Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Zeki Karaaslan’dan ‘Geceyi Kanatan Karanfil’ Akdenizli bir şair raaslan’ı yalnız bırakmayan ve bilinçli bir tercih olarak seçilmiş “karanfil” , “deniz”, “mavi”, “karanlık”, “aşk”, ve “umut” imleri şiirine açılan kapıdan bizleri de buyur eder. Ve “ Gül eziklerini aşkın egosuyla merhemlemektir şiir. Bunca hengameye karşın hayatın ayakta kalması bundandır” dizeleriyle tüm samimiyetini hayata karşı sergiler. Bir şiirin durduğu yer ne kadar önemlidir? Yaşamın derinliğini kavramada , dünya pisliklerinden arınmada, yeni güzellikler önermede kendimizi bulduğumuz şiirin durduğu yer… Zihinlerin levhasında asılı olan yer. Zeki Karaaslan’ın şiirinde de vardiyasız bir aşkın atölyesinde biteviye çalışmaya devam eder. “Asi bir rüzgârım ipin düğümünde” derken akşam ile sabah arasında kurulan salıncağın geceyi sallayan yanını çözümler. “Bekleme hattı”nda bekleyenin sabrına özürler diler. Harabelerin içinde kırılganlıkları iyimserliği ile çatışırken “hangi aşkın ipiyle atlatılır bu deprem” sorusuna yanıtlar arar. Neden yazar ki insan? Havasızlıktan boğulmak üzere olan evrende, nefes alabilmek, var olabilmek, elinde ekşi tatlı ne varsa dökebilmek için mi eteklerine? İç dünyasının, dışarıyla olan kavgasında anlaşılabilir olmanın derdi midir kendini kanıtlamak ya da kanatmak? Ya da eskilerin deyişiyle “iğne deliğinden Hindistan’ı görmek” için mi? Bu düşünceyi dillendiren sözcüsü olan şiir yazıcıları da bize ışık olmak, görünenin ardındaki gizemlere ayna tutmak için bize rehberlik ederler. Şair Zeki Karaaslan da zaman zaman karanlığına bir kibrit yakarken “güneş çoktan batmış; ana kucağında ölü ışığım” ifadesiyle karamsarlığın dehlizlerinde geziniyor. Zaman zaman en iyimser portresini sonsuz sevdasının mavi düşlerinde çiziyor. Zaman zaman da denizin uyanışını, dirilişini umutlara bağlayıp özgür savaşçıların dili, öncüsü oluyor. Zaferler yağdırıyor düştüğü nehirlere. Her daim aşkın zirvesinde ısınıyor. Haydar Ergülen’in dediği gibi “hayat dedikleri o tuhaf şey, o utangaç mazeret, o hakiki yalan, onu yakalamaya çalıştıkça kendini elden kaçırıp unutuyor insan”. Ben de bu şiirleri kendimden firar etmiş, fırtınanın koynunda sefere çıkmış limanını arayanları, ayrılığın, aşkın ince çizgisinde hüzünle yürüyen insanları böyle duyarlı bir kalemden okudukça yaşama dokundum. Kendimi unuttum. Ve diyorum ki; o hep Toroslar’ın gölgesinden tabiatın içinden demlesin şiirlerini ve sunsun bizlere… ? Geceyi Kanatan Karanfil/ Zeki Karaaslan/ Mühür Kitaplığı/ 64 s. 29 ARALIK 2011 ? SAYFA 5 Kendine özgü imgelerle şiir dilini dirilten şair Zeki Karaaslan yeni verimlerini bir araya getirdiği kitabı Geceyi Kanatan Karanfil‘de zaman zaman karanlığına bir kibrit yakarken “güneş çoktan batmış; ana kucağında ölü ışığım” ifadesiyle karamsarlığın dehlizlerinde geziniyor; zaman zaman da en iyimser portresini sonsuz sevdasının mavi düşlerinde çiziyor. ? Berna OLGAÇ “Dudaklarımızın birleşiminde eski bir hatıra: Yaşamı. Ve günlerin ihanetinden ileri gelmiş; iki acı söz Ölümün ani olması: İcranın kapıyı çalması; cenneti ala Sorgulanırken sevaplar, tatlı soluk verişiyle diyet ödenir.” ir şairin en güzel imzası, eserlerinde yarattığı özgün, nesnel düşüncenin kelimelerle dışavurumudur. Yani imge dediğimiz hayal ve mesajların okuruna ulaştığı anda kime ait olduğunu sezdiren, okunduğu anda yaşatan, anımsatan bir yanının da olmasıdır. Yoksa laf kalabalığı ile yazılan, ortaya imge yaratmak için zorlanan yüzleri gördükçe insanın da okuyası gelmiyor demek düşüyor bu söylediklerime. Her şeyin tadında olanı makbuldür ya… Bir kitabın ismine dikkat kesildiğimde önce bende çağrıştırdığı, duyumsattığı şairini düşünürüm. Çünkü her şairin kendine ait kulesinde –isterseniz siz buna fildişi kulesi de diyebilirsinizoluşturduğu kilit kelimeler, onun dünyasına açılan anahtarlarıdır. Geceyi Kanatan Karanfil ismi de tıpkı Eylül Yarası kitabında olduğu gibi. “Gülerseniz / karanfil olup açar akıtacağın her damla / yanan kalbimde bengisu donar” ifadesiyle özdeş bir yapıda örülü olduğunu hatırlatmada gecikmedi bana. Zeki Ka B CUMHURİYET KİTAP SAYI 1141