Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K aratıcı drama” alanında ilk yapıtların Londra’da yayımlanışı üzerinden tam yüzyıl geçmiş bulunuyor. Tarihi belirtilmeyen ilk basımın ardından ikinci basımı 1912’de yapılan Harriet Finlay Johnson (1871– 1956) adlı öğretmenin yayımladığı ilk kitap, yüzyıl önce farklı bir alanın da kapısını aralıyor böylece: “The Dramatic Method of Teaching” (“Öğretimde Dramatik Yöntem”). Atandığı köy okulunda sürdürdüğü eğitimdeki farklı yönteminden kaynaklanıyor ilk çalışma. Johnson’un çocuklarla yaptığı oyunsu süreçlere dayalı bu drama çalışmasını izleyen eğitim müfettişlerinden biri, dikkat çekici uygulamasının bir kitapta toplanması için yüreklendiriyor Johnson’u. Henüz “yaratıcı drama” kavramı yok oysa ortada, “eğitimde dramatizasyon”la yetiniliyor. Çünkü 1900 başlarında İngiltere’de yürütülen çalışmalarda, Shakespeare oyunlarındaki örgün katmanların anlam derinliklerine dramatizasyonla ulaşılması, çözümlemelerin bu yönde yapılması yaşanırlıktaki yatkınlığa denk düşüyor. Özetle Johnson’un öğretmenlik yaptığı köy okulundaki ilk uygulamalar, sonrasında bunları anlattığı kitap, yaratıcı drama alanında başlangıç adımları olarak çıkıyor karşımıza. Bizde de dramanın, el yordamıyla bile olsa eğitimde teknik bağlamda kullanılması kuşkusuz eskilere gidiyor. Ancak yaratıcı drama kavramı yerli yerine oturtularak yürütülen ilk çalışmaların sonuçta yaklaşık otuz beş yıl önce İnci San ile Tamer Levent öncülüğünde başladığı biliniyor yine de. Kaldı ki başlangıçta kavram dramatizasyonla karıştırılıyor bizde de. Belki bizim için şans, SanLevent ikilisiyle başlayan çalışmanın, doğru örtüşmeyle, üstelik ilk aşamada hem kuramsal hem de eylemsel yörüngede tam bir yöntem bütünlüğüyle kendini koyabilmesinde çıkıyor ortaya. Matbaa olgusunda Batı’yla aramızdaki yaklaşık çeyrek bin yıllık gecikmeye bakarak altmış yıllık gecikmeyi iyimserlikle mi karşılamak gerekir diye düşünmeden edemiyor insan… İşte tam bu sıra alanın otuz beşinci yılına armağan olarak alınabilecek bir temel başucu kitabı yaratıcı dramanın, artık “öncüler”i arasında sayılması gereken alçakgönüllü ustalarından Ömer Adıgüzel imzasıyla sergenleri süsleyiverdi: Eğitimde Yaratıcı Drama (Naturel [312.3631600], 2010). YARATICI DRAMA ALANINDA BİR TEMEL YAPIT... Ömer Adıgüzel, alanda kullanılan kavramlarla bunların açılımları doğrultusunda sınırlarının genel değerlendirisini getiriyor yapıtında ilkönce. Öyle ya, nedir “yaratıcı drama”? Birbirinden itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA Yeni yılı yaratıcı dramayla karşılamak... “Y üretilmiş görüntüsü veren “yaratıcı drama”, “eğitimde drama”, “eğitici drama”, “eğitsel drama” ayrı kavramlar mıdır, yoksa aynı öze mi karşılık gelmektedir? Sonra yaratıcı dramanın temel öğeleri, kullanım biçimleri/boyutları, aşamaları nelerdir? Bu çalışmalara dönük gerçekleştirilecek ölçme, değerlendirme nasıl yapılır? Yaratıcı dramada kullanılan teknikler hangileridir, yanı sıra süreçsel dramayla ilgili neler söylenebilir? Buna benzer daha pek çok soru, Adıgüzel’in yapıtında kendine yer buluyor, yanıtlarıyla birlikte. Öte yandan tarihsel süreç içinde yaratıcı dramanın öncülerinden, ilk uygulayıcılara, ülkemizdeki öncüleriyle bunların deneyimlerine, kuramsal, eylemsel gelişmelere, kimi ülkelerde sürdürülen uygulamaların karşılaştırmalı örneklerine uzanılıyor… O halde tüm bilimsel yayınlarda gözlendiği üzere uzmanlığını yaptığı alanın neredeyse ansiklopedik taramasını gerçekleştirip bunları madde başlıkları halinde okur karşısına çıkardığı kestirilebilir Adıgüzel’in… Demek hemen her veriyi toplayıp bunları dizgesel bütünlükle yerli yerine oturtarak çıkıyor karşımıza Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin değerli “hoca”sı, sevgili Adıgüzel. Ama o yine de aslında kitabının yazarlarından birinin İnci San, bir diğerinin de Tamer Levent olduğunu söylemekten geri durmuyor direngen içtenlikli tutumuyla… Gelin şimdi, kitaptaki verilerin peşine düşüp, yerimizin sınırları içinde, satır başlarıyla alana değgin kimi ipuçları çıkarmaya çabalayalım birlikte… “…Yer yer farklı adlandırmalara tanık olunsa da nitelik, amaç ve kapsam açısından yaratıcı drama, eğitimde drama, eğitsel drama ve eğitici drama kavramları öz olarak birbirinden farklı değil, aynıdır.” Kaldı ki, “eğitici veya eğitsel olmayan bir dramadan söz edilemez, zira tüm drama yaşantıları eğitseldir, eğitimle ilgilidir. Bunların en başında yaratıcılık olmak üzere, kendini tanıma, iletişim becerilerini artırma, demokratik tutum ve davranış geliştirme, empati becerisini, dil ve sözel ifade becerilerini geliştirmek gelir.” “Kavramın Türkçedeki yaygın kullanım biçimi yaratıcı drama ile eğitimde dramanın bir tür bileşiminden oluşur ve daha çok ‘Eğitimde Yaratıcı Drama’ olarak adlandırılır.” (64, 65); Zaten “yaratıcı drama, bir yönüyle yaşamımızdaki tüm dramatik oyunların genişlemesi(yle) başlar.” (18) “…Yaratıcı drama, yaşantı odaklıdır ve (.) katılımcıların yaşantılarına dayalıdır. Hiçbir biçimde doğrudan bir sağaltım amacını taşımayan yaratıcı dramada katılımcı, öncelikle kendine dönük bir öngörü yaşarken, başkasının rolünü oynayarak onu anlayarak ve onun duygularını hissederek diğer katılımcılarla empatik davranışlarda bulunur.” (33, 34); Ne var ki “yaratıcı dramanın tek bir tanımını yapmak olanaklı görünmemektedir.” (55); Yine de, “yaratıcı drama; bir grupla ve grup üyelerinin yaşantılarından yola çıkarak, bir amacın, düşüncenin, doğaçlama, rol oynama (rol alma) vd. tekniklerden yararlan(ıl)arak canlandırılmasıdır. Bu canlandırma süreçleri deneyimli bir lider/eğitmen eşliğinde yürütülürken kendiliğindenliğe (spontaniteye), şimdi ve burada ilkesine, mış gibi yapmaya daya(n)ır ve yaratıcı drama, oyunun genel özelliklerinden doğrudan yararlanır.” (56) YAŞAMIN DİKENLİ YOLLARINDA YARATICI DRAMA... Ömer Adıgüzel’den alıntıladığım satırlar, yaratıcı drama çalışmalarının, hem kendimize hem başkalarına, bu arada toplum kadar doğaya dönük yararlılıklarla da yaşamımızda can alıcı konum sergilediğini gösteriyor. Yaşamın dikenli yollarında ilerleyebilmek için yaratıcı dramanın sayılamayacak yararları var öyleyse. Diyeceğim, başta ailemiz olmak üzere yakın çevremizde de böyle çalışmalar yürütebiliriz rahatlıkla. Küme çalışması bağlamında gerekleri tamı tamına yerine getirilemeyebilir, kimi uygulamalarda eksiklik yaşanabilir belki, ama böylesi “yaratıcı” çalışmanın çocuklar, anne babalar, ötesinde yakın dostlar arasında hiçbir katkı sağlamayacağı savlanabilir mi hiç? En azından çiftlerin, çocuklarla anne babaların, kardeşlerin birbirini keşfetmeleri, birbirlerinin yaratıcılıkları aracılığıyla birebir yaşayacakları duygudaşlığın yararı nasıl yadsınabilir? Nitekim “eğitim geleneği 1885 yılında Selanik’te başlayan Fevziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları”nın 125. yıl nedeniyle yayımladığı Geleneksel 125 Oyun (Okul yayını, 2011) adlı kitap da bir açıdan bunun gösterenine dönüşmüş. Okul yönetiminin, 2007–08 öğretim döneminde başlattığı, üç yıl boyunca uygulayıp gerçekleştirdiği “Üç Nesil Oyun” başlıklı projenin amacı bunu ele veriyor bir bakıma: “Projemizin amacı, kendi kültürümüzde bulunan, unutulmaya yüz tutmuş birçok eski çocuk oyununu günümüze taşımak ve onların gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamaktır. Ayrıca zengin kültürümüz içinde bulunan çocuk oyunlarını tüm dünya çocukları ile paylaşmak ve onların kültürlerinde bulunan çocuk oyunlarını da öğrenerek ‘kültürlerarası etkileşim’i sağlamak…”; “Bu çerçevede, “büyükanne ve büyükbabalar okulumuza davet edilerek çocukluklarında oynadıkları oyunları öğrencilerimizle birlikte oynadılar.” Yaratıcı drama, oyunlardan, oyunsu süreçlerden elbette yararlanıyor ama saltık anlamda bir oyuna da karşılık geliyor değil kavram olarak… Ömer Adıgüzel’in andığım yapıtına ek olarak, özellikle ilköğretim okullarında rehber eğiticilerin, hatta ailelerin de yararlanabileceği iki kaynak kitaptan daha söz edebiliriz… Ali Öztürk’ün editörlüğünde Adıgüzel’le birlikte Tülay Üstündağ ile Öztürk’ün yazar olarak katıldığı İlköğretimde Drama (Anadolu Üniversitesi yayını, ikinci basım, 2009), Ali Kırkar ile Nilay Yılmaz’ın yayına hazırladığı, yazar olarak Meltem Ceylan AlibeyoğluBirsen Kılıçaslan ikilisinin de katkıda bulunduğu İlköğretim Derslerinde/ Yaratıcı Drama Uygulamaları (Çınar, ikinci basım, 2010). Ömer Adıgüzel’in kült yapıtına, andığım iki kitap da eklendiğinde bu doğrultuda yapılacak yaratıcı drama çalışmaları için atılacak adımlarla uygulanacak yollar, teknikler lif lif gözler önüne seriliyor. Evin mutfak, banyo, çalışmayatak odası her köşesinde, buralara özgü yaklaşım 29 mantığında, okulda, hatta sokakta, kahvehanede, farklı amaçlı toplantılarda vb. daha pek çok uzamda, alanda böylesi yaratıcı çalışmaların rüzgârını arkaya alarak, yaratıyla iç içe yaşamda kendisine sığınacak limanlar bulabilir kuşkusuz insan. Özellikle son iki kitabın, uygulamaya yönelik getirdiği açılımların, sağlamayla deneylemedeki adımların belirli yaratıcı izlencelere dayandırılıp notlanmasının açtığı ufuk hele de yeni yılda bizi bambaşka duygulara uçurabilir. YARATICI DRAMAYLA YARATICILIĞIN GİZLERİ... Sonuçta Eğitimde Yaratıcı Drama, İlköğretimde Drama ile İlköğretim Derslerinde/ Yaratıcı Drama Uygulamaları adlı kitaplar, Ömer Adıgüzel’in, Tülay Üstündağ’ın, Ali Öztürk’ün, Ali Kırkar ile Nilay Yılmaz’ın çabalarıyla yolumuzu aydınlatıyor. Bunlara Geleneksel 125 Oyun’u eklemek de olası elbette. O sisli yolculukta, puslu yollarda yaratıcılığın gizlerine ermemiz yönünde dayanak oluşturuyor bu çalışmalar. Yaratıcı dramanın birbirimizi anlamada, yaratıcılığımızı kışkırtmada, buna dönük gizleri kavramamızda sis çanı halinde kılavuzluk yaptığı çıkıyor ortaya. Ali Öztürk, çalışmalarının “Önsöz”ünde şöyle diyor: “yaratıcı düşünceyi kullanarak, yaparak, yaşayarak öğrenmeyi sağlayan öğrenme biçimlerinin başında (.) drama gelir. Drama kavramı, bir yanıyla insanlıkla eşzamanlı geçmişi içerir. Eğitim ortamlarında öğretim yöntemlerinden biri olarak kullanıldığında, dramanın çocuğa ne denli kalıcı bilgi ve beceri kazandırdığı gözlenmiştir. Geleneksel drama bilgilerinin yeni anlayış ve tekniklerle ele alınması, diğer öğrenme alanlarıyla ilişkisinin kurulabilmesi (.) ilköğretimde dramanın vazgeçilmezleri arasında görülmüştür.” Ali KırkarNilay Yılmaz da kitaplarında, 7–16 yaş arasındaki öğrencilere yönelik yazından matematiğe yedi farklı alanda örnek uygulamalar halinde, hatta başka bağlamlar içinde kullanılabilirlik sergileyen oyunlarla teknikleri birlikte sunarak yaratıcılığın köpürtülmesinde verimli bir çalışmaya imza atıyorlar. Tülay Üstündağ’ın, daha önce “Kitaplar Adası”na konuk aldığım güzelim kitabı Yaratıcılığa Yolculuk’taki (Pegem; 312. 4306750) içten vurgusuyla sonlandıralım yazıyı: “Hangi koşullar altında olursa olsun, bir toplumun gelecek yüzyıllardaki başarısının anahtarı yaratıcılıklarını geliştirmeleri”nde yatıyor. O halde “yaratıcı eğitim, okulöncesinden başlayan diğer bir deyişle olabildiğince erken başlayan eğitim programları”yla desteklenmek zorunda. (129) Çekilişi umutla beklenen piyango bileti düş kırıklığına yol açabilir, ama yaratıcılıkla buluşulacak her yeni gün milyar milyar umut değil midir?.. Sizlere verimli, güzel, hep yaratıcılıkla geçecek bir yeni yıl diliyorum efendim… ? ARALIK 2011 ? SAYFA 21 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1141