08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş S iir Atlası CEVAT ÇAPAN Charles SİMİC/ Şiirler/ Çeviren: Sinan FİŞEK ‘Düşdefterimin ilk sayfasında İşgal altında bir ülkede’ Besledikleri için gözünü Oydukları kargayı, Batmakta olan gemiden Kaçan iki sıçanı, Kırk yarılmış çeşitli kılları, Çevirmekte çok geç kaldıkları yeni sayfayı Hep geride bıraktılar. * Omuz üstünden atılan tuzlar Göçer eyeri altında gezen kanlı etler... İşte kurt postuna bürünmüş koru geliyor, Tavuğun bilgesi bükemediği şemsiyeyi öpüyor. Göğünü kan bürümüş akşamla gözünü kan bürümüş gece tanışır, Kan bürümüş masallar anlatırlar birbirlerine. Bindikleri dal bin sözcüğe bedeldir. Bilene bilene tükenmiştir ay. Altını çiziyorum: kara gün yalnız gelmez, Güneşin çeşit çeşit doğuşu var. Gece her horozun çöplüğüdür. Çöplük torba değil ki ağzını büzesin. Bu komşuda pişen o komşuya düşer, Damlaya damlaya bu ayak, bu yorgana göre uzatılır. * Tüm yollar İpek dondan başlasın Elde ne varsa Ona varsın. HER NEYSE TECAVÜZ EDEN, ONA KARŞI En iyisi aylaklık, Hele perşembeleri, Ve şarap yudumlamak, günışığını inceleyerek: Nasıl eskiyor, sararıyor, kül gibi oluyor Ve sonsuza dek duraksıyor, İlk don olayını getirmesi Olası gecenin eşiğinde. Bir kadın olsa tam o sırada iyi olur, Hatta iki kadın daha da iyi. Fısıldasınlar aralarında, Kıkırdasınlar, çaktırmadan bakıp sana. Kollarını sıvasınlar, düğmelerini açsınlar azıcık Akşamın bu hoş loşluğu buna layık Ve okuldan dönen oğlanı Karşılayan oda alacakaranlık Ve gözleri kocaman açık, Kendisine kadeh kaldıran büyüklere bakıyor, Kafası dumanlı, kızıl saçlı kadın Sımsıkı yummuş gözlerini, Her an ağlayacak sanki, ya da bir şarkı patlatacak. KARPUZ Bahçeden taze kopmuş bir karpuz vardı, Öyle güzeldi ki bıçağın ağzının suyu aktı Altı parçaya bölerken. Yakında çocukların okulu açılacaktı. Kâğıttan tabakları dağıtan anaları Sonbaharı çıkaramayacaktı. Bir de eşekarısı anımsıyorum, Açık pencereden uçup giren, Tatlı meyveyi tadacağım diye gözü dönmüş. Sakındık kendimizi çığlık çığlığa, Yüzümüzü başımızı örttük, Gittikten sonra da oturup güldük. BULUTLAR TOPLANIYOR İstediğimiz hayat buydu sanki. Kremalı yaban çileği kahvaltıda. Bütün odalar güneş alıyor. Çıplak yürüyoruz deniz kıyısında. Ama bazı akşamlar kararsızız Sonrası konusunda. Yanan bir tiyatronun trajik aktörleri gibi Kuşlar uçuşuyor tepemizde, Tuhaf bir durgunluk karanlık çamlarda, Batan güneş kana buluyor her bastığımız taşı. Terasımıza dönmüştük, şarap yudumluyorduk. Neden hep, bu sonumuzun mutsuz olacağı duygusu? İnsanımsı bulutlar Toplanıyor ufukta ama gerisi çok güzel, Hava yumuşacık, deniz sakin. Gece oluveriyor birden, yıldızsız bir gece. Bir mum yakıyorsun, götürüyorsun onu çırılçıplak Yatak odamıza ve söndürüyorsun hemen. Tuhaf bir durgunluk karanlık çamlarda, çimlerde. DÜŞLER ÂLEMİ Düşdefterimin ilk sayfasında İşgal altında bir ülkede Akşam vaktidir hep. Bir saat var sokağa çıkma yasağına. Bütün evler karanlık. Dükkânlar harap. Bulunmamam gereken Bir sokak köşesindeyim. Ceketim yok, yalnızım, Islığıma gelen kara bir köpeği Aramaya çıkmışım. Bir maskem var, Cadılar Bayramına yaraşır, Ama takmaya korkuyorum. DUVAR HALISI Gökten yere sarkar. Ağaçları vardır, kentleri, ırmakları, domuzcukları, mehtapları. Bir köşesinde, hücum eden süvari alayına kar yağar, bir başkasında kadınlar pirinç eker. Şunlar da görülebilir: bir tavuk, tilkinin biri kapıp götürmüş; bir çift, çıplak, zifaf gecelerinde; bir duman, yükselen; bir kadın, kem gözlü, bir kova sütün içine tüküren. Arkasında ne var? Boşluk, bol bol boşluk. Şimdi konuşan kim? Şapkasının altında uyuyakalan adam. Uyanınca ne olacak? Berbere gidecek. Sakalını, burnunu, kulaklarını, saçını tıraş edecekler. O da herkese benzeyecek. KISMİ AÇIKLAMA Sanki çok oldu Garson siparişimi alalı. Salaş bir aşevi. Dışarıda kar. Sanki daha da karardı ortalık Arkamda mutfak kapısının sesini Son işittiğimden beri, Sokaktan birisinin geçtiğini Gördüğümden beri. Buz gibi bir bardak su Eşlik ediyor bana Girdiğimde kendi seçtiğim Bu masada. Ve içimde bir özlem Dayanılmaz bir özlem Aşçıların Sohbetlerini Gizlice dinlemek için. ? SAYFA 27 ırp asıllı Amerikan şairi. 1938’de Belgrad’da doğmuş. Savaşın yersiz yurtsuz bıraktığı sayısız insanlardan biri. 1954’te annesi ve kardeşiyle Amerika’ya göç etmiş. Chicago ve çevresinde yaşadıktan sonra yüksek öğrenimini New York Üniversitesi’nde tamamlamış. Çok sayıda şiir ve deneme kitapları olan Simic bir süre Paris Review’nun şiir editörlüğünü yapmış. 1990’da Pulitzer, 2007’de Wallace Stevens ödüllerini alan şair 1973’ten beri ders verdiği New Hampshire Üniversitesi’nin Emeritus profesörlerindendir. KOMŞULARIM HİTİTLER KONUSUNDA Yücedir Hititler. Kulakları farelidir, fareleri delikli. Köpekleri gömer kendi kendilerini, kemikleri Kalır eve göz kulak olmaya. Örümcek ağları göğü Sarana dek tek bir ot gizler tüm fırtınalarını. Irmakları ve gölleri boğulan insan arayan Yılancıklarla doludur. Deve hendeği atlamazsa Yedi dükkân bağlarlar kuyruğuna. Yücedir Hititler. Babaları beşikte sallanırken, bebeleri cenk eder. Kurşun yüzer onlarda, yaprak batar. Tanrıları Bir hardal tanesi kadardır, yutuluverilsin diye. Rüzgâra karşı işerler, Delik kovaya su koyarlar. İki gözyaşını çarpıp ateş yakarlar, Ve dillerinin kemiği vardır: Kuzuların kemirdiği bir kurt kemiğidir. * Höyük yapan da derler onlara Ren suyu içmiş Asya tayları da, Ninemin Döktüğü remil derler, Kefenin Cebi yok derler. * Sol kulağındaki o çınlamadır, Ta derinden gelen iç çekmedir, Durmadan boşluğa uçtuğun o düştür, Biri adını haykırmışcasına Yatağında dikiliverdiğin saattir. Kimse bilmez, niçin vardır Hititler, Gene de ikisi fısıldaşırsa, Biri dinler. Tuttular mı düşen bıçağı? Kapalı ağızla sinek avlar gibi. Dengelediler mi son yumurtayı? Kemiklerle dövdüler yumurtayı bağırmasın diye. Beklediler mi ölünün pabuçlarını? Pabuçlar bir kulaklarından girdi öbüründen çıktı. Sildiler mi kanı fare kapanlarından? Kanı yaktılar ısınmak için. Kefenlerinin cebi yoksa üşürler mi? Gök çökerse eğer, akşama bulutları yerler. Neleri var bize verecek, Kulağımıza küpe edecek? Bir çift öküzü çeken Örgüleri var bir güzelin Ve gökte izini ararken Körle yatıp şaşı kalkan Adamın sureti var. * Ve giderek azalıyorlar böylece. Kim yazdı kâğıda adlarını Sonra yaktı kâğıdı? Kim yılan kemikleri Doldurdu yastıklarına? Kim tırnak kırpıntıları Attı çorbalarına? Kim zorladı onları merdiven Altından yürümeye? Kim iğneler batırdı Fotoğraflarına? Siğillerin siğili ve ağabeyi nazar. Haylaz tembel ve ablası muska. Şaşı bak ve babası it dölü. Tahtaya vur ve anası cehennem ateşi. Çünkü kuyruk ineğini sallayamaz. Çünkü orman kumruya uçamaz. Çünkü taşların daha diyecekleri var. Çünkü bok yığınları büyür çünkü imparatorluklar batar. * Doğuştan kısmetlerini CUMHURİYET KİTAP SAYI 1073 Charles SİMİC
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle