24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
HİKMET ALTINKAYNAK Hıfzı Topuz’un yeni roma- nı “Abdülmecit”i büyük bir heyecanla okudum. Bir yan- dan Hıfzı Topuz’un UNES- CO’da Türkiye’nin Paris tem- silcisi olarak Cumhuriyet’e yazdığı yazılarını düşündüm, bir yandan da edebiyat dün- yasına kattığı kitaplarını anım- samaya çalıştım. Gazetecilikle, iletişimcilikle, kültürle ilgili kitaplarını ayrı tu- tarsak, “Parisli Yıllar”, “Eski Dostlar” adını verdiği anı ki- tapları dışında, 1998’de “Meyyale” ile başlayan ro- manlarının sayısı on bire ulaş- tı. Her biri baskı rekorları kır- dı. Her biri alanında yazılan ilk romanlar sayıldı. On bir romandan ikisi To- puz’a iki büyük ödül de ge- tirdi. “Başın Öne Eğilmesin” 2006 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı, “Kara Çığlık” 2008 Afrika Barış ve Dostluk Ödülü’nü aldı. Hıfzı Topuz ilk romanı “Meyyale” ile hem yakın tari- himizi romana taşıdı, hem de ailesini anlattı. Çünkü anne- annesi, Meyyale romanının kahramanının kızıydı. Ab- dülmecit’in yaveri Hüseyin Şerif Paşa’nın da gelini... Şerif Paşa ise, büyükdedesi. Çocukluğu anneannesinden Şerif Paşa’nın anılarını dinle- yerek geçmişti. Belleğinde izler bırakmıştı. Mustafa Kemal’i ve Mus- tafa Kemal’in çok sevdiği Fikriye’yi “Gazi ve Fikriye” ro- manında okuduk. Sabahattin Ali’nin yaşamını, öldürülüşü- nün ardındaki gizemi “Başın Öne Eğilmesin”den öğren- dik. Abdülmecit romanıyla da bir başka ilke imza attı Hıfzı Topuz. Osmanlı Devleti’nin sı- ra dışı bir padişahı Abdülme- cit’in özel yaşamının giz per- desini kaldırdı. Çünkü Şerif Paşa, Abdülmecit’in yaveriy- di ve Hıfzı Topuz, Şerif Pa- şa’nın büyükbabasına ve an- neannesine yazdığı mektup- ları buldu, “Abdülmecit”i yaz- dı… Osmanlı Devleti’nin kapıla- rını Batı’ya açan, babası II. Mahmut’un başlattığı reform hareketlerini büyük bir hızla ileri taşıyan Abdülmecit, Os- manlı Devleti’ni Avrupa Top- luluğu’na kabul ettiren padi- şahtı. Roman, II. Mahmut’un ve- remden ölmesi ve yerine en büyük oğlu Abdülmecit’in tahta oturmasıyla başlıyor. Abdülmecit henüz 16 yaşın- daydı ve tarihe Tanzimat Fer- manı’nı ilan eden padişah olarak geçti. Mustafa Reşit Paşa’nın okuduğu fermanı Gülhane Köşkü’nden izleyen Abdül- mecit, bu fermanda dile ge- tirilen maddelere uyulması kararlılığını ilk gösteren de oldu. Hemen “Hırkai Şerif”e gidip orada kendi de “Yasa- lara uyacağına” yemin etti… Ayrıcalık istemedi. Ferman, Hıristiyanları da yasalar karşısında eşit yaptı, askerliği, vergiyi kurallara bağladı. İngiltere ve Fransa fermanı destekledi, Rusya eleştirdi. Abdülmecit bunun- la kalmadı, yurt gezilerine çı- kıp halkın ne düşündüğünü halktan öğrendi. Abdülmecit’i 14 yaşınday- ken doğuran Bezmiâlem Va- lide Sultan, devletin yöneti- minde oğlunu yalnız bırak- madı. Bildiklerini paylaştı. 16 yaşındaki oğlunun harem ha- yatı içinde alabildiğine mutlu olması için cariyeler buldu. Herkes, anneden halaya, pa- şadan sadrazama kadar Ab- dülmecit’e cariye sunma ya- rışı içine girdi. Yalakalık aldı yürüdü. Bu nedenle Abdül- mecit sayısız cariyeye sahip oldu. İçki ve kadın hayatını kuşattı. İçlerinden Servet- seza, Şevkefza, Tirimüjgân, Nalandil, Perestu, Serfinaz, Gülüstü, Şayeste.. gibi, yir- miden fazla kadınla, hare- mağasının yaptığı nöbet çer- çevesinde beraber oldu. Bunlardan 42 çocuğu oldu. 25’i kendinden önce öldü. Sonraları tahta çıkan oğlu Abdülhamit’i Tirimüjgân do- ğurdu. Eşlerinden yalnızca Perestu ile resmi evlilik yap- sa da ondan çocuğu olmadı. Sabahtan akşama kadar iç- kiden başını kaldıramayan Abdülmecit de babası gibi, henüz 38 yaşındayken ve- remden öldü. Günümüzde Osmanlı Dev- leti gibi çokeşlilik de tarihe gö- müldü. Kölelik, köle alıp sat- mak bitti. Ayrıca verem gibi geçmişte binlerce kişinin ölü- müne neden olan bu hastalı- ğa çare bulundu. Ama bir tek yasalara, adalete saygı sanırım Abdülmecit döne- minden de geri kaldı. Adalet diye diye adalet yıprandı. Bu roman, Osmanlı Devle- ti’nin ne tür harcamalarla, neden ve nasıl battığını Ab- dülmecit’in 22 yıllık saltana- tıyla yansıtırken yasaların da başta yasa yapıcılar olmak üzere herkesin uyması gere- ken kurallar olduğunu gös- termesi bakımından büyük önem taşıyor... “Abdülmecit”, düşünce ve kültür adamı Hıfzı Topuz’un devlet yöneticilerine ve her- kese ders veren romanı ola- rak da algılanmalı. Türk kül- türünü çok iyi bilen, Batı kül- türünün merkezi sayılan Pa- ris’te yıllarca yaşayıp da o yıl- lara hakkını veren Hıfzı To- puz’un eline sağlık… CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Damat Ferit Bile!.. AKP’li Cumhurbaşkanı, TBMM’nin açılış konuş- masında ne demişti?.. - Türkiye, kendi sorunlarını kendisi çözmek zo- rundadır, yoksa birileri gelir, çözer.. İlginç bir cümleydi!.. Ben, kendi hesabıma cümle- yi ciddiye alıp, üzerinde uzun uzun kafa patlattım... Ön- celikle iki soru öne çıkıyordu: - AKP’li Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği “so- runlarımız” neler?.. - Kendimiz çözemezsek, “gelip çözecek birile- ri” kimler?.. Sağ olsunlar, “içerdeki” ve “dışarıdaki”lerin şu bir hafta içinde yapmış oldukları açıklamalar, raporlar, kon- greler “sorunlarımızın” ne olduğunu gayet güzel bir şekilde ortaya koydu.. - Anayasanın “değiştirilemez, değiştirilmesi tek- lif dahi edilemez” ilk üç maddesini değiştirin. - “Ne mutlu Türküm diyene” demeyin.. - İstiklal Marşı’nı olur olmaz yerlerde sık sık kul- lanmayın.. - Okullardaki “Türküm, doğruyum, çalışkanım” andını da kaldırın - Lozan’daki “azınlıklar” maddesini genişletin... Türkçesi şöyle: Kürtleri, Alevileri vb. azınlıktan sa- yın... - Abdullah Öcalan ve PKK ile masaya oturun, dağ- dakileri indirip, siyaset yolunu açın… - Kıbrıs’tan elinizi, eteğinizi çekin... - Ermeni açılımını bir an önce tamamına erdirin.. Nasıl buldunuz?.. İşte, içerdeki ve dışarıdakilerin el ele çıkardığı “sorunlarımız” listesi şimdilik kaydıyla böy- le... Tabii, bu durum da iş, dönüyor, dolaşıyor, AKP’li Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği “kim çözecek” me- selesinde düğümlenip kalıyor: - Biz mi çözeceğiz, birileri mi gelip çözecek?!.. Ben günlerdir, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhur- başkanı sıfatını taşıyan kişi, hem de TBMM’nin açılı- şında, böylesine zavallı bir cümleyi nasıl söyleyebildi, buna karşı ne demeli” diye düşünüp dururken, CHP lideri Baykal, salı günü grup toplantısında aynen şöy- le dedi: - Damat Ferit dahil kimse çıkıp ‘dışarıdan gelen taleplere açık olmalıyız. Söylenenleri yapmalıyız. Yoksa başımıza bir şeyler gelir’ deme cesaretini gösterememiştir… İşte benim aradığım karşılık da buydu… Baykal’a yü- rekten teşekkür ediyorum!.. Bir Yurtsevere Mektup (XXIX) Sevgili kardeşim Balbay, eminim dünkü Cumhuri- yet’in manşetini görünce “acı tonu” fazla bir kahka- ha patlatmışsındır!.. Ergenekon polisleri, Ergenekon savcıları ve Ergenekon yargıçları, Kandilli’de, Emniyet’in iftar yemeğinde bir araya gelmişler, bir eğlenmişler, bir eğlenmişler, sorma gitsin!.. Hem de ne zaman; ilk Er- genekon iddianamesinin açıklandığı 14 Temmuz 2008 tarihinden kısa bir süre sonra, davaya 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bakacağının açıklandığı gün... Ya- ni, iftar yemeği olmuş mu sana “kutlama” yemeği!.. Odatv.com’un ortaya çıkardığı yemeğin fotoğrafları- na baktım; aynı davanın yargıcı, savcısı, polisi aynı ma- sada pek mesut, pek bahtiyar görünüyorlardı, herkes gülüyordu… Ergenekon savcısıyla üst düzey istihbaratçının gü- lümseyen fotoğrafına dalıp gitmişken, aklıma birden ve nedense, Tayyip Bey’in Amerikan Wall Street Jo- urnal’a verdiği demeçte Aydın Doğan’ı ünlü mafya li- deri Al Capone’a benzetişi geldi!.. İşin “çirkinlik” ve “insaf” boyutlarına girmeyeceğim… Yalnızca çok me- rak ettim; Ergenekon davasına benzer bir dava ABD’de görülüyor olsaydı ve o davanın yargıcı, sav- cısı, polisi örneğin “Thanks giving friday” yemeğin- de, hem de davanın hangi mahkemede görüleceğinin açıklandığı gün aynı masada gülücükler saçarken gö- rüntülenseydi, acaba Wall Street Journal ya da diğer Amerikan gazeteleri bu durumu hangi sözcüklerle man- şetlerine taşırlardı?!.. Son üç gündür yazılarını okuyorum. İçimizdeki mevsimlerden söz etmişsin; benim içimde, üstelik kı- şa hazırlanırken bahar mevsimi hüküm sürüyor... Öyle ki; güneş olabildiğince parlak, olabildiğince sı- cak sarmalıyor... Sana, Gaziantep’ten, Adıyaman Besni’den o sıcacık insanlardan binlerce sevgi getir- dim… Sevgili kardeşim, seni ve tüm yurtseverleri, dışarı- daki milyonlar adına bir yurtseverin olanca gücü, sı- caklığı ve direnciyle kucaklıyorum. e-posta: umitzileli@gmail.com Batı’ya Atılan İlk Adım… KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Ekim HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 8 EKİM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Gül: Üniversiteler üst seviye siyaset yapmalı... Seviye tespit sınavını da AKP yapmalı! Türk Işık İşgüden : “600 yıl ‘hödük’ sayılan, 300 yıl ‘şamar oğlanı’ yapılan Türk’e 80 yıldır ‘ne mutlu’ olması çok görülüyor!” Bölücü Aydın Türkaydın: “Önce duble deyip yolları böldüler. Sonra laik diye insanları. Şimdi de açılım diyerek ülkeyi bölüyorlar!” Faşist İlker Çamkır: “Eğer bugün yaşananlar demokrasi ise, Hitler’e neden faşist diyorlar?” YağmurDeniz Açılımın amacı ara açmak! HENÜZ açıklanmamış olsa da açılımın açılımının belli olduğunu söylüyor Kemal Öncü: “Çankaya’daki AKP’linin ‘tarihi fırsat’ diyerek müjdelediği açılımın ne menem bir şey olduğu hâlâ tartışıladursun, açılım sürecinde yaşananlarla ‘açılım’ derken yüzyıllardır birlikte yaşayan Türk ve Kürtlerin ‘arasının açılması’nın kastedildiği anlaşıldı! Bugüne dek birbirlerinin etnik kökeninin ne olduğunu merak bile etmeyen insanlar ‘açılım’ gündeme getirildi getirileli birbirine diş biler oldu, araları açıldıkça açıldı... Öte yandan ortada fol yok yumurta yok iken ‘tarihi fırsat’ diyerek açılımın düğmesine basan Çankaya’daki AKP’li, Meclis’in açılışında yaptığı konuşmada ‘Eğer biz bu açılımı kendi irademizle yapmazsak, başka güçler yapar, bu meseleyi çözer’ diyerek ‘başka güçler’ adına ‘milli irade’ye gözdağı verdi! Bu arada Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüce makamında, ‘Kendi sorunlarımızı biz kendimiz çözeriz, süper güç bile olsa başkalarının iç işlerimize karışmasına asla izin vermeyiz, biz Irak değiliz” diyebilen bir devlet adamı değil, ‘başka güçler’ adına Türk ulusuna aba altından sopa gösteren bir AKP’linin oturduğu da anlama özürlüler dışındakilerce kuşkuya yer bırakmayacak şekilde anlaşılmış oldu.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TÜRKİYE ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi amacıyla protokol hazırlandı ya... Medya bu işi kamuoyuna normalleşme diye duyuruyor ya... İktidar, normalleşmeyi sağlıyor ya... Bülent Esinoğlu “Hiçbir şey almadan vermenin adı ‘normalleşme’ oldu” diyor: “Amerika’nın talimatları ile memleket yönetme diye işte buna derler. Ermenistan’la normalleşme adına hiçbir şey elde etmeden neleri kaybettik alt alta sıralayalım: Haysiyetimizi kaybettik. Dedelerimizin katil olduğunu kabul ettik. Azerbaycan’ı kaybettik. Doğu’nun tüm kapıları yüzümüze kapandı, kardeş kapılarını bile kaybettik. Enerji üssü olma şansını kaybettik. Önce haysiyetten başlayalım. Neden haysiyetimizi kaybettik? Çünkü onurlu bir millet talimatla iş yapmaz. Ulusal çıkarlarını öne çıkarır. Ermenistan ile sınırlarımızı belirleyen, üstelik Ermenilerin kendi imzasını taşıyan Kars Antlaşması’nı tanımayan bir ülke ile yeniden masaya oturmak, kaybetmektir. Ermenistan sınır kapısının açılması demek, Doğu’nun tüm kapılarının yüzümüze kapanması demektir. Ermenistan’ı kazanamayacağımız gibi, üstelik Azerbaycan’ı kaybettik. Türk Cumhuriyetlerinden gelecek enerjinin üssü olma şansını yitirdik. Artık olsak, olsak bir nakil ülkesi olabiliriz. Bu durumu Hıristiyan ülkeler elbette destekler. Bunu bir matahmış gibi, ‘Falan ülke de Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesini destekliyor’ diyerek halkı kandırırlar ama bu ilişkilerin normalleşmesi değil, Türkiye’nin anormalleşmesidir. Amerika’nın güdümündeki siyasi İslamın normalleşmeden anladığı; Amerikan talimatlarına uyarak, ülkemizden bir şeylerin verilmesidir. Bölücü Kürtlere devlet ver, normalleş! Kıbrıs’ı ver, normalleş! Katilliği kabul et normalleş! Osmanlı da böyle normalleşe, normalleşe 1919’a gelmişti. Sonra geriye dönüp bir bakıldığında imparatorluk diye bir şey kalmamıştı. Evet, Osmanlı hanedanı da, kendi saltanatta kalsın diye her şeyi vermişti. Başta haysiyetini verdi, arkasından toprakları verdi.” Normalleşme SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir metnin, bir yapõtõn aslõndan az çok ayrõlan deği- şik biçimlisi. 2/ Hõ- ristiyan ermişlerine verilen san... Bir çemberin içinde kaldõğõ düzlem par- çasõ. 3/ Tanelerin içini kurum karasõ bir tozla dolduran ekin hastalõğõ... “Kakım” da deni- len kürk hayvanõ. 4/ Binek hayvanlarõnõn kõllarõnõ, derisini temizleme. 5/ Yü- rümek için yapõlan ayak atõşlarõnõn her biri... Ga- ziantep yöresinde yetişen beyaz bir üzüm cinsi. 6/ Yinelenen dize. 7/ Titan elementinin simgesi... Kõl- cal damar kanamalarõnõ önleyen glikozit. 8/ Ar- jantin’in plaka imi... Ekolojide, bir canlõnõn varlõğõnõ sür- dürebildiği yaşama ortamõnõn en küçük birimi. 9/ Başakla karõşõk iri saman... Bir gösterme sõfatõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir yol şebekesi üzerinde, belli bir noktadan ayrõla- rak başka bir noktadan aynõ yolla birleşen ikinci dere- cedeki yol. 2/ Avuç içi... Saz takõmõnda usul vurmaya ya- rayan tef. 3/ Kadõnlarõn kaşlarõnõ boyamak için kullan- dõklarõ siyah boya... İskambilde bir kâğõt. 4/ Osmanlõ top- rak düzeninde küçük dirlik. 5/ Girişim, hamle... Bir tak- vim türü. 6/ Çok sõk yinelenen ve bundan dolayõ usanç veren söz. 7/ Boru sesi... Aralõksõz yinelenen ve artõk dü- şünmeksizin yapõlan eylemlerin tümü. 8/ Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ... Duvar içinde bõrakõlan oyuk bölüm. 9/ Taş gibi olmuş toprak parçasõ... Pasta hamuru. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Y E R L E Ş K E I R A B E R D İ R E Y H A N E M T N A B İ R S L G R İ A S A A Ç I M L A M A K Z İ N A N İ L İ L A N E T A Y M E İ R İ K M E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear