Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T 16 ARALIK CUMA ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER nkara’daydım diyeceğim, yanlış olacak. Ankara Üniversitesindeydim. Salı akşamüstü üniversiteye girdim, perşembe sabahı İstanbul’a hareket etmek için çıktım. Hovardaca harcanmış bir zaman dilimiydi. Değdi ama! Kemal Ateş’in “Edebiyatta ve Üniversitede 40 Yıl”ını güzel bir törenle kutladık. Gidişte ve dönüşte otobüsü yeğledim. Şehir Hatları, THY, herhalde Devlet Demiryolları da İngilizce adlarla dergiler çıkarırken Kâmil Koç’un “Yolculuk” adında bir dergi çıkarması çok hoşuma gitmişti. Sonra bu dergiye yazmam önerildi. 2012 Ocak sayısına 39. yazımı gönderdiğime göre üç yılı aşkın bir süredir yazıyorum Yolculuk’a. Arada böyle bir yakınlık da olunca otobüs yolculuklarında hep Kâmil Koç’u yeğler oldum. Başka otobüs firmalarının üstünde kocaman harflerle CLASS, FREE vb. yazdığını gördükçe hiç de pişmanlık duymuyorum. Ankara yolu çok güzel, otobüs de “Rahat” hat olunca gidişte ve dönüşte toplam iki gazete bir dergi, iki öykü kitabı ile Kürşad Oğuz’un Gündüz Vassaf’la yaptığı nehir söyleşi gündüz feneri’nin de ilk 60 sayfasını okudum. Gündüz Vassaf’ın çocukluğunu geçirdiği dönemin Amerika’sı hakkında çok ilginç şeyler öğrendim, öğrenmeyi de sürdüreceğim. Okuduğum öykü kitaplarından biri, Suzan Bilgen Özgün’ün Gölgede Kalanlar’ıydı (Aya Kitap). Yapmacıklıklardan uzak, özentisiz; ama özenli bir dille yazılmış öyküler… Annesinin ölümünden sonra fotoğrafını çerçeveletmek için gittiği dükkânın sahibinin hayırsız babası olduğunu öğrendiğimiz delikanlıdan, kedisiyle dertleşen yaşlı çevirmene, yıllar sonra buluştuğu sevgilisinin eşcinsel olduğunu öğrenen orta yaşlı dula, tanıdık insanların bilinmeyen öykülerini anlatıyor Özgün, güzel anlatıyor. Öteki öykü kitabı da Datça Öykü Günleri’nde tanışıp söyleştiğimiz genç doktorun, Tülay Güzeler’in Dar Koridor’uydu (Kanguru Yayınları). Tanıştığım kişilerin kitaplarına ürkerek yaklaşırım genellikle. Beğenmezsem ne diyeceğim, ürküntüsüdür bu. Tülay’ın kitabı beni rahatlattı. “Gerçek”le hesaplaşırken bir yandan felsefeye göz kırpıyor öyküler, bir yandan psikolojiye. “Annesini yeni kaybetmiş çocuk yalnızlığı”na inat, “Yalnız yaşamaya karar verdim derken, yaptığımız gerçekten yalnız yaşamak mıdır? Güneş var ya. Ağaçlar, bu deniz, fesleğenler, toprak, çocuklar var ya.” derken çok da doğaldır. Hele “İstasyon Mahallesi Kadınla A rı”nı anlattığı öyküye bayıldım. “Çok güzelmiş gibi baktığı için, onu olduğundan daha da güzel görürdük.” diye anlatılan Ahunaz Teyze ilginç; ama “Evlilik dışı bir ilişkiyi müthiş bir gösteriyle ortaya seren, hiç utanmayan bir kadına karşı, bir mahallenin tamamen hazırlıksız ve şaşkın olduğunu hayretle görüyordum. Bu ilişkiyi görüyor ve aynı hızla yok sayıyorlardı.” diye anlatılan Afitap Teyze daha ilginç. “Meydan okuyan bir kadına karşı insanların nasıl hazırlıksız olduğu, ne yapacaklarını şaşırıp alıklaştıkları” müthiş bir gözlem! 18 ARALIK PAZAR “Ünlemek” sözcüğüne önce Zehra Ünüvar Aydın’dan ses verdi: “‘Ünlemek’ sözcüğü, ‘çağırmak, seslenmek’ anlamında Ege’de şimdi de kullanılır.” dedi ve Özay Gönlüm’ün sevilen türküsünü örnek gösterdi. Rahim Gür de Özay Gönlüm’ün, “Ünnen gelsin Haççeyi” türküsünü örnek vererek coğrafyayı genişletti: “ÜNLEMEK eylemi, ses, seslenmek, anlamında İç Anadolu, Kapadokya, Karaman, Kırşehir, Kaman, Küçük Menderes, Büyük Menderes havzalarında halkın günlük dilinde yoğunlukla kullanılır.” “Ünüboydan ağlamak” da “yüksek sesle ağlamak” demekmiş. Av. Mehmet Seyrek, İzmir’den yazdı: “Ünlemek sözcüğü Ege’de çok yaygın olarak kullanılır. (…) Ün kökünden türemiş pek çok sözcük ve ünlemek sözcüğünün değişik kullanımları vardır. Buldan’da kullanılırken söyleyiş zorluğu nedeniyle ‘ünlemek’ yerine ‘ünnemek’ şeklinde söylenir. Anlamı: seslenmek, çağırmaktır. Ayrıca ünlemek sözcüğü deyimlerimizde de yer alır. Örneğin, ‘anasını ünnetmek: perişan etmek, zor duruma sokmak; Neler çektiğimi bilemezsiniz. Sıcaktan anam ünnendi.’ Değişik bir anlamda: ‘Paranın anasını ünnetmek’. Örnek: ‘Kardeşimle ortaklığı bozmasaydım şimdiye paranın anasını ünnetirdim. Yani, şimdi çok paraya sahip olurdum.” Sonra Dr. Mehmet Ali Işıksoluğu yazdı: “Ünlemek sözü Ege’nin kırsal kesiminde de kullanılırdı; günümüzde yaşlıların dilinde kaldı. Gençler bilmiyor. Nedeni okul kitaplarındaki dil. Köyde yaşayan gençler, yerel sözlerden uzak, genellikle kitabî konuşuyorlar. Zaten yeterince derleme de yapılmış değil; güzelim sözler yaşlılarla birlikte göçüp gidiyor.” Bir de “yapalaz” sözcüğünden söz etmiş Mehmet Ali Bey. Bu sözcüğü sözlüklerde bulamadığını yazmış. Bir de anlamını yazsa ne iyi olur. 21 ARALIK ÇARŞAMBA Doğumundan iki gün sonra Amerikan vatandaşlığına geçti; ama yedi aydır uğraşılıyor hâlâ Türk vatandaşlığına geçemedi. Torunum… Bu kadar mı zorluk çıkarılır? Bir anlama çabası gösterilmez mi? Baştan anlatayım, çok ilginç. Kızım ABD’de nikâhlanınca Türk vatandaşı olarak kızlık soyadıyla kalamayacağını, kocasının soyadını almak zorunda olduğunu öğreniyor. Kocası da “Sen benim soyadımı almak zorundaysan ben de seninkini alayım.“ diyor ve kendi soyadına ek olarak Hepçilingirler soyadını da alıyor; soyadı değişikliği evlilik belgelerine de böylece işleniyor. Tarih: 14 Mayıs 2009. İki yıl sonra Aras doğunca annenin ve babanın ortak soyadlarını almasından daha doğal bir şey olamazmış gibi geliyor; ama öyle değil işte. Kızıma önce, “Siz oğlunuza kendi soyadınızı veremezsiniz. Çocuk babasının soyadını almak zorunda!” deniyor. Babası Amerikan yasalarına gayet uygun olarak soyadını evlilik sırasında değiştirmiş ve karısıyla aynı soyadını taşıyor zaten. Olmazmış efendim. Türk Konsolosluğu, evlilik belgesini soyadı değişikliği belgesi olarak kabul edemezmiş. Babanın soyadı değişikliğini gösteren bir mahkeme kararı gerekirmiş. İki yıl önce olmuş bitmiş soyadı değişikliği için yeni bir mahkeme kararı alınabilir mi hiç? Olacak iş değil. Pasaport, uluslararası geçerliliği olan bir belge. Soyadı değişikliği pasaporta yansıtılırsa sorun çözülür diye düşünülüyor. Hepçilingirler soyadını da taşıyan yeni bir pasaport çıkarılıyor. Konsolosluk, Aras’ın doğum belgesi başvurusuyla birlikte, evlilik belgesi, yeni pasaportun fotokopisi ve durumu anlatan dilekçeyi düzenleyip İçişleri Bakanlığına gönderiyor. İçişleri Bakanlığı başka ülkenin vatandaşı olan birinin o ülkenin yasalarına uygun bir biçimde yaptığı değişikliği niye kabul etmesin diye düşünülür, değil mi? Ama etmiyor. Anlatım bozukluklarıyla birlikte gerekçe şöyle: “Oğlunuz Aras için yaptığımız yazışma sonucunda nüfus müdürlüğü soyadı değişikliğini kabul etmemiştir. Türk medeni kanununun 187. Maddesine göre, sadece kadın, eşinin soyadı ile birlikte kendi soyadını kullanabilir ibaresine istinaden, erkeğin böyle bir hakka sahip olmadığı gerekçesi ile işlemi kabul etmemektedir. Acaba eşinizin mahkemeden bir karar alma durumu mevcutmudur. Eğer eşiniz mahkeme kararı sunabilirse bir nebze daha faydalı olacaktır.” ABD, kendi ülkesinde doğmuş, büyümüş Amerikalı bir babanın ve oğlunun Türk soyadı taşımasına izin veriyor; ama benim güzel ülkem, babası değil de annesi Türktür diye, bir çocuğun Türkçe bir soyadı taşımasına izin vermiyor; o çocuğu Türk yurtaşlığına kabul etmemek için elinden geleni yapıyor. “İMDAT!” diye bağırsam sesimi duyan olur mu acaba? ? feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com www.feyzahepcilingirler.com BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse şairin “Çiçek Tozu Günleri” adlı şiir kitabından bir alıntı ortaya çıkacaktır. 1 B 2 A 3 D 4 K 5 K 6 B 7 G 8 I 9 J 10 C 11 D Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 12 D 13 A 14 D 15 D 16 K 17 D 18 A 19 E 20 D 21 I 22 F G. “.. cıcığı” (içi, dışı, hepsi). 23 E 24 I 25 D 26 J 27 F 28 H 29 H 30 F 31 K 76 59 53 7 69 H. Rene Goscinny’nin yazdığı, Morris’in çizdiği, Amerikan Rüyası’nı yansıtan öyküleri olan çizgi roman (Türkçede Red Kit olarak tanınıyor). 32 E 33 F 34 A 35 I 36 H 37 I 38 E 39 I 40 H 41 H 42 E 43 D 44 E 45 J 46 D 47 J 48 F 49 F 50 H 51 C 52 I 53 G 36 64 50 72 29 54 I 55 F 56 A 57 F 58 F 59 G 60 C 61 J 62 E 63 C 83 40 71 28 I. Natüralist. 64 H 65 D 66 A 67 I 68 E 69 G 70 F 71 B 72 H 73 F 74 D 21 35 52 67 24 82 39 8 54 37 79 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Vişne Bahçesi” adlı oyundaki rolüyle 1987 Avni Dilligil Tiyatro Ödülü’nü alan, Talihli Amele Kaşık Düşmanı ve Asılacak Kadın adlı filmlerde de oynayan tiyatro ve sinema oyuncusu. 75 D 76 G 77 A 78 D 79 I 80 D 81 B 82 I 83 H 84 B 85 B J. “Küçüğüm, bu senin, güzel ... / Önce rüzgarın öptüğü, sonra benim öptüğüm” (İlhan Berk). 2 13 77 56 66 18 14 B. Bob Marley’in dünyaya tanıttığı Jamaika müziği. 85 6 81 1 71 84 C. Sporda “aldatma” anlamında kullanılan sözcük (İngilizcesi yazılacak). D. Luigi Pirandello’nun bir perdelik oyunu (“Nedir bu biliyor musunuz? Ölüm. Geçerken bu çiçeği dudağıma yapıştırıverdi. ‘Hatıram olsun’ dedi. Arkasından da şunu ekledi ‘Beş altı aya kadar gelirim’, sessizlik Şimdi söyleyin bana: Bu çiçek ağzımın içindeyken sakin sessiz köşemde oturabilir miyim? sessizlik Söylüyorum bunu karıma, soruyorum: ‘Nedir benden istediğin? Öpeyim mi seni yani?’, ‘Evet öp beni’ diyor. Geçen gün ne yaptı biliyor musunuz? Dudaklarını bir toplu iğne ile delik deşik etti, kanattı, sonra başımı iki eli arasına alarak beni ağzımdan öptü. Benimle beraber ölmek istiyormuş”). 47 26 9 45 61 43 3 20 12 E. “sonbahar sizin olamaz yaprağın doğumunu görmediniz / sonbahar sizin olamaz / toprağın üşüyen karnını / örtmek için ölenler tanımadınız” diyen şair. K. Siyah, kara. 31 4 16 5 23 62 44 68 38 42 32 19 F. Orson Welles’in, son sözü “Rosebud” olan karakteri. 63 51 10 60 15 75 80 74 46 25 78 14 65 17 11 55 30 70 57 73 22 27 48 49 33 58 29 LU, B. ORKİDE, C. ZELİŞ, D. APAYDINLIK, E. NÖTR, F. ADRESİ, G. LÖKÜN, H. KARŞILIĞI OLMAYAN SORULAR, I. AKÇE, J. NENE. Şiir: “Çıplak tende kar tanesi durma / Sözlerin önünde in çık yokuşları / Ağrıları, kalp, en çok yok oluşları” 1140. sayının çözümü: A. TARÇIN KOKU CUMHURİYET KİTAP SAYI 1141 ARALIK 2011 ? SAYFA 31