18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Av. OLCAY YEZDANİ* Topluca bir gezideyiz. Kars-Sarıkamış dolaylarında bir yerde olsa gerek. Yüksekteyiz. Elimizi atsak sanki bulutlara değeceğiz. (Oralarda bulutlar öyledir.) Grubumuzda daha çok gençler var. Türkel de orada. Üzerinde bir kot pantolon, sarı bir gömlek var. Ancak gruptan biraz ayrı, hızlı hızlı yürüyor. Uzaklarda doruklarında karlar olan bir yüce dağ görünüyor. Ağrı Dağı’na çok benziyor. Yolun yanından dolu dolu bir nehir akıyor. Sanki bir ara o nehrin de üstünden uçar gibi hissediyoruz. Ben o yöreden olmanın bilmişliğiyle “İşte bu da Aras’ın bir kolu -Kars Çayı- ileride Aras’la birleşiyor” diyorum. Sonra Türkel karşıdaki yüce dağı göstererek “İşte o karlı doruklara çıkacağız” diyor. “Oralara nasıl çıkarız?” diyorum. “Ben çıkarım” diyor ve hızlı hızlı gidiyor. Oralarda kalakalıyorum… Kalbim çarparak uyandım. 6 Şubat 2010, Prof. Dr. Türkel Minibaş’ın vefatının ölüm yıldönümüydü. Onun anısına yapılacak etkinlikte ben de konuşmacılar arasında olduğumdan birkaç gündür “Ne söylemeliyim?” diye düşünüyordum. 6 Şubat’ta, sabaha karşı böyle bir rüya gördüm. Unutmamak için hemen kâğıda döktüm. Ve Türkel’in köşesinde onu sizlerle paylaşmak istedim. Sevgili Türkel bundan tam bir yıl önce, benim bu rüyayı gördüğüm saatlerde aramızdan ayrılıp tepeleri karlı yüce dağ doruklarından da çok yukarılara gitmişti. Hemen hemen 6-7 yıldır Nevruz Bayramı’nı kutladığımız 21 Mart’ta veya daha öncesinde (Türkel’in takvimine hangi gün denk gelirse), bizde toplanıyorduk. Kimler mi? Söyleyeyim: Fatih Kız Lisesi’nde okuyup önce Fatih Kız Liseliler Derneği’ni kuran, sonra Sevgili Türkan Saylan’ın beni görevlendirmesiyle Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) Fatih Şubesi’ni kuran (1994) Türkel’in de içinde bulunduğu bir grup arkadaş-dost. O toplantılarda evdeki bir kazanın içinde kolonyalı pamuktan ufacık bir ateş yakar, kazanı evimizin uzun taş koridorunun ortasına koyar, sırayla ateşin üzerinden atlardık. Atlarken “Alov alov her gün pilov” diye bağırırdık. Bu tekerlemeyi babamdan öğrenmiştim. Onlar Azerbaycan’da 21 Mart’larda ateşten atlarken böyle söylerlermiş. “Alov alov” (yani alev alev) aydınlığı, “her gün pilov” (her gün pilav) bereketi-bolluğu simgelermiş. Nevruz ateşinden atlarken bunu en hırslı ve en içten söyleyen “Türkel”di. Türkel’den sonra 2009 Martı’nda “Alov alov”u yapsak mı yapmasak mı, diye çok düşündük. Sonra güzel ve umut veren şeylere devam etmemizi Türkel de isterdi diye düşünüp gene bizde toplandık. Ancak önceki yılların tadına hiç varamadık. Türkel’i 15 yıldır tanıyordum, ama yine de onu geç tanıyıp çabuk kaybetmenin hayıflığı içindeyim. Bu hasretlik çok “zor.” * Fatih Kız Liseliler Derneği Başkanı ,ÇYDD Merkez Yönetim Kurulu Üyesi CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Yeter Artık!.. Gerçekten yeter!.. Kapatıldığımız sanal tuzakları yıkma vaktidir!.. Aklımıza, zekâmıza düpedüz hakaret eden, toplumun öncelik listesinde son sıralarda yer almaya bile değmeyecek düzmece tartışmaları buruşturup tarihin çöplüğüne atma vaktidir!.. Yakın geçmişe bakın; yalnızca Silivri sürgünleri yaratmaya, topluma korku salmaya, dinci faşizmin yollarına taş döşemeye yarayan, sözde “dehşet senaryoları” dışında hiçbir şey konuşmamışız, konuşamamışız!.. İktidar ne zaman zora düşse, ne zaman halkın asıl gündemine dair bir konu öne çıksa, önümüze bir “korku filmi” sürülüvermiş!.. Ve her bir düzmece konuya haftalarımızı, aylarımızı harcamışız... ve tümü “görevini hakkıyla yaptıktan sonra” tedavülden çekilivermiş!.. Bizler de, ortaya atılan bu ahlaksız iftiraları, ipe sapa gelmez konuları halka anlatacağız derken, ister istemez anafora kapılmışız ve aradan yıllar geçivermiş!.. - İktidarı da, yanaşma tetikçileri de kutlamak gerek!.. Gerçek gündem bugün TEKEL işçilerinin mücadelesidir... Bugün 59. gününe ulaşan TEKEL direnişi o kadar gerçektir ki; hükümet giderek paniklemeye ve çirkinleşmeye, kendilerine “liberal” yakıştırması yapan tetikçiler ise komikleşmeye başlamıştır!.. Hükümet o denli paniklemiştir ki; Ankara Emniyet Müdürlüğü, resmi araçlarla TEKEL işçilerine erzak ve yakacak taşıyan belediyeler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş, bulunabilmiştir!.. Aynı sıralarda, açlık grevi yapan işçilerden üçü kadın dördü daha hastaneye kaldırılmıştır... İktidarın gözü o kadar korkmuştur ki; Ankara polisi, TEKEL işçilerinin eylemlerini sürdürdüğü Bayındır Sokak’ta bulunan “Dayanışma Çadırı”na Çankaya Belediyesi’ne ait direkten kaçak elektrik çekildiğini keşfetmiş(!) ve acilen tutanak düzenlemiştir!.. İktidar, bir türlü hakkından gelemediği TEKEL işçisi karşısında o kadar çirkinleşmiştir ki; önce Tayyip Bey, “marjinal gruplar yönetiyor” suçlamasında bulunmuş, bu yetmeyince Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, “PKK içlerine sızdı” diyerek çirkinliğin üzerine tüy dikmiştir!.. Şimdi toplum merakla beklemektedir; ne zaman, hangi hükümet üyesi bu eylemi “Ergenekon marifeti” olarak ilan edecektir?!.. İktidarın silahşorları ise o denli zavallılaşmış, öylesine komikleşmişlerdir ki; hiç utanıp sıkılmadan, iktidarın TEKEL işçilerinin hak arama mücadelesine “ekonomik akıl” açısından baktığını yazmış, yazabilmişlerdir!.. Bunlardan biri, “Ne istiyorlarsa verin demek, çözüm önermek değildir; en azından kaynağını göstermek gerekir” demiş, diyebilmiştir!.. TEKEL fabrikalarının göz göre göre peşkeş çekildiğini, işçilerin kapatılan fabrikaların önüne konulup, sonra da alay eder gibi “yarım maaş, o da 11 ay, işinize gelirse” zorbalığını bilmezmiş gibi... Ankara’nın ayazında, derme çatma çadırlarda açlık grevine yatan TEKEL işçisi bugün, plazalarda, sırça köşklerde oturanlardan çok daha zengin, çok daha haysiyetlidir... - Önlerinde saygıyla eğiliyorum… Bir Yurtsevere Mektup (LXVII) Sevgili kardeşim Balbay, günlerdir, Habertürk’ten Balçiçek Pamir’e söylediklerin dönüp duruyor kafamda, “Deniz beni bilmiyor.. 20 aylık oldu. Kızım Yağmur ise.. Ona çok üzülüyorum tabii.. Geçenlerde bir resim çizmiş yollamış.. Bir merdivenin en altında ben, en üstünde hâkimler... Çok üzüldüm...” demişsin... Bebeğinin büyüdüğünü görememek büyük, anlatılmaz bir kayıp, ama Deniz seni bilecek, sen onu kucaklayacaksın ve o seninle çok ama çok gurur duyacak... Yağmur’a gelince; o şiirleri yazan, o konuşmaları yapan, o resmi çizebilen çocuk, yani senin biricik kızın, o müthiş duyarlılığı ve kocaman yüreğiyle yarınlara silinmeyecek bir imza atacak... Ve sen bütün olanları ve olacakları büyük bir mutlulukla izleyeceksin... - Kayıp zamanlar ise sol göğsünde bir gurur nişanı olarak kalacak... Seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına bir yurtseverin olanca gücü, öfkesi ve özlemiyle kucaklıyorum... e-posta: [email protected] Rüyamda Türkel’i Gördüm.. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 11 ŞUBAT 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 YÖK’te ne oldu? Hukuk, Yusuf-Yusuf’un ayağına dolandı! Baskın Süleyman Ünsal: “Askerlerin kozmik odasına girildi; Meclis Başkanlığı makam odası basıldı... Darısı Recep’in gizli karargâhındaki kozmik odasına!” Yalanmatik Hilmi Kayıhan: “Dini siyasete alet eden siyasetçiyi yalan makinesine soksak, yalan söyleyenin yalan makinesi olduğunu göreceksiniz!” Suç Ahmet Önen: “Bir AKP’linin Recep’i peygambere benzetmesi suç değil, bunu muhalefetin açıklaması suçtur!” YağmurDeniz Efendilerinin gözünden düşmemek! YÖK Başkanlığı koltuğuna oturtulan Yusuf Ziya Özcan adındaki şahsın Cumhuriyetin ilkeleri ve kurumları ile boğuşmasını sürdürdüğünü söylüyor Sıtkı Ergüney: “Katsayı inadında hukuka karşı hile yaparak ‘efendilerinin gözünden düşmemek’ için uğraş veren Yusuf, Danıştay’ın katsayı düzenlemesine ilişkin ikinci durdurma kararını yorumlarken ‘Biz buna karşı hazırlıklıydık’ diyerek yaptığı işin yanlış olduğunu, (bile bile yaptığını) itiraf etmiş oldu! Pes demek bu konuda söylenebilecek en hafif sözcük. Bu arada ÖSYM sınavlarına hazırlanan öğrencilerin kafalarını bir kez daha karıştırmayı da başarmış oldu! Acemi, yeteneksiz ve de saldırgan kaptana teslim edilen YÖK gemisi Yusuf’un kumandasında ‘Ilımlı İslam Cumhuriyeti’ne doğru ilerlemek isterken giderek büyüyen küpeşte deliklerinden su almaya devam ediyor! Gemisini karaya oturtan Yusuf ne yapıyor? Yetersiz kaldığı görevde suyun üzerinde kalmaya çalışıyor.” Yusuf-Yusuf’un arkasında Çankaya’daki AKP’li Sayın Abdullah, Başbakanlıktaki AKP’li Sayın Recep, otomatik pilota bağlanmış Milli Eğitim’e Bakar Sayın Nimet falan varken suyun üstünde durmak bir yana Musa gibi suyu yarıp içinden bile yürür! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ÖZEL istihbarat ve imzasız ihbar kaynakları ile dünyanın en çok askeri darbe girişimi iddiasına muhatap olan civan padişahı Fatih Sultan Recep, nasıl oldu da Aydın’daki parti baş yalakasının partililere yaptığı konuşmada kendisini peygambere benzetmesinden üç yıl son haberdar oldu? Uçan kuştan haberi olan birinin peygamberlik yakıştırmasından haberi olmaz mı; adeta peygamberliği aldı ve yan cebine koydu, ama cebinde patladı! Recep’in örnek aldığı siyasetçilerden Adnan Menderes’i de Londra’daki uçak kazasından sonra yalakaları evliyaya benzetmişlerdi. Hikmet Keskineğe, o günleri anımsatırken “Yassıada’da duruşmaları sırasında da idam edilse bile evliyanın ölmeyeceğini iddia eden yalakaları belki de Adnan Menderes’in hazin sonunu hazırladı” diyor. Şeyh uçmaz, mürit uçurur hesabı! Fakat “şeyh” de uçmak istiyorsa uç uçabildiğin kadar... Recep her ne kadar peygamberlik yakıştırmasına esip gürlediyse de birkaç gün sonra bir hastane açılışında yaptığı konuşmayı dinleyenler hani neredeyse evliyalık mertebesine eriştiğini sanacaktık. Meğer Recep komaya girmiş... Ölmüş de dirilmiş... Recep’in siyasetteki öteki örneği Turgut Özal’ın parmağından vurulduğunda dediği gibi Allah’ın verdiği canı Allah alır hesabı! Nasıl mı? Kahramanlık destanı gibi olay zamanı belli olmayan bir zamanda geçiyor. Recep ve arkadaşları trafik kazası geçirmiş. Recep anlatıyor: “Bir kaza sonrası Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan olduğumuz için devlet hastanesine kabul edilmedik. Bunu ben Bolu’da yaşadım. Kargasekmez’den giderken bizler ölümden döndük. Düzce’de bir hastaneye getirdiler. ‘Sigortalı mısın, Emekli Sandığı’ndan mısın?’ Komadayız. Sesleri böyle hayal meyal duyuyorum. Kırıklar içerisindeyiz, kıvranıyoruz. Bizi bir kamyonetvari ambulansın içerisine doldurdular. Hemşire bile yanımıza vermediler. Yaralı olan arkadaşımızın eline serumları tutturup Bolu’ya gönderdiler. Bolu’da gittiğimiz hastanede sordular. ‘Bunlar Sigortalı mı, Emekli mi’ dediler. Sigortalı olduğumuzu öğrenince devlet hastanesi ‘kusura bakmayın biz alamayız’ diyerek Sigorta hastanesine yönlendirdiler. Kan revan içindeyiz.” Öldürmeyen Allah evliya yapar! Evliya SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Över gibi görü- nüp yerme, yeri- yormuş görünüp övme sanatõ. 2/ Bu- har banyosu... İyi bakõm ve ilaç teda- visi. 3/ Balõk yu- murtasõyla yapõlan bir tür meze... Bir soru sözü. 4/ Kö- pek... Makinelerde devingen bölümle- ri içine alan parça. 5/ Tavlada “üç” sayõsõ... Yüz metre kare tutarõnda yüzey ölçüsü birimi. 6/ Hollanda’nõn ikinci bü- yük kenti. 7/ Kabadayõ... ABD’de, plajlarõyla ünlü bir kent. 8/ “Soğuk ay öp- tü beyaz ensesini/Sardõ her uzvunu bir --- sõzõ” (Y. K. Beyatlõ)... Takõm- lar grubu, küme. 9/ Atlas Okyanusu’nda, Portekiz’e ait takõmada... Tiyatroda sahne. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Benzetmeyi oluşturan benzeyen ve benzetilenden bi- rinin söylenmemesi ile yapõlan söz sanatõ. 2/ Bir zaman birimi... İşyeri. 3/ Bir sonuca ulaşõlana değin yapõlan ay- nõ eylem... Çabuk yazmaya elverişli bir yazõ yöntemi. 4/ İyilik, ihsan... Krom elementinin simgesi. 5/ Bir zekâ oyu- nu... Halk dilinde babanõn kõz kardeşine verilen ad. 6/ Bir bilgisayar oyunu. 7/ Bir renk... Kervanõn en sonundaki deveye takõlan büyük çan. 8/ Pişmiş toprak ya da çi- mentodan yapõlmõş kalõn su borusu... “Tanrõ kabul etsin” anlamõnda kullanõlan söz. 9/ Bir nota... Spor karşõlaş- malarõnda seyircileri coşturan kimse. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D A V R A S T E E L A B E L E K D A N G A L A K E N Ö D E M İ Ş G A M İ R R U Ö R G Ü İ M B L O R A F A R A K A H K E E R K A F E R İ N A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Çocuk Kardiyolojisi Türk Kalp Vakfı Kalitesi ve Titizliğiyle Hizmetinizde 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) • http://www.tkv.org.tr TÜRK KALP VAKFI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle