18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
BetülTarımandan acılara dair şiirler AğırTören şetül Tarıman, yeni kitabı Ağır Tören'öe imgelerini şiirin doruğuna taşıyor. Cöz- lemlerini, yaşantısını, bilinçaltmda biri- kenleri önüne koyuyor "karnında keli- meler'le şiirler yazıyor hayatımız değiş- sin diye. şiir hayata müdahaledir elbet- te. Cücü yetmez iktidarın kötü gidişine dur demeye, yozlaşmanın boğucu or- tamına, yıkımlara, acılara ama her şeye dikkat çekebilir olanakları elverdiğince. Şiirseverler Ağır Tören'öe insan- lığın zulümlerle nişanlı haritasında geziniyor. O Cültekin EMRE I A ğır Tören "Dünden ön- /\ ceki gün"de çıkarıyor r 1 okuru yolculuğa: Sahte- .JL J L kârlıklan, gün ortaların- da yaşananlan, tanıklıkları, sınırla- nn arasında gidip gelmeleri, ağır- laşan yaşamları... Yolculuk dün- den bugüne coşkulu, sorgulayıcı, karamsar sürüyor yeni pencereler, kapılar aça aça bugüne: Bugünün eksik- likleri, kırgınhklan, bölünmüşlükleri, parçalanmışlıklan, yaralan içinde yarına ulaşmak için çabalar sözcüklere, imgele- re. "Yarından sonra" gelir "bugün sayı- ların söylediklcrine, zenginliğine, isteği- ne, niyetine, iyiliğine, hikmetine, dileği- ne... kaptırıp kendini. Yaşanan anın fo- toğraflarıyla yüklüdür bugün, düşlerle beslenmiş "hata pay'Marı azaltmış bi- çimde. Kendine kalarak hep günlük ya- şamın dokunaklı, hassas karakterinin portresini çiziyor Betül Tarıman. "Cevizli Çörek" vardır bugünde "Şe- hir mezarlığı" da. "Örtüsünü" kaldıra- rak, "metresi" olarak sözcüklerin bir aş- kın içinde kendini yolcu bulma serüve- nidir bu yolculuk. Kendine kıvnlıp, "bir sarılıp bir açı"larak, "gördüğü her yüzde bir yüz" arayarak, rüyasına düşen çiğlere kurban gitmeden "dehşet görün- tülerden" geçip gidiyor "bu bir sır bir kendimiz bilelim" diyerek. Sonra "o yerde" yazılan şürlere ulaşıyor okur bir "çay" molası vererek. O molada "esen- lik" vardır, "eski bir terziye" çırak dur- muş çay yapmasını bilmeyen biri geliyor yanınıza. "Çaydanlıkta kuş sesleri" du- yarınız "özlem"i içinde taşıyan. "Islak bir ıslıktır çay" "adalar vapuru" kalkar- ken yaşantınızdan. NE AYNADAN, NE YÜZÜMÜZDEN VAZCEÇEBİLİYORUZ Aslında ne bugun nc yarın dinecek ağrılarımız, hayatla, kendimizle çekişip, çelişip, didişip durmalarımız. Şiir bun- ların sahneye konduğu bir arena değil- dir ama yine de göz önünde olanlar bunlar çoğu zaman. Ne aynadan vazge- çebiliyoruz, ne yüzümüzden. Sayılara sığınıyoruz yaşımıza başımıza, geçmişi- mize, geleceğimize bakarak. Sayılar ya- şıyor bizimle, eskiyerek, kendilerini ye- nileyerek. îstekler, düşler, yaşanmışlık- lar, gözlemler, gözcülükler, görüntü- ler... "Evham"lar ağır bassa da çoğu za- man "insan bazen göremiyor/ kalp gö- züyle gördüğünü." Sonra çoğalıyor sa- yılar sessizce, göze batmadan, batıp çı- SAYFA 1 0 karak o büyülü geçmişe, engine, derine. Öyle ya "herkesin bir yeri vardır/ gitti- ği öldüğü kaldığı bir yer." Sevilen gi- derse kendi dünyasına evrile evrile "al- fabeden bir harf eksilir" sayıların, alfa- benin de dengesi değişir. Yazmak ise bir başka yere alıp başını gitmedir, sayı- lar ise gövdelerini seyre çıkarıyor orada burada. Saat, zaman, aşk! Rakamların aşka doğrulttuğu ok! Hepsi bir bütü- nün parçaları, parçaların bütünü! Çün- kü "rakamların da ruhu" vardır biz görsek, göremesek de. Ne de olsa elma- yı dalından kovduran hayattır. "Kasaplar çıraklar", "atölye sahipleri mağdurlar", "iki alzheimerli bir abla", neler nelerle dopdolu hayat: "Kör bir jilet gibi atılmış dünyanın suratına." Oysa "dünya evi açılmış meraka" ama kimin umurunda "kimsesizliğe kapı"lar açılır, bu nedenle "susuyoruz çıkmanın bilincine varıp derdimizden/ ki dert kı- vamlıdır bir hikâyeye olmuştur ad." "Küçük kasabalar" geçilir küçük hayat- larla zenginleşen; "ıssız bir hayal"dir şimdi oralar. Elbette "büyük kentler telgrafhanede kuşlar" gibidir antenleri dünyaya açık. Kentler, "bir leş gibi yığı- lır" insanın önüne göçleri, ölümleri, yoksulluğu bağrına basıp. Sonra "Salih Sokağı"nın capcanlılığı- na ne demeli? Burada varsa yoksa ha- yaller, bir de toz kondurulmayan rüya- lar vardır gece-gündüz yaşayan, cap- canlı yaşanan. Resmi ideolojilerin rüz- gârına karşı durmadan olmaz oraya bu- raya eğilip bükülmemek için. Yemek, çörek kokularının siraliği, sofraların kuruldugu, yer yer bir "savaş" alanı gi- bi olan evler, yaşamlar bu hayatla haşır neşir şiirlerin dünyasında boy veriyor. Kadınlar henı annedir burada, kimi za- man yorgun, kim özlenen bir sevgili ol- duğu hallerde acı, bezmişlik, bıkkınlık, yıpranmışlık, yorgunluk... gözlemlenir. "Baktım da büyümüşüm hayatın yoklu- ğundan/ annemden olduğum gibi deği- lim." Bir değişme, bir silkelenme, yeni- lenme, diklenme var içinde kendimizi bulduğumuz bu şiirlerde. Sakatlanmış ruhları iyileştirmeye hangi kremlerin gücü yeter ki şiir olmazsa elimizde, dünyamızda? Böyle durumlarda "çocu- ğun yüzünde geç kalmış bir baba" var- dır. "Çaya atılan iki şeker iki keder"dir her zaman. Oysa çocukların yüzünden babalar "gelir geçer." Çürüyen, yozla- şan, yabancılaşan toplum oluşumuza şu iki dize nasıl da damgasını vuruyor: "Şehir mezarlığının altında bir şehir var/ bizdcn kalabalıklar ve dilleri keh- ribar." Betül Tarıman ın Aflır TOrende yer alan sllrlerl hayatı kadınca algılamanın sllrleri ama yalnız- ca kadın duyariıgına Indlrgenemeyecek kadar da farklı... FİNCANDAN DOLUP TAŞAN ACI Sesi, sözcüğü yineleyerek kurulan ce- sur şiirlerinde Betül Tarıman, farklı olu- şunu önümüze koyuyor: "Sararmış ya- kası hayat çilesinden/ çektiği hayat çile- sinden çocukluğun keskin virajlarında/ yıkılır ruhu çektiği hayat çilesinden." Babaların kaşlan "göğü çizer" her şey- den habersiz gibi. Onun için insan "yal- nızhğının" derler. Kendi eleştirisini, ko- numunu saptıyor arada bir şair: "Ne kendimin önümdeyim ne de arkasında/ gittiğim hep aynı yol cesaret diyerek yü- rüyorum bilinmeze/ ne çok yol almışım kaîmamış çalınacak kapım." "Kuşku odasından bir çıksa" çözülse içindeki o koskoca hayat! Kendini "ekvatorda kal- mış bir yabancı" gibi duyumsadığı olu- yordur bazen "kan ter içinde." Nasıl öleceğini merak ediyordur her gün on- ca sıkıntı, dayatma içinde. "Her gün" kendini arıyor"dur "elinde bir harita"yla. Aslında "korkak" biridir "aşka ve devrime " inanan biri olarak ama bunu şiirlerinde sezmemizin olana- ğı yok. "Çelişiyor çocuk" ruhu "kendiy- Fe." "Eşyanın ve insanın sabrını" deni- yor, kendini sorgulamadan da vazgeç- miyor. "Her gün oturup" kalkıyor ken- dine. Tekmeleyerek kendini zaman za- man ağlayarak bakıyor geçmişine. Ken- dine "insan nedir günahlarından başka" diye soruyor. "Olup, açacağı karma bir scrgi her birinde farklı" duran. Anne ise şiirlerin, dünyanın baş köşesindedir hep. Hayat yorar. "Acı" dolup taşar fin- candan. Şair, "bir buğu kadar"dır. Ka- dınlığın bilincinde olan "daha çok ka- dın"dır şimdi, artık. "Dergi kapaklarm- dan gemiler" yapıyor. "Asansörlerden" korkuyor. "Ölmeye yatmak" istiyor. ölüm "siyah bir kadındır" "siyah bir kadın siyah bir kadını ancak/ sözle top- lar kendinden." Kadınhğın, kadın dünyasının, hayatın ağır yansımaları, ağırlığının hissedildiği şiirler Ağır Tören dekiler... Annelik, eş, sevgili olma halleri. Cinsellik iyice sezili- yor hayattaki rolüyle "evlilik süsuveril- miş odalarda": "Her kadın her erkekte" ürperir, her erkek her kadında erir, bu bir aşktır. "Tene de heves"ler biçilir, "her dokununca olmuyor/ ten de konu- şulmak istiyor/ elleri var dokunulmak istiyor," dudaklar ki her ağza umut ver- mez, kapı aralamaz. Tensel isteklere us- taca gönderme. Aile ortamında sevişme- ye şu dizeler örnek: "Düğmelerimi çöz- düm uyuyordun perde kapan/ çocuklar da nereden çıktı kapıyı örtmüştum." Yine sevişmenin köpürmesi: "Olmadı oturalım arka koltuğuna dolmuşun/ tenlerimiz birbirine amade/ sıcakta se- vişilmezmiş olsun/ kuşlar kanat çırpsın ses verdiklerine." "Gördüğü her yüzde bir yüz" ararken kadın, "erkekleri içeri alıyor kızları dışarıda bırakıyor" düşleri- nin peşinde. Kadının bakımh olması için reklam dünyasının bombardımanı- nı unutmamalı: "Çene altı tüylerini al/ herkes yapıyor sen de erotik çamaşırlar al." "Topal bir at gibi beden" sürüklen- se de isteklerini dışa vurmadan yapamı- yor işte. Çocukluktan kalan görüntüler- den süzülüyor şu dize: "Yurt sandığım yer mezarlıkmış meğer ölü babamı an- nemin üstünde." Bu dizeyi tamamlamak okura düşüyor. Kendini salıveren bir kadının fotoğrafını şu dize çekiyor: "Cilveli ben yokum artık ne zamandır tüylerim almıyorum." Ardından şu çar- pıcı dizeler geliyor: "Inatçı bir sesle ko- nuşuyor kalçalarımı örtmüyorum/ tah- rik gücüm düşük kırmızı iple beline do- la beni/ sev beni az öpüleyim az dokun arka mahallede gezinmeyelim." Ağır Tören, çok katmanlı dize yapı- sıyla, sezdirmelerin öne çıkmasıyla fark- lı bir kitap. Hayatı kadınca algılamanın şiirleri bunlar ama yalnızca kadın du- yarhğına indirgenemeyecek kadar da farklı. • Ağır Tören/ Betül Tarıman/ Yapt Kredi Yaytnlan/ 138 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle