25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

flı korkler o menisti.” nsançin de rlarmış mancı ölçenasıl k zodağıüfusuek bir dan gemeselemeseleyaratkat çeO zaülkesi değilodrum BodönemMüslüadar onsept nlar yapan, n’ın manlı an... ak kalğil... aileleyok ülkek Balon, ölügeride atmışım, bir ştan miş bir bir şey. o öfkeu kesmaz. ¥ OsmanlıRus Harbi’nden sonraki o süratli çöküşün ve özellikle Balkan Harbi’nden sonraki Kurtuluş Savaşı’na kadar geçen o on yılın, yaralamadığı, mahvetmediği, kurban almadığı aile var mı? Hepimiz acı çektik. Peki, bu neden unutuldu? 1934’ten sonra Atatürk hastalığı nedeniyle politik hayattan çekildikten sonra Türkiye’de gerçekten bir ırkçılık başlıyor. Trakya Olayları’nı biliyoruz, o hükümetlerin tavırlarını biliyoruz ki Struma olayı da buna örnektir. Hükümetin tavrı çok yanlış bir tavırdı tabii. Atatürk’e ait değildi ama Halk Partisi’ne ait bir yanlıştı. Öyle şeyler yaşanır ki insan kendi ülkesinde de sürgün hissedebilir. Düşünsel sürgün olabilir, popüler değerleri o sırada geçerli olan genel değerleri paylaşmayabilir. Kendimi Türkiye’de çok sürgün hissettiğim zaman olmuştur. Aynı kavramları, aynı değerleri, aynı eylemci ölçülerini, düşünce tarzını paylaşmadığım çok dönemler olmuştur. Şu anda da onlardan birini yaşıyorum. Asker ağabey... Maya’nın asker ağabeyi ile derin ayrılıkları...Asker ağabey bir diğer Türkiye’yi temsil ediyor... Tabii, o Türkiye var. Romanda ise mesleki anlamda öyle sürülmüş bir ömrün biçimlediği bir adam söz konusu. Bazı şeylere çok hayret ediyorum, mesela eski komutanlardan Aytaç Yalman’ın iki üç yıl önce okuduğum bir demeci... “Biz Kürt yoktur kart kurt vardır işte karlara basarken çıkan ses vardır ya biz onu sahi zannediyorduk” diyor. “Ben şimdi öğrendim Kürt olduğunu” diyor. Türk ordusunun kuvvet komutanlığına gelmiş belki de Genelkurmay Başkanı da olabilecek bir kuvvet komutanının, bir generalin bunu söylemesi dehşete düşürüyor insanı. Peki, Osmanlı Meclisi Mebusanı’nda Kürdistan Mebusu nasıl var? Bunu bu ülkenin yüksek komutanının bilmemesi ki samimiyetle bilmiyormuş nasıl olabilir böyle bir şey? Bu büyük cehalet her tarafı kapsıyor ama bazı kesimleri daha da çok kapsıyor. Böyle endoktrine edilerek yetiştiriliyorlar. İşte bu Atatürk’ün istediği bir şey değil. Atatürk’ün bir Auguste Comte çevirmiş, hem edebiyat hem felsefe bilen, toplumbilim bilen bir kişi olarak bunu böyle düşünmesine imkân yok ve hiç böyle bir sözü de yoktur. Ama daha sonra onun ordusunu yetiştiren zihniyete bakın, gerçekten dehşet verici. Prof Max’in “İyi insanlar iktidara gelmez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar” demesi... “Yoksa peygamberleri iktidar yapsan onlar da öldürürler” demesi. Gerçekten de böyle, iyi iktidar ol maz eğer olursa da suç işlemek zorunda. Çünkü ne demek iktidar, hele çok zor dönemlerde gelen iktidar? Toplumun içindeki çıkar çatışmalarını, kimlik çatışmalarını, etnik çatışmalarını bunların hepsini bir şekilde durdurmak zorunda. Bunun için de ister istemez çok çeşitli tedbirler ve üstü örtülü bir sürü şey yapmak zorunda. İyi mi hoş mu? Tabii ki değil asla değil ama bunu yapmayan devlet yok. Gizli gizli adam öldürmeyen devlet var mı dünyada? Yok. Ne operasyonlar, neler yapılıyor... BÜYÜK VE KANLI SIRLAR Her ailenin sırları olduğu gibi her devletin de sırları var... Çok daha büyük ve kanlı sırlar. Gözümüzün önünde de oluyor bunlar, işte Wikileaks’te okuyoruz neler yapmışlar. Devlet denilen organizasyon suç işlemeye meyilli, her an işleyebilir. Dünyanın en iyi insanını da getirseniz o da suç işler yani. Maya’nın sorgulamaları da bu anlamda geçmişini değiştirmek isteyen bir ülkenin sorunlarına işaret ediyor. “Bizans’tan kurtul, Osmanlı’dan kurtul, Arap kültüründen kurtul... Şimdi de yeni moda: “Kemalizmden kurtul!” Mavi Alay’ı sakla, Struma’yı sakla, Ermeni olayını sakla.” Prof. Max’in 67 Eylül olaylarını kastederek söylediği gibi sıradan halk sesini de çıkaramıyor... Çıkaramaz çünkü örgütlü değil. Geçen hafta Dahav Kampı’ndaydım, insanlığın yüz karası olarak Avrupa’nın göbeğinde duruyor. Ama onun etrafında olan komşuların bile olan bitenden pek bir haberi yok. Çünkü medya da kontrol ediliyor, yönlendiriliyor. Prof. Max’e katılmamak mümkün değil; yine Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” tezine karşı çıkarak söyledikleri mesela; “Bu bir cahiliye dönemidir ve ‘Önyargılar Çatışması’dır.” Bakın Atatürk harpten nefret eden birisi, ölmeden önce “Hitler ve Mussolini savaş çıkaracak, çünkü harbin ne demek olduğunu bilmiyor. Ben askerim, harbi bilirim ve harpten korkarım” diyor. Geçenlerdeki BM konuşmasında yine söyledim “İnsanoğlunun medeniyeti tektir ama kolları vardır” diyor Atatürk. Bugün Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” tezine karşı ne kadar hümanist ve doğru bir sözdür. “Medeniyetler” dedikleri anda bölüyorlar çünkü. Atatürk’ün bu sözü keşke BM Genel Kurulu’na yazılsa. gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Zülfü Livaneli/ Serenad/ Doğan Kitap/ 482 s. Zülfü Livaneli, birbirini hiç tanımayan, aynı çevrelere ait olmayan iki insanın hikâyelerini anlattığı romanı üzerine Gamze Akdemir’le söyleşti.... E LİR” ek istez bir yaşamıştı. man olü ise bir ce.. ngıç rafik büyüğü , o yas a yenio korz ki. ence n de, rulmaherkes persne hiçacılarıirleşeya ¥ 1106 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1106 28 NİSAN 2011 SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle