18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
İnciAralla Sadakat' üzerîne İnsan sadakat kavramıyla kavgalı' Türk edebiyatının usta yazarlarından İnci Aral, üç yıl aradan sonra yeni ro- manı sadakatle okurlarıyla buluştu. inci Aral'ın yapıtlarmda öne çıkan ka- dın erkek ilişkileri yeni romanında daha da önemli bir tema haline geliyor. Aral, Türk aile yapısında son dönemde fazlaca tartışılmaya başlayan "sa- dakat" kavramı üzerine yeni romanını oluşturuyor. Öyle ki, bu kavram ro- manına ad oluyor. ihanetin en uğursuzunu yaşayan Azra, tutkuyla bağlan- dığı. saplantılı bir aşkla sevdiği Ferda ve ihanet nesnesi olan Aliye. Aşk ve nefret arasında üçlü iiişki yumağına dolanan insanlar İnci Aral'ın yeni ro- manının karakterleri. Yalnızlaşan. hiçleşen ve bağlılıktan bağımlı bir ruha dönüşen in- sanların hikâyesini anlatıyor sadakat. İnci Aralla yeni romanı üzerine söylestik. O Erdem ÖZTOP Foioğraflar: Uğur Bektaş afran San'dan üç yıl sonra yeni romamnız ı Sadakat yayımlandı. Bu üç yıh komışalun ön- ce... Neler yaptınız? - 2008'de uzun süren bir çalış- manın iirünü Unutmak yayımlan- dı. Daha sonra da boş durmadım. Yazılarımı ve yaratıcı yazarlık.ders metinlerimi topladığım bir kitap hazır- ladım. (Yayımlanma tarihini henüz be- lirlemedik.) Öte yaııdan yeni bir roma- na başlamaya hazırlanıyordufn. Biliyor- sunuz; bir roman bir anda ortaya çıkmı- yor, bu zorlu bir süreç. Sadakat yirmi yıl önce yazdığım bir senaryodan esinle- nerek yazacağım bir roman olacaktı. O rnetin üzerinde çalıştım. Yakın çevrem- de sadakatle ilgili yaşanan sorunları izle- dim. Bu konuya odaklandım. Dikkatimi yönelttiğim alanla ilgili olarak birçok ki- şiyi dinledim. Notlaraldım. Kitaplar okudum. Bunların tümü beni besleyen unsurlar oldu. "HAYAT İNSANIN HAYAL EDEBİL- Dİ6İNDEN ÇOK DAHA SAŞIRTICI" - Birçok insantn son zamanlarda sada- katle ilgili sorunhryaşıyor olmalan hay- li düşündürücü aslında, değil mi? - Ama bu yeni değil, hep vardı. Fark- lılık daha çok konuşuluyor ve dışa taşı- yor oluşunda. İnsanlar biriyle birlikte oluyorlar ama her şey çok çabuk eskiyip bitiyor. Tüketim çağına uyuluyor sanki. Her an yoğun bir iletişim içinde olmak ne giz ne merak ne özleme fırsat vermi- yor. Sonra bir aşkın bitişinden üzüntü duyulur öyle değil mi? Bitenle ardmdan başlayan arasına belli bir unutma, so- luklanma zamanı girer. Yok artık. Aşk yoksa unutulacak bir şey de yok. Gel geç, tüket at! O zaman aralığı da orta- dan kalkmış gözlediğim kadarıyla. Biri biterken hatta bitmeden yenisi başhyor çoğu kez ve yine ilk başta muhteşem ge- liyor o kişiye ama bitişlerin sonu gelmi- yor. Sadece aşkta değil, evliliklerde de kuşku, huzursuzluk, aldatılma korkusu, çok sık ve açıkça ihanetler yaşanıyor. Internette seks bağımlıhğı, kaçamaklar, rastgele, çoklu ve gecelik ilişkiler, yalan- lar, boşanmalar karşılıklı ihanet suçla- maları kapladı ortalığı. Yakın çev- H remde bile bu yüzden kısa ya da MM Fırtınanın ortasındaki defter O Alî BULUNMAZ I "W" stanbul'da kar, rüzgâr, soğuk... Yaşamı zor- I laştıracak ne varsa, hepsi birden üstüniize _1_ geliyor anlayacağınız. Böyle bir günde bir kitabın sayfalan arasında gezinmek belki de en akla yatkın olanı. Kapakta Sadakat yazıyor, imza İnci Aral. Bir fırtınayla başlıyor anlatım; soru ve yaşama dair belirlemelerle: "Yaşamak çürümek değil mi- dir?", "Yaşam, anlardan sonsuza doğru uzanan bir zincirdir..." "Güvenli" ve "sakin" bir limana sokulmak ya da sokulduğunu sanmak, tozu dumana katan fırtınayı dindirir mi? Pek öyle görünmüyor. Tutukluluk, suç- lama, iç hesaplaşma, geriye dönüş ve bugünün kuşa- tıcılığı. Insan nasıl ve neyle ayakta kalabilir böyle za- manlarda? Tüm bunlara sırları, pişmanlık ve yaşanmamışlıkla- rı da ekleyince fırtına gücünü arttırıyor. Genç bir kız- la olgun bir kadın arasındaki gel git: "Elden kaçırıl- rmş, bir daha geri gelmeyecek olanaksız bir masumi- yet." Hapisliğin orta yerinde özgürlüğü özleyen bir kadı- nm, Azra'nın, anlatımıyla hemen yanı başmdaki dün ve bugün: Zaman, mekân, aşk, gerilim ve sürükleniş. Azra'nın hayatmı dolduran her şey akıp gidiyor söz- cüklerle. Yaşananları anlama ve bir yere koyma çaba- sı. Belleğin tozlu raflarından, Azra'nın âşık olduğu Ferda'dan, bir sadakat ranımı kopup geliyor sonra: "Dip dibe yaşamak, sürekli aynı insanla aynı biçimde sevişmek, törpülenip birbirine benzemek ve olmu- yorsa dizginlenmek." Aldatmanın, terk etme hazırlı- ğının ve sığ kavgaların zeminini oluşturan sözcükler bunlar. Kopuşu başlatan, o an fark edilmeyen yola koyuluşun ilk adımları. Âzra ile Ferda'nın arasma beklenmedik (aslında beklenen) biçimde giren üçüncü kişi olayları çetrefilli hale gedriyor. Defterin sayfalan, üç kişilik "aşk" hi- kâyesiyle çoğalıyor. lzler birbirine karışıyor ve izlen- meler başlıyor. Yol çatallanıyor; bu arada firtına do- ludizgin sürüyor. Azra ve Ferda'nın birbirine verdiği sadakat dersle- ri: Başlık aynı, konu da, ama anlatım farkli; iki tarafin bundan anladığı apayrı. Yolları gibi. Sevgi ve birlik- telik konusunda da ayrılıyor bu iki insan. Ferda'nın birlikteliği, "bağımlılık" gibi görmesine karşılık, Azra konunun özüne inmeyi deniyor: "Belki de asıl sorun, erkeklerin kadınları sevmeyi unutmuş olmasıydı." Azra ve Ferda'nın ilişkisinde dikkati çeken başka bir yön, sırlar ve ardından gelen itiraflar. İnci Aral, Azra aracılığıyla konuya giriyor; ona, "itirafların bela- ya davetiye çıkardığını" söyleterek "sırların sır olarak kalması gerektiğiyle" buna noktayı koyuyor. Beklemenin sırrı nedir o halde? Azra'nın, annesin- den alıntıladığı "beklemek sırdır" sözii üzerinde tepi- nişi ve "beklemek çaresizliktir, belirsizlîktir; acılaş- maktır, gerilemektir, deliliktir" deyişi önemli bir sırrı güne kavuşturuyor. ltiraf ve sırlar kadar, rüya ve sanılar da etkin ro- manda. Geçmişle bugün, gerçekle düş arasmda çekip çevrilen yaşamlar beliriyor her sayfada. Yollandan yanlış adresler de cabası. İki yanlıştan bir doğru de- ğil, üçüncü yanhş doğuyor ancak. Roman sonlanıp kafanızdaki şüpheler birbirini ko- valayınca sorular da çoğahyor doğal olarak: Azra'nm yaşadıklannın bir bölümü sanrı veya rüya mı yoksa hepsi gerçekleşti mi? Tam bu kadar olmaz dediğiniz anda gerçekler, ipin ucunu bırakmaya yeltendiğiniz- de ise rüya ve sandar işin içine giriyor. Kitapta dikkat çeken şeylerden biri de, gerilimin hiç dinmeyen kızgın soluğu. Hemen her sayfada, olay ve rüyada kahramanlann tüm yaşam alanlarmı bir gerginlik kaplamış durumda. Çünkü sürekli bir he- saplaşma ve didişme söz konusu. Meşhur defterin sayfalan baştan sona bununla örülü. Konu bilindik; aşk, ihanet ve sadakat üçgeni. Ro- mandaki olaylar daha iyi anlatılabilir miydi? Elbette. Neden olmasın. Her zaman dahası var. Bu, konunun bir boyutu. Diğeri, romandaki çözümlemeler. Bilinç- altına ve o andaki ruhsal durumlara yönelik irdeleme- ler, kişilerin geçmişteki ikili ilişkilerine dönük belirle- me ve çözümlemelerle beraber ilerliyor. Dola- yısıyla bunlar kitaba, kahramanlar açısmdan geçmişle bugün arasm- da mekik dokuyan sa- tırlar şeklinde yansıyor. Azra'nm sekiz yıl önce- si ve sonrası, ölüm ile tutuklanma öncesi ve sonrası buna örnek. Bir filmdeki ani geri dö- nüşleri andırıyor her şey. Fırtınanın oıta yerin- de, Azra'nm defterinin satırlarmdaki gezinti sonlanıp Sadakat bitti- ğinde, gerçekle düş ara- smdaki bocalamadan doğan kırık dökük bir yaşamın sarsıcılığına kapıhyorsunuz. Sonra, zaman zaman hafiflese de fırtma sürüyor... • SAYFA 16 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1043
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle