25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
E9 uzun ilişkilerin sonlandığına tanık oldum. Uzun sürnıüş bir evlilik içinde bu türden sapmaları insan olası karşılayabilir, ancak çok taze sayılacak birlikteliklerde bile bu türden olaylann yaşanması şaşırtıcı. Sadakat tabusunun yıkılmakta ancak bu konudaki ikiyüzlü- lüğün sürmekte olduğunu fark ettim. Özellikle erkekler çoklu bir yaşamın hak olduğunu düşünmeye başlamış gibi davranıyorlar. Aldatmak, daldan dala yaşamak çok moda. -Bütün bunlann yanmda yeni romanı- nızda bir üçüncü savta haberinden yola çıktığınızı söylediniz... - Gazetede çıkan o haberin beni hare- kete geçiren büyük bir etkisi oldu. - Bu çarpıcı haberi okuduğumuzda altmda yatan olgulan kavrayamamıştık. Ama kitabınızla okuvup geçtiğimiz bir cinayet haberinin dayandığı gerçekleri algılamıs olduk. Edcbiyat gerçeklikten daha büvük bir gerçeklik mi sunuyor bize? - Hayat insanın hayal edebildiğinden çok daha şaşırtıcı. O yüzden de bir ro- manı tasarlarken sizin asla düşünemeye- ceğiniz gerçekler bir roman gerçeğine dönüşerek yazdıklarınıza yansıyabilir ve onu zenginleştirir. Üçüncü sayfa haber- lerini önemserim ve dikkatle okurum. Çünkü o sayfalardan bir toplumsal pa- norama yansır. Olup bitenler gazeteci diliyle aktarılmış olsa da arkalarında bü- yük sorunlar, dramlar yatar. O sayfaya konu olan insana yakından bakarsanız psikolojisini, ekonomisini, eğilimlerini hatta sapkınlıklarını görürsünüz. Sada- kat üzerinde çalıştığım sırada rastladı- ğım bu haberde üniversite mezunu eği- timli bir kadın kocasını öldürmüş ve dokuz ay boyunca cesedini naylonlara sararak banyoda saklamıştı. Horlandığı- nı, şiddet gördüğünü, ihanete uğradığı- nı ve kocasını asıl öldükten sonra sevdi- ğini söylüyordu. Beni çarpan bu oldu. Öldürdüğü adamı zararsız hiçliği içinde yeniden sevnıek... - Hapishaneye gidip o kadmla göriiş- tünüz mü? -Hayır, gerek duymadım. Bir örnek- ten yola çıktığım durumlarda onu dönüştürür, kesinlikle kendimce yeni- den yaratırım. Yazdığım, habere konu olan kadının hikâyesi değil. Bir hayal gücü ateşleyicisi o, neler olabileceğini gösteren bir aşırdık. Böyle bir itkiye ih- tiyaç duyarım. Ondan sonrasında ken- di kahramanlarımın kim olduğunu, ne- ler olabileceğini kurguluyorum. Ger- çek haberi konu etmekten kaçınmak yazar olarak beni özgür kılıyor. Ama hayal ettiğiniz kişiler insan gerçeğiyle denk düşüyorsa yazdıklarınız inandırıcı oluyor. O nedenle de ben bir gazeteci gibi gidip haberin kaynağını aramam. 0 olayın arkasındaki derinliğe inmeye, anlamaya çalışınm. -Siz daha önceki romanlarmızda da yan temaîarda sadakat kavramı üzerin- de durmuştunuz. Geçmişten günümüze gelinen noktada sadakat kavramında ne gibi değişimler yaşandı ve siz yeni ro- manınızda bu temayı neden seçtiniz? -însan var olduğundan bu yana sada- kat kavramıyla kavgalıdır. Çünkü insa- nın cinsel hayatını biraz daha canh ve çekici kılma arzusu ve üreme içgüdüsü var. îlkel toplumlarda bu konuda yasak yoktu. Doğan çocukların nesebinin be- lirlenmesi ve mülkiyet ilişkileri kadına yasak getirdi ama erkeğin çok kanlı ol- masma izin verildi. Sorun modern insa- nın güdülerini kontrol altmda tutmayı öğrenmesiyle de büsbütün çözülemedi. Öte yandan dünya, insanlar ilişki biçim- leri değişiyor ama bazı konular hâlâ ta- bu. Ben değişimlere, değişen değerlere, yeni algılara, sıkıntı ve çözülen yapılara bakan bunları anlatmayı isteyen bir ya- zanm. Toplumdaki bu kaynama, ahlaki çelişkiler, bireysel arayış, dağılma ve savrulmalar benim için her durumda roman konusudur. - Önceki romanlarmızdaki kadın ka- rakterler daha tazla özgürlüklerine düş- kündü. Bu romandaysa Azra, güvenece- ği bir erkekJe aile kurmak, çocuğuna bir baba, durmuş onırmus bir hayat istiyor ve bunu ne olursa olsun sürdürmeye ça- hşıyor. Nedir sizce bu knrakterle önce- kiler arasmdaki fark? - Bu kez farklı bir kadın tipini anlat- mak, biraz da ona bakmak ve anlamak istedim. Aile insanı bir yere bağlar, aidi- yet kazandınr. Son zamanlarda özgür kadınların pek çoğunda bu özlemi gör- düm. Biriyle daha yakm olmak, güven duymak, yalnızlıktan gelen arayışlara bir son vermek ve çocuk sahibi olmak ve huzur bulmak istiyorlar. Otuzunu geçtikten sonra duydukları bir arzu bu aslında ve doğal. Ancak Azra'da bunlarla birlikte bir sevme inadı da var. Tabii biz kadm özgürlüğü nü savunanlar, Azra gibi kadmlan kmar, hatta onlara kızanz. Neden kendisini kahreden bir adamı bu kadar seviyor, peşinden ölesiye koşuyor, niye bırakıp gidemiyor diye... Ama hayat her zaman o kadar kolay çözümler sunmuyor kadınlara. Eğitimli, kendi kendine yetecek düzeyde olsa bile bir nok- tada takılıyor, ayak sürüyor bazı- lan. Kadınların çoğu aileyi koru- mak için evliliklerini sürdürmeye gayret ederler. Ama buradaki kör bir tutku. Gel geç, yapmacık aşk- lar yaşayanların anlamakta zorla- nacakları bir sanrı. Azra, daha ön- ce özgürce yaşamış deneyimli bir kadın ama Ferda da çok kışkırtıcı ve Azra'nın sevme arzusunun di- rençli nesnesi. - Öte yandan özgürlüğüne de düşkün... - Evet ama bundan nasıl vazgeç- tiğini, Ferda'ya nasıl kapandığını da görüyoruz. Sürekli arayış sü- rekli aldanmalar ve hayal kırıklık- larından sonra kalıcı, hayatı payla- şabileceğini sandığı insana yapmış bütün yatınmını ve ne yeni yalnız- lığını ne de yenilgiyi kabul etmek istemiyor. Birçok kadmın başına gelmiş ve gelebilecek bir durum bu. - Azra 'nın bu farklı yalnızlaşma duy- gusu, onu hiçleşmeye de götürüyor de- ğil mi? "YÜZDE YÜZ SADAKAT YOKTUR" - Azra çeşitli aşamalardan geçiyor. Önce büyük bir aşk yaşayan bir kadın olduğuna inandırıyor kendini. Fer- da'nın küçük itirazlarını, aykırı görüşle- rini umursamadan bu oyunun içinde tu- tuyor kendini. "Çünkü sorun yaratacak her şeyin yerine o soyut aşk saplantısını koymuştum" dediği ve olaylara tümüyle kendi penceresinden baktığı bir dönem var. Sonra evliliğinin örselenmeye başla- dığını ve geriye gidişi durduramadığını gördüğünde kusursuz ev kadınını oyna- maya başhyor. Kocasının isteklerini öz- veriyle karşılamaya ve onu el üstünde tutmaya uğraşıyor ama küçümsenme ve itirazla karşılanıyor. Olmadığı bir kadı- nı oynadığını, Ferda evi ilk kez terk etti- ği zaman kavnyor. O kadının bir başka- sı, bir rol model olduğunu ve kendi kendini aldatırken nasıl hiçleştiğini gö- rüyor. - Kitabın bir yerinde Azra, Ferda 'nın içine düştüğü durumu iletişimin, ticari kışkırtmaların bir günahı olarak görü- yor ve bu düzenin insana rastgele çift- leşmekten başka bir özgürlük alanı bı- rakmadığını söylüyor. Hiçleşmeden söz açmışken bu konudaki görüşlerinizi de merak ediyorum... - Romanda üzerinde durduğum, vur- gulamak istediğim önemli bir şey bu. 12 Eylül'ün etkisi korkunç oldu. Toplum- da yaratılan yılgınlık ve korkuyla siyasi bilinç ve örgütlenme özgürlükleri sis- temli biçimde tırpanlandı. Ardından küreselleşme adı verilen ticari olgu ve teknoloji devrimi geldi. Bireycilik hiç olmadığı kadar öne çıkarıldı ve insan- larda sanal bir özgürlük yanılsaması ya- rattı. Sonuçta iletişim kolaylaştı ama yalnızhklar, yabancılaşmalar çoğaldı. Dayanışma bilincimiz aşındı. Daha iyi bir dünya ve demokrasi için mücadele bilinci köreltildi. însanlara doğru, gü- zel, anlamlı diye sunulan şeylerin hepsi- nin içi boşaltılmıştı çünkü. Sınır konul- mayan, hatta körüklenen tek özgürlük "Bireysel kücük sevincler, çalışamayan ürete- meyen însanlara yetmiyor. Toplumsal doku tel tel çözülüyor. Ikill lllskller ve aile kurumu da öyle. Bu durumda İnsanın ruh sağlığını ko- ruması gerçekten çok zor" dlyor Incl Aral. alanı olarak cinsellik öne çıkarıldı ve ti- carileşti. Inisiyatifsiz, tepkisiz, cinselliği- ni başıboşça doyurmaktan başka soru- nu tasası olmayan insanm hiçleşmesin- den daha doğal ne olabilir? - Sözünü ettiğiniz bireyleşme, yalnız- laşma ve hiçleşme durumu, daha da ileri gidersek, insanı ya da kadını hastahklı bir ruh haline soktu mu sizce? - Mutsuz etti. İnsanlar ne aradıkları bilmez duruma geldiler. Safran Sar/'da geleceksizlik temasını işlemiştim. Kaygı- lar geçen üç yılda çok daha yıkıcı hale geldi. lşsizlik, amaçsızlık, önünü göre- memek çok yıkıcı bir durum. Bireysel küçük sevincler, çalışamayan üreteme- yen insanlara yetmiyor. Toplumsal do- ku tel tel çözülüyor. tkili ilişkiler ve aile kurumu da öyle. Bu durumda insanın ruh sağlığını koruması gerçekten çok zor. - Ferda ve Azra birlikte uyumlu ve mutlu olamadıkları halde bir türlü ko- pamıyoriar. Sürekli gidiş gelişler yaşı- yor, birbirlerini tüketip zehirlemeyi sür- dürüyorlar. Işin içine toprak yani para değeri de giriyor son noktada. îlişkiler neden böylesine çetrefil? - Bağlıkğın acıklı bir bağımlılığa dö- nüşmesi çoğu evlilikte görülen bir du- rum. Sadakat kendiliğinden, doğal ve bilinçli bir biçimde yaşanamadığı, bir baskı haline gelip kısıtlayıcı yön kazan- dığı zaman öldürücü bir düşmanlık iliş- kisine dönüşüyor. Günümüzde paranın ya da maddi değerin öne çıkmış olması en saf duyguları bile kirletiyor ayrıca. Aliye'nin durumunda net bir biçimde vurguladım bu yozlaşmayı. Ferda da tü- kendiğinde Azra'ya değil ama öyle gö- rünerek onun toprağına ve sadakatine geri dönmek zorunda kalıyor. Orada ar- tık sadakatin de hiçbir anlamı yok. Hiç- bir şeyin yok. Yine gazete haberlerine dönersek karısını, kızını pazarlayan er- kekler görüyoruz. ÇOKESLİ HAYAT... A , -Bir de şu var tabii, günümüzde nef- ret ettiğine bağımlı olmanm yanı sıra çokesli yaşantılar da nerdeyse aleni yaşanır hale geldi. Ferda da çokeşli bir hayatm daha güzel olacağma Azra 'yı alttan alta inandırmaya çah- şıyor. -Bunu uygulayanlar olabilir amafağ başardı olacağına inanmıyorum. Bıff da bir dayatma ve Azra'yı deli eden bir durum aslmda. İnsanın mahre- mini paylaşmaya yatkınlığı az. Fer- da'nın çok olumsuz çocukluk ve gençlik deneyimleri yanmda özgür- lük saydığı ama onu mutlu etmek yerine bitiren saplantıları var. Azra ise sadakate kilitlenmiş. Ortasını -*t bulamıyorlar ve yoğun çelişki yaşı- yorlar. Ne kadar görmezden gelirse gel- sin Azra içinde aldatılmış bir kadı- nı taşıyor. Sadakatin nasıl, ne ölçü- -j- de yaşanacağı, iki insan arasındaki yalnızca onlara özgü tutum ve an- Iaşmayla belirlenir. Bir insanın ka- dın ya da erkek küçük bir flörtle, bir bakışmayla bile mutlu olup evi- ne eşine heyecanla ve daha sıcak duygularla döndüğü, kendini de- ğerli ve özgür hissettiği durumlar neden olmasın? Yüzde yüz sadakat yoktur. Kimse ötekinin yaşama ala- nına, beyninin içine giremez, ona tümüyle sahip olamaz. Bir insanı değerli, birlikte yaşamınızı güzel ve hiçbir zaafa feda edilmez buluyorsanız sadık kalırsınız. Öte yandan üç karısına ayn ev açmış kendini dindar olarak ta- nmılayan yeni zengin bir işadamının ni- kâhlı eşi ruh hastası, çocukları uyuştu- rucu bağımlısı olabilir. -Son olarak, kitabın içeriğinden çıkıp, görselliğini konuşalım. Diğer kitapları- nızdan farklı olarak, Sadakat 're küçük çizimler yer alıyor. Bu fikir nasıl ortaya çıktı? Görseüiğe önem veriyorsunuz... Bunun romanm konusuyla bir ilişkisi var mı? • -Romanı yazmaya başladığımda yarat- tığım dünyayı ve kahramanları da çiz- . meyi ve o çizimleri sayfalar arasına koy- mayı düşündüm. Azra, Aliye, anne, Fer- da. Seradan görünümler, ev... Ancak editörüm bunun okurun hayal gücünü sınırlayabileceğini söyleyince vazgeçtim. Yine de Sadakat'in görsel olarak çekici ve şık bir kitap olmasını arzu ettik ve görselliğini önemsedik. Kapağı yapan Melis Rozental'in minik çizimlerinin konuyla ilgileri ölçülü de olsa var ve bunlar kısım geçişlerine çok yakıştı. • Sadakat/ înci Aral/ Turkuvaz Ki- tap/277 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 3 SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle