25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
E9| rısına da kapatmastna da tam bir pislik gibi davranması bizi şaşırt- maz. Kapatma Siren Hanım'la Bestami Ağa'nın ilişkisi tam bir efendi-köle di- yalektiğidir. Çelişkinin ağa yanının çi- zilmesi mükemmeldir. Ya kölenin du- rumu? Aile onumndan, evlat sahibi ol- maktan, sosyal hayattan bir yaşam bo- yu men edilmiş herhangi bir kadın, Bestami'nin sevgilisi Siren hanım'ın meleksi huylarını elJi küsur yıl sürdüre- bilir mi? Sanmıyorum. Bir konsomatri- si -ona ne kadar tutkun olursa olsun- nikâhına almaya gönül indiremeyen Bestami Ağa'nın kararsızlığma kendi vicdan azaplarını kapak yaparak, bu azapları sevgilisi Siren'e ödetmesinin; aydın bir adam olmasına rağmen Beya- zıt Bey'in, kızı Verda'yı sevdiğinden ayırmaya kalkışmasının ve onun öğre- nim yaşamını bitirmesinin, romanın so- nunda Verda'nın ve Siren'in ağızların- dan yazarın lütfettiği bağışlanmayı hak ettiklerini de sanmıyorum. Acıların da bcncil olanları vardır ve böyle acılar anlaşılmayı hak etseler de bağışlanma- yı, kanımca hak etmez. Ama, bu sadece benim kanım. ERKEK DÜZENİNİN SAKLISINDA YAŞAM Ayla Kutlu'nun kurgusu ise başka bir amaca yöneliktir: Romanın, hafifçe masalsı havasına pck uygun düşen ve antik Antakya küîtürünün tarihsel mi- rası olan barış atmosferiyle sonlanabil- mesi için bağışlama olgusuna ihtiyaç vardır. Acıları anlamanm ve aşmanın yolu içtenlikli iletişimden geçer, dü- rüstçe konuşmaktan, yüreğini açmak- tan; yani sessiz itaati vaz eden feodal kültürde hiç olmayan bir şeyden. Ver- da ve Siren Hanım'ın, Armağan ve Bestami Ağa'nın içtenlikli dertleşmele- ri olmasa ailedeki sır açıklığa kavuşabi- lir miydi ve sırrın etrafında örülmüş ze- hirli sis dağılabilir miydi? Siren Ha- nım, feodal düzenin ötekisidir; Verda ve Armağan tipik feodal değildir, gü- nümüz insanıdır ne de olsa; Bestami Ağa'yı ise geçen yülar, acılar ve yaşlan- ma yumuşatmıştır. Ayla Kutlu, katı erkek düzeninin saklısında süren, ailenin mahrem ilişki- lerini yönlendirme hakkı kendilerine bağışlanmış bir kadınlar düzeninden söz eder. Bu iç düzenin egemenleri için hoşgörü veya bağışlama diye bir şey söz konusu değildir. Kocalarının teca- vüz ettiği, cinsel hayatları boydan boya hüsran olmuş kadınlardır bunlar çoğu kez. Hassas dengeler üstünde duran, kırılgan güçleri hem kendilerine hem yakınlarına yönelik acımasızlığa bağlı- dır. Onun içindir ki Mahur Hala, ba- şından geçen kötü bir aşk deneyimin- den sonra kadınlık defterini kapatmış, kendini hem içten sevdiği hem üzerle- rinde yoğun bir baskı kurduğu yeğen- lerine bir tür onur duygusuyla adamış- tır. Özverili ve gururludur. Feodal düzenin dışından bakıldığı an, bu tür özveriler saçma, feodal onur kavramı gülünç görülür. Nitekim daha genç kuşakların değerlendirmesi böyle olacaktır. Oysa düzen, ki elbette baskı- ya ve sömürüye dayanır, böyle duygu- sal işleyişlerle ayakta durur. Katı bir hi- yerarşi düzenidir bu; kimsenin hayatını dilediği gibi yaşama hakkı yoktur, en tepedeki ağanın bile! lşte Bestami Ağa'nın hicran dolu yaşamı! Bu ceza örneği kaderi dengeleyebilmek üzere herkese ödün olarak birer yetki alanı tanınmıştır. En tepedekinin aldığı ödün en büyük olandır, ailenin diğer fertlerinden mutlak itaat bekleme hak- kıdır bu. Kadınlara da birtakım kırıntı ödünler verilmiştir; kırıntı, çünkü onla- rın hayatına hiçbir iyileşme getiremez aldıkları ödün. O kadınlar ki yanı baş- larında duran dağları aşmalarına yüz- yıllar yetmemiştir (s.154). Onların gücü başkalarını mutsuz etmeye yeter. Bes- tami Ağa bile karşı çıkamaz Eşref Ka- dın Evi kadınlarının gönül işlerine müdahalelerine. Hiç mi mutluluk yok; güzel ilişkiler, sıcak dayanışmalar? Elbette var. Beya- zıt Bey ve eşi Göksu Hanım'ın kurdu- ğu, biraz idealize edilmiş, saygıya, sev- giye dayalı evlilik; çocuklarıyla torun- larıyla o sımsıcak ilişkileri. Ama hiye- rarşi kadar geçerli olan "suskunluk" yasası, onların da ağız tadını kaçıracak; kadının feodal düzendeki kırılgan du- rumu ve bu kırılganhğı çevreleyen sus- kunluk, suskunluğun doğurduğu kuş- kular iki kardeşin Bestami ve Beyazıt'ın ölüme dek aralarına girmiş kapkara bir gölge olarak kalacaktır. Saygı ve gele- nek, tüm hesaplaşmaları imkânsız hale getirip, hesabı görülemeyen belirsiz durumlar herkesi içten içe zehirler. Ka- labalık ailenin o geniş (aslında dar) ko- zasında aslında herkes yapayalnız ve kendine bile malum olmaktan çıkmış iç dünyasına hapistir: "Kalabalık ve iç içe ailelerdeki bireylerin şanssızlığı bu de- ğil mi? Öyle yoğun yalnızlık çekiyorlar ki, yitmekte oldukları fark edilemiyor" (s. 146). Ailedeki mutlu kanat Beyazıt Bey evinde bile, okumuş yazmış bir adam olan Beyazıt Bey'in kızı Nevnur bile bu kaderden kurtulamayacak, kendisi da- hil kimse, kulakları geleneklerle uğul- dayan kalabalık ailenin aşıladığı sahte güven içinde, Nevnur'un sağlığını yitir- mekte olduğunu fark edemeyecektir! Düzen çökmeye yargılıdır; sadece il- kel yöntemlerle yapılan tarımın ve basit sanayinin yenilenmesindeki güçlükler nedeniyle değil; günümüz dünyasında uzaydan gelmişçesine uyumsuz ve aykı- rı kaçan bu ilişkiler ağının sürme imkâ- nı kalmadığından. Yeni dünya, dişi bir yuppi olan Şi- rin'in şahsında çıkar karşımıza. Ayla Kutlu, yazarlık yeteneğini Şirin'den esirgemiş gibidir. Şirin sadece sevimsiz yanlarıyla belirir ki bu yanlar onun yuppi kişiliğiyle tam bir uyum içinde- dir; ama onun da tutkuları, saplantıları yok mudur? O da çıkmazda değil mi- dir? Roman, ilişkilerin çoğunu oldukları gibi bırakarak biter. Tıpkı yaşamda ol- duğu gibi romanda da sorunların olumlu ya da olumsuz bir sona ulaşma- sı kolay değildir. Hep bildiğimiz gibi sorunlar sürer. Yalnız, Asi'nin taştığı o fırunalı gecede kimi içsel dünyalarda değişiklikler olur; doğanın dehşetiyle yüz yüze kalmak, insanların dünyasın- daki çekişmeleri, yitirmeleri, duygusal acıları ve sorunları adeta önemsizleşti- rir. Bundan böyle, yaşama daha bir sa- rılarak, kendileriyle daha banşık sür- düreceklerdir mücadeleyi. Asi, evet can alacaktır. Coğrafyada gelmiş geç- miş tüm zorbalıkları simgeler onun vahşi başkaldırışı. Kırık döküktür geri- de kalarüar. Ama bu felaket, tıpkı ta- rihteki fırtmalar.gibi, sağ kalanları kin- den ve kuşkudan arındıracak, onlara yaşamın kutsallığını öğretecektir. Ha- yatı her şeyden çok önemseyen eskil Antakya felsefesiyle ahenkli, bilge bir ezgiyle sona erecektir Antakya'ya adan- mış bir senfoni olan bu koca roman. • Sorular hiç bu kadar zor, cevaplar hiç bu kadar samimi olmamıştı! nlü portceA Bavulda kimlef yok ki? Ahmet Hakan Alin Taşçıyan Ahu Özyurt Atilla Dorsay Ayşe Arman Ayşe Özyılmazel Ayşenur Arslan . Bekir Hazar Birsen Altuntaş Cüneyt Özdemir Çınar Oskay Doğan Hızlan Ece Temelkuran Emre İskeçeli Ercan Akyol Ercan İnan Esmahan Aykol Figen Yamk Funda Özkan Hakan Çelik Haluk Şahin Haşmet Babaoğlu İsmail Küçiikkaya İsmet Berkan Mehmet Coşkundeniz Mehmet Gündem Mehveş Evin MelihAşık Metin Yüksel Mine G. Kmkkanat Mutlu Tönbekici Nagehan Alçı Nazım Alpman Nazlı Ihcak Nedim Şener Neslihan Acu Nihal Bengisu Karaca Nuray Mert Onur Baştürk Oral Çalışlar Ömür Gedik Pelin Batu Sanem Altan Serkan Oral Sevim Gözay Tuna Kiremitçi Yûmaz Özdil Asi...Asi.../ Ayla Kutlu/Bilgi Yayın- evi/540 s. IV INKILAP C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 3 S AYFA S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle