25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
18 ŞUBAT 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Paris’ten Sevgilerle Paris’in orta yerinde Odeon Tiyatrosu... Taa 16. Louis’den beri, 1780’lerden beri orada duruyor. Marie Antoinette döneminde “Kraliçe’nin tiyatrosu” dense de, adı hep Odeon Tiyatrosu. Sarah Bernhardt orada seyirciyi büyülemiş... Nice usta oradan gelmiş geçmiş... Ben öğrenciliğimde orayı Kâbe bilmişim... Dünya tiyatrosunu orada tanımışım... Saatler boyu kuyruklarda bekleyip, taa en sonuncu balkonun en arkasında ayakta bir yer bulabildiğimde havalara uçmuşum... O en tepeye “paradis” yani “cennet” denirdi. Dünyanın tüm oyunlarını beş paraya “Cennet”ten seyredebilmek bile ne büyük bir nimetti... Birkaç gün önce işte o Odeon Tiyatrosu’nun sahnesinde oturmuş, konuşma sırasının bana gelmesini beklerken, kalbim heyecandan deli gibi çarpıyor, gözlerim salonun görkemiyle kamaşıyor ve bunları düşünüyordum. “Cennet”ten oyun izleyen o genç kıza, bir gün buranın sahnesinden konuşma yapacağı söylenseydi, hayatta inanmazdı! Fransa’da Türkiye Mevsimi çerçevesinde Odeon Büyük Salon’da “Türjkiye’de Tiyatro Politik bir Mesele mi?” başlıklı panelde dört konuşmacıydık. Nâzım Hikmet tiyatrosunu vurgulayan Nedim Gürsel, tiyatronun altyapısını anlatan gazetemiz Paris yazarı Uğur Hüküm, kendi deneyimlerinden yola çıkarak bugünü dillendiren Işıl Kaspoğlu ve 60’lardan bu yana politik ilişkiler ağında her dönemi özetleyen ben. İki moderatörümüz bu etkinliklerin Fansız komiser yardımcısı Arnaud Litardi ve La Liberation gazetesinin Türkiye uzmanı Marc Sémo’ydu... Koca salon dolduğuna (çoğu Fransız), kimse terk etmediğine, soruların ardı kesilmediğine göre galiba iyi bir tartışmaydı... Yine İKSV’nin düzenlemesiyle, bu paneli beş gün boyunca aynı tiyatroda Fransızca okuma tiyatroları izleyecek. Dönüş yoluna geçmiş olduğumdan onları izleyemedim. Ama dönmeden önce yaşadığım iki mutluluk vardı: La Jakond ve Si-Ya-U Gymnase Tiyatrosu’nun stüdyo tiyatrosunda Fransızca Nâzım Hikmet’in “La Jacond ile Si-Ya-U”sunu izlemek, oda orkestrasından tadı damağınızda kalan bir konser izlemek gibiydi. Ofelya Kolb’un sahneye koyduğu Zeynep Su Kasapoğlu ve Audren Destin’in (hem gitarı hem oyunculuğuyla) kâh anlatıcı / şair, kâh La Jacond ve Si-Ya-U oldukları; Delphine Maman’ın onlara kemanla eşlik ettiği bu yorum, canlı, taze, dinamikti. İronisi yerindeydi. Şiirle müzik iç içeydi. Sahnedeki üç genç oynamaktan ve sahneyi paylaşmaktan aldıkları tadı izleyiciye de bulaştırıyorlardı. Oyunun sonunda alkışlar arasında, salonun en arkasında Işıl Kasapoğlu’nu gördüm. Kızları Ofelya ve Zeynep Su’yla ne denli gururlansa, haklıdır! Üstelik babalarını hiç karıştırmamışlar işe, kendileri kotarmışlardı oyunu. Yeni kuşak doludizgin geliyor haberiniz olsun! Güzin Dino’nun durulmayan gençliği Paris’e gelince Güzin Dino’yu ziyaret etmeden olmaz. Evet yıllara meydan okuyor ve hâlâ çalışıyor! İnanın artık yaşını bilmiyorum, çoktan unuttum. Yaşsız insanlardan biri o! Tadına doyamadığım sohbet sırasında neden bunca meşgul olduğunu da anladım. 1982 yılında Mospero Yayınevi “Entre Les Murailles et la Mer” (Duvarlarla Deniz Arasında) başlığı altında bir Türk şiir antolojisi yayımlamıştı. Şiirleri çeviren Güzin Dino ve iki öğrencisi Michele Aguien ve Pierre Chuvin’di. Bugün bu antolojiye genç Türk şairler de ekleniyor. Ve kitap Abidin Dino’nun desenleriyle 12 Mart’ta Sorbonne Üniversitesi’nde, Türk şairlerin katılımıyla lanse ediliyor. Güzin Dino’nun yanından ayrılırken o antolojinin son düzeltileri üzerine çoktan eğilmişti bile... Fransa’da Türk Mevsimi bir süre sonra sona erecek, ama inanıyorum ki izleri kolay kolay geçmeyecek... zeynep@zeyneporal.com Y õllardõr “restore edilmedi”klerinden yakõndõğõmõz kültür mirasõ yapõlarõmõz için son zamanlarõn artan kaygõsõ ise “hatalı restore edildikleri” yönünde... O kadar ki kimi uzmanlar yõllardõr “bir an önce kurta- rılmalı” dedikleri tarihi yapõlar için bile artõk şu- nu söylüyorlar; “sakın restore etmeye kalk- masınlar; sözde onararak yok ediyorlar...” Özellikle Vakõflar’õn restorasyonlarõndaki “özgünlüğe aykırı uygulamalar” bu serzeni- şin başlõca gerekçesi... Nitekim Tarihi Kentler Birliği de eski eserlerimizi “uzman olmayan ucuzcular”õn tahribatõndan kurtaracak yeni bir “ihale mevzuatı” için çalõşma başlattõ... Ne var ki özel mülkiyette bulunan kültür var- lõklarõnõn onarõlmasõnda da benzer serzenişle- rin artmasõ, sorunun sadece “iha- le düzeni” olmadõğõnõ gösteriyor. Tarihsel mimarimizin geleceğe “bozulmadan” taşõnmasõnda “ko- ruma” yerine “benzetme” alõş- kanlõğõmõzõ sorgulamak gerekiyor... Nitekim Mimarlar Odasõ’nõn bu konuyu kimi “özel örnekler”le gündeme getirdiği “1. Ulusal Mimari Koruma Proje ve Uygulamaları Sempozyumu”nda ortak “özlem” özetle şöyleydi; “Mimari ve kentsel mirasın sadece görünümleriyle değil, tüm yapısal ve kültürel nitelikleriyle gelece- ğe aktarılmasında, malzemeden inşaat tek- niklerine dek ‘özgün’lüğün esas alınması te- mel ilke olmalıdır...” Ankara’daki Çağdaş Sanatlar Mer- kezi’nde 5-6 Şubat’ta yapõlan sem- pozyum, düzenleme kurulundan Em- re Madran, Oda Genel Başkanõ Bü- lend Tuna ve Vakõflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt’õn konuşmalarõyla başladõ. Sivil ve anõtsal mimariden es- ki değirmenlere çok sayõda koruma projesi ve uygulamasõ “müellif mi- mar”larõnca tanõtõlarak tartõşmaya açõldõ. Tematik konuşmalarda ise Cengiz Kabaoğlu, koruma- daki “projelendirme süreçleri”ni irdelerken Os- man Nuri Dülgerler de “uygulama süreçle- ri”ni değerlendirdi. Sempozyumun “forum” bö- lümünde, ülkemizdeki “korumayan koruma” sürecine nasõl son verilebileceği tartõşõldõ... TARİHSEL DİRENİŞLER Mimarlar Odasõ kuruluşundan (1954) bu ya- na tarihsel mimarinin korunmasõ için adeta “kesintisiz” çaba içinde... Daha ilk yõllarõnda, örneğin İstanbul’da geniş caddeler uğruna ger- çekleşen “Menderes yıkımları”na, dönemin “akademik” ortamõ suskunken; tarih kõyõmõna yegâne karşõ çõkan oda yönetimiydi... 60’lardan 70’lere doğru, kültür varlõklarõ hep oda günde- Mimari restorasyonlardaki proje ve uygulamalar ‘sorun’larõyla birlikte ele alõndõ Kültür mirasõnõ ‘bozmadan’ korumak mindeydi… Avrupa Konseyi’nin 1975’teki ‘Mimari Miras’ kampanyasõnda ise akademik çevrelerle birlikte etkin yer alõnmõştõ. Oda, 80 sonrasõnda kültürü sadece turizmin rant kaynağõ olarak gören “12 Eylül destekli talan politikaları”na karşõ da yine “tarihi mi- mariyi savunma”nõn önderi oldu. Taşkõş- la’nõn otel olmaktan kurtarõlmasõ, Tarlabaşõ di- renişi ve Edirne’den Mardin’e tüm yurda ya- yõlan kültürel değerlere sahiplenme etkinlikleri, “cumhuriyetin uygarlık birikimlerini ya- şatma bilinci”ne de önemli katkõlar sağla- mõştõr... ÖNEMLİ KAZANIMLAR İşte bu geleneğin 90’larda doğrudan “mesleki kurallar”a yönelik girişimleri ise “koruma mi- marisindeki yozlaşma”nõn önlenmesiydi... Bunun ilk önemli adõmõ, sivil mimarinin yõllarca sözde koruma “derece”siyle yok edil- diği “4 grup” uygulamasõna son verilmesidir. Anõtsal ve önemli görülen yapõlar “1 ve 2” sa- yõlõrken asõl yaygõn olan “3 ve 4” eski evlerin “tümüyle yıkılmaları” demekti… Hatta 4’ler- de sadece “rölöve”yle yetinilip, yerlerine “ima- ra uygun yapı” izni bile veriliyordu.. Bu uygulama, Mimarlar Odasõ’nõn õsrarlõ ta- lepleriyle kaldõrõldõ; “3 ve 4 iptal” edilirken, “yı- kılmadan restorasyon” ilkesi benimsendi. Yine 90’larõn başlarõnda, Boğaziçi’ndeki ye- ni yapõ yasağõnõ “delmek” için, eskiden “var olmayan” sözde tarihi binalara ait düzmece bel- gelerle “hayali restitüsyon”lar (sahte eski eser inşaatlarõ) yaygõnlaşmõştõ. Üstelik “inan- dırıcı”lõk için kimi üniversitelerde hazõrlanan ve aynõ nedenle “akademisyen müellif”ler yeğ- lenen bu “sahte proje”li uygulamalar Mimar- lar Odasõ’nõn itirazlarõyla sona erebildi; Koru- ma Yüksek Kurulu “varlığı ve mimarisi ger- çekçi belgelerle kanıtlanamayan eski yapı- ların restitüe edilemeyeceği” kararõnõ aldõ... Koruma adõna yok etmenin bir başka yönte- mi de imar planlarõnda tanõmlanmõş “bina yüksekliği”nin, apartmanlar arasõnda kalmõş ta- rihi yapõlarda da “üzerlerine kat eklenerek” sürdürülmesiydi. “Vatandaşın mağduriyetini giderme” adõna süren uygulamada, en sağlam konaklar bile üzerlerinde “yükselecek yeni kat- lar”õ taşõyamayacaklarõ için yõkõldõlar. Yerlerine, alt katlarõ eski binanõn cephesine “benzetilmiş” apartmanlar inşa edildi. Bu uygulama da “aşırı uygunsuz” örnekle- rin Mimarlar Odasõ’nca açõlan davalarla “ko- ruma hukukuna aykırı” bulunmasõyla zaman içinde durduruldu... Korumanõn, “korumama”ya dönüşmemesi için sürdürülen bu çabalarõn olumlu sonuçla- rõndan bir diğeri de Kültür Bakanlõğõ ile Mi- marlar Odasõ arasõnda giderek kurumsallaşan “işbirliği”dir. Yüksek Kurul ilke kararlarõndaki ortak çalõşmalar, Mimarlar Odasõ temsilcileri- nin Koruma Kurullarõna katõlmalarõna da esin kaynağõ olmuştu. Forumda, bu kurullardaki son dönem gö- revlendirmelerde gözlenen “uzmanlık yerine siyasi yakınlık tercihi”nin korumaya olumsuz etkileri de vurgulandõ. Bununla birlikte “oda temsilcileri”nin öncelikle “birikimli mi- mar”lar arasõndan belirlenmesi gerektiği de sempozyumun illerdeki şube yöneticilerine anlamlõ bir tavsiyesiydi… 1-Tarihi konak “işyeri”ne dönüşünce! 2-İstanbul surları “bugün” yapılmış gibiler! 3-Tarlabaşı’nda üzerine “kat eklenen” mimari miras! 1. İLK YÖNETMEN ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ Kültür Servisi - Kõsa bir süre önce müziği olmayan “İki Dil Bir Bavul” filmine “en iyi müzik” ödülü vererek gündeme gelen “1. İlk Yönetmen Uluslararası Film Festivali”nin Bayõndõrlõk ve İskân Bakanlõğõ tarafõndan değil, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ himayesinde düzenlendiği ve bakanlõğõn festivale 25 bin TL ödenek verdiği ortaya çõktõ. Amacõ genç yetenekleri sektöre kazandõrmak olan festivalde jüri diye ilan edilen öğretim görevlilerinin jüri görevini üstlenmedikleri, film gösterimlerinin yapõlmadõğõna dair destekleyeci görüşlerin yer aldõğõ haberlerle ilgili olarak Telif Haklarõ Genel Müdürü Abdurrahman Çelik, festivalle ilgili soruşturma başlattõklarõnõ açõklayarak şunlarõ söyledi: “Konu basına yansıdıktan sonra haberimiz oldu. Festivalin yapılıp yapılmadığı tartışılıyor. Biz bakanın talimatıyla konuya ilişkin önceki gün inceleme komisyonu kurduk. Eğer iddialar doğruysa parayı faiziyle geri alacağız.” 4 - 20 Aralõk tarihleri arasõnda Ankara Gazi Üniversitesi’nde düzenlenen festival Fatih Bayhan, Ozan Uzunoğlu, Talip Işık ve Kemal Durmaz tarafõndan projelendirildi. Birçok yönetmenin festivalden ve filmlerin yarõştõrõldõğõndan haberinin bile olmadõğõ festivalde, 2009’da çekilen “İki Dil Bir Bavul”, “Başka Dilde Aşk”, “Mommo”, “Benim ve Roz’un Sonbaharı”, “Uzak İhtimal”, “İncir Çekirdeği”, “Nefes”, “Havar”, “Usta”, “Adını Sen Koy”, “Başka Semtin Çocukları”, “Melekler ve Kumarbazlar” yarõştõrõldõ. EUROPA NOSTRA ETKİNLİKLERİ Kültürel Miras Zirvesi İstanbul’da Kültür Servisi - Avrupa Kültürel Miras kuruluşlarõ Federasyonu (Europa Nostra), Avrupa Kültürel Miras Zirvesi’ni Haziran 2010’da İstanbul’da gerçekleştirecek. Europa Nostra, bu yõlõn Avrupa Birliği Kültürel Miras Ödülleri Töreni, Kültürel Miras Forumu, Kültürel Mirasõn Korunmasõnda Örneğin Gücü - Avrupa’da En İyi Uygulamalar Sergisi’nin açõlõşõ, Kültürel Miras Sivil Toplum Kuruluşlarõ Buluşmasõ ve 2010 Genel Kurulu gibi ektinlikleri 8-13 Haziran günleri arasõnda İstanbul’da düzenlemeye hazõrlanõyor. 11 Haziran’da Tophane-i Amire’de yapõlacak “Farklı Kimlikler-Ortak Miras” konulu toplantõya Umberto Eco, Amin Maalouf ve Felipe Fernandez- Armestro gibi ünlü yazarlar da katõlacaklar. Europa Nostra İstanbul 2010 Yönetim Kurulu üyesi Orhan Silier, koordinatör vekilleri Yeşim Tonga ve Kerem Çiftçioğlu ve Kültür Bilincini Geliştirme Vakfõ‘ndan Barış Altan, Suna-İnan Kõraç Vakfõ İstanbul Araştõrmalarõ Merkezi’nde düzenledikleri basõn toplantõsõnda organizasyonla ilgili bilgi verdiler. Silier, dünyanõn en değerli kültürel miraslarõndan birine sahip olmasõna karşõlõk Haliç, Balat, Tarlabaşõ’nda olduğu gibi inşaat ve turizm sektörlerinin çok güçlü, kentsel rantlarõn büyüme oranlarõnõn çok yüksek, merkezi ve yerel yönetimin demokratik denetim kanallarõnõn ise hayli sõnõrlõ olduğunu vurgulayarak, “Ülkemizde kültürel mirasın korunmasının kısır iç çatışmalardan aldığı payın ne kadar büyük ve ‘bu ülkede bu kadar yapõlabilir’ felsefesinin ne kadar yaygın olduğu hepimizin bilgisi içindedir” dedi. Festival bilmecesi çözülecek mi? Festivalde müziği olmayan “İki Dil, Bir Bavul” filmi- ne “En İyi Müzik” ödülü verilmişti. Avrupa ile Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarõ arasõnda köprü kurmayõ amaçlayan Europa Nostra’nõn İstanbul’daki zirvesine Umberto Eco ve Amin Maalouf gibi ünlü yazarlar da katõlacak. 2 1 3 AŞKIN DANSI, adlı sinema filmimizin Eser İşletme Belgesi kaybolmuştur. Yenisini alacağımızdan eskisinin hükmü yoktur. GÖRSEL YAPIM FİLMCİLİK SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. Askeri serbest giriş kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. IŞIK ŞAFAK 21 ŞUBAT 2010 SAAT 11.00’de AYKIRI SORULAR’ı soran ENVER AYSEVER ile TÜRKİYE SOLUNDA SAVRULMALAR konulu kahvaltılı aydınlanma toplantısında buluşuyoruz. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ LÜTFEN YER AYIRTINIZ Yer : ADEN OTELİ - Vapur İskelesi Karşısı-KADIKÖY Tarih : 21 Şubat 2010 PAZAR Saat 11.00 İletişim: 0555.967 24 97 - 0532.404 39 52 0532.556 65 12 - 0536.739 02 29 www.cumokistanbul.org CUMOK İSTANBUL ÇAĞRISI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle