29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ruşen Hakkı’nın ardından İnce hüzünler yazarı Ruşen Hakkı, hep çocuk. Ruşen Hakkı, hep dost. Ruşen Hakkı, aşkla, hüzünle, içtenlikle, doğayla bütünleşmiş bir insan. Ruşen Hakkı, güler yüzünü eksik etmeyen bir inatçı yazar. Ruşen Hakkı, hep sevgi ve sevecenlik dolu bir ağabeyi genç yazarların. Ruşen Hakkı’nın anısına selam. Devlet memuru olmasından ileri gelse gerek, “Torun Balıkçı”, “RH” gibi takma adlarla da yazan; Demokrat Kütahya gazetesinde 1952–1955 arasında fıkralar, öyküler yazan ve böylece bir daha çıkmamacasına damarına giren gazetecilikle ve yazarlıkla ömrünü güzelleştiren, zenginleştiren; Irmak adlı öykü kitabıyla 1979 Başkent Ödülleri Birinciliği, Röportajlarıyla da 1984 ve 1985’te Çağdaş Gazeteciler Derneği “Yılın Gazetecisi” Ödülü’nü alan; Balkonda Akşamüstü ile “2006 Yunus Nadi Şiir Ödülü”nü kazanan; İHD Kocaeli Şubesinin kurucu başkanı ve Aydınlar Dilekçesi’nde yazarlık onurumuzu koruyanlardan biri olan; 1994’te İzmit Belediyesi’nce evinin bulunduğu caddeye adı verilen; 19981999’da TV41’de Günler Kitaplar Dergiler programını gerçekleştiren; TYS, Edebiyatçılar Derneği, Dil Derneği ve Basın Konseyi’nin üyesi ve 3 çocuk babası olan; İzmit’in birçok demokratik kitle örgütlenmesine, en baskıcı dönemlerde bile büyük özverilerle omuz veren; daha önce başka gazetelerde başladığı “Günce” köşesini Özgür Kocaeli gazetesinde inatla sürdüren; Ruşen Hakkı, gazeteci mi, yazar mı; şimdilerin moda deyişiyle “gazeteciyazar” mı yoksa? Bu, hakaret olur Ruşen Hakkı’ya; gazeteci olmadan yazar, yazar olmadan önce gazeteci olan biri o çünkü. Yazarlığın ve gazeteciliğin farklı meslekler olduğunu bilen bir gazeteci ve bir yazardır o. Yazarlığının bilincinde bir gazeteci, gazeteciliğinin bilincinde bir yazardır; hem gazeteci, hem yazardır. Gazeteciliğinde dilin ve edebiyatın derinliğinden ve sevdasından ödün vermeyen, kalemini duyarsızlıkların ve körlüklerin üstesinden gelmek için sivriltip açan bir gazeteci ve Vedat Günyol’un deyişiyle “ince hüzünler yazarı” olan bir edebiyatçıdır o. Doğasında var olan insancılıkla toplumsal duyarlılık bilincinin bütünleşmesiyle de edebiyat ve kültür dünyamız Ruşen Hakkı ile buluşmaya başlamıştır. ÖZVERİ, VEFA, SEVGİ... Yazarlığında şairliği var elbette. Öykücülüğü, romancılığı, denemeciliği, röportajcılığı var; ille de ille el tutuşu var, omuz verişi, yanındayım deyişi, özverisi, alçakgönüllülüğü, vefası ve sevgisi, yani kitap tanıtım ve kültür yazıları. Kısacası, edebiyatımızın ve kültürümüzün karıncalarından biridir o. Ruşen Hakkı, yazılarını, öykülerini, denemelerini, güncelerini ve şiirlerini (abecesel olarak ve saptayabildiğim kadarıyla), Adam Sanat, Çağıltı, Damar, Dost, Dönem, Düşlem, Evrensel Kültür, Fayton Öykü, Gerçek Sanat, Güney, Güzel Yazılar, İnsan, İnsancıl, Karşı, Kıyı, Morca, Nasır, Onüç, Pınar, Saban, Salkım, Soyut, Şairler Yaprağı, Şiir 2011 Ë Öner YAĞCI “O kadar güzelsin ki sevgilim/ Dağ olsan kahrın çekilir…Devirip geçtim yüzyılın yarısını/ ama ezberleyemedim hâlâ çiçek adlarını…Zamanım yetmeyebilir/ güzellikleri tek tek öpmeye……Kuş göçü nasıl güzellerse göğü/ İşte öyleyiz, güzellenmiş gökyüzüyüz/ Aynı yerlerden gelmiştik, el gibiydik/ Şimdi aynı toprakta kökümüz/ Gençsek, sevdalıysak, umut üretensek/ Kalmasın içimizde söylenmedik türkümüz…/ Sabahattin Ali’den/ Nâzım’dan, Neruda’dan/ Lorca’dan taşıp da gelen/ kâh tutuşturan yüreklerimizi/ kâh serinlik veren/ dizeler zinciridir türkümüz...” Ruşen Hakkı Nisan 2011 günü aramızdan ayrılan Ruşen Hakkı, 1936 Kütahya doğumludur (21 Temmuz) ama onun Kütahyalı olduğuna kimse inanmaz; herkes, edebiyatla ilgisi olan herkes, Ruşen Hakkı adıyla İzmit’in özdeşleştiğini bilir ve onu İzmitli sanır. Eğer kitaplarının arkasında ya da edebiyatçı sözlüklerinde yazmasa, bilmeyen inanmaz onun İzmitli olmadığına. Ruşen Hakkı, yaşadığı kentle bütünleşen, özdeşleşen, aynılaşan ve sayıları az olan yazarlarımızdan biridir. Gerçekten de İzmitliden öte bir İzmitlidir o. Bir de soyadının “Özpençe” olduğu, ancak edebiyatçı sözlüklerinden öğrenilir. Ruşen Hakkı (Özpençe), Kütahya’da Barbaros İlkokulu’nu ve Kütahya Erkek Sanat Enstitüsü Demircilik Bölümü’nü bitirip (1954) Kütahya Doğuluşah Köyünde öğretmenlik (1955); Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün tapulama kursunu (İstanbul) tamamladıktan sonra da (1958), Turgutlu’da arazi Kadastro Müdürlüğünde teknisyenlik yapar. 1961’de tapu fen memurluğuna geçip Kütahya, Manisa (Sarıgöl) ve 1961’den sonra İzmit’te fen memurluğuyla mesleğini sürdürür. Dokuz yaşından başlayarak yemenicilik, kahvecilik, marangozluk, gazete satıcılığı, demircilik, tuğla ocaklarında çalışma, boksörlük, öğretmenlik, tapuculuk işlerindeki zengin gözlemleriyle edebiyatçılık ve gazetecilik yapıyor. (51 kiloda boksörlük yaparken “Ciklet Hakkı” adı verildiğini yazar bazı sözlükler.) SAYFA 16 28 NİSAN 11 Sanatı, Şiir Ülkesi, Türk Dili, Türkiye Yazıları, Üçüncü Öyküler, Varlık, Yaklaşım, Yansıma, Yazko Edebiyat, Yeditepe, Yelken, Yeni Biçem, Yeni Ufuklar, Yeşilay dergilerinde; Yeni Ortam, Işık, Kocaeli, Özgür Kocaeli gazetelerinde yayımladı. Şiirlerini, Köprü, Yuvarlak Masa Oturumu, Hüznün Dalgın Kuşları, Dağlama, Çakmaktaşı Kav Kıvılcım, Canevimden, Üretimde Sevda, Elini Hünerle Kuşlara Yelek Giydir, Değirmen: 19621999 (seçme şiirler), Balkonda Akşamüstü; öykülerini, Sokağın Ucu Deniz, Irmak, Kentin Konukları, Sırtı Çilçileği Bahçesi Kadın, Bütün Öyküleri I: Sokağın Ucu DenizIrmak, Bütün Öyküleri II: Serçeler ve Kediler; romanını Umudun Çiçeklendiği Günler; güncesini, Bir Şafaktan Bir Şafağa, Körfez Güncesi; çocuk kitabını Benim Sevgili Papatyam adıyla yayımladı. İlk göz ağrısı şiirdir edebiyatçılığında; şiir hep dostudur onun. “Yollarda” adlı ilk şiiri 1952’de Yeşilay dergisinde çıkar. Önce içine kapanık, bireyci denilebilecek, kişisel duyarlıkların öne çıktığı şiirler yazar. 1960’ların sonuna doğru sonra toplumculuğa yönelir şiirlerinde. Akıcı ve rahat dizelerden oluşturduğu Köprü’deki şiirlerinde lirik öğeler öne çıkarken barış, aşk, İstanbul ve gençlik özlemleri göze çarpar. “Seni bin yıl beklemiş gibi yorgunum,/ Gel, yol yorgunu ayaklarım dinlensin…” der Giderayak adlı şiirinde. “Sen dağ başları gibi dumanlı serin,/ Öptükçe büyüyen bir sabah gibisin./ Dilerim içimizdeki bu çetin savaş,/ Sen gülerken sona ersin...” der Barışa Dingil adlı şiirinde. Sevgilerin, aşkların, özlemlerin ardı ardına geldiği şiirlerdir bunlar. Hüzün dolu, ayrılık ve yalnızlık dolu şiirler. Yuvarlak Masa Oturumu’nda bireysellikten kurtulmaya adımlar atarak yurt sevgisiyle donanır ve doğaya yönelir Ruşen Hakkı. Duyarlı kişilerin gözüyle dünyaya yaklaşımı şiirleştirir. Toplumsal sorunların ardı sıra geleceğinin habercisi olan “Sabahın altısında kim kalkar,/ Kim düşer yollara yayan yapıldak?” dizesiyle başlar kitaptaki ilk şiirine. “Kimlerin hakkı yaşamak?” diye sorar. Ekmek ve geçim kaygısıyla dolu olanları sokar şiirine usuldan usuldan. Kitaba adını veren şiirinde “Masalarda hak hukuk/ Masalarda özgürlük/ Biz masasız doğduk ama/ Masalar uğruna öldük” dizeleriyle Cezayir’in savaşımını selamlarken şiirsel söylemini “Gelgit” adlı şiirinin şu son dizeleriyle yükseklere taşır: “Yitirdim belki hırçın denizini gözlerinin/ Soyunsam utanırım artık denizi olmayan bir kumsalda.” Hüznün Dalgın Kuşları’nda hüzün ve dertlerle yüklenir şiiri ve artık o, tüm edebiyat yaratılarında kendisiyle özdeşleşen, daha sonra birçok şairin yol gös tericisi olacak olan bir sözcükle vardır: Hüzün. Ruşen Hakkı’nın, şiirinde soyuttan somuta, bireysellikten toplumsallığa, romantizmden gerçekçiliğe ve hüzünlerle dolu bir düşselliğe kayması; bir yandan yaşam gözlemlerinin birikimindeki zenginlikle, bir yandan da yaşamımızdaki toplumsal damarın sanatı ve sanatçıları etkilemesiyledir. “Ürkek ama hep ürkek/ Hüznün dalgın kuşları” diye bitirir kitaba adını veren şiirini. “Ertelenmiş ne varsa yaşamlardan/ Birikir potasında hüznün…” der Kumsalında Yüzümüzün adlı şiirinde. Toplumsal damarın etkisi Dağlama’da apaçık görülür. Tarihsellik içinde örülen bir şiir vardır artık. Savaşlarla, sömürüyle kahrolan, ezilen, Anadolu insanı olanca kederiyle karşımıza çıkar. Toplumsal duyarlılığın iyice belirginleştiği bir destan da kabul edilebilir Dağlama. Örneğin Neni adlı şiirinde şunları söyler: “…’Köylü milletin efendisidir’/ demiş ya Ulu Önder/ bir yarıştır başlamış/ övülmüş göklere çıkarılmış/ efendimiz köylü;/ ama şiirlerde/ ama hikâyelerde/ ama içki sofralarında/ yaren toplantılarında./ Demiş ya Ulu Önder:/ ‘hiç kimse çıkıp destanlamadı/ Kurtuluş Savaşı’nı/Hiç kimse mi çıkıp destanlamadı/ Kurtuluş Savaşı’nı?/ Ya o sarışın adam/ o Mavi Gözlü Dev/ o yiğit ozan…” Güz Vurgunu şiiri Mustafa Kemal’in ölümüne ağıttır: “Ne şairler yazarlar/ hiç kimse duymadı halkım kadar/ acısını ölümün/ daha on beşinde/ boynu bükük Cumhuriyet’in”. Açar Direnmenin Gülleri şiirinde direnmeyi güzeller ve şöyle bitirir şiirini: “…ki adın ünlene Cumhuriyet’le yan yana/ ki insan gibi yaşayasın şu ölümlü dünyada”. RUŞEN HAKKI ŞİİRİ Yücel Yayınları’nda çalışıyordum ve benim de Ruşen Hakkı şiiriyle tanışmam bu kitapla olmuştu. Ardından gelen Çakmaktaşı Kav Kıvılcım ise, yine rastlantıyla benim sıklıkla Türkiye Yazıları bürosunda olduğum dönemde yayımlandı. Bu kitabı, umut ve iyimserlik şiirleriyle doludur Ruşen Hakkı’nın. Toplumsal damarın durmaksızın çarpan yüreğindeki izlerini okuruz ve bu izler büyük bir uyanışın ve direnişin gerçekleştiği ülkemiz gündemiyle çakışmaktadır. Bir Gün Vurursa Bordamıza şiiri bir soruyla biter: “…gitme kal demedin çekip gittim/ ilkyaz mıydı yoksa havalar mı onca güzeldi/ çekip gittim çünkü kavgaydı her işin başı/ anımsa, kim ilk davranıp katıladı yüreğini”. “Gençsek, sevdalıysak, umut üretensek/ kalmasın içimizde söylenmedik türkümüz” dizeleriyle başlayan, hüzün ve aşk, alaycılık ve kavgacılık, doğayla bütünleşme ve haksızlıklara karşı çıkış, yaşama sevinci ve özveri, ironik ve özgün anlatım hep çocuksuluk ve paylaşma ve umut ve iyimserlik temelinde yükselen Canevimden, onun öfkesini ve hüznünü zaptedemeyen şiirlerinden oluşur. Toplumsal ve siyasal baskıların ezdiği insanların umut tazeleyicisi olarak çarpmaktadır Ruşen Hakkı’nın şair yüreği. Grevlerden direnişlere, ölüm orucundan baskıcı dönemlere uzanır. “Açıp yeniden okumalı Nâzım’ı/ Ruhi Su’yu uzunçalardan dinlemeli” dizeleriyle, 12 Eylül sonrasında güvenin ve kavgayı sürdürmenin şiirini yazar. Aklımda şiirinde şunları söyler, ki bu şiir Ruşen Hakkı şirinin neredeyse tüm özelliklerini içeren bir şiirdir: “Önümüzde lades kemiği/ bir ucundan sen tutmuşsun/ bir ucundan ben/ kırıyoruz dostluğu, sevgiyi/ ve zorlayıp ¥ aklımızın mekiğini/ alıcıkuş gibi ¥ inm ne lanıyor dağlara duruyo suya da da… K elma/ a kıyıma/ lımda!. ranlığı/ üzüm/ ve yırtıp okuduğ kitap ta taptı/ B lımda!” Ruşen örülmü Bir Ma “…Bir hir’in Y güzel b fotoğra ben/ bi Üreti mış şiir mış, Ru tür şiirl kaldırım halı” di zelleme sesleriy ve hüzü le, kurd canlana konlara rıyla şe girdi ba içim içi ciktin g ya “Yü ya da “ mış akl renin p çerken bül sesi der. Elini dir’de y kan tem den çık yazar, a erotik d ler şiiri panyası kardele reğini s umarsız tünleşir şiir gibi aşkı hiç taşısın d lumsall Seçm 1999 ad yeni şiir adıyla y Sayıkla anladım olmak/ katılmı ga bir y dizeleri yaşlılık rinin he içimden uçurdu dasını v Körfez yer aldı yoğunlu de Ruşe eklenin irlerle b zün şiir diyorum bir aşk CUMHURİYET KİTAP SAYI 1106 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle