29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Selim ileri île Bu Yalan Tango' üzerine 'Bu roman içimdeki anarşinin tam karşıtı' Aşk roman- ları yazarı Fatma Asaf ile doksa- nıncı yaşı için hazırla- nan bir ne- + hir söyleşi dolayısıyla tanıştığı Ufuk Işık (Selim ileri'nin neredeyse ta kendisi) ara- sında "düello" gibi gelişen bir roman; Bu Yalan Tan- go. Selim lleriden, yakın tarihin sancılı dönemlerin- den süzülüp günümüze nice badirelerle yaran va- kur bir Cumhuriyet kadı- nının sorgulamaları çerçe- vesinde, dinmeyen ülküle- re adanmış içsel ve şiirsel davet niteliğinde bir yeni roman. ileri'yle Bu Yalan Tango'yu konuştuk. • camze AKDEMİR I m ^ omanlannızda başı- m 3 nıza gelen bir du- H m \^ rumdan bahsederek JL V başlamak istiyorum söyleşiye. Başlarda yazar egemen bir süre sonra ise roman kontrolö ele geçiriyor. Asileşen kahraman- lar, gidişatta söz dinlememeye, ya- zarı iteklemeye hatta ötelemeye başhyor. Kendi kendiîerini kuran cüm- leler ve tanımlayan kahramanları oku- yoruz adeta. Yazardan çıkıyor sanki... - Çok doğru, bir şeyi elli kere tekrar tekrar yazmama da bu neden oluyor (gülerek). Alışıp ısınmcaya kadar sanı- yorum ki ben egemenim. Sanıyorum ki kelimeler bana ait kelimeler veya kur- duğum yapı bana ait bir yapı. Ama yol aldıkça böyle olmadığını fark ediyorum SAYFA 18 ve her seferinde başa dönüyorum. Bana "şişşt" diyorlar resmen. Bir tür trans halinde onlara yenik dü- şüyorum da denilebilir. Gerçi ağırlığımı korumak adına her ba- şa dönüşümde belli ölçüde otori- ter bir tavırla geri dönmeye çahşı- yorum. Ama sonunda benim bir otoriter bir tavrım olmadığı orta- ya çıkıyor ve kahramanlar, olaylar ki, bende çok olay yoktur, hük- metmeye başlıyor. - Bu başmıza ilk kez gehniyor... - Tabi hepsi için geçerli. Ben bir şeyleri billurlaşmış olarak gö- rene dek ya2mam ve plan falan da asla yapmam. Bazı yazarlar tam bir plan çıkarıyor, ben hiç yapa- madım. Ben bir şey görüyorum ve o gördüğümün de olabilir olduğuna inandıktan sonra yazmaya başlıyorum. Fakat çoğu kez olabilir sandığun şey başka bir yöne, yönlere yol alıyor. Hep sürpriz yaşıyorum. Planı istesem de ya- pamam yani. Benim romanını da böyle bir şey işte, zorun zoru, kendimle mü- cadele hali. Kendimi çok boğarım, zora koşarım roman yazarken. Biünçli yaptı- ğımı söylemiyorum ama ben de zorum, romanım da zor oluyor, yazması da, tüm süreci de... Roman benim vazgeçil- mezim. Kefaretim de bu sanırım ve ra- zıyım. "HER ŞEYİN ÇOK KOLAY OKUNUR HALE GETİRİLDİÖI BİR DÖNEMDEYİZ" - Evet, yazarhğmıztn en başından beri belki de elinizin kalem tutmasından bu yana demeli hep roman yazmak istediği- niz biliniyor... - Hep romandı. Lisede iki büyük ede- biyat öğretmenim oldu. Galatasa- ray'dan ayrılmış, Atatürk Erkek Lisesi- ne geçmiştim. Bunlardan birisi Bakiye Ramazanoğlu, diğeri de Rauf Mutlu- ay'dı. Onlarm yönlendirmeleri de çok etkili oldu. Attillâ Ilhan'm bir mısrası vardır "Akşamlar hep bir roman gibi biter" diye. Hâlâ oradaki gibi bir roman yazmaya çalışıyorum. Haz duyduğum ro- man hep geçmiş- te yazılan ro- mandır. - Bu Yalan Tango'da da ev- vel zaman şiirle- rinden dizeler çağnştmyor sa- tırlarmız. O be- timlemeler, yazı- hş ruhu... Hani biraz ahşap ko- kulu antika, bir o kadar da kıy- metli, zariive kristalize. Bir de karanlık bir dil emeği sanki yani fazlasıyla içsel... • Bu romanda özellikle yaptım onu, bir tavırdı bu. Her şeyin çok kolay oku- nur hale getirildiği hatta kolay okunsun diye üzerinde aynca çalışıldığı bir dö- nemden geçiyoruz. Bu ne kadar sürer, bu hep mi kalır onu kestirmek çok zor. Ama içimdeki anarşi gizliden gizliye her zaman var. Bu roman o içimdeki anarşi- nin tam karşıtını yapmak ihtiyacı uyan- dırdı bende yani en zor olana, o eskiye, o disipline gitmek..'. Baktığmız vakit in- ce eleyip sık dokumazsanız adeta bir deli saçması anlatıyor da denebilecek bir şey. O deli saçmasının içerisinde bir mimari kurmaya çalıştım. - Geçmişle aranızdaki yakınhk ve "za- man bende öteden beri bir burgu gibi- dir, geçen zaman birçok insan için tec- rübedir, deneyimdir ama benim için ge- ri dönülmez olarak birpişmanhktır" demeniz; maziyle sıkı bağmız, hepsi ro- manmızda bir hicran, bir hıçkırık gibi düğüm düğüm... - Özellikle bu romanda değil mi? Ro- manın başkişisinin 90 yaşında olması, dediğiniz gibi yazarlığımda ve kişiliğim- de çok etkin oîan mazi olgusunu olanca bir özgürlük ve konforla işleme olanağı tanıdı. Geçip gitmiş zaman bana çok hüzün veren bir şey. Gelecek zamanı çok görebilen insanlardan değilim. Ge- lecek zamana karşı hele yaşadığmuz ül- kede ne yazık ki daha çok karamsarhk- larım var, aydınhklarım pek fazla yok. Ama geçmişe dönüp baktığım vakit de gelecek zamanın karanhklarını o geç- mişteki aymazhklar hazırlıyormuş gibi geldikçe büsbütün huzursuzluk duyu- yorum. Bir de tabii belli bir yaşa geldik- ten sonra bu duygular daha sık depreşi- yor. Mesela romanda Fatma Asaf 90 ya- şmda böyle hissediyor, yazarı olarak ben ise 61 yaşındayım ve aynısmı hisse- diyorum. Bunun da çok sevimli bir duy- gu olduğu söylenemez. O hıçkırık nasıl yok olsun? - 90 yaşına gelen Fatma Asafın mazisi de ülkenin mazisine dönüşüyor bir an- Selim İleri romanı lcin "Her seyin çok kolay okunur hale getlrlldiği hatta ko- lay okunsun diye üzerinde ayrıca çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. BU ne kadar sürer, bu hep mi kalır onu kestirmek çok zor. Ama İçimdeki anarsi gizliden gizliye her zaman var. Bu roman o İçimdeki anarşinin tam karşıtını yapmak ihtiyacı uyandırdı bende..." dlyor. lamda... - "Hayata, loş ışıkta tahammül edebi- liyorum" diyor biraz da bu nedenle. Ka- lemine de kızıyor "az yazdım, yeterince yazamadım" diyor. Roman kişilerini ya- zık ettiğine yanıyor, öyle düşünüyor. Hakikatlerini özgürce yazamadığı in- sanlara üzülüyor; boşa harcanmış genç- liklerini, solculuklarını, direnişlerini ve yitirişlerini canı yanarak seyrediyor. Dinmeyen ülkülerin yanından geçip git- tiğini ifade ediyor. "Kim niye solcu, kinı niye milliyetçi, yol nerede aynlıyor, bir- leşemez mi ki bu yol, komünistler, fa- şistler, kızıllar! Biz Atatürkçü gençler değil miydik, ne oldu da..." diyor. - Fatma Asaf tüm bu farkındakğına rağmen bildik aşk romanlanyla ü'nleni- yor... - Mecburen hani emeğinin hakkı işte para için yazıyor onları, önemsemiyor kendisi de. - Romanlanyla kusaklan kandırdığmı da epey düşünmüş besbelli... - Tabii, "Onları aldattım!" diyor. "Cumhuriyetten, kadın-erkek eşitliğin- den, kadın haklarından habersizlerdi" diyor. - Gündemin yazara ettiği, çağm yaza- ra eziyeti... - Tabii, Cumhuriyetin kuruluşunu gö- ren insanlara da olan bir şeydir o. Buna çok dikkat ederim, anne babamın kuşa- ğı da öyledir. Hepsinin Türkiye'ye son- suz bir inancı vardır ve sonra olup bi- tenlere karşı da haklı bir hayalkırıklığı, düşbozumu söz konusudur. Fatma Asafta da böyle. O kuşakta yaşadıkları döneme karşı sarsılmaz bir güven gö- rürsünüz. - Bu arada Fatma Asaf, birçok yönüy- le Cahide Sonku'yu anımsaayor de- sem... - Değil mi? Yazarken Cahide Son- ku'yu düşünmemiştim doğrusu ama şimdi siz söyleyince evet pek çok ben- zerliği var. Şanto itibanyla hiçbir şey ta- şımasa da Fatma Asaf m işte oturuşu, o kapıcıyı çağırış şekli, insanlarla konuş- ma şekli, hal ve tavırlarıyla büyük ben- zerlikler taşıyor hakikaten. Bir dönemin kadınları, Cumhuriyetin ilk insanları bunlar. "UFUK IŞIK, BENİM!" - Romanm bir diğer önemli kahrama- nı Ufuk Işık, sizi çağnştmyor... - Evet, aşağı yukarı birebir diyebiliriz. Okuyanlar genelde zaten hep şunu söy- ledi: "En çok kendini harcamışsın." Ufuk Işık'ı değil de kendini harcamışm dediler. Mesela o sondaki sarhoşluğunu falan çok eğlenerek yazdmı. - Ufuk Işık çok iyi bir suflör dc aynı zamanda. Fatma Asafı mü'thiş idare ediyor, yönlendiriyor, iç seslcrinde za- man zaman kızsa da, zorlansa da... - Suflör... Tabii... Fakat alkolü alın- caya kadar, sonra birdenbire çöküveri- yor. (gülüyoruz) • Türkçe versiyonlu bir tango _ okuduğumuz ashnda... •• C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1055
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear