22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Márquez’nin “Brandes’in Kararı” üzerine Baskıların soluğu fer’e verecektir. Göring, sanatçının tablolarını, koleksiyonculardan ya da müzelerden çalan ya da yasaklanmış olan ressamların eserleriyle değiş tokuş eden bir hırsızdır. Brandes’in bir diğer kararı da yaşamına nasıl yön vereceği ile ilgilidir. İşgal altındaki şehrini terk etmek ya da işgalcilere rağmen hiçbir şey olamamış gibi davranmak arasında kalmıştır. Tüm bunlar, anlatıya yöne veren hatıralardır aslında. Anlatıcı, artık yaşamın sonunda olduğunu bilen, ölüme boyun eğmiş bir kanser hastasıdır. Onu, dolayısıyla romanı yaşatan belleğidir. Anlatı süreci, dünyaya yön veren iki savaş arasında tanık olduğu izlerle şekillenir. Yaşamındaki tüm veriler Avrupa’nın bugünkü durumunu işaret eder. Baba efsanesine dayanan, geçmişiyle övünen ama artık yeni söz üretemeyen, tutkusunu sönük bir imge olarak anan, yenik bir yaşlı kıtanın temsilcisidir Brandes. “Ağaçları yapraklarının sesinden” ayırt edebilen, “Hint ineği sidiğinin muhteşem bir sarıya dönüşebileceğini” bilen, “bir kayın ağacının yanmış kabuğunu, sanki büyü yapılmışçasına, bir Van Dyck tablosundaki gölgelerde” görebilen ve dehasına ulaşılamayan baba karşısında eksikliğini kabul etmiş bir kimliktir. Altı çizilerek unutturulmayan babanın üstün yetenekleri yeni kuşağa aktarılmasına karşın o yüksek algıyı aşmak şöyle dursun, yetişilemeyen kültüre dönüşür. Anlatım biçimi de bu duruma boyun eğmiştir. Özellikle Pessoa’nın hâkimiyeti altındadır yazar. Onun imgelemini, kendini farklı kişilere bölerek bütünleme fikrini kimi zaman örtük, çoğunlukla da açıkça görmek mümkündür. “Kimi görünür, kimi görünmez ama, hepimizin bir patron Vasques’i vardır” diyerek kişiye yüklediği anlamı açıklayan Pessoa’nun tavrını, “Herkesin hayatında bir ya da daha fazla Çavuş Forkel’ler vardır. Alma’nınkinin adı Dorothea Binz’di” diyen Márquez, Binz’i aynı yöntemle betimler. Brandes’in anlattığı kişiler, onun bir parçasıdır. Baba, eş, sevgili, bebekken yitirilen anne, onun duyumlarının sembolüdür. Pessoa’nın hayat hikâyeleriyle birlikte birbirinden farklı kişiler üretip onların dilinden eserler yazması gibi Márquez de Brandes’in bedenine modern ressam Fransız Braque’yi ve Rönesans Alman ekolünden Cranach’ı sığdırır. Pessoa, bütünü böler, Márquez farklı yaşamları bir ederek bütünler. Sanat tarihinin popüler kişilerinin gerçek yaşamında karşılığı bulunan olayları kurmacanın doğasında bir araya getirir. Braque’ye resim yoluyla yapılan şantajı, aynı zamanda şantaj için kullanılan Cranach’ı. Cranach’ın babası ressamdır ve ilk resim bilgilerini babasından edinmiştir. Anlatıcı da resme düşkün bir kimyager olan babası sayesinde renklerin ruhunu ve doğadaki kaynağını, varlığın tözünü işitmeyi, duyuları aracılığıyla görmeyi öğrenir. Hatta anlatma gücünün kaynağı da babasıdır. Çocukken bilincine kazınan, doğadaki elementler, bileşikleri bile duyguların diline dönüştürdüğü büyüleyici masalları, “ahenkli sesiyle” babasından dinlemiştir. TUTSAKLIĞA KARŞI Karakterlerin kurgudaki gerçekliğine adeta birer kanıt gibi kullanılan yine tarih sahnesinden kişilere yer vermiştir. Giotto’dan Matisse’e kadar seçkin ressamlardan söz ederken yarattığı ekoller ile dünyayı etkileyen Avrupa sanatı gündeme getirilir. Karakterleşen tuvallarle birlikte eski eş Erika ve sevgili Alma figürlerine derinlik veren anlatıcının belleğinde yer eden onların iç dinamikleridir. Erika aracılığıyla anlatıcı, kendisinde olmayan yönlerini açıklar. Karşıtlık öĞeleri, iki karakteri de varlığa getirir. Aynı zamanda toplumsal koşulların ne denli değişime uğradığını ifade eder. Gençlik döneminde coşkusuyla kabına sığmayan Erika, zamanla ona ruh veren tek şeyi de kaybetmiş, kof bir bedenin taşıyıcısı olmuştur. İktidar görüntülerine sıkı sıkıya bağlıdır ve kendisini saran bütüne körlüğünü fark etmeden sarılmıştır. Bireysel düşünceleriymiş gibi aktardığı, nasyonal sosyalist politikanın tutumuyla özdeşleşen yorumlarıdır. Standartlaşmanın tutsağı olan bir tipi temsil ederken Brandes’in yaşamında iz bırakan bir diğer kadın, Alma ise tutsaklığa karşı direnişin sözcüsüdür. Aralarındaki sohbet genellikle onun geçmişiyle, yaşadığı ortamın baskılayıcı unsurlarıyla ilgilidir. Nazi şiddetinin “öteki” üzerindeki etkisi çizilir ki bu, belgelerde, çeşitli eserlerde defalarca, ayrıntılarıyla belirtilmiş, yorumlanmış bilgilerle sınırlıdır. Birbirinden farklı zamanlarda, farklı olaylarla anlatılmasına karşın yaşamöyküsü, kadın bedeninin dilsiz monadına dönüşür. Alma, babasının otoritesinden kaçıp gittiği yerde resmi ideolojinin sınırlarıyla karşılaşır. “Ravensbrück kampında” bulunmuş, oradan kurtulmayı başarmıştır. Direnç noktaları, sanatla ifade edilen alanlardadır. Baskıyı alayla hafife almayı, onu malzeme yaparak kendi gerçeğiyle yüzleştirmeyi tercih eder, Alma tiyatro oyuncusudur. Erika, Brandes’in karşıtıysa Alma, kendisini ele verir. Onun direniş yöntemi, yaşam pratiğine dönüşür: “Alma, hiç istemeden, belleğimin savunma sistemini yıkmıştı. Birdenbire her şey bana fazlasıyla tanıdık gelir olmuştu. Gerçeği daha dayanır kılmak için çarpıtma yolundaki aynı çabaydı benimki de. Bileklerine kadar yükselen çamur, içinde yarı gömülü bedenlerin pis kokusu, dalları olmayan, kararmış ağaçlar. Çıldırmamak için aynı kaçma arzusu. İster Ravensbrück kampında olsun, ister Somme’daki siperlerde. İkisinde de, fazlasıyla savsaklayıcı ya da fazlasıyla aceleci bir sürü kaçığın elinde bulunan aynı zayıflatma ve yok etme mekanizması.” (s.2930) Bu mekanizmaya karşı direniş sanatın verdiği güçten gelir. Alma’nın anlatıldığı bölümlerde karşımıza çıkan alt ton, yazarın yargılarıyla çelişmektedir. Anlatıcı, Alma’nın yaşadıklarından pek bahsetmediğini, ama arada bir, sanki anıların ağırlığı fazla gelmiş gibi, içini dökme ihtiyacı duyduğunu söylemesine karşın, yaşamının detayları kimi zaman pornografik bir düzeyde aktarılır. Anlatıyı beslemediği gibi, geçmişinde yaşadığı cinsel deneyimleri paylaşması Alma’nın suskun doğasını yabancılaştırır. Ayrıntıda işlenen “Profesör Müller” karakteri, dönemin trajedisini ele veren önemli bir kişidir. Akademideki katı yargılarıyla hatırlanan Müller, “Naziler iktidara geldiklerinde, rejimin aleyhinde olan profesörlerin ayıklanmasında büyük bir hevesle işbirliği yapmak üzere akademideki rektörlük görevinden yararlan”mıştır. Entrikalar ve çıkar ilişkileriyle Nazi yandaşlarının çirkin yüzleri, Müller’in kısa anlatısı gibi olayların ayrıntılarında verilir. Modern resimleri “yoz sanat” ilân eden Nazilerin, yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans sanatına sahip çıkması, eserlere propagandist işlev yükler. Hitler’in halkına vaat ettiği ‘Yeni Dünya Çağı’ ekonomik, askeri, siyasi egemenlik ile ahlaki bir yapılanmayı da içerdiğinden sanat, parti programının bir aracı haline gelir. Alman Rönesansının önde gelen sanatçılarından Cranach’ın tablosunu ele geçirme arayışı, gözü dönmüş Göring tekelinde bir ava dönüşür: “…dört Kirchner, yedi Grosz, on iki Nolde’ye üç tane Cranach; altı Kandinsky, bir Picasso, beş Gris ve sekiz Shiele’ye bir Cranach.” (s.18) Cranach, farklı konuları resimlemiş, portrelerin yanı sıra korku unsurları taşıyan kasvetli peyzajların içinde İncil sahnelerini, mitolojik figürleri kullanmıştır. Nazilerin sanata yüklediği anlam, yine Alman kökenli Gotik sanatın kişi ve kitle üzerinde yarattığı tin egemenliğinin görüngüleriyle kesişir. ROMAN VE TRAJEDİ Brandes’in Kararı romanı “gerçekleştirme” sürecinin üç evresini de bünyesinde barındıran klasik Yunan trajedisinin genel yapısıyla ilişkilendirilebilir. Önce kahramanın savaşı anlatılır. Hem sanat avcılarına karşı hem de kahramanın iç dünyasındaki çatışmadan doğan bir savaştır bu. Daha sonra tutkusunun sürüklediği serüvenin içinde betimlenir kahraman. Romanın ikinci evresi olan tanıma alanı ise hatıralarıyla beliren diğer karakterlerle kurduğu ilişki, resimle arasındaki bağ ve savaş cephelerinde gördükleriyle derinleşir. Trajedilerin sonunda kahraman savaş verilen kişi tarafından kabul edilir. Bu aşamada artık parçalar bütünlenir, tanınma ve kendi kararının kabul edilmesi, kişiyle birlikte olay da varlığını gerçekleştirir. Hofer’in adil olmayan yöntemlerle tercihini tanıdığı Brandes’in sahip çıktığı Cranach resmi sadece kültürel mirası değil onun özel mülkiyetine dönüşür. Cranach tablosu şaşırtıcı bir finalle anlam kazanır. Annesinin âşığının kopyaladığı bu resim kutsal aile imgesiyle örtüşür. Roman, kendisini var eden parçalarla bütün arasındaki oranları sürekli gözeterek bu oranlarla kurduğu dengenin devamlılığını korumayı hedeflediğinden söz ettiği tutkuları, aşkı, ölüm bilinci bile duygulardan arındırılmış bir aklın kontrolü altındadır. Birbiriyle bağlanan parçalar, özenle belirlenmiş formlar katmanlaşırken yüzeyle bağlantısını asla koparmaz. Yan unsurlar, hizmet ettiği amacın farkındadır. Anlatının ritmi, sözün dönüşlerle başka durumlara evrilmesi, Pessoa’nın şiirsel betiğini çağrıştırsa da, Brandes’in Kararı, biçimi değişen baskıların soluğudur. ? Brandes’in Kararı/ Eduard Márquez/ Çeviren: İnci Kut/ Can Yayınları/ 116 s. Eduard Márquez Hayatının son demlerini yaşamakta olan DresdenLi ressam Brandes, geri dönüp hatırlar: İki dünya savaşında yaşadıklarını, sürgünü, Alma ve Erika’yla aşklarını, Nazi rejiminin ‘yozlaşmış sanat’ üzerinde kurduğu baskıyı... Ama özellikle de Nazilerin önderlerinden Hermann Göring’in sanat danışmanının, çok değer verdiği bir tabloyu elde etmek için ona şantaj yapmak amacıyla atölyesine yaptığı ziyareti... 2005 Octavi Pellissa ödülünü alan Brandes’in Kararı‘nda Eduard Márquez, ressam Brandes’in kişiliğinde aslında Fransız ressam Georges Braque’ın yaşadığı bir şantaj olayını anlatırken olayların akışı içinde Nazilerin gerçekleştirdiği inanılmaz sanat eserleri soygununu da gözler önüne seriyor. Ë Fadime USLU atalanca aslından dilimize İnci Kut tarafından kazandırılan Eduard Márquez’in Brandes’in Kararı adlı romanı, sanatın, ideolojik çatışmaların eksenindeki konumunu, Avrupa aydınının tarihsel bilincini ve geçmişiyle bağını irdeliyor. Sadece konuyla değil, yöntemi, dili, zamanı kullanma biçimi ile edebiyat ve resim sanatına bütüncül bir bakışın yansımalarıyla bu mücadeleyi yeniden canlandırıyor. K AVRUPA’NIN ACISI Romanın kahramanı Ressam Brandes, Nasyonal Sosyalist Parti’nin sanatçı üzerindeki tehdidini anlatırken savaşların yıkımını, sanatın acısını dile getirir. Evet, Brandes’den bir karar vermesi istenir. Kendi yaptığı resimlere karşılık elinde bulunan bir Cranach tablosunu Nazi önderi Göring’in yardımcısı HoSAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle