Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir Türkan Saylan kitabı Halka adanmış onurlu bir yaşam “Herkesin eşit olduğuna, kendimizin de hangi gelişmişlik düzeyinde olursak olalım, temel hak ve özgürlükler, yurttaşlık ödevleri açısından eşit bulunduğumuza inanmak belki de kolay değil. Kâğıt üzerindeki eşitliklerin yaşamdaki her alanda uygulanması için daha çok zaman ve ne yazık ki acı deneyimler gerekecek. Keşke eşitlik duygusunu hepimiz içselleştirebilsek çoğumuzun ruhunu sarmış kin, kıskançlık ve sevgisizlikten kurtulabilsek ve eşitlikçi bir toplumda, herkesin fırsat eşitliğinden yararlanabileceği ve tüm gizli değerlerin insanımızdan fışkıracağı tüm zenginliklerimizin bir arada güzel ülkemizi barışa, kardeşliğe taşıyacağı bir işleyiş içinde çağdaş uygarlığı hep birlikte yakalayabilsek” diyordu Türkan Saylan. Ömrünün son günlerinde evi basıldı, “suçlu” ilan edildi. Avukatı Hüseyin Karataş’ın yayıma hazırladığı Son Nefeste Son Savunma, Saylan’ın bir anlamda son mücadelesini ve Türkiye’nin yakın tarihinin kara lekesini gözler önüne seriyor. Ë İbrahim BERKSOY Nisan 2009 günü Türkan Saylan’ın evi basıldığında herkes gibi ben de şaşkınlık içindeydim. Bizler, “Yeter artık, bu kadar da olmaz!” derken, Türkan Hoca, arama sonrasında penceresinden tüm Türkiye’ye sükunet mesajı veriyordu. Eliyle “mola” işareti yaparken objektiflere yansıyan fotoğrafı belleklerimizde daha dün gibi taptaze duruyor. Yıllardır hem Derneğin (ÇYDD) hem de başta Türkan Hoca olmak üzere dernek yöneticilerinin avukatlığını yapan Hüseyin Karataş’ın yayına hazırladığı Son Nefeste Son Savunma, 2000’li yıllardan bu yana Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne ve derneğin genel başkanı Türkan Saylan’la yöneticilerine yönelik planlı, programlı, “sistematik” ve “güdümlü” saldırıları belgelerle gözler önüne seriyor. Bu yönüyle kitap, 13 Nisan 2009 baskınının öncesi ve sonrasını “anlamamıza” olanak sağlıyor. SALDIRILAR VE KOMPLOLAR... Türkan Saylan, derneğe, kendisine ve çalışma arkadaşlarına yönelik saldırıları, olup bitenleri belgeleriyle birlikte derlemeye neden gereksinim duyduğunu şöyle açıklamış: “Tehditlerin boyutları artıp azaldı. Komplolara dönüştü. Bütün bunları bir kitapta toplamaya yıllar önce karar vermiştim, olamadı. İşte şimdi bir atılım yapıyorum, umarım sonunu getirebilirim.” Türkan Hoca’nın bu satırları yazdığı yıl 2006. 13 Nisan 2009’a daha üç sene var! Bu saldırılar, komplolar ne yazık ki azalmadı, her geçen gün arttı. Türkan Hoca, geleceğe yönelik umut, direnç ve çalışma azmini koruyarak satırlarını şöyle sürdürmüş: “Eğer arkadaşlarım ve ben, bu kitabı oluşturacak yalan, iftira ve uydurma suçlamalardan, hem de salt adını vermeyen ya da veren insancıkların değil, devlet organlarında, karar mekanizmalarında bulunanların, pek çok kişiyi inandırabilecek gerçekdışı senaryolardan etkilenecek olsaydık çoktan pes etmemiz gerekirdi. Etmedik, çünkü bütün bunları, doğru yolda olduğumuzun birer kanıtı olarak algıladık. Buna karşın hep düşünmüşümdür. Böylesi gerçek dışı senaryolar üreten, buna zaman ve akıl ayıran insanlar bu yaratıcılıklarını, zekâlarını olumlu işlere harcasalar kim bilir neler olabilirdi? ‘Ne yazık’ demekten başka elimden ne gelir? Bu derleme bu nedenle önem taşıyacak ve bir dönemde, gönüllü çalışarak ülkeye, insana hizmet verenlerin başına neler gelebildiğini belgeleyecek. ‘Sosyal sorumluluk’ konusunun pek de kolay yerleşemediğini, daha çok fırın ekmek yememiz gerektiğini anlatacak!” Bu satırların yazıldığı yıldan bir yıl sonra, 1 Temmuz 2007’de, kitaba yazdığı önsözde Türkan Hoca, derneğe, kendisine ve çalışma arkadaşlarına yönelik iftira ve komplolar karşısında söyleyecek sözü olduğunu şu satırlarla dile getiriyor: “Toplumsal konulara ilgi duyup örgütlenmelere girişince ve ülkenin gelişmesini engelleyici, Cumhuriyet rejimimizi değiştirmeye yönelik olaylara tepki göstermeye başlayınca, başıma ve de başımıza gelenler, tehditler, iftiralar ve komplolar inanılmaz boyutları buldu ve devam ediyor (...) Kim bilir bu ülkede daha kaç kişi, kaç aydın böyle güdülenmiş komplolara kurban edildi. Suçsuzken suçlandı. Bunların yanında ben kimim ki? (...) Benim gibi bir insandan, bir ‘vatan haini’, bir ‘misyoner’, bir ‘Soroscu’, bir ‘PKK destekçisi’ vb. olumsuz tiplerle dolu senaryolar yaratan ve yıllar yılı etik, yasa, kural tanımadan birbirinden alıntılar yaparak yıpratmaya çalışanların karşısında; kendi önsezi ve kafalarını kullanarak bunların hepsinin iftira ve uydurma olduğunu anlayan, sevgi, saygı ve güven dolu halkıma, en tutucu kurumların içinde Cumhuriyeti özümsemiş gizli kalmış değerlere dayandık yıllardır ve asla pes etmedik (...) Çağdaşlaşma yolunda, dürüst ve namuslu yürüyüşümüz hep sürecektir. İftiracılar, komplocular ekmek paralarını bu meslekleriyle kazandıkları ve güce ulaşmak için her şeyi mubah görenler, onları maşa olarak kullandıkları sürece, önlerine çıkan engellere karşı çirkin, ahlaksız ve kirli oyunlarını sürdüreceklerdir. Hepimiz güçlü, sabırlı ve kararlı olmalı, birlikte bu oyunları bozabilmeliyiz.” DAVALAR DAVALAR Kitapta, 2000’li yılların başından bu yana isimsiz, imzasız, adressiz, sahte ad ve adresli, asılsız ihbar mektuplarından, bu asılsız ihbar mektuplarına dayanılarak yapılan resmi yazışmalara, soru 13 önergelerine; asılsız, kışkırtıcı gazete haberlerine, ibretlik iddialara, iddianamelere ve mahkemece verilmiş beraat kararlarına yer verilerek o günlerden bugüne çağdaş, laik, demokratik, özgürlükçü bir Türkiye özlemi doğrultusunda el ve gönül birliği ile çalışan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine, derneğin genel başkanı Saylan’a ve yöneticilerine yönelik asılsız ve iğrenç saldırıların bir bölümüne yer veriliyor. Avukat Hüseyin Karataş’ın kitaba yazdığı önsözden öğrendiğimize göre, 13 Nisan 2009’da Türkan Hoca’nın evinde yapılan aramada henüz yayımlanmamış bu kitap çalışması da suç delili olarak alınmış. Arama sonrasında sağlığı giderek bozulan Türkan Hoca, 10 Mayıs 2009’da avukatını arayarak savcılıktan bu kitap çalışmasının alınıp kısa sürede yayımlanmasını istemiş. Avukat Hüseyin Karataş da Türkan Hoca’nın isteği üzerine kitabı savcılıktan alıp Türkan Saylan’a getirmiş. Türkan Hoca kitabın kendi ve Hüseyin Karataş’ın adıyla birlikte yayımlanmasını istemiş. Türkan Hoca, bu isteğinden on gün kadar sonra 19 Mayıs 2009’da vefat etti, ne yazık ki çok önem verdiği bu kitabı basılı haliyle göremedi. Hüseyin Karataş, 13 Nisan 2009 tarihinden sonraki gelişmeleri görebilmek için kitabın yayımını geciktirmiş. Kitap yayımlanmadan önce avukat Hüseyin Karataş, kitabın sonuna bir sonsöz eklemiş. Ocak 2011’de yazdığı son sözün bir yerinde Hüseyin Karataş şunları yazmış: “13 Nisan 2009 tarihinin üzerinden neredeyse 22 ay, sevgili Türkan Saylan’ın vefatı üzerinden 21 ay, sevgili Mustafa Balbay’ın tutuklanmasının üzerinden yaklaşık 700 gün geçti.” Peki, bu kitap bağlamında, 13 Nisan 2009’dan bugüne neler oldu? Üç ÇYDD yöneticisi hakkında Ergenekon adı verilen terör örgütü üyesi olma iddiasıyla dava açıldı. Avukat Hüseyin Karataş’ın da haklı olarak vurguladığı gibi “Ergenekon İddianamesi”nin yazımına 2000’li yılların başında başlanmış olmalı. İmzasız, isimsiz, asılsız ihbar mektupları yönteminin kullanımı, kitapta da anlatıldığı gibi ta 2000’li yılların başlarına dayanıyor. Bu yöntemle bu ülkede Genel kurmay’ın “kozmik oda”sı bile arandı! Kamu kuruluşu niteliğindeki TRT’de, sevgili Türkan Saylan aleyhine, herkesin vicdanını sızlatan insafsız bir yayın yapıldı. Türkan Saylan’ın hukuku sorumsuzca çiğnendi. Avukat Hüseyin Karataş, şu an elimize alıp okuma şansına sahip olduğumuz bu kitabın yayımlanmamış taslağını, 13 Nisan 2009 tarihindeki aramadan sonra, 10 Mayıs 2009’da gidip savcılıktan geri alabilmiş. Şimdi artık o günleri de arar durumdayız! Türkan Hoca’nın her dönemde ısrarla söylediği sözler, yazdığı yazılar, öncüsü olduğu eylemler, çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesi için hep birlikte çaba gösterdiğimiz bir Türkiye’nin aydınlık geleceğine yön verecek altın değerinde söz ve eylemlerdir. Yakın tarihe belgelerle not düşen bu kitabı okuduğumda şu gerçeği çok daha iyi anladım: Son nefesine dek halkın mutluluğu için hakkı için çalışmış, Cumhuriyet’in bir bireyi olmaktan ömrü boyunca onur duymuş çok değerli bir hekimden bir bilim insanından “darbeci”, “misyoner”, “PKK destekçisi” üretmek kötü ve art niyetli bir çabadan öteye geçemez. Son Nefeste Son Savunma: Türkan Saylan/ Yayıma Hazırlayan: Hüseyin Karataş/ Siyah Beyaz Yayınları/ 184 s. 23 HAZİRAN 2011 Avukat Hüseyin Karataş, şu an elimize alıp okuma şansına sahip olduğumuz bu kitabın yayımlanmamış taslağını, 10 Mayıs 2009’da savcılıktan geri alabilmiş. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1114 SAYFA 5 CUMH