22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Hikmet Hükümenoğ- lu'nun 47 Numaralı Ka- mara1 sı (Ocak 2010, Eve- rest yay.), son seferine çıkmış bir gemide geçiyor. Edebi ni- tellkteki kitaplarıyla tanınmış ama son romanıyla çok sa- tanlar arasına girmiş bir yazar olan Hikmet Bey, asistanı ve esi romanın ana kahramanla- n. Sefer dönüşü sökülüp par- çalanacak olan geminin çok az yolcusu var. zaten gemi de yavaş yavas bosaltılmaya başlanmış. issız koridorlar, bo$ salonlar, eşyasız kamara- lar yolculara kasvet veriyor, sıkıntı aşılıyor. Okurlara da gerilimli bir atmosfer vaat ediyor. Ama gerilim Hikmet Beyle asistanı ara- sında. Çok satan romanı ölene Kadar'ın yazım sürecinde Hikmet Beyin bileğinde- ki sakatlık nedeniyle işe alınmış asistan. Yazarın bileğinin iyileşmesine rağmen görevine devam etmiş. Hikmet Beyin dolma kalemle kaliteli kâğıtlara yazdığı roman taslağını bilgısayara geçiriyor. Asistan Murat, Hikmet Beyin başarısı- nın esas sahibınin kendisi olduğunu iddia ediyor. Her zamanki gibi can sıkıcı ve okuru az olacak bir eser yazan Hikmet Beyin yazma sürecinde tıkanması nede- niyle devreye girdiğini ve ölene Kadar'ı kendisinin tamamladığını söylüyor. Hik- met Beyin asistanını bu yolculuğa dahil etmesınin nedeni de büyük avanslar aldığı yeni romanını zamanında yetiştirme telaşı. Çünkü henüz yazıl- mamış romanın kuduğum Kitaplar METtNCELAL 47 Numaralı Kamarafilm haklan bile satılmış. Film yapımcıları senaryo yazma işlemini başlatmak istiyor. Murat'a göre yazma işlemi şöyle ger- çekleşıyor; önce el yazısı ile romanın bir bölümünü yazıp Hikmet'e veriyor. Hikmet bir - iki küçük düzeltme yaptıktan sonra kendi el yazısıyla onun yazdıklannı temize çekiyor ve bilgısayara geçirmesi için yaz- dıklannı Murat'a veriyor. Murat'ın el yazı- sıyla yazılmış orijinali de yakıp yok ediyor. Deniz yolculuğu sürer, başta kaptan ve fazlasıyla girişken karısı olmak üzere ge- midekileri tanıyıp, Hikmet, karısı Merve ve Murat arasındaki gerilimli ve biraz da sır- laria dolu ilişkileri izlerken yeni romanın Murat tarafından yazılan bölümlerini de okuyoruz. Murat romanda kendi hikâyesı- ni anlatıyor. Lise yıllarında başlayan bir aşk hikâyesi bu. Romanın erkek kahra- manı Ali kendisi, kadın kahramanı Ayşe ise Hikmet Beyin karısı Merve. Roman ilerledikçe lise çağlannda başlayan bu aş- kın daha doğru deyişle ilişkinin kesintilerie sürdüğünü anlıyoruz. Murat üniversiteyi kazanıp Istanbul'a giderken Merve ile ilış- kisini nedensiz bir şekilde ilk kez kesmiş. Araya başka aşklar girmiş. Murat, Mer- ve'yı aklından bile geçirmemiş. Yıllar son- ra Murat babasının ölümü üzerine memle- ketine gittiğinde tekrar karşılaşmışlar ve Merve, Murat'ı affetmiş. İlişkileri bir süre devam ettikten sonra Murat bu kez Mer- ve'ye "Seni hayatım boyunca görmek is- temiyorum" demiş, eşyasını verip evin ka- pısını göstermiş. Murat'ın ruh halini, Mer- ve ile ilişkisınin niteliğini pek anlayamıyo- ruz. Aşk denemeyecek bir şey, ayrılıkla- nnda özlem duymadığına göre tutku da yok ama ikı karşılaşmalarında da bir süre birlikte oluyor ve sonra bir bahane ile ayrı- lıyor. Çünkü kendini âşık olamaya hazır hissetmediğini düşünüyor. Aralannda ya- şanan şey Ayşe'ye göre aşk ona göre de- ğil. Murat'ın marazlı bir ruh hali olduğu gemide sürekli kendini izleyen bıri olduğunu sanmasından biraz anlaşılıyor ama bu hali biraz daha açmak, derinleştir- mekte fayda varmış diye dü- şünüyorum. Üçüncü karşılaşmalan Be- yoğlu'nun arka sokaklannda oluyor. Murat'ı bir bann koru- malanndan dayak yedikten sonra tesadüfen bulan Merve yine insafa geliyor ve ona yardım elini uzatıyor. Kocasının yanına asistan olarak girmesini sağlayan da Merve. Murat bu öyküyü romanlaştıra- rak hem Hikmet'ten öç almak, onu küçük düşürmek, hem de ona kansıyla nasıl bir geçmişleri olduğunu bildirerek tahrik et- mek, gemi fstanbul'a dönme- den son hamleyi yapmak isti- yor. Niyeti yanına Merve'yi de kocasından ayırıp, onunla yeni bir hayata başlamak. Merve, Murat'ın yakınlaşma giri- şimlerine olumlu bir cevap vermiyor. Hikmet de romanda Merve'nin Mu- rat'la geçmişinin yazıldığını anlama- mış gibi davranıyor. Gemi son durağı- na doğru yol alırken zamanının kalma- dığını düşünen Murat, Merve'ye birlikte Izmir'de inmeyi teklif ediyor ama olum- lu bir cevap alamıyor. Hikmet'le konuş- maya, tüm gerçekleri anlatmaya karar veriyor. Hikmet'le 47 numaralı kamaradaki konuşmaları Murat'ın baştan beri an- lattığı birçok şeyin tam olarak doğru ol- madığını anlamamızı sağlıyor. Hikmet, ölünceye Kadar'ı Murat'ın yazdığı id- diasını reddettiği gibi, yeni romanı da Murat'ın notlanndan yararlanarak ken- dine göre yazdığını söylüyor ve r *'' "Bu senin öykün değil" diyor. Murat'ın koz olarak kullanacağı Merve'yle geçmişi ise Hikmet için sır değil. Kendi yazdıklannı Murat'a okuyor, ki önceden okuduğumuz parçaların biraz düzeltilmiş hali olan bu bölümü gereksiz gördüğümü, hızla akan romanda bir sarkma yarattığını söylemeliyim. Ama Hikmet'in l'\l I M W1K LÖR('NMFYKN kendi yazdığı romanda gemideki hayatın da olduğunu, iç içe iki roman oluşturdu- ğunu yani aslında yazılan romanın 47 Nu- maralı Kamara olduğunu söylemesi hoş. Buna postmodern tarzın iyice aşikâriaştı- rılması diyebiliriz. ».,.. , ^ 47 Numaralı Kamara Hikmet Hüküme- noğlu'nun üçüncü romanı. Yazar her ro- manında değişik konuları iyi bir kurgu, akıcı bir anlatımla işliyor. Her yeni roma- nında da yazariığını geliştirdiğini kanıtlıyor. 47 Numaralı Kamara'daki kahramanı Hik- met gibi çok satan bir yazar olmasa da Hikmet Hükümenoğlu'nun daha çok ilgiyi ve okuru hak ettiğini düşünüyorum. CÖRÜNMEYEN Paul Auster'in yeni romanı Görûnme- yen (Ocak 2010, Çev. Seçkin Selvi, Can yay.) Ingilizce'den sonra hızla Türkçede de yayımlandı. Tanıtım yazısında da be- lirtildîgi gibi 1967 baharında New York'ta başlayan roman, iç içe geçen dört bölüm boyunca Paris'e ve Karayip Adaları'na kadar uzanan karmaşık bir ilişkiler zinciri- ni anlatıyor. Şair olmak isteyen üniversi- teli Adam VValker, siyasal bilimler profe- sörü Rudolf Bom ve sevgilisi Margot ile başlayan ilişkiler zamanla VValker'ın abla- sını, Born'un üvey kızını da içine alıyor. Adam VValker, hayalini kurduğu dergiye finans sağlayan Born'la akşam yemeğine giderken silahlı bir soyguncu ile karşılaşı- yorlar. Born cebinden çıkarttığı sustalı ile soyguncu genci bıçaklıyor. Adam daha sonra soyguncunun 15 bıçak darbesi ile öldürüldüğünü gazetede okuyunca bir vicdan muhasebesı yapıp Born'u ihbar ediyor ama Born yakalanamıyor. Misafir profesörlük görevini kısa kesen Born Pa- ris'e dönmüştür. Boş vakitlerinde Fransız şiirinden çeviri denemeleri yapan VValker, ablasıyla yaşa- dığı ensest ilişkiye son vermek ve belki Born'un izini de sürmek amacıyla bursla bir yıllığına Paris'e gidiyor. New York'ta yaşadığı kısa süreli cinsel ilişkiyı hatırlayıp, Born'dan ayrılıp Paris'e gıden Margot'u buluyor. Onunla yine sevişmeye başlıyor. 0 sırada da Born, Adam'ı buluyor. Adam, Born'un işlediğine inandığı cinayetin öcünü almak için bir oyun kurmaya karar veriyor ve oyununu hayata geçirmek için Born'un evlenmeye hazırlandığı Helene ve kızı Cecile'le tanışıyor. Kanserden ölmek üzere olan Adam bi- rinci tekil anlatımla yukarıda özetlemeye çalıştığım olayları kâğıda döküyor ve ken- di hayat hikâyesini romanlaştırdığını belir- terek kırk yıl önce üniversitede arkadaş* olan yazar James Freeman'a yollayıp yar- dımını istiyor. Freeman, arkadaşıyla bulu- şup roman taslağı üzerinde konuşmaya gittiğinde Adam'ın birkaç gün önce öldü- ğünü öğreniyor. Freeman'ın Adam'ın üvey kızıyla, ablası Gwyn ile yaptığı görüşmeler ve Cecile'in günlüklerinden aktarılan par- çalar bize hayat hikâyesi adıyla da yazılsa her anlatının bir kurmaca yanı olduğunu, tamamen gerçekllri yansıtamayacağını, yazarının bakış açısına, ruh haline göre değişmelere uğramasının kaçınılmaz ol- duğunu düşündürüyor. Okurda geri dö- nüp tüm okuduklannı yeniden değerten- dirme, üzerinde düşünme arzusu uyandı- nyor. Paul Auster, son zamanlarda yazdığı romanlarla sadık okuriannı küçük hayal kırıklıklarına uğratmış, eleştirmenlerden de kötü eleştiriler almıştı. Görünmeyen, Auster'in bocalama dönemini aşıp yine eski formunu dönüşünün ürünü olmuş. EKSİK ROMAN ÖZRÜ Geçtiğimiz hafta Berrin Karakaş'ın Üç Noktalar Sarayı hakkında yazmıştım. (sayı 1042). Yazı yayımlandıktan sonra aldığım bilgiye göre roman 100 sayfa kadar eksik basılmış, üç bölümden ikincisi "Düğün" baskıda yer almamış. Ben de birçok okur gibi 300 sayfa yerine 200 sayfa okumu- şum ve sayfa numaralannda bir atlama olmadığından eksikliği fark etmemişim. Durumu kitabı dağıtıma verdikten sonra fark eden Turkuvaz Kitap yeni bir baskı yapmış ve tüm eksik kitapları toplatmış. Ben değerlendirmemi eksik basılan kopya üzerinden yaptığım için geçersizdir. Tüm okuriardan ve yazar Berrin Karakaş'tan özür dilerim. • SAYFA 12 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle