Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Y
3
Aralık 1857'de Polon-
ya'nın Berdiçev kentinde
(bugün Ukrayna'da) dün-
yaya geldi. Adı, Jozef Teo-
dor Konrad Korzcnio\vski'ydi.
Polonya, Çarlık Rusya'sına bağ-
hydı o yıllarda. Babası Apollo
Nalecz Korzenio\vski, yalnızca
bir şair değil, aynı zamanda ateşli
bir yurtseverdi. 1863'te Rusya'ya karşı
Polonya ayaklanmasının önderleri ara-
sında yer aldığında, oğlu Jözef altı ya-
şındaydı. Jözef, lngiliz edebiyatıyla ilk
kez sekiz yaşında, son yıUarını sürgünde
geçiren babasının yaptığı çevirilerle ta-
nışacak, Shakespeare, Walter Scott,
Charles Dickens gibi yazarların yapıtla-
nnı Lehçc çevirilerinden okuyacaktı.
Genç yaşlarda, karalardan sıkılarak
denizlere açıldı Jozef. Otuz yıldan fazla
bir süre şileplerde tayfalık, kamarotluk,
kaptan yardımcılığı, kaptanhk yaptı,
akıllara durgunluk veren serüvenler ya-
şadı. Denizlerde ve denizcilerle yaşadığı
serüvenler, 1890'ların ilk yıllarında yaz-
maya başladığı öykü ve romanlarının
nerdeyse değişmez harcını oluşturacak-
tı. Korzenio\vski adının lngilizlere güç
geldiğini bildiğinden, daha ilk yapıtla-
rından başlayarak "Conrad" takma adı-
eryüzü Kitaplığı
CELÂLÜSTER
celaluster@cumhuriyetcom.tr
Joseph Conrad'ın 'Üç Deniz öyküsü'
Ayça Sabuncuoğlu çevirisiyle yayımlandı
Derin denizlerde
derin ruhlarnı kullanacaktı.
Joseph Conrad, ilk romanlarından Al-
mayer's Foîly'yi (Almayer'in BudalaUğı)
1894 ilkyazında Londralı yayımcı Fisher
Unwin'e gönderdiğinde, artık giderek
deniz yaşamından koptuğunun; kendisi-
ni, Lordjim, Nostromo, Gizli Ajan,
Olüm Seferi, Karanhğm Yiireği gibi ln-
giliz edebiyatının fırtınah sulara yelken
açmasını sağlayacak olağandışı bir ya-
zarlık yaşamınm beklediğinin ne denli
ayırdındaydı, bilmiyoruz. Ama Alma-
yer'in Budalahğı'm okuyan eleştirmen
ve editör Edvvard Garnett'ın, Conrad'ı
yeni romanlar yazmaya yönelttiğini, da-
hası denizcilik yaşamına son verip ya-
zarlığı bir uğraş olarak seçmesinde etkili
olduğunu biliyoruz.
Belki de Joseph Conrad'ı borçlu ol-
duğumuz Ed\vard Garnett'a birkaç satır
ayırnıakta yarar var. Modern lngiliz
edebiyatının gelişimine yön vermiş bir-
kaç editörden biri olan Garnett'ın baba-
sı Richard Garnett, uzun yıllar British
Museum'da çalışmış, engin bilgisi ve
olağanüstü belleğinden ötürü kuşaklar
boyunca British Museum'da okurlar ve
araştırmacılarm efsaneleştirdiği bir kişi
olmuştu. Böylesi bir ailede yetişen, okul
eğitimini yarıda bırakmasına karşm deli-
cesine kitap okuyarak dönemi-
nin en etkili eleştirmen ve edi-
törleri arasına giren Ed\vard
Garnett ise, D. H. Lawrence'ın
zamanın ahlaksal baskılarıyla
karşılaşan Oğullar ve Sevgililer
adlı romanının yayımlanmasında
hiç de azımsanmayacak bir rol
oynamıştı.
Garnett'm, yalnız D. H. Law-
rence'ın değil, Ford Madox
Ford, T. E. La\vrence, John Gals-
\vorthy gibi yazarların, Stephen Cra-
ne ve Robert Frost gibi Amerikalı ya-
zar ve şairlerin, Kıtlık ve Muhbir adlı
romanı Türkçeye de çevrilmiş olan
lrlandalı yazar Liam O'Flaherty'nin
yapıtlarının yayımlanmasında da bü-
yük rol oynadığı söylenir. Gel gör ki,
büyük editörlerin de talihsiz anları
vardır. Tıpkı Gallimard'ın editörlüğünü
yaparken Marcel Proust'un Kayıp Za-
manın Izinde adlı başyapıtını geri çevi-
ren Andre Gide gibi, Garnett da Duck-
worth'te çalıştığı yıllarda Jamesjoy-
ce'un Sanatçınm Bir Genç Adam Ola-
rak Portresi adlı romanını reddetmişti.
Ama önce editörü, sonra da yakın
dostu olduğu Conrad'da yanılnıamıştı
Garnett. Modern lngiliz edebiyatına,
MÜREKKEBİ KURUMADAN
Bir kaptanın ruh ve beden portresi
Toseph Conrad'ın Üç Deniz
I Cfyküsü adı altında bir araya
J geürilen novellalarından bel-
ki de en ünlüsü "Tayfun", nefis
bir "kaptan portresi"yle açılır.
Ayça Sabuncuoğlu'nun çeviri-
sinden, işte tadımlık bir bölüm.
Günümüz edebiyatında benzer-
lerine artık pek rastlanmayan bu
"ruh ve beden portresi"nin tadı-
nı çıkarmak fena olmaz:
"Nan-Shan buharh gemisinin
kaptanı MacWhirr'in öyle bir
fizyonomisi vardı ki, dış görünü-
şü zekâsının tam karşılığıydı:
Kararlılık ya da aptallıkla ilgili
belirgin özellikler ortaya koymu-
yordu; göze çarpan herhangi bir
özelliği bile yoktu; sıradan, duyarsız ve durgundu.
"Zaman zaman yüz ifadesinin çağnştırdığı söylenebilecek tek
şey utangaçlıktı; çünkü kıyıdaki ticari bürolarda, yanık teniyle ha-
fifçe gülünıseyerek, gözlerini yere dikmiş halde orururdu. Gözle-
rini kaldırdığında, dosdoğru bakukları ve mavi reııkte oldukları
fark edilirdi. Saçlan san ve çok ince telliydi, kafatasının kel kub-
besini yumuşacık ipck gibi bir yığın halinde bir şakaktan öbürüne
sarardı. Yüzünün kılları ise, tam tersine, parlak kızıla çalar, dudak
hattında kısa kesilmiş bir bakır teli andınrdı; öte yandan, ne ka-
dar sinekkaydı tıraş ederse etsin, başını oynattığında alev gibi me-
talik ışıltılar yanaklarının yüzeyini yalardı. Ortalama boyun pek
altında değildi, biraz yuvarlak omuzluydu ve kollarıyla bacakları o
kadar sağlam yapılıydı ki, giysileri her zaman onlara birazcık dar
geliyor gibi görünürdü. Enlem farkınm sonuçlarını kavrayamıyor-
muşçasına, kahverengi bir melon şapka takar, kahverengiye çalan
yelekli bir takım elbise ve kaba saba botlar giyerdi. Bu liman kılığı
onun tıknaz yapısına katı ve inceliksiz bir jıklık havası verirdi. İn-
ce, gümüş bir saat zinciri ilmik atılarak yeleğine tutturulmuştu ve
en iyi kalite, ama genellikle sarılıp bağlanmamış zarif bir şemsiye-
yi güçlü, kıllı yumruğuyla sımsıkı kavramadan asla gemisini tcrk
edip karaya çıkmazdı. Lombar ağzına kadar kaptanına eşlik eden
ikinci kaptan genç Jukes bazen, büyük bir nezaketle, Izin verin,
efendim,' deme cesaretini gösterirdi - ve şemsiyeye saygıyla yakla-
şarak çubuğu kaldınr, katları silkeler, çabucak güzelce sarıp bağ-
lar ve geri verirdi; bu gösteriyi öyle azametli ciddiyet dolu bir yüz-
le sergilerdi ki, kaporta penceresinin orada sabah purosunu içen
baş çarkçı Bay Solomon Rout gülümsediğini gizlemek için başını
çevirirdi. 'Ah! Evet! Lanet şemsiye... Teşekkürler, Jukes, teşek-
kürler,' diye nurddanırdı Kaptan MacWhirr içtenlikle, başını kal-
dırmadan..." •
ÜÇ DENİZ
çoğunlukla denizdeki
yaşamı anlatan yapıtla-
rmda, doğanın değiş-
mez kayıtsızlığı ile kar-
şı karşıya kalan bireyin
içinde bulunduğu ko-
numu yansıtan, derin
sulara yelken açtıkça
insan ruhunun derin-
liklerine dalan bir ya-
zarkazandırmıştı.
Dilimize Ayça Sabuncuoğlu'nun çe-
virdiği Üç Deniz Övküsü (Can Yayınla-
rı), Conrad'ın "Tayfun", "Falk" ve
"Gölge Hattı" adlı üç novellasmı içeri-
yor. Kanımca, lngiliz edebiyatmm en
büyük deniz yazannı tanımak için bu-
lumnaz bir fırsat. Genç okur, hiç ku§-
kum yok, bu öykülerin ardından, Lord
Jim'e, "Nostromdya, Olüm Seferıne,
Karanhğm Yüreğfne yönelecektir.
Sabuncuoğlu'nun, düzyazınm büyük
ustası Conrad'ın yalnızca zorlu üslu-
buyla değil, ister istemez bolca kullan-
dığı denizcilik terimleriyle de fırtınaya
yakalanmış bir gemi kaptanı (!) gibi na-
sıl boğuştuğunu kestirebiliyorum. Ben-
ce, kıh kırk yaran, özenli bir çeviri çık-
mış ortaya. Çeviri dışında, iki önerim
olabilir yalnızca. Böylesi klasiklerde, bir
Conrad uzmarunın kaleminden çıkmış
bir önsöz bekliyor insan. Bir de, deniz-
cilik terimlerini açıklayan küçük bir
sözlük, kitabın değerine değer katardı
diye düşünüyorum. Bu keyfe keder ek-
siklikler, belki bundan sonraki basun-
larda giderilebilir.
Üç Deniz Öyfcüsü'ndeki üç uzun öy-
kü de, insanoğlunun doğayla savaşırken
kendi ruhu ve vicdanıyla girdiği savaşı-
mı şaşırtıcı bir görsellikle gözler önüne
seriyor. Conrad'ın pek çok yapıtının
beyazperdeye uyarlanmış ohnasmm ne-
deni de bu olsa gerek. •
SAYFA 16
DÜZELTME VE ÖZÜR: 1054. sayumzdaki Celâl
Üstcr'in "Yer>
r
üzü Kitaphgı" köşcsinde yayınüa-
nan 'Gazeteciliğin başucu fa'(abı'başlıkl) yazısı-
nın son cümlcsi cksik çıkmıştır. Cümlenin tama-
mı aşağıdaki gibidir. Yazanmızdan ve okuyucula-
nmızdan özür dilcriz.
"Elcştircn 3e eleştirilen arasuıdaki hoşgörülü,
sağduyulu, saglıklı ilişki, giderek, topluma da
yansıyacokor."
C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 5 5