Oğul kitabı ile ilgili çalışmalarım biter bitmez onların toru- nu ve de oğulları olan ben ve kardeşleri- min ne tür mücadelelerle sınandığtrnızı yazmaya başladım. înşallah o da yakın- da bir kitap halinde okuyuculann karşı- sına çıkacak. • Baba ve Oğul: Efsanevi Yaşamlan/ Ali Uçkaç/ Etik Yayınlart/215 s. 1- Cöksun Ovası, 2- Zeytun Kanlı Ceçit (1800'ler), 3- Zeytun Kanlı Ceçlt (2008), 4- Zeytun Sehrı (2008) 5- zeytun Sehrl (1800'ler). 6- Zeytun Bataryası, 7- salm- beyll Kalesi. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1042
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle