25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
K itaplar Adası M.SAEMKASLANKARA fi; •s-v Behice Boran kaç yaşında? N âzım Hikmet Bursa Hapis- hanesi'nde haksız yere tutulur- ken, Bursa doğum- lu Behice Boran da o sıra, Ankara'da "başlangıç tarihi 1941 Oçakında Yurt ye Dünya dergisi- nin yayımlanması" olarak alınabilecek "Dil-Tarih Olaylan" çerçevesinde, 1945'te arkadaşla- rıyla fakülteden uzaklastırılıyordu... (Uğur Mumcu; Bir Uzun Yürüyüş, umrag, yirmi birinci basım, 2004,25) 1 Mayıs 1910 doğum- lu Behice Boran, hapishane temelle- rinin atıldığı 8 Tem- muzi9ii'deBur- sa'da bebekti, pay- tak adımlarla yeni- ce yürümeye başla- mamıştı belki, o ka- dar. Sultan Reşat döneminde Alman mühendislerinin projesi olarak yapı- mına başlanan ha- pishane, Nâzım'ın şiîrişliği. Orhan Ke- mal öykücülüğü- nün yapıtası olarak bizleriçinbiryazın ansiklopedisinin bölümlerini olus- turdu hep. çok son- raları Deniz Cez- miş'le Cihan Alpte- kin'in yüreklerinde- ki Bursa bıçağının kınına da dönüştü kısa bir süreliğine. SAYFA 24 "Birçok insan, yapmayın; bu hüzün anıtını yok etmeyin dediyse de dinleyen olmadı. (...)/Şehrin, ülkenin geçmi- şinden gelip geleceğine ayna tutacak yapılarından biri (Bursa Hapishanesi) yerle yeksan oldu. Yerine Adliye Sarayı dikildi." (Bak.: Hacı Tonak; "Nâzım Hikmet'ten Deniz Gezmiş'e Bursa Ceza- evi", Bursa Araştırmalan, Kış 2008, sayı19). 1940'larTürkiye'decadı kazanlannın yoğun olarak kaynatıldığı birdönemdi... (Bak.: Mumcu; 40'lann Cadı Kazanı, um:ag, 21. basım, 2002) 1940'lar, 50'ler, 1970'ler, 80'ler devrimci av- cılığıyla geçti sürekli. Günü- müzde de kimi solavanak desteğinde sürdürülmüyor mu böylesi avcılıklar? Altına odunlar atılmıyor mu cadı kazanlannın?... YURTSEVERLİKTEN CADI KAZANININ ALEVLERİNE... Behice Boran Bursa'da, üç kardeşin sonuncusu olarak dünyaya gelse de ilkokul üçüncü sınıftan son- raki çağlarını Istanbul'da sürdürdü. Çocukluğunu, genç kızlığını, "okumaya çok meraklı", "çocuklannın öğrenimine çok önem ver(en)" bir aile ortamında, ama Kurtuluş Şavaşının ölüm kalım günlerinde yurt- seveıiiğin bileyi taşından süzülerek yaşadı. Gelin sözü Boran'a bırakalım burada: "...Eskişehir düştüğü zaman çok telaş edildi... Bunu çok iyi hatır- lıyorum, çünkü o gece Rumlar epey tezahürat yap- mışlardı. O zamanlar Arnavutköy'de oturanlann bü- yük çoğunluğu Rum'du, bizim mahallede biz Türkler üç aileydik." "Komşularla aramızda sorun çıkmıyor- du, ama komşuluk ilişkileri de yoktu. Ara sıra, kimi akşamlar Rum delikanlıları bizim evin köşesine gelir- ler... gitarta Rumca şarkılar söylerler, ardından da 'Zito Venizelos!' diye bağırırlardı, bazen bir-iki cam da kırariardı. Onlar dışanda şarkı söylerken babam da ablamı piyanoya oturtur marşlar çaldınp bana söyletirdi, ablamın darülmuallimattan öğrendiği marşlan. Yani bir çeşit direniş tepkisi." "Daha ilk çocukluk çağından gelen etkilerle ben genç yaşta politize olmaya başlamışım farkına var- madan." "Yirmi yaşıma geldiğimde... Avrupa ülkeleri düzeyinde olmak, aradaki geriliği kapatmak, o za- manki deyişiyle muasır medeniyete yetişmek gereği- ni tabii bir şey olarak kabul etmiş ve yine farkına var- madan bu konuda benim de çalışmam gerektiği gibi bir sonuca varmıştım..." "Bu yirmi yaş ve sonrası yıl- lannda... bu bprçluluğu o zaman ancak şöyle formü- le edebildim. Ülkede ilkokulu bile okuyamayan mil- yonlarca çocuk, genç vardı, okuma-yazma bile öğ- renmeden göçüp gidiyoriardı. Benim elde ettiğim öğrenim bana verilmiş bir olanaktı, bir şanstı. Borç- luydum onlara karşı. Bu durumun düzelmesi için ça- lışmak boynumun borcuydu." "Onun için de sosyo- lojide yoğunlaştım./ ...Şosyolojiyi bilinçli olarak ve belirli bir maksatla seçti(m)..." (Bir Uzun Yürüyüş, 10,11,13,15). Böylesi bir bakış, duyuş üzerinde yükseliyor Behi- ce Boran'ın insani düşünüş dünyası, bu yönde te- melleniyor. 1931'deAmavut- köy Amerikan Kız Koleji'ni bi- tiriyor, Istanbul Üniversitesi Felsefe bölümüne başlıyor. Ancak kolejde başlayan öğ- retmen vekilliğini iki yıl sürdü- rünce asil öğretmenlik için sı- nava giriyor, imzaladığı "hiz- met taahhütnamesi" nedeniy- le evli ablasının oturması dik- kate alınarak Manisa'ya ata- nıyor. Manisa'da ancak bir ders yılı kalıyor Boran. Daha önce başvurusu olmadığı halde, hocalanndan birinin önerisjyle Amerika'daki Michigan Üni- versitesi'nden burs önerisi alıyor. Gerek kolejdeki notlan gerekse Istanbul Üni- versitesi'ndeki iki yıllık öğrenimi dikkate alınarak 1934'te ABD'de doğrudan sosyoloji doktorası için çalışmasına olanak tanınıyor. 1939 Mart'ında sosyoloji doktorasını tamamlamış olarak Türkiye'ye dönüyor Boran. İki ay kadar sonra da özellikle Hasan Âli Yücel'in demokrat kişiliğinin etkisiyle Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ne sosyoloji doçenti olarak atanıyor. Ne var ki bu arada Boran, ABD'de Marksçılıkla tanışmış, Kari Marx'ı tanımış- tır... TÜRKİYE'NİN SORUNLARINA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI... Boran, "Kendime 'Marksist' deyip demediğimi bi- lemiyorum," diye anımsıyor ABD'de doktorasını ta- mamladığı günleri için. Ardından ekliyor "Ama Mark- sizmi tereddütsüz benimsemiş ve çok ferahlamıştım. (...) Türkiye'yi kalkındırmak için toplumlan değiştir- mek için yol nedir, onu bulmuştum." Gerisini şöyle getiriyor: "Marksizmle tanışmam bana bildiğim bir şeye yeni bir açıdan bakmayı da öğretti. Daha önceleri Türki- ye'nln nasıl kalkındınlabileceği, toplumlann nasıl de- ğiştiği konulan üzerinde dururken, şu sonuca kendili- ğimden varmıştım, fikirler ancak pratiğe, eyleme yansırsa önemlidir. Eğer insanın yaşayışında hiçbir etki göstermiyorsa, o fikre sahip olmuşsun ne, olma- mışsın ne? Marksizmi öğrenmeye devam edince an- ladım ki, ...toplumu değiştirmek ve geliştirmektek başına bireyin yapacağı bir iş değil, örgüt işidir, yani parti işidir." Ne var ki "Marksizmin ışığında çok uzun yol almak gerekir. Marksizmin ışık tutması başka, in- sanlann o ışığı görüp de gereklerini pratikte başara- bilmeleribaşka."(19,18,21) Doktorasını yaptığı için fakülteye doğrudan doçent olarak atanan Boran, bu arada, öğretmenliğinin, ab- lasının kent yerieşikliğinin de katkısıyla doçentliği için zorunlu çalışmayı Manisa'da tamamlıyor: Toplumsal Yapı Araştırmalan/ İki Köy Çeşidinin Mukayeseli Tetkiki (Sarmal, Bütün Yapıtlan: 3,1992; ilk yayını: 1945) Ancak Behice Boran'ın yapıtlanndan söz edildiğin- de, ilk ağızda Türkiye ve Sosyalizm Sorunlan'nın (Sarmal, Bütün Yapıtlan: 2,1992; ilk yayını: 1968) anımsanması olası. Gerçekten söz konusu yapıt, Türkiye'nin sorunlanna "giriş" bağlamında kabul edi- lebilecek nitelik taşıyor. Bu çerçevede, Boran'ın, siyasal kişiliğinin tüm ya- şamına yayılan evrilişlerine değgin önemli ipuçlanyla karşılaşmak da olanaklı Türkiye ve Sosyalizm So- runlan'nda. Nitekim ilk basım için kaleme aldığı "önsöz"de Boran amacını, 'Türk sosyalist hareketi- nin genel bir teorik çerçevesini çizmek, sorunlann tartışılıp açıklığa kavuşturulmasına yardımcı olmak" biçiminde belirlerken, "ama bilimsel düşüncede, yeni olgular, gelişmeler sonucu görüşlerin, varsayımlann, teorilerin değişebileceği kabul edilir" diye ekliyor. (18) Çalışmanın önemli sayılacak bir bölümü, ülke so- runlannın saptanışına, değerlendirilip kimi vargılara ulaşılışına aynlıyor. Bir iki satırla altını çizelim bunla- nn: "18. yüzyıl sonlanndan bu yana Osmanlı Impara- torluğu'nun Batı toplumlarına benzeme yolunda de- ğişme belirtileri göstermesi, Osmanlı toplumunun kendi yapısında benzeri gelişmelerin yer alması so- nucu olmamıştır." "Osmanlı İmparatorluğu'nda top- lumsal değişme.. .toplumun üst yapısında ve bu ya- pının askeri idari mekanizmasında başladığı için, toplumun değişmesi yukarıdan aşağıya, tepeden in- me olmuş ve bu değişmede devlet ve onu somutta temsil eden askeri-sivil kadrolar önemli rol oynamış- lardır." "Kurtuluş Savaşı yıllannda ve hemen sonraki dev- rede, aşağı yukan Atatürk'ün ölümüne kadar, yöneti- ci kadro, emperyalizme -dolayısiyle kapitalizme- ve merkeziyetçi bir derebeylik niteliğindeki Osmanlı yö- netimine ve geleneksel toplum düzenine karşı verdi- ği mücadele sonucu, varabileceği en ileri ideolojik noktaya vararak devrimcilik, halkçılık, sonra da laik- lik, devletçilik ilkelerini ortaya attı." "Atatürk "iktisadi istiklal'in bu önemini anlamış ve buna kuvvetle parmak basmıştı. Ocak 1923'te Iz- mit'te gazetecilere verdiği demeçte şöyle diyordu: 'Yeni Türkiye Devleti temellerini süngü ile değil sün- günün dahi istinad ettiği iktisadiyatla kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fa- kat yeni Türkiye Devleti iktisadi bir devlet olacaktır. Ve yine Izmir'de Türkiye Iktisat Kongresinin açılış nutkunda (17 Şubat 1923) belirtiyordu ki, 'Tam istik- lal için şu düstur var Milli hâkimiyet, iktisadi hâkimi- yetle tarsin edilmelidir (sağlamlaştırılmalıdır)... Siyasi ve askeri muzafferiyetler, ne kadar büyük olursa ol- sun, iktisadi zaferle tetviç edilmezse (taçlandınlmaz- sa) husule gelen zaferler payidar olamaz, az zaman- da söner.V Ne yazık ki Atatürk'ün yukanya aldığımız son cümlesinde haber verdiği tehlike Türkiye'de ger- çekleşmiş, 'zaferler payidar olamamış'tır; 'milli hâki- miyet iktisadi hâkimiyetle tarsin edilmelidir' hükmü yerine getirilememiştir." (29,30,31,39,64) Behice Boran'ın Marksizmle kesişen yolu, sonra- sında Türkiye Işçi Partisi'yle bütünleşecektir... BİR BİLİMCİ-EYLEMCİNİN SOSYALİZM ADIMI... Behice Boran, Türkiye'de "aydın" sözcüğünün karşılığında gösterilebilecek en doğru örneklerden biri sayılmalı. Gerçekten o, düşüncelerini bilimsel bağlamda temellendirirken bilimci, bunu deneyselli- ğin örsünden geçirerek sınamış eylemci olarak öne çıkmış bir insan... Bu nedenle Türkiye'de sosyalizm savaşımının önünü tıkayan öğelerin ortadan kaldınl- masında ya da sosyalizmle iigili sorunlann irdeleni- şinde gösterdiği soğukkanlı tutumuyla hep dikkate alınmış, düşüncelerine başvurulmuş, uyanlarına ku- lak verilmiş bir bilim eylemcisi oldu Behice Boran. Ona göre "...kadının genel sınıfsal konumundan doğan sorunlar yanında bir de kadın olmasına özgü sorunlan bulunduğundan, (...) kendi aralannda ör- gütlenmeleri ve toplumsal mücadeleye girişmeleri doğaldır." Gençliğe gelince... "...Gençlik özünde ilerici bir nitelik taşır. (...)/(...) Somuta ve aynntılara indiğimiz- de, stnıflt toplumun sınıfsal damgasını gençlik üzeri- ne de bastığını görürüz. ...Bunun için gençlik konu- sunu ve sorunlannı sınıf çerçevesi içinde ve kapitaliz- min bugünkü koşullan ışığında ele almak gerekir." (Behice Boran; Savunma, Sosyalist Yayınlar, 174,175) Değerli bilimci-eylemci Behice Boran'ın tüm yapıt- lan, yazılan, doğumunun yüzüncü yılı anısına TUS- TAV (Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı; bilgi@tus- tav.org) tarafından topluca yeniden yayına hazırianı- yor. Sahi Behice Boran kaç yaşında? Uğur Mumcu'yla söyleşisinde, "Her şeyi düşünm- üştüm bu işlere girerken. Hapis yatmayı, baskılan, şunu bunu... Ama yetmiş altı yaşında, bir yabancı ül- kede sürgün yaşamak hiç aklıma gelmemişti" diyor- du. (Bir Uzun Yürüyüş, 3) Boran, yabancı bir ülkede, sür- günde öldü... öldü mü gerçekten? Gözünüzü kısıp da dünya tarihi- nin geçmiş çağlarına şöyle bir bak- tığınızda onun, bir yanıyla Sparta- küs'e, Marx'a, öte yanıyla Yunus'a, Şeyh Bedrettin'e vardığını, onlarla yaştaş olduğunu görebilirsiniz ko- layca... Şimdi öte yakada, Nâzım, Deniz, Yusuf, Hüseyin, hep biriikte bahar dallan arasından, bu yakada çiçeğe durmuş bedenlerin 1 Mayıs, 6 Ma- yıs tomurunda bize bakıyoriar... Çünkü Nâzımlar, Boranlar, De- nizler kol kola, insanlığın tarihiyle yaşıt biryürüyüşü sürdürüyoriar! • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1055
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear