18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Kaya Özsezgînden sanat eleştirisi kitabi: Yorum ve Anlam Yorum ve Anlam içeriği itibarıyla bir mozaik gibi renkli ve zengin. Okuyucu, kullanılan dilin akıcılığı sayesinde kitabı başından sonuna kadar ilgiyle okuyabileceği gibi farklı süreçlerinde dilediğince eleştiri yazıları arasında seçim yapabilecek ve farklı başlıkları merkezine alarak, derlnleşebilecektir. Ll serkan AZERİ I f • fürkiye'de "nesnel" sanat eleştirisi bağla- I mında Kaya Özsezgin öne çıkıyor. C), I hem uzun yıllardır kaleme aldığı eleştiri . J - yazıları hem de her biri, önemli yapıtlar olan, sanat etkinliklerini ilgiyle takip eden bilinçli her okuyucu ve araştırmacının kütüphanesinde yer alan kitapların da yazan olarak eleştiri yazımı- nın bilimsel temellere dayanılarak uygulanması- nın kaçımlmaz olduğunu ortaya koyuyor. Eleştirmen kimlığinin yanı sıra, belki de entelcktüel beslenmamiz-. de en önemli açığımız olan kaynak yetersizliği nokta- sında, batı kaynaklı yapıtları dilimize çeyirerek sanat- severlere kazandırdı. Ismail Tunalı'nın, Özsezgin'i bir eleştirmen olarak merkezine aldığında çalışma disipli- ni ile ilgili yaptığı tanımlamaları hatırlamak bu nokta- da yerinde olacaktır. Kaya Özsezgin şimdi Tiirk sanat eleştirisine bir eser daha kazandırdı. Doksanlı yılların başından bugüne, farklı zaman aralıklarında kaleme aldığı eleştirel dnıe- melerinden titizlikle derleyerek hazırladığı, Çekirdek Sanat Yayınlarından çıkan Yorum ve Anlam, içeriği bakımından dikkate değer bir boyutta. Kitapta otuz beş farklı eleştiri yazısı bulunuyor. As- ker ressamlar arasında, empresyonist iki öncüden bıri olan, Avrupa'ya gitmediği halde resimleri ile kendi ku- şağında bir ekol haline gelen, çok sayıda öğrenci yetiş- tiren, Hoca Ali Rıza'nın bilinmeyen küçük boyutlu bir natürmortunun açığa çıkardığı "bağlantı"dan, Çağdaş Tiirk Resminin gelişim sürecinde üretimleriyle söz sa- hibi sanatçılarımız; Nuri îyem'den, Ferruh Başağa'ya Adnan Varınca'dan Mehmet Güleryüz'e hatta Bedri Baykam ve burada sayamadığımız birçok önde gelen ressamın gerçekleşen sergileri ve yapıtları üzerine yet- kin plastik analizlerin yanı sıra, Anlatım dilinin etkisiy- le adeta havasmı soluduğumuz Paris'te ölümünden sonra ancak fark edildiğinde kendi çağının çok ötesin- de bir ressam olduğu anlaşılan 16. yy ressamlanndan Arcimboldo, realizmin öncüsü Gustave Courbet sergi- leri ile uluslararası sanat fuarı "Fiac" gibi Avrupa'nın "hatrı sayılır" kentlerindeki sanat etkinliklerine kadar çok yönlü içeriği zengin deneme ile karşı karşıyayız. Piyasadaki eleştiri türündeki kitapların objektiflik- ten uzak oluşu bir yana, Batı kaynaklı kitapların dili- mize kazandırılması konusundaki duyarlıhğın yetersiz- liğinden yukarıda bahsetmiştik. Dilimize kazandırılmış yapıtlann içeriğinin, amacının, nesnel ve bilimsel ola- rak dayandığı temellerinde uzman perspektifinden dc- ğerlendirilmesi, bu bağlamda okuyucuya yönelik, ya- pıtın amacının net bir şekilde kavranması adına yapıl- ması kaçınılmaz olan tanıtım metinlerı konusunda da sıkıntılar yaşamaktayız. Yorum ve Anlam'ın zengin içeriğine, çeviri sanat ki- tapları üzerine denemelerini de eklemiş olan Özsez- gin, bir başyapıt olan Peter Bürger'in Avangart Kura- mı, Victor Stoichita'nın Gölgenin Kısa Tarihi, Rudolf Arnheim'ın Görsel Düşünme isimli kitaplarının de- ğerlendirmesi ve kavramsal açılımları ile kaynaklara bilimsel boyutta yaklaşımın farkındalığına dikkat çe- kerken, "Tüketim Çağında Sanat" başlığı altında ise sanat yapıtının günümüzde "meta" haline gelmesi ger- çeği ve geleceği gibi sorunlara da ışık tutmaktadır. Kitabın sonunda genç eleştirmenlere yönelik tavsi- yelerde de bulunuyor Özsezgin ve ünlü düşünür Sart- re'ın "Eleştiri uğraşının, şifre anahtarını bilmeden sa- nat yapıtını çözme çabası olamayacağı, sanatın ontolo- jik işlevinin saptanmasıyla ancak olumlu bir sonuç alı- nabileccği" belirmesinden yola çıkarak gerçek anlam- da nesnel bir sanat eleştirisinin dayanacağı temeli de açıklıyor. Yazarhğın gelişiminde en önemli beslenme nasıl ki kuşkusuz iyi bir okur olmakla doğrudan ilişkili ise, eleştirmenliğin de olmazsa olmazları kaynaklan sürekli olarak taramak ve aktiviteyi canlı tutmayla beraber iyi bir izleyici olabilmektir. Bir eleştirmen için, görsel bel- leğigüçlendirmenin yanı sıra yorum gücünü de arttı- racak yazınsal denemelere girişebilme cesaretini sürek- li canlı tutmak gerekmektedir. Eleştirmenliğe atılan ilk adımlar, sanat yapıtlarıyla kurulan temaslar, ilk ka- lem denemeleri, ve bu uzun süreçte karşılaşılabilecek zorlukların aşılmasında işini sevmenin verdiği bağlılık duygusuyla fedakârca nasıl bir duruş ortaya konulması gerekliliği gibi pek çok önemli noktada bu zorlu sü- reçte yolu aydınlatacak bilgiler ve öneriler kitabm son başlığı altında mevcut. Doİayısıyla bu boyutuyla Yo- rum ve Anlam, genç sanat yazarlarının ve eleştirmen adaylarının beslenip gelişebileceği bir başucu kitabına da dönüşüyor. • Yorum ve Anlam/ Kaya Özsezgin/ Çekirdek Sanat Yayınlan/159 s. Celal özcan, "IstaflllerOldu mu?" adlı yapı- tındaki öyküle- rinde, 1924te Türkiye ile Yu- nanistan ara- sındaki zorunlu göçün toplu- ma, bireylere nasıl yansıdığı- nı, şiirsel bir dille anlatıyor. O HasanAKARSU I ^ r ^azar, öykücü Celal Özcan 1941 Mudurnu \ / doğumlu. îstafiüer Oldu mu? öykü,ro- | man, anı yapıtları olan yazarın yeni öykü J L yapıtı. tçinde on beş öykü yer alıyor. Ya- pıta ad olan lstatiller Oldu mu? öyküsünde, önce "istafiT sözcüğü ilgimizi çekiyor, Rumca'da "üzüm" anlamına geldiğini öğrenince rahatlıyoruz. Çoğu öyküsünde Rumların çoğunlukla yer aldığını belirtmeliyiz. 1924'te Yunanistan'la yapılan "mübadele" anlaşması gercğince, insanların ikinci yurtlarma geçişle- rinin, oralarda tutunmalarının öykülerini okuyoruz. Bu ilk öyküde anlatıcı, dayısı Patriyot Cafer'in dünyasında gezdiriyor bizi. Selanik in kazası olan Nasliç'in Renda fcöyünden kalkıp Çatalca'ya yerleşen ailenin acıklı öykü- sü iç burkucu. Mübadele üzerinden 45 yıl geçmiş, yıl 1969 olmalı. Anlatıcı, Cafer Dayısıyla buluşup konuştu- ruyor onu, amlannı dinliyor. "Hüzün Fotoğraflan" da mübadele öyküsü. Pendik'te yaşayan Rum aileyi, Anastasia Pandalis'in ailesini tanıyo- ruz. Kocası Pavli genç yaşta ölmüş, Anastasia, kızı Ev- doksia ile yaşıyor. Balıkçı Stelyo'nun evlenme önerisini geri çeviriyor. Mübadele gereğince, evlerine Yunanis- tan-Yanya'dan bir Türk ailesi yerleştiriliyor ve onların SAYFA 18 Celal Özcandan yeni öyküler: istafillerödu mu?on gün içinde evden ayrılmaları isteniyor. Nuri Bey, eşi Hayriye Hanım ve oğulları Fahir yeni yurtlarına ahşırken, Hayriye Ha- nım, ölünce denize atılmayı vasiyet ediyor; çünkü kızı gemideyken ölmüş ve denize atdmıştır. Evdoksia'nın Fahir'e armağan verdiği udunu ilerde bir başka öyküde anımsayacağız. "Bayan Su" öyküsünde göçmenlik var, sanat aşkı var. Resme ilgi duyan ve anlatıcının resim atölyesine gelerek ondan kurs alan Bayan Su, çocukluğu Izmir-Şirince'de geçen, orda Rumlardan kalma evlerini unutamayan, Gü- zel Sanatlar'dan ayrıhp felsefe okuyan ve eşini bir trafik kazasında yitirmiş altmış yaşlarında bir kadın. Ressamın açtığı sergide, Şirince'deki evlerinin resmini görüp satın alıyor, çocukluğunu yeniden yaşıyor. "Villa Selanik'te Bir Özge Can" öyküsü, "Hüzün Fo- toğraflan" adlı öyküye götürüyor bizi. Pendik'teki Yan- yalı Hayri'nin Meyhanesi, göç eden Anastasia'nın sattığı meyhane. Meyhanede Rumca ezgiler, türküler çalınıp söyleniyor. Fahir Şencan, Evdoksia'nm Yanya'ya göç ederken armağan ettiği uduyla orada yer alıyor. "Uzattığımız Zeytin Dallan" öyküsünde, "istafiller Oldu mu?" öyküsündeki, Selanik'ten göç edenlerin kö- yü anlatılıyor. Anlatıcı, görevli olarak Almanya'ya gidip dönerken Selanik-Nasdiç-Renda köyüne uğrayan Tahir Esendere'ye, 38 yıl sonra yazdmyor yaşadıklarmı. Eşi Meryem'in doğum yaptığını, oğluna Isa adını verdiğini, o sırada çete baskınında çektikleri acıları ve onları kur- taran baba dostu Rum Kirya Kostas'ı anımsıyor. "Bahtının Rüzgârında Bir Can" öyküsünde olay, Te- kirdağ-Uçmakdere yakınlarında geçiyor. Ağalann içkili, yemekli, dansözlü, çalgılı eğlencesi anlatılıyor. Arnavut Rüstem, 22 yaşındaki Kiraz Kız'a söz vermiş, onun gü- venini kazanmış birisi. Eğlence ilerledikçe, dansözlük eden Kiraz'a sarkıntılık artıyor. Rüstem de Saffet Ağa'ya karşı duruyor ve hapse giriyor. "Vurungistalı Arnavut Rüstem" öyküsü de önceki öy- künün süreği. Kiraz Kız, 50 yaşına gelmiş, balıkhanede toptancılık yapan Arnavut Rüstem'in yanında duruyor, ona çay yapıyor, balık temizliyor vb. "Mafya babası eda- sıyla" yaşayan Arnavut Rüstem de göçmen ve kimsesi yok. Kiraz'ın büyük kızı Zakire ile kız arkadaşına takılı- yor bu kez, öylesine yaşayıp gidiyor. Yazar, öykülerinde karakterler yanında, tipler yarat- mayı da başarıyor. Arnavut Rüstem, Ciftek Ali bunlar- dan birkaçı. Ciftek Ali, Çatalca'da, anlatıcının sünnet düğününde oynayan, komiklikler yaparak halkı eğlendi- ren çengi. Anlatıcı onu, yıllar sonra dilenirken görüyor, amlannı tazeliyor, ona sahip çıkıyor. Son iki öykü: "Düşsel Heveşler Engininde Bir Gezin- ti" ve "Galata Kulesi Cjülümsüyor." Bu iki öyküde konu aynı. Anlatıcı, Haliç'te tekneyle gezintiye çıkarak, tekne sahibi balıkçı, Kavala göçmeninin yaşantısını anlatıyor. Galata Kulesi'yle, Selanik'teki Beyaz Kule arasında bir bağ kuruyor. Balıkçı Beyaz Kule'ye hapsedilen dedesi Pehlivan Murat'ı anımsıyor. Anlatıcı, Galata Kulesi'nin çeşitli yönlerden fotoğraflannı çekerek resmini yapmak istiyor. Galata Kulesi'ni gülümserken yakalamanın mut- luluğunu yaşıyor. • tstafîller Oldu mu?/ Celal özcan/Heyamola Yayın- lan/ 221 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle