13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
B ir edebiyat dergisi ne- den çıkar? Cünümüzde 200 dolayında sanat- edebiyat dergisi var. Bunların önemli bir bölü- mü edebiyatın belli bir alanını, özellikle şiir alanı- nı seçerek derin- leşmeye çalışır. Böylece edebiyat- ta işleyi olan bir dergi kimliği ka- zanmak ister. Şii- rin gizi ayrıntıda- dır. Neden özellik- le şiirin gizi? çün- kü şiir dilinin ge- çirdiği değişim ozanı yeni biçim arayışlarına gö- türdükçe, alışılmış şiirden yana olan ozanlar, "şiir ölü- yor mu?" kaygısı- na düşerler. Belli bir dönemin ozanları, aynı or- tamda yaşamanın kolaylıgı içinde, biçem yakınlığı gösterebilir, bir- birlerini daha iyi anlayabilirler. Bu durum, her on yıl- da bir kuşak oluş- tuğu anlamına gelmez. Ama bir dergi çevresinde toplanan ozanlar şiirbilim anlayışla- rına bütünlük ka- zandırmak olana- ğı bulabilirler. Gi- derek edebiyatta işlevi olan bir der- gi çıkarmaya çalı- şırlar. D eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN "Sincan İstasyonu" TAŞRA DERCİLERİ Ataol Behramoğlu Anadolu'da yayımlanan edebiyat dergilerinin nasıl bir gelişme gösterdi- ğini anlattığı yazısında, bu duaımun Istan- bul'un kültür alanındaki tekelini kırdığını da be- lirtiyor (Cumhuriyet Pazar, "Anadolu'da Ede- biyat Dergileri", 20 Eylül 2009). Ankara,lzmir, Bursa gibi büyük kentleri taşra saymak yanlışına düşmemelidir. Zaten ulaşım, bilişim, iletişim olanaklan taşra anlayışını da değiştirdi. Artık taşra uzak, kendimizi dışlan- mış, yabancı saydığımız bir yer değildir. Ora- larda insan ilişkileri daha yakın, daha içtenlikli- dir. Artık uzaklar yakınlaşmıştır. Ne diyordu Ismet Özel? "Uzaknedir? Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için Gidecekyer ne kadar uzak olabilir?" Kuşkusuz uzaklann yakınlaşması önemlidir. Ama daha önemlisi içimizdeki taşradan kurtul- maktır. Dergicilik söz konusu olunca Ankara'nın ön- cü bir durumu olduğunu anımsamalıyız. Edebi- yatımızın uzun ömürlü dergisi Varlık Ankara'da yayımlanmaya başlamıştı. Orhan Veli ile arka- daşlannın Yaprak'ı Ankaralıdır. Edebiyatta sağ ile solu barıştıran Hece de Ankara'da yayımla- nan bir dergidir. Eski Türk Dil Kurumu'nun yayın organı Türk Dili, edebiyat birikimini özle- diğimiz bir dergidir. Edebiyatımızda iz bırakan Ankara dergilerini anmak bu yazının sınırlarını aşar. Ataol Behra- moğlu'nun yazısından öğrendiğim bir dergi ha- beriyle yetineyim: "Ahmet Yıldız'ın 'Edebiyat ve Eleştiri'si bu anlamda büyük bir yayın olayıdır. Bu ay 100. sayısının son sayı olarak yayımlanacağını üzüntüyle öğrendim. 'Edebiyat ve Eleştiri' gibi bir dergiyi yüz sayı yayımlayabilmek büyük ba- şarıdır." Ataol Behramoğlu halen yayımını sürdüren üç dergiye ilgimizi çekiyor: "Özgen Kılıçars- lan'ın yönettiği 'Hayal', Abdülkadir Budak'ın 'Sincan Istasyonu', Aydın Şimşek'in, 'Deliler Teknesi' aklıma ilk gelenlerden." 5İİR AĞIRLIKLI BİR DERGİ "Sincan Istansyonu" Eylül 2007'de yayım- lanmaya başlamıştı. Ağustos 2009'da 24. sayı- sını çıkararak iki yaşını tamamladı. Abdülkadir Budak bu 2 yıilık emeği birer cilt halinde bü- tünleştirip, toplu olarak okurlann ilgisine sunu- yor. "Sincan lstasyonu"nun iki yıilık birikimine ba- kınca, dergiyi tek tek okumanın ötesinde, bü- tüncül qüçün şaşırtıcı etkisinde kalıynrşunuz. Abdülkadir Budak İlk Sâyıda "Boşluğa Mü- dale" adını koyduğu bir yazıyla derginin yolunu çizmeye çalıştığı bir bildiri sunuyor. Ama yazı- Sincan istaşyonu ısı [i("i\ Ml'DAHALE Sincan istasyonu Sincan Istasyonu Eylül 2007'de yayımlanmaya basladı, İlk sayı (solda). Eklm 2009... 26. sayı (saflda). nın içine baktığımız zaman, "boşluk" olarak ni- telenen anlayışın ne olduğunu tam olarak kav- rayamıyoruz. Oysa ben o "boşluk" sözünden şöyle bir anlam çıkarmak isterdim: "Edebiyatımızda öncüleşmiş öyle ozanlar var ki, belki dayanışma anlayışıyla, belki dönemin koşullan içinde, kendilerinden söz açılması alışkanlık haline gelmiştir. Oysa zamanla şiir anlayışlan gelişme gösterdikçe, onlann ne ka- dar boş, ne kadar gereksiz ozanlar olduğu an- laşılmıştır. Edebiyatın içine düştüğü yanlışları göstermek "Sincan lstasyonu"nun Görevi ola- caktır." Ama "Sincan Istasyonu" dergisinin iki yıilık serüvenine baktığımız zaman barışçı bir dergi olduğunu, kişilikleri inciltmeden olumlu bir eleştiri yöntemi uyguladığını görüyorsunuz. Abdülkadir Budak'ın "Boşluğa Müdahale" yazısındaki sözleri derginin izleyeceği yolu göstermesi bakımından anlamlıdır: " 'Sincan Istasyonu', dosyaları düzenleme- nin dışında, belli bir program çerçevesinde çı- kacak, kendi çapı ve gücü ölcüsünde gündem oluşturmaya çalışacaktır. Kendi çekirdek kad- romuzu kurmakla, kendi eleştiri birimimizi oluş- turmakla birlikte niteliği yakalamak için, işin en başına, şairin/yazarın hasına kalkıp gidecek, genç/yaşlı, ünlü/ünsüz aynmı yapmadan şair- lerimizin, yazarlarımızın kapısını çalmaktan çe- kinmeyeceğiz." Birinci yılını tamamladığı zaman 16 sayfa çı- kan dergi ikinci yılında 24 sayfa çıkmaya baş- ladı. Böyle sınırlı sayfalarda her ozanın, her ya- zarın kapısını çalarken çekirdek kadroyu koru- mak kolay olacak mı? Kuşku yok ki edebiyata emek veren kimi ya- zarlann belli konularda görüşünü almak gere- kecektir. Çekirdek kadroda kimler olduğu pek anlaşıl- mıyor. Behçet Necatigil'in "rahle-i tedris"inden geçen Sabit Kemal Bayıldıran çekirdek kad- roda gibi görünen, şiire nasıl bakılacağını bilen deneyimli bir edebiyatçı. ÖZGÜN ARAYIŞLAR "Sincan lstasyonu"ndaki ayaküstü söyleşile- ri, anımsatmalar, değiniler, haber notları kimi zaman incelikli bir yazı özelliği kazanıyor. Bun- lar hep derginin mutfağında kotanlan yazılar. Ama belli ki Abdülkadir Budak'ın sevecen eli değmiş o yazılara. Türkçe, değişmeceli söz yoğunluğuyla derin- lik kazanan bir dildir. Dolaylı anlatımla bizi örtü- lü bir şiire götürebilir. Ne ki örtülü şiir anlamsız değildir. Şiiri, "sözcüklerin siyaseti" olarak tanımla- yan Orhan Gürsel, aavaö/dan uzak bir şiirin izini sürmekte, "sorunsalımı okurun gözüne sokmak gibi bir derdim de olmadı. Istedim ki arayıp o bulsun" demek gereğini duyuyor. Eylül 2007'den başlayan bu 24 sayıda yüzlerce ozan, yazar "Sin- can lstasyonu"nun konuğu olmuş. Abdülkadir Budak, Kayseri'de edebiyata ilk adımlan attığı günler- den bu yana hep şiir dergisi ya- şatmak özlemi içinde oldu. Sonra Ankara'da Türkân Yeşilyurt'la çı- kardığı "Şiir Odası" dergisinin se- rüveni bir yıl sürdü, ama izi silin- medi. "Sincan lstasyonu"nda da o dergideki içtenlik var. Can Bahadır Yüce de anımsı- yor: "Tıpkı 'Şiir Odası' gibi sımsıcak bir dergi olmuş." Çoğu zaman kapsamlı dergiler- de "yığma yazı"lar olur. "Yığma Yazı", gerekli-gereksiz alıntılarla şişirilmiş, bütünlüğü olmayan, bil- geçlik taslayan yazılardır. Böyle öğretici yazılar da gerekebilir. Ama "Sincan lstasyonu"nda deneme tadında yazılar var. Belki de aynntıya sıkışmış bir değini, kapsamlı bir yazıdan daha etkili olabilir. örnekse "Şairin Üslûbu"yla ilgili bir değini nice kapsamlı bir incelemeden daha iyi iz bıra- kabilir: "Yeni şairlerde böyle bir eğilim yok. Kendi şiirini kurmak, kendi üslûbunu oluşturmak, belli temalar etrafında yoğunlaşarak kendine özgü bir dünya yaratmak gibi kaygıları yok. Bir şair imgesi yaratmaktan çok adlannı bir an önce duyurmak daha önemli görünüyor. Ama biz inatla ve ısrarla bir şair, ancak kendi sesini, sti- lini bulduğunda, bunu belirgin kıldığında öte- kinden aynlabilecektir diyeceğiz. Şiirin öteki edebi türlere bakılarak daha şahsi bir şey oldu- ğunu (işe yaramayacak olsa bile) hatırlatıyoruz. Nasıl ki bir ses sanatçısının kendine özgü bir ses rengi varsa, şarkıyı yorumlayış biçimi var- sa, şairin de vardır ve olmalıdır. Yoksa anonim olana dahil olunur" (Sincan Istasyonu, Kasım 2007). Şiir gibi yazı da da özgün olmalıdır. Alışılmış sözleri kullanan, hazır yargılarla yeti- nen bir yazardan özgün bir yazı bekleyebilir misiniz? Üstelik bu içi boş yazariarın "Üstat" duruşundan da geçilmez. "Sincak Istasyonu" böyle yazarlara gülüm- seyerek bakmasını bilir. "CÖZKALEM" Adı Karşıyaka'da bir parka verilen Dinçer Sezgin'in , yaşamanın içinden geçerken, çevre insanlarıyla nasıl bütünleştiğini anlatan anı ya- zısı insanı duygulandırıyor. Ten sevisini anlatan öyküleri yüzünden sıkıntı çektirilen bir yazarın sevincini paylaşıyoruz (Sincan Istasyonu, "Bu Sevinç Nasıl Anlatılır Acaba?" Temmuz 2008). Mehmet Taner gibi divan şiirini özümsemiş bir çağdaş ozanın Enis Batur'a bakışı önem- liydi: " 'Tan Yayınlan'nın vaktiyle birlikte çalıştığı- mız Tunalı'daki bürosunda onu karşıladım. London koltuklara kemal-i kalb ile yayıldık." Kimi yazarlar bir ozanın şiirini tanımadan, ta- nıma sıkıntısına katlanmadan "ahkâm kesme"yi severler. Enis Batur "Ayna" ile yola çıkmıştı. Mehmet Taner'in yorumu Enis Batur'un şiirine ayna tu- tuyor: "Sonraları kendimde gizlediğim, merkezi güçlendirme eğilimimin nedenîeri sayabilirim "Ayna"yı. Belki Batur'un o bütün 'akın'larının ardında da, merkezi destekleme güdüsü var- dır. Zalyn 'akın'lar her potanslyel şiir iınpara- torluğunun (anakaranın) organik kollan, uzantı- ları değil midir?" (Tanışmalar, Eylül 2007). "Sincan lstasyonu"nda "Günsüz Günlükler" yazan bir gizli eleştirmen var: Şahin Taş. O numaralı günlüklerdeki küçük değinmelerin içi- mizdeki yankısı sürüyor. Bir zamanlar adı dillerden düşmeyen kimi ozanlar unutuluyor mu? Unutturulmak mı iste- niyor? Kavgasız edebiyatın anlamı yoktur ama kavganın da bir düzeyi olmalı. Necati Cumalı neden unutulsun? "Gözkalem" eleştirel yorumlann yeri: "Bir edebiyat dergisi olarak, siyasi görüş farkhlıklanndan çok, edebi, estetik aynşımlar ve bunun kavgasından söz etmek istiyoruz." Yeni bir bakış açısıyla edebiyatı anlamak için "Sincan lstasyonu"nu okumak gerekiyor." Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplannızı aşağıdaki adrese gönderiniz: MustafaŞortfOnaran Hekimköy Sitesı 20. Sok. No: 8 06800 Ümitköy-Ank. Tei: (0312)23591 11-2362346 SAYFA 22 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 2 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear