18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
D eğinmeler MU8TAFA ŞERİF ONARAN ^ ^ y l e sözler var ki, artık bir ozanın söylemiş olması önemini yitirmiş, top- lumun malı olmuştur. Attilâ llhan'ın "Kırk Karanlığı", Cemal Sü- reya'nın "şairin haya- tı şiire dahil" sözleri gibi. Bir ozanın yaşa- dığı koşullardan etki- lenerek şiirini oluş- turması doğaldır. 0 nedenle yaşama se- rüveninin izlerini şii- rinde aramak gere- kebilir. şiirinde belir- gin izler görülmese bile, yaşama koşulla- nyla şiiri arasında iliş- kiler kurulabilir. Ya- şadığı zamanı şiirle yorumlamaya çalışan Abdülkadir Budak şöyle diyor: "Hem sonra üç ömrüm da- ha olsaydı bağışlar- dım şiire' diyen ben değil miyim? şiire adanmış ömrümü de- ğerli bufuyorum, de- ğerli bulduğum bir şeyi de canslperane bir biçimde savunu- yorum. Yüceltiyorum onu" (YA ŞİİR OLMA- SAYDI, Kişisel şiir Tari- hi 1970-2008, Yapi Kredl Yayınları, 2010). Kimi ozanlar "şiir gö- rüşü" olarak nitele- dikleri "poetika"sını blidiri nitellğinde bir açıklamayla öne sü- rebilir. Ama bir oza- nın şiiri zaman içinde biçimleniyorsa; yaşa- ma serüveninden, bulunduğu şiir or- tamlarından, kurdu- ğu ilişkilerden şiirinin gelişmesine bakmak daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır. SAYFA 22 'Şairin hayatı şiire dahil' Abdülkadir Budak "Kişisel Şiir Tarihl"ni an- latırken, yaşama koşullarıyla şiirinin nasıl bütün- leştiğini göstermek istiyor. "Hayatın şiirinden 'şiir hayatı'na geçebilecek, bu ikisi etle tırnak gıbi olabilecekti. Görünen o ki 'şairin hayatı şiire dahil' olacaktı." Onun yaratıcı doğasını, daha ilköğretim ça- ğında babasına okuduğu halk öykülerinden usanıp yeni öyküler uydurmasında aramak, ozan kimliğinin ilk izlerini araştırmak gerekebilir. ŞİİRE İLK ADIMLAR Abdülkadir Budak, Kayseri'de "Ozanca"ya, "Hakimiyet Sanat Eki"ne emek verirken hem çevre oluşturuyor, hem şiirine kişilik kazandır- ma arayışlarına girişiyor. Kendinin ücrasına çekilen ozanın kimse ko- layca ayrımına varamaz. llişkiler kurması, kendi- ni anımsatması gerekir. Dar çevrelerde önem- senebilir ama, geniş edebiyat çevreleri onu ta- nımıyorsa ne anlamı var? Abdülkadir Budak'ın şiirini birkaç söze sıkış- tırmak yanlışına düşmeden, "evin içinden ya- şamanın anlamsızlığına bakıyor" demek ya- kışık alır mı? "Ev imgesi", şiirindeki hece sesiyle anlam ka- zanınca belkı Zİya Osman Saba'yı anımsatıyor- du. Ramis Dara o hece şiirini şöyle yorumluyor: "Heceden yola çıkarken heceyle yazıp dur- maktan da kaçınıyor bile ısteye." Belki de Necatigil şiirindeki "ev imgesi"nin gölgesi düşüyor Budak'ın şiirine: Cemal Süreya onu bir "havari" gibi görüyor: "Behçet Necatigil havarisi Abdülkadir Bu- dak." Abdülkadir Budak'ın "Yenl Dergi"de çıkan şiiri Cemal Süreya'ya yanıttır. O şiirden bir dize: "- Kim Isa olabilmiş havari olamadan?" Nitekim Behçet Necatigil Abdülkadir Budak'a bir kitabını imzalarken onun bir şiirindeki bir di- zeyi kullanır: "Benden ayn yanın yok." Işte Abdülkadir Budak'ın "Kişisel Şiir Tarihi" o kendine benzeyen şiiri arama serüvenidir. Ar- tık kişisel sorunları aşmak, şiirine toplumsal iş- lev yüklemek durumundadır. Ama Abdülkadir Budak şiir kuramlannı bir ya- na bırakıp sezgiyle şiir yazdığı için düşünce şii- rine yönelmedi. Toplumcu şiiri savsöz şiirinde aramadı. Sabit Kemal Bayıldıran'a göre: "Budak ınce bir şıır üretiyor. Hayatımızdaki ayrıntıları ustalıkla yakalıyor. Sessiz, içten bir şiirin 'meydan şiiri' gibi kimi sorumlulukları ta- şımasını beklemiyorum." YALIN ŞİİRİN DERİNLİĞI Abdülkadir Budak yalın şiirden yanadır. Yal- nız çocuklara değil, insanlığa kardeşliği, paylaş- mayı, dayanışmayı anımsatan yalın bir şiirden yana. Güven Turan'ın şiiri üzerine çalışırken yeni yorumlara, anlam vermelere açık bir şiir ol- duğunu sezerek değeriendiriyor. Bir şiir toplumun ilgisine sunuldu mu, ozanın yorumu biraz geride kalır. Kemal özer "Ağrt" şiirini yorumlarken başka eleştirmenler kadar gerçekçi olamamıştı. Abdülkadir Budak, şiirini yazdıktan son- ra ozanın geri çekilmesinden yanadır: "Herkes bir şiirin hangi koşullarda yazıl- dığı üstünde konuşabilir, ona verdiği anla- mı açıklayabilir de, şair uzak durmalı bura- ya. Yaşadım ve gördüm." Abdülkadir Burdak, Sıvas'ın Hafik gibi küçük bir ilçesinden dünyaya açılan bir ozan. YoksuHukları tanıyarak yaşamanın içinden geçmiş. Kayseri, Malatya gibi çev- relerde şiiri soluyarak yaşamış. "Ya Şiir Olmasaydı" yaşamanın anlamı kalır mıydı? Erken emekli olup Ankara'nın Sincan'ına çe- kilince, yalnız edebiyatta yeri olan değil, önemi olan bir ozan kimliğiyle ilgi çekmeye başlıyor Abdülkadir Budak. Geniş bir ozanlar topluluğu- nu yakından tanımak olanağını buluyor. Ozanlar kırılgan, kıskanç, beğenmiş görünür- ken birbirini çekemeyen kişiler midir? Abdülka- dir Budak ucu açık bir anlatıda şöyle bir değin- mekle yetiniyor, yorumlarımıza bırakıyor. Onlara bağışlayan bir gülümsemeyle, hoşgörüyle, In- celikle bakar gibidir. GENİŞLEYEN ÇEVRE "Şiir Odası" ile "Sincan Istasyonu", deneyi- mi artan, şiire geniş açıdan bakan Abdülkadir Budak'ın edebiyatta işlevı olan şiir dergileridir. Artık şiire de, ozana da nasıl bakacağını öğren- miştir. Şiirde içselleşen bilgi birikiminin yeni bir söze dönüşmesi bilincine varmıştır. O yeni söz, o yeni duyarlık değişik bir şiire kapı açmıştır. "Ozanca"yı çıkanrken Fazıl Hüsnü Dağlarca bir umut ışığıydı. Zamanla ona da eleştirel gözle bakmak, şiirin bilinmeyen boyutlannı sezmek anlamına gelecektir. Abdülkadir Budak gene de usta ozanın gü- cüne inanır: "Ustayı iktidar odağı gibi değil de, biriklm gi- bi, deneyim gibi kişisel bir okul gibi görmede ne sakınca vardır?" Kendine özgü şiir görüŞü olan bunca ozan, şiirini geliştirirken kendi sesini bulan nice usta ozan, dolaylı olarak yol gösteriyor olsa bile, ozan, kendi işıne bakacaktır. Abdülkadir Budak'ın 40 yıla yaklaşan şiir se- rüveni içinde yüzlerce ozanın adı geçiyor. Alışıl- mış soruların dışına çıkılarak belli kuşakların şiin değerlendiriliyor. Daha önemlisi kendine yönelik eleştiriden de çekinmiyor: " 'Şiir kontrol hapı kullanmayan şaırierden korkunuz' der ya Necatigil; hap aimayı unuttu- ğum çok zaman olmuştur, biliyorum. Ama şair zaaflanyla yürür kendine, mükemmel olan yan- lanyla değil. Böyle bakıldığında 'genç şairier mükemmeliyeti ararken kişiliklerini yitiriyoriar' (Turgırt Uyar) sözü her yaştaki şair için geçerii- dir." Abdülkadir Budak çevre oluşturmasını bilen bir ozan. Bu işe en yakın çevresi evden girişti: "Çocuklar şiir yazmaya, yayımlamaya başla- madan önce eşimin tek şairi bendim. Bu konu- da papucum çoktan dama atıldı. Evde iki şair daha var artık: Emel Güz ve Orhan Göksel. Üç şair, kahvede bir masada bile ikı saatten fazla oturamazken, yıllardır aynı evde yaşıyoruz. örneğine kolay rastlanmayacak bir durum değil mi?" Abdülkadir Budak'ın bu iyimser sıkıdüzeni "Sincan lstasyonu"nda kaç ozanı banndınyor? Kem sözlere aldırmadan bu büyük ozan buluş- masını nasıl gerçekleştiriyor? "Ya Şiir Olmasaydı" su gibi okunan, değişik şiirierin aynntılannı öğreten bir kitap. SELÇUK ALTUN'UN İLCİSİNE Yayın kurultayları yayıncılık kesiminin, dolayı- sıyla kültür ortamının sorunlannı çözmede önemli çabası olan etkinliklerdir. Bir önceki ya- yın kurultayına katıldığım gıbi, Edebiyatçılar Dernegi olarak, 1939'da yapılan, Hasan Âli Yücel'in Milli Eğıtım Bakanı olduğu dönemdeki I. Yayın Kururtayı'nın tıpkıbasım kitabını da ya- yımlamıştık. "5. Ulusal Yayın Kongresi" 4-5 Aralık 2009 tarihlerinde yapıldı. Türkiye Yayıncılar Birliği, 25.12.2009 tarıhli, Başkan Çetin Tüzüner, 5. Ulusal Yayın Kongresi Eşbaşkanı Kenan Ko- catürk imzalı bir yazıyla, "yaşanan dinamizme ve alınan tarihi kararlara" benim de katkıda bu- lunmam nedeniyle teşekkür ediyor. Yazıdaki şu görüşü okurlann ilgisine sunmak isterim: "Yayıncılık sektörünün bütün bileşenlerinin katkılanyla oluşturulan 5. Ulusal Yayın Kongre- si'nde ömek alınacak bir çalışma sergilendi. Farklı meslek örgütlerinin sivıl delegelerın yanı sıra konulannın uzmanlan ve devletin yayıncılık- la ilgili çeşitli kurumlanndan katılan komisyon üyeleri konuları en ınce detayına kadar tartışır- ken bir ilki gerçekleştirdiler; biriikte düşünebil- mek ve biriikte yapmak. Karşıhklı olarak birbir- lerini dinleyip anlamayı sağlayınca da kongre sorunlar karşısında çözüm odaklı yaklaşımlann ortaya çıkmasına olanak sağladı." Kuşkusuz böyle bir sonucun sağlanmasında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın önemli katkılan vardı. Bunları göz önünde bulundurarak "Er- tuğrul Günay, sonulannı iyi bilen, takım çalış- masına önem veren bir bakan olduğunu gös- terdi" demiştım. Kültür ve Turizm Bakanlığı artık sıradan bir yayınevi gibi yayıncılık yapmayı bırakarak say- gınlık kitapları çıkarmaya başladı. Idris Kücükömer, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Fethi Naci kitapları da bu anlayışla çıkan kitap- lardır. Fethi Naci kitabını yayına hazıriamak görevi bana verilmışti. Böyle kapsamlı bir çahşmanın bir başıma uslesınden gelemeyeceğim için, bu işı Özgen Kılıçarslan'la biriikte yürüttük. Ben bir çerçeve çizerek kımlerden hangi konularda yazı isteyeceğimizı saptadım. Bunlann dene- timlerini yaptım. Bütün aşamalarda çalışmalann sürekli izlenmesini özgen Kılıçarslan üstlendi. Fethi Naci, 1950'lerden bu yana tanıdığım, edebiyatımızı iyi değerlendiren, onurlu bir eleş- tirmenimizdi. Ona yaraşan bir saygınlık kitabı hazırlamanın sorumluluğunu taşıdık. Kimi edebiyatçılar kişisel, kimileri de siyasal nedenlerle bu çalışmaya katılmak istemedi. Bu- nu da doğal karşıladık. Ama geniş bir yazarlar topluluğu düzeyii bir Fethi Naci kitabının çıkma- sı için desteğini esirgemedi. Nflzım Hikmet'in Türk yurttaşlığına kazandı- nlması gibi, bu saygınlık kıtaplannın da edebi- yatımıza kazandırılması, KüKür ve Turizm Ba- kanlığı'nın başansı sayılmalıdır. Hekimliğimden gelen bir hoşgörüyle siyaseti, "aşın uçlan bağdaştırma sanatı" olarak yorum- lanm. Ama parti ıçi yönetimi ele geçirmek iste- yenlerin ne denli acımasız olduklannı da bilirim. Savaş cerrahisinde en zor koşullarda bile olumlu sonuçlar alınabilir. Siyaset "mümkün olanı elde etmek sanatı" diye de yorumlanabilir. Edebiyat belli bir anlayışın tekelinde degildir. Edebiyata siyasetin içinden bakmayı da yanlış bulurum. Fethi Naci için hazırianan bir saygınlık kitabtnda sorumluluk almak onurdur. Buna kim- lerin kıs kıs güldüğüne aldırmam bile. Böyle varsayımlaria söz dalaşına girişmek belli bir dü- zeyi olduğuna inandığım edebiyat insanla'nna yakışmaz. • 8u sayfayla ıletışım kurabılmek ıçın dergılennizı ve kıtaplannızı aşağıdaki adrese göndenmz: MustafaŞertfOnaran Hekımkûy Sıtesı 20 Sok. No. 8 06800 Umıtköy-Ank. TeL 10312)235 91 11-23623 46 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle