29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mehmet Murat Somer’den ‘Üç Pastoral ve Üç Pastorize Tablo’ Karakterler kitabı Mehmet Murat Somer yeni romanında farklı coğrafyalarda yaşanmış üç “gerçek” olaydan yola çıkarak “kurmaca” karakterleriyle kendine özgü dünyasını köye taşıyor. Üç Pastoral ve Üç Pastorize Tablo’da kendince asıl köy gerçeğini ortaya çıkaran yazar, farklı yerlerde bulunan karakterlerin kaderlerini bazen birleştirip bazen de teğet geçirerek yine eğlenceli, ancak yeri geldiğinde vurucu bir roman sunuyor okura. Ë Eray AK ehmet Murat Somer’i “HopÇikiYaya” polisiyeleriyle bilir çoğu okuyucu. Haklıdır da bu sınıfta yer alan çoğunluk, çünkü yazarın sürekli yayınevi değiştirmesi onu takip edilmesi zor bir kalem haline getirdi. “HopÇikiYaya”larının dışında bir de “Şampanya Üçlemesi” var. Fakat bu “HopÇikiYaya”ların ardında biraz silik kaldı. “Şampanya Üçlemesi”ne de asla kötü denemez, ancak “HopÇikiYaya”lar, rolünün hakkını başarıyla vermiş bir oyuncunun üzerine yapışan karakterlere dönüştü zamanla. Yani, bu yedi kitaplık başarılı dizi yazarın diğer kitaplarının biraz gölgede kalmasına neden oldu. Ancak yazar, bundan sıyrılması gerektiğinin kendi de farkında olmalı ki dizinin son yayımlanan romanı Kader’in Peşinde’den sonra, yani Nisan 2008’den bu yana, bir “HopÇikiYaya” daha kaleme almadı. O zamandan bu yana ne yaptı diye sorarsanız da Somer’in yeni romanı Üç Pastoral ve Pastorize Tablo okuyucuya, tam da onu özlemişken güzel bir hediye oldu. Roman, Somer’i tekrar gündeme getirdi ve kendi “okur cemaatini” kurmuş olan yazar, Üç Pastoral ve Pastorize Tablo’yla iyi bir geri dönüş gerçekleştirdi. Somer’in bundan önceki romanları hep şehirde geçerdi. Şehrin göbeğindeki barlar, meydanlar, en önemlisi de şehirli insanlar oluştururdu romanların atmosferini. Şehrin gürültüsü, karmaşası, fırdöndülüğü karışırdı hep sayfaların arasına. Bu şehir yaşamında da düz çizgiden giden insanları değil, çizgilerle takıntısı olan insanları konu edinirdi kendisine. Aykırı tipler, travesti dedektiflerdi onun kahramanları. Fakat son romanında radikal bir değişikliğe gitmiş Somer ve köy atmosferinde geçen hikâyeler anlatmak istemiş okuyucusuna. Yani, adından da anlaşılacağı gibi pastoral bir roman yazmak istemiş. Ancak bu “pastoral” ve “pastorize” durum, bildiğimiz pastoral ve pastorize durumlar değil tabii. Mehmet Murat Somer’in pastoral ve pastorize köy dünyası. Okuyucu olarak biz de anlatılan her portrede, şehre ve şehre ait insanlara özgü sandığımız hallere bir adım daha yaklaşıp, aslında cinselliğin SAYFA 8 28 NİSAN 2011 Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu genden almış. Köylüler, bu ekine zararı dokunan hayvanın kökünü topraklarından kazıdıkları için gururla taşırlarmış adlarını. Ancak köyde bir gün çok garip bir olay meydana gelmiş. Muhtarın oğlu İlhami’yle, Celal’in kızı Suna’nın düğünlerinden bir gün önce yapılacak kına gecesinde, kadınların toplandığı evde bir tüp patlamış ve köyün bütün kadınları eğlence için o evde olduğundan hepsi ölmüş. Bir kişi bile sağ kurtulmamış ve köy kadınsız kalmış. Sonrasında olacakları varın siz hesap edin. SOMER’İN PASTORİZE DÜNYASI İşte bu üç köyde yaşanmış, gazetelere haber olmuş gerçek olaylardan, aslında trajedilerden yaratmış Mehmet Murat Somer romanını. Olaylar gerçek, geri kalanı ise yazarın hayal gücü. Bu köylerin içini ilginç karakterle doldurmak ve onları “köylülük” çatısının dışında, bize öğretilen “köylü” imgesinin çok uzağında bir yerde buluşturmak gerçekten sağlam bir hayal gücü gerektiriyor. Somer de bunun gereğini gayet güzel yerine getirmiş zaten. Karakter avcılığına çıkmış romanda adeta yazar. Diğer romanlarında da ilgi çeken karakterler hiç eksik olmazdı Somer’in, ancak her karakterin altında yatan ayrı bir dünya da olmazdı. Üç Pastoral ve Üç Pastorize Tablo’da tam olarak bunu başarmış yazar. Her karakterin dünyasını çok farklı renklerle bezemiş ve bunu bir çatı altında sırıtmadan sergilemeyi de becerebilmiş. Bu bağlamda roman için Somer’in daha önce denemediği yeni bir biçem diyebiliriz. Yeni ve gerçekten ilginç… Ancak her ne kadar farklı tablolar anlatılsa da romanda, bahsi geçen mekânlar köy olunca belli bir nokta da buluşmak zorunlu oluyor. Sonuçta köyler küçük yerler ve anlatılanlar da bazı şeylerle sınırlı kalmak zorunda. Romanın çok büyük bir bölümünde bu kısır çemberi kırmış, hatta alaşağı etmiş olsa da yazar, yer yer karakterler birbirini yineleyebiliyor. Bunun yanında Somer’in romanlarında görmeye zaten alışık olduğumuz cinsellik de Üç Pastoral ve Üç Pastorize Tablo’dan eksik olmuyor. Cinsellik önemli bir unsur yazarın kaleminde. Çoğu yazarın eveleyip geveleyip anlatamadığı şeyi Somer, cinsellikle çok da güzel vuruyor yüzümüze. Karakterlerin psikolojik çıkarımlarını yapıyor, onların bir kademe daha derinine girebiliyor. Daha da güzeli bunu pornografik değil, eğlenceli bir üslupla yapıyor bunu. Tüm saydıklarım bu son roman için de geçerli olmakla birlikte, burada farklı bir açından da ele alıyor cinselliği yazar. İnsanların kafasında yer etmiş “masum köylü” imajını yıkıyor öncelikle. Bu yıkmak fiili olumsuz anlaşılmasın sakın, çünkü yazar onları, “köylü” sıfatından sıyırıp sadece “insan” olarak ele alıyor. Öğretilmiş gerçeklerle oynuyor yani. Elinde çapalarla tarla sürerken değil de onların cinsel yaşamından parçalar sunarak aktarıyor bize onları. Bu, cinselliğin sadece belli bir sınıfa özel değil, tüm insanlık için varlığını sürdüren bir “eylem” olduğunu gösteriyor bize. Yani bize öğretilen gerçekleri kendince tersyüz ederek köylülere bir türlü “yakıştırılmayan” cinselliği köye taşıyor Mehmet Murat Somer. [email protected] Üç Pastoral ve Üç Pastorize Tablo/ Mehmet Murat Somer/ Everest Yayınları/ 194 s. her yerde aynı yaşandığını görüyoruz. M ÜÇ PASTORAL KÖY Yazar, üç farklı köy tablosu sunuyor romanda. Hepsi de ülkenin değişik bölgelerinden, farklı yapıları olan köyler. Somer, farklı coğrafyalarda yaşanmış üç gerçek olaydan feyz alarak kurmaca karakterlerini bu köylerin içine yerleştiriyor. Sonrasında ise ülkenin farklı yerlerinde bulunan diğer köylere, yer altından labirentler kuruyor adeta ve karakterlerin bazılarını bu labirentlerin içine yerleştiriyor. Bu labirentin içinde karakterler bazen burun buruna çarpışıyor bazen de birbirlerinin yanlarından geçip fark etmiyor. Bazılarıysa birbirlerinden habersiz, hiç ilişkisi yokmuş gibi görünse de başka bir karaktere ettikleri tek cümle romanın seyrini değiştiriyor. Sonuç olarak da en sonda söylenmesi gerekeni başta söyleyelim ortaya eğlenceli ve zaman zaman da vurucu hamleleri içinde barındıran bir roman çıkıyor. Romana konu olan ilk köy Düzce ile Hendek arasında yer alan Yeşilce. Eski adıyla söylersek Perasma. “Rumca geçit anlamına gelen Perasma, Konstantinopolis’ten Şark’a giden yolun üstünde, zorlu Bolu dağlarından evvel ideal bir konaklama yeri” olması nedeniyle bu adı almış. “Konstantinopolis İstanbul olduğunda da Perasma (bu) yol üstü konumunu korumuş”, fakat İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra girişilen kalkınma hamlesi kapsamında Türkiye’nin dört bir yanına asfalt yol döşenirken Yeşilce’ye yol, köylerinin içinden akan suyun öte yanına döşenmiş. Haliyle Yeşilce de yol üstü konumunu kaybetmiş. Aradan yıllar geçmiş ve Yeşilce’den otoyol geçeceği haberi dört bir yanda duyulmuş. Tüm köylüyü heyecan sarmışken, hepsi otoyol üzerinde kuracakları yeni işlerini düşünürken otoyol gelip köyün tam ortasından geçmiş ve köyü ikiye bölmüş. Herkesin hesapları da haliye altüst olmuş. Sonrasında birbirine düşenler mi istersiniz, koca bulma umuduyla yolu bekleyenlerin hayal kırıklıklarını Somer’in romanlarında görmeye alışık olduğumuz cinsellik mı… de Üç Pastoral ve Üç Pastorize Tablo’dan eksik olmuyor. Cinİkinci köy Rize il sınırları sellik önemli bir unsur yazarın kaleminde. na dahil Komariye. Komariye köyü sarp Kaçkar dağlarının arasında yer alıyor. Köyün elektriği var, ama suyu yok. Yol eğer açıksa posta bir haftada geliyor. Temel gelir kaynakları da komar, yani meşhur orman gülleri. Köyün imamı Recep ise köylüler üzerinde en etkili isim. Ramazan ayının ilk cumasında İmam Recep, Komariye’ye büyük bir otobüs getirir ve köylüleri kendi rehberliğinde, Rize’ye götürüp Sakalı Şerif’i ziyarete götürmeyi planlar. Köylülerin cebinden beş kuruş çıkmayacaktır bu gezi için. Ancak her şey istediği gibi gitmez Recep’in. Dönüş yolunda yağmur bastırınca, keskin bir virajı alamayan otobüs dere yatağına uçar ve içindeki kırk üç kişinin hepsi can verir. Köyde hiç mümin kalmaz. Köyün hikâyeleri de bundan sonra başlar. İmam ölür ancak ruhu hâlâ insanların beyninde yaşamaya devam eder. Köylüler de neyin günah neyin sevap olduğunu karıştırmaya başlar. Üçüncü köy ise Ankara’nın güneyinde, ilçe merkezine on sekiz kilometre uzaklıktaki Gelengili. Köy, adını “yer sincabı da denen ama ağaçlarda yaşayan sincapların aksine yuvalarını toprağın altına yapan, ekine zararlı” bir kemir CUMHURİYET KİTAP SAYI 1106 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle