29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Y 3 Aralık 1857'de Polon- ya'nın Berdiçev kentinde (bugün Ukrayna'da) dün- yaya geldi. Adı, Jozef Teo- dor Konrad Korzcnio\vski'ydi. Polonya, Çarlık Rusya'sına bağ- hydı o yıllarda. Babası Apollo Nalecz Korzenio\vski, yalnızca bir şair değil, aynı zamanda ateşli bir yurtseverdi. 1863'te Rusya'ya karşı Polonya ayaklanmasının önderleri ara- sında yer aldığında, oğlu Jözef altı ya- şındaydı. Jözef, lngiliz edebiyatıyla ilk kez sekiz yaşında, son yıUarını sürgünde geçiren babasının yaptığı çevirilerle ta- nışacak, Shakespeare, Walter Scott, Charles Dickens gibi yazarların yapıtla- nnı Lehçc çevirilerinden okuyacaktı. Genç yaşlarda, karalardan sıkılarak denizlere açıldı Jozef. Otuz yıldan fazla bir süre şileplerde tayfalık, kamarotluk, kaptan yardımcılığı, kaptanhk yaptı, akıllara durgunluk veren serüvenler ya- şadı. Denizlerde ve denizcilerle yaşadığı serüvenler, 1890'ların ilk yıllarında yaz- maya başladığı öykü ve romanlarının nerdeyse değişmez harcını oluşturacak- tı. Korzenio\vski adının lngilizlere güç geldiğini bildiğinden, daha ilk yapıtla- rından başlayarak "Conrad" takma adı- eryüzü Kitaplığı CELÂLÜSTER celaluster@cumhuriyetcom.tr Joseph Conrad'ın 'Üç Deniz öyküsü' Ayça Sabuncuoğlu çevirisiyle yayımlandı Derin denizlerde derin ruhlarnı kullanacaktı. Joseph Conrad, ilk romanlarından Al- mayer's Foîly'yi (Almayer'in BudalaUğı) 1894 ilkyazında Londralı yayımcı Fisher Unwin'e gönderdiğinde, artık giderek deniz yaşamından koptuğunun; kendisi- ni, Lordjim, Nostromo, Gizli Ajan, Olüm Seferi, Karanhğm Yiireği gibi ln- giliz edebiyatının fırtınah sulara yelken açmasını sağlayacak olağandışı bir ya- zarlık yaşamınm beklediğinin ne denli ayırdındaydı, bilmiyoruz. Ama Alma- yer'in Budalahğı'm okuyan eleştirmen ve editör Edvvard Garnett'ın, Conrad'ı yeni romanlar yazmaya yönelttiğini, da- hası denizcilik yaşamına son verip ya- zarlığı bir uğraş olarak seçmesinde etkili olduğunu biliyoruz. Belki de Joseph Conrad'ı borçlu ol- duğumuz Ed\vard Garnett'a birkaç satır ayırnıakta yarar var. Modern lngiliz edebiyatının gelişimine yön vermiş bir- kaç editörden biri olan Garnett'ın baba- sı Richard Garnett, uzun yıllar British Museum'da çalışmış, engin bilgisi ve olağanüstü belleğinden ötürü kuşaklar boyunca British Museum'da okurlar ve araştırmacılarm efsaneleştirdiği bir kişi olmuştu. Böylesi bir ailede yetişen, okul eğitimini yarıda bırakmasına karşm deli- cesine kitap okuyarak dönemi- nin en etkili eleştirmen ve edi- törleri arasına giren Ed\vard Garnett ise, D. H. Lawrence'ın zamanın ahlaksal baskılarıyla karşılaşan Oğullar ve Sevgililer adlı romanının yayımlanmasında hiç de azımsanmayacak bir rol oynamıştı. Garnett'm, yalnız D. H. Law- rence'ın değil, Ford Madox Ford, T. E. La\vrence, John Gals- \vorthy gibi yazarların, Stephen Cra- ne ve Robert Frost gibi Amerikalı ya- zar ve şairlerin, Kıtlık ve Muhbir adlı romanı Türkçeye de çevrilmiş olan lrlandalı yazar Liam O'Flaherty'nin yapıtlarının yayımlanmasında da bü- yük rol oynadığı söylenir. Gel gör ki, büyük editörlerin de talihsiz anları vardır. Tıpkı Gallimard'ın editörlüğünü yaparken Marcel Proust'un Kayıp Za- manın Izinde adlı başyapıtını geri çevi- ren Andre Gide gibi, Garnett da Duck- worth'te çalıştığı yıllarda Jamesjoy- ce'un Sanatçınm Bir Genç Adam Ola- rak Portresi adlı romanını reddetmişti. Ama önce editörü, sonra da yakın dostu olduğu Conrad'da yanılnıamıştı Garnett. Modern lngiliz edebiyatına, MÜREKKEBİ KURUMADAN Bir kaptanın ruh ve beden portresi Toseph Conrad'ın Üç Deniz I Cfyküsü adı altında bir araya J geürilen novellalarından bel- ki de en ünlüsü "Tayfun", nefis bir "kaptan portresi"yle açılır. Ayça Sabuncuoğlu'nun çeviri- sinden, işte tadımlık bir bölüm. Günümüz edebiyatında benzer- lerine artık pek rastlanmayan bu "ruh ve beden portresi"nin tadı- nı çıkarmak fena olmaz: "Nan-Shan buharh gemisinin kaptanı MacWhirr'in öyle bir fizyonomisi vardı ki, dış görünü- şü zekâsının tam karşılığıydı: Kararlılık ya da aptallıkla ilgili belirgin özellikler ortaya koymu- yordu; göze çarpan herhangi bir özelliği bile yoktu; sıradan, duyarsız ve durgundu. "Zaman zaman yüz ifadesinin çağnştırdığı söylenebilecek tek şey utangaçlıktı; çünkü kıyıdaki ticari bürolarda, yanık teniyle ha- fifçe gülünıseyerek, gözlerini yere dikmiş halde orururdu. Gözle- rini kaldırdığında, dosdoğru bakukları ve mavi reııkte oldukları fark edilirdi. Saçlan san ve çok ince telliydi, kafatasının kel kub- besini yumuşacık ipck gibi bir yığın halinde bir şakaktan öbürüne sarardı. Yüzünün kılları ise, tam tersine, parlak kızıla çalar, dudak hattında kısa kesilmiş bir bakır teli andınrdı; öte yandan, ne ka- dar sinekkaydı tıraş ederse etsin, başını oynattığında alev gibi me- talik ışıltılar yanaklarının yüzeyini yalardı. Ortalama boyun pek altında değildi, biraz yuvarlak omuzluydu ve kollarıyla bacakları o kadar sağlam yapılıydı ki, giysileri her zaman onlara birazcık dar geliyor gibi görünürdü. Enlem farkınm sonuçlarını kavrayamıyor- muşçasına, kahverengi bir melon şapka takar, kahverengiye çalan yelekli bir takım elbise ve kaba saba botlar giyerdi. Bu liman kılığı onun tıknaz yapısına katı ve inceliksiz bir jıklık havası verirdi. İn- ce, gümüş bir saat zinciri ilmik atılarak yeleğine tutturulmuştu ve en iyi kalite, ama genellikle sarılıp bağlanmamış zarif bir şemsiye- yi güçlü, kıllı yumruğuyla sımsıkı kavramadan asla gemisini tcrk edip karaya çıkmazdı. Lombar ağzına kadar kaptanına eşlik eden ikinci kaptan genç Jukes bazen, büyük bir nezaketle, Izin verin, efendim,' deme cesaretini gösterirdi - ve şemsiyeye saygıyla yakla- şarak çubuğu kaldınr, katları silkeler, çabucak güzelce sarıp bağ- lar ve geri verirdi; bu gösteriyi öyle azametli ciddiyet dolu bir yüz- le sergilerdi ki, kaporta penceresinin orada sabah purosunu içen baş çarkçı Bay Solomon Rout gülümsediğini gizlemek için başını çevirirdi. 'Ah! Evet! Lanet şemsiye... Teşekkürler, Jukes, teşek- kürler,' diye nurddanırdı Kaptan MacWhirr içtenlikle, başını kal- dırmadan..." • ÜÇ DENİZ çoğunlukla denizdeki yaşamı anlatan yapıtla- rmda, doğanın değiş- mez kayıtsızlığı ile kar- şı karşıya kalan bireyin içinde bulunduğu ko- numu yansıtan, derin sulara yelken açtıkça insan ruhunun derin- liklerine dalan bir ya- zarkazandırmıştı. Dilimize Ayça Sabuncuoğlu'nun çe- virdiği Üç Deniz Övküsü (Can Yayınla- rı), Conrad'ın "Tayfun", "Falk" ve "Gölge Hattı" adlı üç novellasmı içeri- yor. Kanımca, lngiliz edebiyatmm en büyük deniz yazannı tanımak için bu- lumnaz bir fırsat. Genç okur, hiç ku§- kum yok, bu öykülerin ardından, Lord Jim'e, "Nostromdya, Olüm Seferıne, Karanhğm Yüreğfne yönelecektir. Sabuncuoğlu'nun, düzyazınm büyük ustası Conrad'ın yalnızca zorlu üslu- buyla değil, ister istemez bolca kullan- dığı denizcilik terimleriyle de fırtınaya yakalanmış bir gemi kaptanı (!) gibi na- sıl boğuştuğunu kestirebiliyorum. Ben- ce, kıh kırk yaran, özenli bir çeviri çık- mış ortaya. Çeviri dışında, iki önerim olabilir yalnızca. Böylesi klasiklerde, bir Conrad uzmarunın kaleminden çıkmış bir önsöz bekliyor insan. Bir de, deniz- cilik terimlerini açıklayan küçük bir sözlük, kitabın değerine değer katardı diye düşünüyorum. Bu keyfe keder ek- siklikler, belki bundan sonraki basun- larda giderilebilir. Üç Deniz Öyfcüsü'ndeki üç uzun öy- kü de, insanoğlunun doğayla savaşırken kendi ruhu ve vicdanıyla girdiği savaşı- mı şaşırtıcı bir görsellikle gözler önüne seriyor. Conrad'ın pek çok yapıtının beyazperdeye uyarlanmış ohnasmm ne- deni de bu olsa gerek. • SAYFA 16 DÜZELTME VE ÖZÜR: 1054. sayumzdaki Celâl Üstcr'in "Yer> r üzü Kitaphgı" köşcsinde yayınüa- nan 'Gazeteciliğin başucu fa'(abı'başlıkl) yazısı- nın son cümlcsi cksik çıkmıştır. Cümlenin tama- mı aşağıdaki gibidir. Yazanmızdan ve okuyucula- nmızdan özür dilcriz. "Elcştircn 3e eleştirilen arasuıdaki hoşgörülü, sağduyulu, saglıklı ilişki, giderek, topluma da yansıyacokor." C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 5 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear