07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 23 AĞUSTOS PAZARTESİ azim Gürbüz’ün “Cennet’in Kütüphanesi”ni geçen kış uzun bir süre elimden bırakamamıştım. Kim bilir, belki de bu yüzden adını yeni okuduğum kitaplar arasında saymayı unuttum. “Aforizma” dedikleri türden sözlerden oluşuyor kitap. Özlü söz, özdeyiş vb. demeyip aforizma deyince, Cazim Gürbüz’ün “Gâvurca âşığı o yazara” söyledikleri geldi aklıma: “Gâvurca sözcükleri ‘dilde ırkçılık olmaz’ diyerek sıkça kullanıp Öztürkçe sözcüklere ‘uydurukça’ bahanesi uyduran o yazar, emperyalist dile isyan eyledi. Karamanoğlu’nun emrine nisyan eyledi. Nedence, kanıt ve kavrama arslan kesilip argümana güman, konsepte iman eyledi.” Cazim Bey “o yazar” demiş; ama bütün Batı kökenli sözcüklere âşık olup onlarla bilgiçlik taslayan, Türkçeyi hor gören “o yazar” değil, “o yazarlar” var. Harflerin biçimiyle, başında bulundukları sözcüklerin anlamlarını eşleştiren şu sözü ne güzel: “Savaşla barışın farkı: S ile B. Savaşın S’si yılan, iki gözümdür barışın B’si.” Bu da bürokrasi eleştirisi: “Klasörlere saklan bu ülkede, seni kimse bulamaz.” “Öyküde şiir şiirde öykü” hakkında düşündüklerini de şöyle özetlemiş: “Öyküde şiir baharat ve tat; şiirde öykü, kolaycılığa fırsat.” Bir de dua alalım Cazim Gürbüz’den: “İlimizi, dilimizi, dölümüzü, ölümüzü ve malımızı koru Tanrım!” onuşulanları anlamaya başladığım zamandan beri karşıdaki adanın Midilli olduğunu; anneannemle dedemin oradan K Mübadele adı verilen büyük nüfus değişimi programıyla geldiğini bilirim; ama o adaya gitmeyi bir türlü başaramadım. Birkaç kez niyet ettim; ama her seferinde Yunan vizesi almanın zorluğu, caydırıcı etkisini gösterdi ve ben daha başlamadan vazgeçtim uğraşmaktan. Yeşil pasaporta vizesiz geçiş olanağı sağlandığını duyunca eski bir öğrencim (artık arkadaşım) Canan’la soluğu burada aldım. Midilli’deyim. Bu yaşa kadar gelmemiş olmanın pişmanlığı içinde… Bugün Midilli’den (Kent olanından, Mitilini’den) araba kiralayıp kuzeye, Molivos‘a (öteki adı: Mithimna) yola çıkacağız. Yarından sonra da anneannemle dedemin doğup büyüdükleri, hayatlarının baharında ayrılmak zorunda kaldıkları, o zamanki adıyla Çömlekköy, bugünkü adıyla Skalohori’yi görmek için yollara düşeriz. Yıllardan beri bu adaya gelmek istememin asıl nedeni de galiba bu. ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER C Bugün kenti gezdik biraz, çarşıyı dolaştık. Tabelalara bakmasam olmazdı. Baktım tabii. İlk izlenim: Adanın (hatta Yunanistan’ın demek de yanlış olmaz herhalde) asıl geçim kaynağı turizm olmasına ve alfabeleri Yunanca bilmeyenin hiç tanımayacağı harflerden oluşmasına karşın İngilizceye bizim kadar teslim olmamışlar. Yabancı mağaza zincirlerinde, turistik yerlerde, otellerde, lokantalarda İngilizce var elbette; ama adım başında, Amerikan özentisi bir İngilizce yok. Buraya gelenlerin Yunan kültürünü, Yunan yaşama tarzını görme amacı taşıdığının bilincinde olarak kendi kültürlerini göstermek, tanıtmak istemişler yabancılara. Adayı gezeceklere kolaylık sağlamak üzere köylerin, kentlerin Yunan harfleriyle yazılmış adlarının altına / yanına Latin harfli karşılıkları eklenmiş; ama işte bu kadar! en daha bir önceki kitabını okuyamamışken Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun yeni öykü kitabı çıktı. Öykü kitapları için B özel zamanlar ayırmaya çalışıyorum; ondan oluyor bu gecikmeler. Hepsini okuyamayacağım; biliyorum; ama altı tane öykü kitabı aldım yanıma: Ayşe Güren’den “Süreduran” (Çınar Yayınları), Kevser Ruhi’den “Saçları Deli Çoruh” (Gürer Yayınları), Murat Yalçın’dan “Aşkımumya – İma Kılavuzu” (Yapı Kredi Yayınları), Senem Dere’den “Hülya Saat” (Özgür Yayınları) ve Zeynep Sönmez’den “Kalbin Evi” (Kanguru Yayınları). Mehmet Zaman’ın kitabına Ayvalık’tan yalnızca bir buçuk saat süren deniz yolculuğu sırasında başlamıştım; dün gece otelde uykuyu beklerken bitirdim. Biri (ilki), kitaba adını veren “Sur ve Gölge” olmak üzere üç uzun öyküden oluşuyor kitap (Türkiye İş Bankası yayını). Öykülerin üçü de farklı bir tat sunuyor. Üçüncü öykü (Yüzün Tamamlayıcısı) roman olmaya doğru gidiyormuş, Saçlıoğlu istememiş roman olmasını, öykü kalmasını sağlamış. İlk öykü Kumkapı’da geçen heyecan dolu bir sevda öyküsü, soluk soluğa okunan ikincisinde Moda’da bir çay bahçesindeki yazarda Mehmet Zaman’ı görüyoruz sanki. iderken heyecanlı mıydım? Hem de çok. Duvarının bir köşesinde kocaman bir taş, bir kaya olan bir ev arayacaktık. G Köyde çok ev olmadığını, ailemin iki kuşak önceki evinin hâlâ ayakta ve tanınabilecek durumda olduğunu ummaya çalıştım; ama köy, sandığım kadar küçük değildi. Köşesinde taş olan evi yarım saatte buluruz, bulamazsak da döneriz diye tahmin ediyordum; yaklaşık beş saat geçirdik köyde. Köy kahvesine gidip ne aradığımızı söyleyince kahvedekiler seferber oldu. 25 AĞUSTOS ÇARŞAMBA 24 AĞUSTOS SALI 26 AĞUSTOS PERŞEMBE Camiye yakın mıydı aradığımız ev? Köşesinde büyük bir taş olduğundan başka bir şey bilmiyordum ki! Gidip camiyi bulduk. Cami değil, yarım bir minare vardı orada ve çevresinde aradığımız gibi bir ev yoktu. Bu arada Ayvalık’ı telefonla arayıp biraz daha bilgi edinebilmeyi denedim; ama teyzem benim bildiğimden fazla bir şey bilmiyordu. Bir çayın adını verdi. Onun kıyısında çiftlikleri varmış dedemlerin. O çayı sorduk. “Uzak.” dediler. Arabayla gidilemezmiş. Bu arada köyün dingin yaşamına olağanüstü bir canlılık getirdiğimizin de farkındaydık. Nereden geldiğimizi soran yaşlı köylüler bizi bir kahve içmeden bırakmak istemiyorlardı. Kiminin gözleri doluyordu Türkiye, Ayvalık sözcüklerini duyunca, kimi bizi kapıp kendi dükkânına götürüyordu. Köyün tarihçesini yazmış, emlak komisyoncusu, 86 yaşındaki Mihalis, eski kayıtları buldu, çıkardı. Ama o zaman soyadı yok, bir şey yok; Sarısakal Mehmet Çavuş nasıl bulunacak? Üstelik 1924’ten önce, köyün iki bölümden oluştuğunu, Türklerin yaşadığı bölümle Rumların yaşadığı bölümün birbirinden epeyce uzak olduğunu, anlatılanlardan ben biliyorum. Köyün yaşlıları doğruladı bu bilgiyi. Demek ki Rumların kayıtlarından bizimkilere ulaşmak pek olanaklı değildi. Bulmaktan umudu kesince dönmeden karnımızı doyuralım bari diye köyün kahvesine oturduk. Kahvede de ilgiden yoksun kalmadık. Öne Manolis geldi, ardından bizi Manolis’in ilgisinden kurtarmaya çalışan Yannis. Yannis meğer Türklerin adadan gidişleriyle ilgili araştırma yapıyormuş. Rumların gidenleri sevgiyle uğurladıklarını, arkalarından çok gözyaşı döktüklerini öğrenmiş. Ben de böyle mi biliyordum? Gidenlere herhangi bir kötü davranışta bulunulduğunu duymuşluğum var mıydı? Bunları öğrenmek istedi. Benim duyduklarım Yannis’i doğrulamıyordu ne yazık ki! Mübadeleden önceki yıllarda çete savaşları çıktığını, Rumların Türk köylerini bastığını, Türklerin de elbette buna karşılık verdiğini; yani öyle sevgi dolu ayrılık sahnelerinin pek yaşanmadığını söyledim. Midilli’den ayrılışla ilgili gerçek bir olayı anlattığım öykünün “Göç Öyküleri” adlı kitabımda yer aldığını da ekledim. Yannis’le uzun sürecek gibi görünen bir dostluğun başlangıcı oldu belki de bu karşılaşma… Cuma akşamı Midilli’deki bir toplantıya davet etti bizi Yannis. Öncesinde kahve içerdik, sonra Türk öğrencilere Yunanca, Yunanlara Türkçe öğretilen bir yaz okulunun toplantısına katılırdık. Olur muydu? Olurdu elbet. Dil ve diller konusunda her şey ilgimi çeker. ? www.feyzahepcilingirler.com / [email protected] Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Levent Karataş’ın şiir kitabı Masal’ın çıktığı yayınevinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şiir kitabından dizeler ortaya çıkacaktır. 1 B 2 B 3 I 4 I 5 F 6 F 7 F 8 A 9 H 10 A 11 A 12 D 13 D 14 E 15 B 16 D 17 G 18 H 19 D Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU Yiten bu işte!” diyen, müstebir şair). 76 5 37 6 75 46 6 G. “... Yeter” (Kıraç’ın bir şarkısı). 20 A 21 A 22 E 23 A 24 C 25 A 26 C 27 G 28 A 29 A 36 74 27 66 17 69 63 30 C 31 B 32 D 33 D 34 G 35 H 36 G 37 F 38 C 39 C 40 F H. “İzzet ...” (“babamızdır kuşu vardır / sormadan girer”). 41 D 42 I 43 B 44 A 45 B 46 G 47 A 48 E 49 E 35 64 9 18 30 50 H 51 B 52 B 53 I 54 A 55 C 56 J 57 I 58 J 59 A Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Puşkin’in bir romanı 60 C 61 B 62 B 63 G 64 H 65 C 66 G 67 D 68 C 69 G 70 B I. Eski kültür üye sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse ya da topluluk. 71 E 72 D 73 I 74 G 75 F 76 F 77 B 78 A 79 A 42 3 4 57 73 53 J. Genişlik. 20 28 8 54 47 29 10 1 23 59 44 25 78 21 C. “Her Gece Bodrum” adlı romanı da yaratan yazar. 72 41 32 33 13 58 56 B. Lev Tolstoy’un bir romanı. 68 30 38 71 65 55 24 39 26 60 E. Kadınların oynadığı hareketli bir Fransız dansı. 1072. sayının çözümü: A. DVRS, B. İNÖNÜ, C. GÜLTEN AKIN, D. RESNELİ NİYAZİ BEY, E. AHÇI, F. FRİBORD, G. YEZİDİ, H. ADASI, I. YÖRESEL, J. IMMANUEL KANT, K. NİKOS. 52 2 70 77 D. En ünlü mizah yazarımız. 48 49 34 22 14 46 51 45 31 43 61 1 15 62 16 67 12 19 F. “Nilgün ...” (“Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. Metin: “İnsanlar son kertede bir sınıfın, bir söylemin üyesi olarak gündelik hayatın içinde Yavuz Özdem” SAYFA 35 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1073
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle