22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
lanMcEwandan iliçkiler' Insan ruhu- nun kötücül yanlarına ilgi- slyle tanınan Booker ödül- lü Ingillz ya- zar lan McE- vvan'ın lllşkl- /eradlı kltabı. yazann bu llgisini çeşltli uçlara taşıyan kısa ve çar- pıcı öykülerden oluşuyor. V.S. PRITCHETT/MacDIVAcı 1 ^ " " " ^ ünümüz edebiyaOnın M en dikkat çekici yazar- 1 "W"lanndan biri kabul edi- .^^»»^ len lan McEwan'ın ilk kez 1978 yılında yayıMlanan ve yedi öyküden oluşan kitabının orijinal adı, aynı zamanda kitapta- ki öykülerden birinin de adı olan In Between the Sheets, yani Çar- şaflar Arasında. Bu isim, iki şekilde yo- rumlanabilir: Birincisi, ilk akla gelebile- cek biçimde, sevgililer ya da aralannda herhangi bir tür cinscl bağ olan insanlar arasında olup bitenler. Fakat örneğin yazıyla daha yakın ilişkisi olan birinin aklı, otomatik olarak "sheet" kelimesi- nin "tabaka, yaprak" şcklindeki diğer anlamlarına gidebilir ve bu da onu "kâ- ğıtlar arasında" gibi bir yoruma götüre- bilir. Dolayısıyla kitabın adı, yazarların kâğıda döktükleri ve bu süreçte yaşa- dıkianna yönelik birtakım çağnşımlar uyandırabilir. Kitapta, her iki yorumu da destekler nitelikte öyküler var. Kitap, Soho'da pornografik ürünler satan bir dükkânın sahibi olan iki kar- deşi anlatan "Pornografi" adlı öyküyle açılıyor. Ağabey histerik bir hırsla, por- no dergilerdcn kazandığı parayı arttıra- rak "yırtmanın" yollarını ararken bez- gin kardeşi, aynı hastanede çalışan iki hemşireyle birden ilişki kurarak "kaşını- yor." McEvvan öykünün bu noktasına kadar, Soho pisliği, uyduruk kiralık odalar, leş gibi banyolar, asık suratlı maço tavırlan, nahoş kokular, körü ye- mekler ve ucuz içkilerden oluşan bir dünyayı neredeyse takıntılı bir gerçekçi- lik ve takdir edilesi bir gözlem gücüyle betimliyor. Bu noktadan sonra ise öykü- nün yönü, çok iyi bildiğimiz bir ergen- lik fantezisinc dönüyor: Hemşireler, genç adamın kendilerini aldattığını ve üstelik bir de hastalık bulaştırdığını an- ladığında güçlerini birleştirip ona tatsızSAYFA 1 0 Sefalet içimizde bir sürpriz hazırlıyor ve bu me- lodram, gücünü gerçekçiliğin- den alan öyküyü ani bir dönüş- le, "maço erkeği alt eden kadın gücü" çığlıklannuı atıldığı fan- tastik bir sona sürüklüyor. Kitabın en sıra dışı metinlc- rinden biri olan "Tutsak Bir Maymunun Düşündükleri", ya- zarın yazma sürecini ve bu sü- reçteki mücadelesini açıkça or- taya koyuyor. Bu tuhaf öykü, evcil bir maymunun ağzından anlatılıyor. May- mun, halen evinde yaşadığı Sally Klee adında bir kadın yazarın eski sevgilisi ve aralanndaki arzunun solup gidişini, ka- dının onu kcndinden uzak tutma çaba- lannı kendine has, hayvanca bir üslupla dile getiriyor. Bu arada Sally Klee, ede- biyat alanında tek atımhk kurşununu kullanmış ve sağlıklı orta sınıf bir çiftin, başansızlıkla sonuçlanan bebek sahibi olma çabalarını anlatan romanı iki bu- çuk yıl önce çok satanlar listesine gir- miş. Şimdi Sally, yeni bir romanla yeni bir çıkış yaparak geçmişteki başarısının tesadüfı olmadığını kanttlamanın peşin- de. Ne yazık ki kendisi bir tür yazar tı- kanıklığı yaşıyor ve bunun gerginliğiyle maymunu daha da fazla itip kakıyor. Fakat burada asıl soru şu: Acaba may- munun kendi bitlerini ayıklayan ve "ki- şisel olmaktan çok evrimle ilgili olarak gülünç sesler çıkaran" bir varlık olması, üstüne üstlük cinselliği de içeren bu iliş- kinin Sally'de mantar ve kaşıntıya yol açması, maymunun sunduğu şefkat ve sevginin reddi için yeterli vc geçerli bir sebep mi? Bugüne dek, Cervantes'ten Kafka'ya, kim bilir kaç yazar hayvan zihnini hikâyelerinde yansıttı fakat bun- lardan hiçbiri, bu canlılann açgözlü cin- selliğine yer vermemişti. Dolayısıyla bu öykünün, hikâye anlatımında yepyeni bir tarz denemesi olduğunu söyleyebili- riz. Öykünün bir diğer ilginç yanı ise sa- natın yalan dolanla dolu dünyasına dair sağlam analizlcr içermesi; tıpkı şu para- grafta olduğu gibi: "Yoksa sanat meşgul görünmek istemekten başka bir şey de- ğil miydi? Daktilo tuşlannın peş peşe o- kırtılarının gidermeye yettiği sessizlik korkusundan, can sıkıntısından başka bir şey değil miydi? Kısaca, bir romanı ustalıkla işlemek onu tekrar yazmak, sayfa sayfa yeni baştan daktilo etmek için yeterli miydi?" Yedi öykünün en iyilerinden biri olan 1988 yılında Amsterdam adlı romamvla Booker Odüiü'nü kazanan lan McEwanın yapıtlan klml zaman karanlık, hatta acaylp olarak tanımlanır. çünkü bu yapttiarda ka- busiar. hayaller ve gerçekler Iç Içe gecer. "îki kesit: Mart 199-", McEwan'ın kâ- ğıtlar arasında ortaya çıkan virtüözlüğü- nün açık bir kanıtı. Bu küçük distopya, ne olduğu belirsiz bir felaket sonrası - bu bir doğa felaketi olabileceği gibi nükleer savaş ya da devrim de olabilir- hayatın tamamen değiştiği, ağır tahriba- ta uğramış Londra'da yaşayan bir baba- kızın iki gününü anlatıyor ve içerdiği aynntüarla, klasik melodramdan uzak bir kıyamet sonrası portresi çiziyor: Şe- hirde ulaşım, elektrik, su, gaz gibi temel - ve metropol hayatının tüm kontrolünü elinde tutan- ihtiyaçlar karşılanamıyor, yiyecek kıtlığı yaşanıyor. İnsanlar Tha- mes Nehri'nin pis sularından avladığı balıklarla yetinmek zorunda kalıyor, so- kaklarda yaktıkları ateşlerin çevresinde oturuyor ya da şehirde amaçsızca dola- nıyor. Herkes sadece hayatta kalmaya çalışıyor ve Henry'nin eski sevgilisi Dia- ne'e söylediği gibi, "attık plan yapma- dan hayatta kalmak olanaksız"; özellikle de kızı büyümekte olan bir adam için. Öykünün başlarında, para kazanmak için bir sokak gösterisinde ergenlik ça- ğındaki kızını sömüren ve hatta onun hayatını tehlikeye atan bir diğer babayı izleyen Henry'nin, bu kaynakları sınırlı dünyada başlarının üzerinde bir çatı ve sofralarında ekmek olmasını sağlamak için acaba kendisinin ne kadar ileri gi- debileceğini düşünmesi gerckiyor. Fa- kat kıyamet senaryosu gerçeklerinin tüm çıplakhğı ve soğukluğuyla başlayan öykü, tipik bir McEwan manevrasıyla fantastik bir yöne dönüyor ve grotesk bir yemek sahnesiyle nuktalanıyor. Kitaptaki bir diğer dikkat çekici ibret öyküsü, "Gelirken Ölürler." Bu öykü- nün temel gücü, McEwan'ın birçok ya- pıtında olduğu gibi, ayrıntılardaki yarı bayağı zarafette yatıyor. Öyküde zengin bir adam, bir mağazanın vitrinindeki vitrin mankenine âşık oluyor ve onunla birlikte olmayı kafaya koyuyor. Paranın satın alabileceği bir şey istediği için, mankene rahatlıkla kavuşabileceğini tahmin etmek zor değil; zaten kendisi de bunu biliyor: "Kolay, dediğinizi duyar gibi oluyo- rum. Paran var tabii. Dilersen bütün dükkânı alabilirsin. Caddeyi eline geçi- rebilirsin. Caddeyi satın alabilirdim el- bette, daha başka caddeleri de. Ama dinleyin. Bu hiç de öyle basit bir iş de- ğildi. Yatınm yapacak bir arazi almaya kalkmıyordum. İş hayatında tcklifler ve- rüir, riskler alınır. Oysa bu ko- nuda yamlgıyı göze alamazdım, çünkü Helen'ı istiyordum, He- len'ıma ihtiyacım vardı. En bü- yük korkum umutsuzluğumun beni ele vermesiydi. Pazarlık ya- parken soğukkanlılığımı koruya- cağımdan emin olamıyordum. Çok fazla bir fiyat vernıeye kalk- sam dükkân salıibi ncdenini me- rak edecekti. Madem benim için değerliydi, demek ki bir başkası için de değerli olabilir sonucunu çıkaracaktı (o da bir işadamı de- ğil miydi?)" Mağazada geçen bu gülünç sahneden sonra adam mankeni eve getiriyor, onunla yatıyor, onun "varsayımsal" tatmininin ve pasif güzelliğinin tadını çıkarıyor. onunla sohbet etmekten büyük keyif alıyor; çünkü Helen, eve daha önce gelen "kanlı canlı" misafirler gibi onun lafını kesmiyor, karşı savlar ileri sürmüyor, varoluşunun en belirgin özelliği olarak hiç ses çıkarmadan, hiç kımıldamadan dinliyor: "Evimde ağırladığım diğer in- sanlarla sohbet etmek bana her zaman sürtüşme, rekabet, yanlış anlamanın hendekleriyle çitlerinden atlanan bir en- gel gibi gelirdi. tdeal sohbette iki kişi de kendi düşüncelerini hiç çekinmeden, önermeleri durmaksızın tanımlayıp gü- zelleştirmeye ve vardığı sonuçlan savun- maya kalkmadan eninc boyuna ortaya koyardı. Sonuca varılmazdı. Helen ûe ideal sohbeti sürdürebiliyordum, onun- la konuşabiliyordum. Kımıldamadan oturuyordu; gözlerini tabağınm birkaç santim ötesine dikmiş, beni dinliyor- du." Belli ki Helen'ın elinden başka türlüsü gelmiyor; ve yinc belli ki öykü- nün başkahramanı gerçek iletişimin sır- nnı tek taraflılıkta, yani sadece "ilet- mek"te bulmuş! Fakat zaman, her aşkı olduğu gibi bu aşkı da pembe bulutlar- dan yere indirerek şüphenin kara çamu- runa buluyor. Kahramanımız, şoförüyle Helen arasında yasak bir ilişki yaşandı- ğından şüpheleniyor ve Helen -yine va- roluşunun o kaçjnılmaz özelliği nede- niyle- konu hakkında yorum yapmaktan ısrarla kaçındığı ve kendisine yöneltilen suçlamalar karşısında sessiz kaldığı için, büyük bir öfkenin kurbanı oluyor ve adam tarafından tecavüz eşliğinde yas- tıkla boğularak öldürülmekten kurtula- mıyor. Öykünün en ilginç yanıysa, sanat uzmanı zevkinin ayartıcı etkisine yöne- lik saldırı: Başkahraman, kcndini mas- türbasyona vermiş ergen hevesiyle evin- de değerli sanat eserleri tuplarken -Ver- meer, Blake, Richard Dadd, Paul Nash, Rothko-, vitrin mankenini öldürdükten sonra bu "ölü" eserlere saldırıyor: "Hepsini yırttım, ayaklarımın altında çiğnedim, ezdim, tekmeledim, üzerleri- ne tükürdüm, işedim... biricik eşyala- nm... ah ne değerliydiler..." 1988 yılında Amsterdam adlı roma- nıyla Booker Ödülü'nü kazanan McE- wan'ın yapıtlan kimi zaman karanlık, hatta acayip olarak tanımlanır, çünkü bu yapıtlarda kâbuslar, hayaller ve ger- çekler iç içe geçer. Fakat edebiyatta grotesk lezzetlerden hoşlananlar onun yazdıklarını mutlaka sevecektir. Bu ki- taptaki öyküler, okura söz konusu lez- zetleri tadımlık olarak sunuyor. Bir hi- kâyeyi okuyup bitirdikten çok sonra bi- le ara sıra onun hakkında düşünmeye devam etmekten hoşlanan edebiyatse- verlerdenseniz, llişkilet'i mutlaka oku- yun." (*) V. S. Pritchctt'ın TheNew York Rcvitnvof Bouks ve Muc Diva'nın www.bloacritic».org'daki yazılarınclan drrleycıv Esen Tezef Dişkiler/ lan McE\van/ Çevircn: Di- lck Şendil/ Turkuvaz Kitap/136 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 8 2
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear