18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
D ertleşebildiği, sorun- larõnõ paylaşabildiği çok az insan vardõ. Bunlarõn başõnda Turan Dursun ve Muammer Ak- soy geliyordu. Turan Dur- sun, onun yazõlarõnõ ve kitap- larõnõ teksir ediyor, hakkõnda çõkan ya da ilgi duyabileceği yazõlarõ postayla gönderiyor, Muammer Aksoy da davalarõ hakkõnda avu- katõ Hayri Balta ile birlikte hukuki dayanak- lar arõyordu. Ne yazõk ki, ikisi de terör kurba- nõ oldu. İlhan Arsel, bu iki dostunu yitirdikten sonra hepten yapayalnõz kal- mõştõ. Oysa yazdõğõ kitaplarõ yüzünden aldõğõ tehditler karşõsõnda ölümün kapõda ol- duğunu söylüyor ve “Elim- deki çalışmaları bir an ön- ce bitirmem lazım. Ölümün nerden geleceği belli olmaz. Çalışmalarım yarım kalırsa çok üzülürüm” diyor ancak gerek Dursun’u gerekse Muammer Aksoy’u azgõn güruhun olasõ saldõrõlarõna karşõ uyarõ- yordu. Ancak bu uyarõlara karşõn her iki dos- tunun da katledilişine mani olamadõ. CMYB C M Y B 11 ŞUBAT 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Yaşamõnõ dogmalara karşõ mücadeleye adayan bilim adamõ ve ülkemizin yüz akõ yazarõmõzõ yitirdik Yılmayan aydın: İlhan Arsel MİYASE İLKNUR Türkiye, yaşamõnõ dogmalara kar- şõ mücadeleye ve özgür düşünceyi sa- vunmaya adamõş bir aydõnõnõ daha kaybetti. Yõllardõr doğduğu toprak- lardan çok uzaklarda, sürgün hayatõ yaşayan bilim adamõ, yazar ve aydõn İlhan Arsel, önceki gün Amerika’da yaşamõnõ yitirdi. Bu coğrafyada aydõn olmanõn, sor- gulamanõn ve yerleşik değerlere ay- kõrõ düşünmenin bedelini kimi canõyla, kimi de kendini sürgüne mahkûm ederek ödemek zorunda kaldõ. Ahmet Taner Kışlalı, Turan Dur- sun, Bahriye Üçok, Muammer Ak- soy, Hrant Dink, Musa Anter, Ca- vit Orhan Tütengil, Sabahattin Ali, Bedri Karafakioğlu, Bedrettin Cömert gibi aydõnlarõmõz aykõrõ dü- şünmenin bedelini canõyla öderken Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes, Nâzım Hikmet, Yıl- maz Güney ve Ahmet Kaya gibi İl- han Arsel de farklõ olmanõn bedelini yurduna hasret ölerek ödemek zo- runda kaldõ. Tehditler ve ölüm fetvaları Kalsaydõ akõbeti mektuplar aracõ- lõğõyla dertleştiği dostu Turan Dur- sun’dan farklõ olmayacaktõ. Nitekim yazdõğõ kitaplar nedeniyle önce Al- manya’da kendini halife ilan eden “Kara Ses” Cemalettin Kaplan, hakkõnda ölüm fetvasõ yayõnlamõş, ar- dõndan onu “Salman Rüşdü’nün Türkiye versiyonu” olarak tanõm- layan ve İslam adõna can almayõ kendinde hak gören çevrelerin hede- fi olmuştu. İslamcõ sitelerde İlhan Ar- sel’le ilgili yazõlanlara göz atõldõğõn- da “iyi ki uzaklarda yaşamayı seç- miş” dememek elde değil. Kuşkusuz İlhan Arsel, yazdõklarõndan ötürü bu türden saldõrõlara ve hakaretlere ma- ruz kalacağõnõ bilmez değildi. Bu tehditlere ve ölüm fetvalarõna aldõr- dõğõ da söylenemezdi. Onu asõl üzen bağnazlõğa ve ilkelliğe karşõ savaşta yalnõz bõrakõlmaktõ. Sahte aydınlarla da mücadele etti Sözde, “aydın” ve “bilim insanı” sõnõfõndan sayõlanlarõn umarsõzlõğõ, egemen düşünce ve değerlerin doğ- ruluğuna inanmadõğõ halde sorgula- maktan kaçõnmasõydõ. O nedenle İl- han Arsel, gericilik ve bağnazlõkla ol- duğu kadar sahte aydõnlarla mücadele etti. Türkiye’de “aydın” denilen kesimi korkaklõkla suçlayan Arsel, “Biz Profesörler” adlõ kitabõnda ay- dõn olmanõn sorumluluğunu şöyle dile getiriyor: “Medeni cesaret, ata- let ve betaeti kabullenmiş, tüm benliğiyle batıl itikadler bataklığı- na gömülmüş bağnaz yığınlar ço- ğunluğunun ilkel din inanışlarına, ilkel geleneklerine ve ilkel yaşam- larına karşı savaşmaktır; toplumun geriliklerini hiç çekinmeden toplum sınıflarının yüzüne haykırmaktır; toplumu bu ilkelliklerde bırakan- lara, örneğin din adamlarına ve ay- dın geçinen çevrelere çatmaktır; onlarla boğuşmaktır; (fakat asıl) ve tek başına kalmayı göze almaktır.” Mektuplarda ‘yalnızlık’ Amerika’dan kendisiyle aynõ so- runlarõ yaşayan Turan Dursun’a yaz- dõğõ mektuplarda kitaplarõnõ dizdire- bilecek matbaa bulmanõn zorluğuna değinerek ufak çaplõ bir matbaa kur- maktan söz ediyordu. İkisi de yalnõz- dõ, ikisi de vebalõ muamelesi görü- yordu. Arsel, yalnõz kalmanõn ne denli üzüntü verici olduğunu yine dos- tuna yazdõğõ mektuplardan birinde şöyle tasvir ediyor: “Zamanla anlar oldum ki, bütün durumlar içeri- sinde tek başına kalmak, en fazla üzüntü yaratandır. Gerçekten de daha fakültede ders verdiğim yıl- larda, sık sık tehdit mektupları ya da telefonda korkutmalar aldığım çok olmuştur. Hatta Erzurum’da bir camide genç bir imamın ‘İlhan Arsel’in katli caizdir’ diye fetva ver- diğini de duymuştum. Fakat hiçbir şey beni ‘ideal’ ve ‘fikir’ savaşı- mında yalnız kalmak kadar rahat- sız etmemiştir. Her ne kadar bilgi- sine ve açık görüşlülüğüne değer verdiğim bazı kimselerin beni des- tekleyen, çoğu kez öven yazılarına tanık olmak bana rahatlık sağla- makla beraber yalnızlığımı (yarat- tığı huzursuzluğu) giderememiş- tir. Çünkü her şeye rağmen idea- lizme bağlılık ya da şeriatın içyü- zünden habersiz olmak bakımından gerçek anlamıyla yeterli bulamayıp hayal kırıklığına uğramışımdır.” İstanbul Haber Servisi - Alevi kurumlarõnõn temsilcileri, Avrupa İnsan Haklarõ Mahkeme- si’nin (AİHM) nüfus cüzdanõndan din hanesi bö- lümünün kaldõrõlmasõ yönünde verdiği kararõ olumlu bulduklarõnõ belirterek bununla birlikte kay- gõ yaşadõklarõnõ dile getirdiler. Kartal Cemevi Sekreteri İsmail Saçlı, Sinan Işık adlõ yurttaşõn 2005 yõlõnda yaptõğõ başvuruya iliş- kin, Türkiye’de nüfus cüzdanlarõnda din ibaresi- nin yer almasõnõn, “Avrupa İnsan Hakları Söz- leşmesi’nin (AİHS) din ve vicdan özgürlüğüy- le ilgili 9. maddesine aykırı” olduğu yönünde ka- rar vermesini memnuniyetle karşõladõklarõnõ belirtti. Saçlõ, “Din hanesinin boş bırakılması ve mez- hep yazılmasının da birtakım sakıncaları ortaya çıkacaktır. Alevilere yönelik yeni mahalle bas- kıları yaşanmaması için nüfus cüzdanlarında- ki din hanesi tamamen kaldırılmalıdır” dedi. Hacõbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfõ Eskişe- hir Cemevi Şube Başkanõ İrfan Çatalkaya da “AİHM’nin kararı laikliğin korunması açısın- dan önemli bir karar teşkil ediyor. Alevi ku- rumlarının temsilcileri olarak AKP hüküme- tinin bu kararı bir an önce uygulamaya koy- masını bekliyoruz. Demokrasi ve insan hakla- rından bahsedenler ne kadar samimi, görece- ğiz” diye konuştu. Hacõ Bektaş Veli Kültür ve Tanõtma Derneği Ge- nel Merkezi Başkanõ Sadık Horoz ise “AKP sü- rekli, her alanda açılımdan bahsediyor ancak hiçbir uygulamasında samimi değil. Din hane- sine yazılan yazı, bir insanın kendi öz niyetine bırakılmalıdır” ifadelerini kullandõ. Yazar Cemal Şener de, “Bu kararın Türki- ye’de uygulanması ayrımcılığın önüne geçe- cektir” dedi. MEHMET MENEKŞE AMASYA - Amasya’nõn Gümüşhacõköy ilçe- sinde Anadolu Lisesi 9. sõnõfõnda okuyan kõzlarõ S. L’nin zorunlu din dersinden muaf tutulmasõ için anne Hatem ve baba Enver Laçin’in Samsun 1. İdare Mahkemesi’ne açtõklarõ dava sonuçlandõ. Mahkeme heyeti zorunlu din dersinin Avrupa İn- san Haklarõ Sözleşmesi’ne aykõrõ olduğuna ve mev- cut şekliyle verilemeyeceğine hükmetti. Ailenin ortaöğretim kurumlarõnda verilen din eği- timi kendi dini ve felsefi inançlarõna aykõrõ oldu- ğu gerekçesiyle açtõğõ davada mahkeme, müfredatõn “din kültürü ve ahlak öğretimi” mi yoksa “din eğitimi” mi olduğunun tespiti için Milli Eğitim Ba- kanlõğõ’nca onaylõ 4., 5., 6., 7., 8. ve 9. sõnõf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarõnõn içeriğinin ve müfredatõnõn incelenmesini istedi. Yapõlan incelemede, “Türkiye’de hâkim olan dinsel çeşitliliğin, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde dikkate alınmadığı, özellikle Alevi inancına sahip topluluğun Türk nüfusundaki oranının çok büyük olmasına rağmen öğren- cilerin, Alevi inancının itikat veya ibadet un- surları hakkında eğitim almadığı, 9. sınıfta bu inancın ortaya çıkışında en büyük etkisi olan iki şahsiyetin (anne-baba) yaşam felsefesinin öğ- retilmesinin, bu öğretimle gidermekte yetersiz kaldığı” belirtildi ve derste “din eğitimi” veril- diği değerlendirmesi yapõldõ. Mahkeme kararõnda okulun verdiği din eğitimi ile çocuğun ebeveynlerinin verdiği din eğitiminin farklõ olmasõnõn çocukta çatõşma yaratacağõnõ vurgulayarak din derslerinin verilişinde “tarafsızlık ve çoğulculuk” koşullarõnõn yerine getirilmediği, bu nedenle de Avrupa İnsan Haklarõ Sözleşme- si’nin ihlal edildiği belirtildi. Kararda, şu ifade- ler kullanõldõ: “Avrupa İnsan Hakları Mahke- mesi’nce öğretime ilişkin müfredatta ve kara- rımıza hüküm kurmaya yeterli görülen tespit- ler uyarınca ülkemizde çoğulculuk anlayışı içerisinde nesnel ve rasyonel bir şekilde din kül- türü ve ahlak bilgisi öğretiminin verilmediği so- nucuna varılmıştır. Anayasanın 24. maddesinde, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin zorunlu olduğunun belirtilmesi, ilk ve ortaöğretim ku- rumlarında verilen öğretimin adının din kül- türü ve ahlak bilgisi olmasına rağmen, içerik olarak din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimi ola- rak kabul edilemeyeceği açık olduğundan ve din eğitiminin de ancak kişilerin kendi isteğine, kü- çüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlı olması karşısında, din kültürü ve ahlak bil- gisi dersinin bu içeriği ile zorunlu tutulmasın- da hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” ‘Mücadelem sonuna kadar sürecek’ Baba Enver Laçin, çocuklarõnõn zorunlu din der- siyle doğrudan ya da dolaylõ olarak baskõ altõna alõn- dõğõnõ, mevcut din dersinin kendi inanç, düşünce ve yaşam tarzõna aykõrõ olduğunu söyledi. Laçin şöyle konuştu: “Çocuklarımız bundan sonraki süreçte zorunlu din eğitimi almamalı ve her anne baba yasal hakkını aramalı. Ço- cuğumun zorunlu din dersine girmemesi için mahkeme kararına uyulmasını istiyorum. Uyulmazsa hukuksal yoldan sonuna kadar mücadelemi sürdüreceğim.” ‘Hükümet AİHM kararõnõ uygulasõn’ ALEVİLER: DİN HANESİ BÖLÜMÜ KALKSIN ‘Zorunlu din dersi insan hakkõ ihlali’ MAHKEMEDEN TARİHİ KARAR 1921 yõlõnda İstanbul’da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülte- si’ni bitirdi. 1942 yõlõnda aynõ fakültede doçent ve profesör oldu. Ce- nevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde doktorasõnõ yaptõktan sonra, otuz yõldan fazla bir süre boyunca üniversite öğretim üyeliğinde bulun- du. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde “Anayasa Hukuku” dersleri verdi. 27 Mayõs İhtilali’nin ardõndan yeni bir anayasa hazõrla- makla görevli on kişilik İstanbul Komisyonu’na ve daha sonra Kurucu Meclis Öntasarõsõ’nõ oluşturan beş kişilik komisyona seçildi. 1966 yõ- lõnda Cumhuriyet Senatosu’na kontenjan senatörü olarak atandõ. Se- natörlükten ayrõldõktan sonra yeniden üniversiteye döndü. 1971 yõlõnda merkezi New York’ta bulunan “Inter-University Associate” kuruluşu- na danõşman ve araştõrmacõ olarak atandõ. 1975 yõlõnda ders ver- diği Ankara Polis Enstitüsü’nden 1977 yõlõnda da Ankara Üni- versitesi Hukuk Fakültesi’nden istifa etti. Bu tarihten itibaren araştõrma ve yazarlõk faaliyetlerine devam etti. İ lk hayal kõrõklõğõnõ üni- versitede hocalõk yapar- ken yaşamõştõ. Özgür düşünceye karşõ gelişen sal- dõrõlar karşõsõnda meslektaş- larõnõn sessiz kalmasõnõ içine sindirmeyerek önce 1975 yõ- lõnda öğrencilerinin atõlmasõ- nõ protesto etmek için Anka- ra Polis Enstitüsü’nden 1977 yõlõnda da Ankara Üniversi- tesi Hukuk Fakültesi’nden istifa etti. İstifa dilekçesi, olan bitene seyirci kalan üniversite yöne- timinin ve meslektaşlarõnõn yüzüne tokat gibi patladõ. İl- han Arsel’in manifesto niteli- ğindeki bu istifa dilekçesi bi- le muhataplarõnõn düşünme- lerine ve gereken dersi çõkar- malarõna yetmedi. İlhan Arsel, tek başõna kal- mõştõ. “Korkarsanız korku- tulursunuz” diyerek dogma- lara, özgür düşünceyi sõnõrla- yan her türlü tahakküme kar- şõ savaş açtõ. Bunun bedeli de yalnõzlõk oldu. Kitaplarõnõ yayõmlayacak yayõnevi ve matbaa bulmakta zorlandõ, o nedenle kitaplarõnõn dizgile- rini daktilo ile yapmak zo- runda kaldõ. Güç bela yayõmlatabildiği kitaplarõndan bazõlarõ da “de- mokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu ana- yasasõnõn ikinci maddesinde yer alan Türkiye Cumhuriye- ti’nin savcõlarõ tarafõndan toplatõldõ. İşin ilginç yanõ “Aydın ve Aydın”, “Şeriat ve Kadın” adlõ kitaplarõnõn toplatõlma kararõ, basõn sav- cõlarõnõn bilirkişi olarak seç- tikleri “ulema”nõn tavsiyesi üzerine alõndõ. Gazete ve dergiler onunla söyleşi yap- maya, yazõlarõnõ basmaya çe- kiniyordu. Kendisiyle yapõ- lan söyleşilerin “sakıncalı” yerleri makaslanõyor, bunun nedenini sorduğunda ise aldõ- ğõ yanõt; “Aman İlhan Bey, malumunuz dine hakaret gibi algılanır, sonra bina- mızı taşlar, ateşe verirler” oluyordu. Dinci basõnda hakkõnda “Arsel’in bazı şey- leri anlaması için herhalde çok zaman geçecek. Ömrü yetmeyecek bu işe. Bir Ebu Leheb gibi, bir Ebu Cehil gi- bi ölüp gidecek…” türünden yazõlar çõkõyordu. Hemen her kitabõndan son- ra hakkõnda ölüm fetvalarõ yayõnlanõyor, kitaplarõnõ ya- yõnõnõ yapacak şirketler kor- kudan kitap üzerine isimleri- ni yazmaktan bile çekiniyor- du. Hakaret davalarõ, kitap toplatma davalarõ birbirini ta- kip ediyor, avukatõ Hayri Balta, o mahkemeden bu mahkemeye koşturup duru- yordu. Kendisi de boş dur- muyor savcõlarõn bilirkişi olarak tayin ettiği Diyanet İş- leri Başkanlõğõ’nõn ve akade- mik unvanlõ mollalarõn hazõr- ladõklarõ raporlara karşõ yeni savunmalar hazõrlõyordu. Yaşamını özgür düşünceyi savun- maya adamıştı. Hemen her kita- bından sonra hakkında ölüm fet- vaları yayınlanıyor, kitaplarının yayını- nı yapacak şirketler korkudan kitap üzerine isimlerini yazmaktan çekiniyor- du. Ölüm tehditlerinden korktuğu ve üzüldüğü söylenemezdi. Ancak onu asıl üzen bağnazlığa ve ilkelliğe karşı yalnız bırakılmaktı. Sözde, “aydın” ve “bilim insanı” sınıfından sayılanların umar- sızlığı, egemen düşünce ve değerlerin doğruluğuna inanmadığı halde sorgu- lamaktan kaçınmasıydı. O nedenle İl- han Arsel, gericilik ve bağnazlıkla oldu- ğu kadar sahte aydınlarla mücadele et- ti. Onu üzen diğer bir şey de yalnız kal- maktı. Akademik unvanlı mollaların yaptığına içerliyor ve en yakın iki dostu Turan Dursun ve Muammer Aksoy’a içini döküyordu. Bir süre sonra içini dökecek dostu da kalmamıştı. En yakın iki dostu katledilmişti. Türkiye’de yaşa- saydı onun da akıbeti aynı olacaktı. Hayal kõrõklõğõ, tehdit, davalar... E n büyük hayali yazmayõ düşündüğü Kuran An- siklopedisi’ni Turan Dursun’la birlikte tamamla- maktõ. Bu düşü ne yazõk ki gerçekleşemedi. Kitaplarõ tez- gâh altõndan satõlmasõna kar- şõn yok satõyordu. O, bu kitap- larõn gelirlerini yoksul kõz öğ- rencilerin okumasõna vakfet- mişti. Arsel’in “Kuran An- siklopedisi” dõşõnda bir büyük hayali de yoksul öğrencilere burs verecek bir vakõf kur- maktõ. Çünkü o ülkesinin için- de bulunduğu karanlõktan an- cak eğitimle çõkõlabileceğine inanõyordu. İlhan Arsel, iflah olmaz bir Atatürkçüydü. Ya- şamõ boyunca “sahte Ata- türkçüler”le mücadele eden Arsel, bu kişilerin Atatürk’ü kendi amaçlarõ için gerçek ki- şiliğinden soyutlamaya çalõ- şanlara karşõ öfkeyle kaleme sarõldõ. Atatürk’ün binbir güç- lükle mollalar egemenliğinden kurtardõğõ insanlarõmõzõn bu- gün yine bu aynõ ellere terk edilmiş olarak, akõl rehberliği yerine şeriat verilerini rehber edinme geleneğine saplandõk- larõnõ düşünerek hayõflanõyor- du. Sõkõntõlõ da geçse 89 yõllõk ömrüne çok şey sõğdõrdõ. Üni- versite hocalõğõ anayasa ko- misyonu üyeliği, kontenjan se- natörlüğü, 14 kitap ve yüzler- ce makale. İlhan Arsel, tarihe önemli notlar düşerek ayrõldõ aramõzdan. Onu ölüme mah- kûm edenleri gelecekte kimse anõmsamayacak belki ama o, farklõ duruşu ve eserleriyle her zaman gündemde olacak. Hayalini gerçekleştiremedi DERT ORTAKLARI: DURSUN VE AKSOY P R O F . İ L H A N A R S E L PORTRE TuranDursun MuammerAksoy Sıkıntılı da geçse 89 yıllık ömrüne çok şey sığdırdı. Üniversite hocalığı, anaya- sa komisyonu üyeliği, kontenjan sena- törlüğü, 14 kitap ve yüzlerce makale.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle