29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y letişim Yayınları, uzunca bir süredir, Jorge Luis Borges’in toplu yapıtlarını özgün basımlarındaki yapıya bağlı kalarak yayımlıyor. Daha önce yayımlanmış olan Ficciones, Alef, Alçaklığın Evrensel Tarihi, Kum Kitabı, Yedi Gece, Dantevari Denemeler/Shakespeare’in Belleği, Sonsuz Gül, Öteki Soruşturmalar, Evaristo Carriego, Brodie Raporu ve Şifre’yi geçenlerde Yaratan (El hacedor) izledi. Atlas’ın ise toplu yapıtların dışında özel bir basımı yapılmıştı. Yıllar önce İngilizce çevirisini (The Maker) okumuş olduğum Yaratan için bir şeyler yazmak amacıyla Türkçesine göz gezdirirken ilkin, ne zamandır okurlarım ve dostlarımdan gelen bir soruyu yanıtlamam gerektiğini düşündüm. Pek çok okur ve dost, geçen ocak ayında Cumhuriyet gazetesinin kültür sayfalarında yer verdiğim “Borges’in mezarına ‘işedi’” başlıklı haberden ötürü, kimilerinin internet ortamında bana yönelttiği yakışıksız sözleri neden yanıtlamadığımı soruyordu haftalardır. Neden yanıtlamadım? Kimbilir, belki de hiçbir yanıtın yerinde bir susuş kadar etkili olmadığına inandığımdan. Belki, Elif Bereketli’nin konuyla ilgili olarak Taraf’ta yayımlanan yazısını yeterli bulduğumdan. Bu arada, Kanat Atkaya’nın Hürriyet’teki köşesine “meze” olsak da… Ancak, pek çoklarının haykıra bağıra birbirini suçlamasının, İnternet âleminde elâlemin düşünme yetisini kullanmadan birilerine bilir bilmez sövüp saymasının, “demokrasi ve özgürlüğün bir göstergesi” sayıldığı günümüz Türkiye’sinde, “yerinde bir susuş”un esamisinin okunmadığının ayırdına vardım bir süre sonra. O yüzden, Borges’in bizde yeni yayımlanan Yaratan adlı yapıtı üstüne birkaç söz söylemeden önce, “yaradana sığınıp”, konuyla ilgili düşüncelerimi ilk ve son kez yazayım dedim. İsterseniz, önce, konuyu çok kısa olarak aktarayım: Haber, ilkin, The Guardian’da yayımlandı. Şili yazar Eduardo Labarca’nın yeni kitabı Modüllerin Muamması’nın kapağında, yazarı, Borges’in mezarına “işerken” gösteren bir fotoğraf yayımlanmıştı. Aslında, fotoğrafta, Borges’in mezarına dökülmekte olan “su”, Labarca’nın sağ elinde tuttuğu, görünmeyen bir su şişesinden akıtılıyordu. Ama kitabın kapağındaki bu fotoğraf, 20. yüzyıl İspanyol dili edebiyatının en saygın yazarlarından biri sayılan Borges’in ülkesi Arjantin’de büyük öfke uyandırmıştı. Ülkesi Şili’de Salvador Allende’nin General Augusto Pinochet tarafından düzenlenen askeri darbe sonucu devrilmesinin ardından sürgüne gitmek zorunda kalan Labarca ise Borges’in çok SAYFA 6 28 NİSAN eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Cumhuriyet’in kültür sayfasında yayımlanan bir haber için yazılıp çizilenler üstüne Herkes kendi yüzünün hatlarını çizer İ büyük bir yazar olduğuna inanmasına karşın, kitabının kapağındaki fotoğrafı, Borges’in Pinochet ile buluşup görüşmesini protesto etmek amacıyla kullandığını söylüyordu. Haber, özetle, buydu. Haberin Cumhuriyet’te yayımlanması üzerine, dünyadan bihaber kimi “Borges hayranları” bir bildiri yayımladılar: “Genç kuşaktan bir okur o malum haberi, tiksinti verici resmi ve ardından sıralanan kafa karıştırıcı, yalanyanlış, tek taraflı akıl yitimi kanaatini okuyunca acaba zihninde nasıl bir Borges portresi çizer? Kültür servisi şefi Celal Üster hiç bunu düşündü mü?” (Öfkeyle kalkan, kötü Türkçeyle oturur! Haber okunur, ama “resim” okunmaz, resim görülür! Üstelik o “resim” değil, “fotoğraf”!) Bunu, başka tepkiler de izledi. Örneğin, “Labarca, Üster ve taifesi tuvalete gitsin!” başlıklı bir yazıda, “Celal Üster’i özensizliği, dikkatsizliği ve izansızlığı nedeniyle kınıyoruz. Borges’e yönelik hakareti gerçekleştiren E. Labarca adlı meczuba da ‘tuvalete gitmesini’ öneriyoruz” gibisinden “yaratıcı” bir yaklaşım getiriliyordu. (“Üster ve taifesi” lâfı, çok sıradan, aşınmış bir polemik deyimi! Benim hiç tayfam olmadı. Eski teknemde bile tayfa yoktu, kendim kullanırdım!) Bu kadarla kalsa iyi! www.sabitfikir.com adlı web sayfasında bir de anket yapılmıştı. Ankette, “Şilili yazar Labarca ‘sanat uğruna’ Borges’in mezarına işedi. Bunu doğru buluyor musunuz?” diye soruluyordu. Okurlar da bu denli tepeden inme bir soruyu ciddiye alıyorlar, yanıt veriyorlardı. Anımsadığım kadarıyla, doğru bulmayanların sayısı doğru bulanların sayısından biraz daha fazlaydı. Oysa, doğru olmayan, sorunun kendisiydi. Doğru soru, “Sizce, böyle bir haber yayımlanmalı mıydı, yayımlanmamalı mıydı?” olmalıydı. Evet, bugün İngiliz basınının en saygın gazetesi sayılan The Guardian’dan aktararak Cumhuriyet’te yayımladığımız “Borges’in mezarına ‘işedi’” başlıklı haberin içeriği hiç de iç açıcı değildi. Bir kere, bırakın Borges’i, kimin mezarı olursa olsun, birinin bir mezarayalancıktan da olsa işemesi, hiç kuşku yok ki pek çok insanın tepkisini çeker. O kişinin, bu eyleminin fotoğrafını kitabının kapağına koyması ise ister istemez, daha da sert tepkiler doğuracaktır. Belli ki, bunu yaparken Labarca’nın amacı da böylesi tepkilerin gösterilmesini sağlamak, böylece ilgi çekmektir. Kuşkusuz, mezar Borges’in mezarı olunca, konu daha da duyarlılık kazanmaktadır. Ne ki böyle olması, bu haberin gazetelerde yayımlanmasına engel midir? Hoşlanmadığımız, bırakın hoşlanmamayı tiksindiğimiz olayların, eylemlerin, davranışların haber yapılmamasının ne gibi sonuçlar doğuracağını bir düşünün! O zaman, sözgelimi, özellikle son yıllarda gazeteler ve televizyonlarda art arda yayımlanan acımasızca işlenmiş cinayetlerin, kadınlara ve çocuklara tecavüzlerin, dahası pek çok ülkede işlenen savaş suçlarının haber yapılmaması gerekir. Otuz yıldan fazla bir süredir gazetecilik, daha doğrusu kültür gazeteciliği yapan biri olarak, neyin haber niteliği taşıdığını, neyin taşımadığını bilecek konumda olduğumu sanıyorum. “Böyle bir haberi okuyunca genç kuşaktan bir okurun zihninde acaba nasıl bir Borges portresi oluşacağı” kaygısına gelince. Böylesi bir kaygı, benim aklıma, Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun “kaygı”larını getiriyor ister istemez. Söz konusu haberin yayımlandığı yer, Cumhuriyet gazetesinin kültür sayfası. Jorge Luis Borges ise en azından 1970’lerden bu yana hemen tüm yapıtları Türkiye’de yayımlanmış, genci yaşlısı çok sayıda okurun severek, derinden etkilenerek okuduğu bir yazar. Bence, Muzır Kurulu mantığıyla “olumsuz etkilenirler” diye haberi sansür etmeyi önermek yerine, okurlara, özellikle de Borges’in genç kuşaktan okurlarına güvenmek gerekir. Haberin kendisi ise doğru ve aklı başında bir biçimde okunduğunda, sorulması gereken soruları kendiliğinden sorduruyor zaten. Borges’in hemen tüm yapıtlarının Türkiye’de yayımlanmış olmasından söz açmışken, beni “özensizliğim, dikkatsizliğim ve izansızlığım nedeniyle kınayan”, “Üster ve taifesi tuvalete gitsin!” demeye yeltenen tayfaya anımsatayım: Gerçek bir Borges okuruysanız ve İspanyolca ya da başka bir yabancı dil bilmiyorsanız, Bir Ada Bir Kıta’yı (Can), Borges ve Ben’i (Can), Alçaklığın Evrensel Tarihi’ni (İletişim), Yedi Gece’yi (İletişim), Atlas’ı (İletişim) benim çevirilerimden okumuş olmanız gerekir. Borges’le gerçekten ilgileniyorsanız, 1980’lerden bu yana yazmış olduğum sayısız Borges yazısını da okumuş olmanız gerekir. Siz kısa pantolonla dolaşırken, ben Borges’i Türkçeye kazandırmaya çalışıyor, okurların böylesi bir ustanın anlatılarının tadına varmaları için emek veriyordum. Bilmem, Borges’in şu sözlerini anımsar mısınız: “İnsan, dünyanın resmini çizmeye koyulur. Yıllar geçtikçe boşluğu ülkeler, krallıklar, dağlar… ve insanlarla doldurur. Ölmeden kısa bir süre önce de, sabırla oluşturduğu labirentin çizgilerinin kendi yüzünün hatlarını ortaya çıkardığını fark eder.” Gerçekten de Borges’in tüm yazdıklarından onun yüz hatları ortaya çıkar. Benim bugüne dek yazdıklarımı ve çevirdiklerimi okursanız, belki benim de yüz hatlarım ortaya çıkar. Ama hiç kuşkum yok, söz konusu haber yüzünden benim için yazdıklarınızı bir daha okuduğunuzda, kendi yüz hatlarınızın ortaya çıktığını fark edeceksiniz… 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1106
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle