Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Emin Çölaşan’la ‘Sakıncalı Gazeteci’ Emin Çölaşan’ın Hürriyet’ten kovulduktan sonra yazdığı üçüncü kitap Sakıncalı Gazeteci raflarda. Kitap, Çölaşan’ın Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi ve Her Kuşun Eti Yenmez’in devamı. Notlarından, belgelerinden ve acıtatlı anılarından oluşan, medyanın dönüşümüne ışık tutan, iktidar baskısının ulaştığı raddeleri ortaya koyan bir ibret belgesi. Sadece Hürriyet’ten kovulma olayını değil, işsiz kalan bir gazetecinin halkın geçmişten gelen sevgi ve saygısıyla neler yaşadığını da anlatıyor Çölaşan Sakıncalı Gazeteci’de. “Aydın Doğan’ın Çölaşan’ın Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi kitabına açtığı dava, mahkeme tarafından nasıl, hangi gerekçeyle reddedildi?”, “Mahkemede tanıklar neler söylediler?”, “Medyada hangi baskılara muhatap oldu?” sorularının yanıtlarını paylaşıyor. Söyleşimizde Hürriyet’te çalışırken aldığı maaştan, Tayyip ErdoğanAydın Doğan restleşmesine ilişkin yorumlarını da aldığım Çölaşan, iktidarın Doğan Grubu’na fatura ettiği astronomik vergi cezası konusunda görüşlerini de açıkladı hayli “şaşırtıcı” ifadelerle. Çölaşan’la Sakıncalı Gazeteci adlı kitabını konuştuk. ‘Medyada zafer AKP’nin olacaktır!’ ilkelerine uymamıştır.” Peki hangi yayın ilkeleridir bunlar, benim uymadığım nedir? Dahasını söyleyeyim, bir güzel örnekten yola çıkayım. Şimdi Ahmet Hakan’ı Ahmet Arsan takma ismiyle piyasaya sürdüler. İşte İslami kesimin hergele yazarı Ahmet Arsan olayı... Ahmet Arsan dedikleri aslında Ahmet Hakan. Peki bu yutturmaca Hürriyet’in ya da herhangi bir yayın organının, basının, medyanın hangi ahlak ilkeleriyle bağdaşır? Ahmet Hakan’ı sen başka bir isimle kakalıyorsun okuyucuya ondan sonra da yayın ilkelerinden söz ediyorsun. EMİN ÇÖLAŞAN’IN MAAŞI! Ayda 15.750 dolar maaş alıyordunuz. Kovulduğunuzda 24 milyardı maaşınız. Bunu da yazıyorsunuz kitabınızda. Ben söylüyorum tabii. 22 yılda toplam 1.5 milyon dolar prim aldığınızı da okuyoruz. Doğru. Bunu anlatır mısınız, şimdi nutku tutuluyor insanların... Tüm bu maaş, prim, bunlar nasıl konuşuluyordu, nasıl aldınız, nasıl verildi, açar mısınız? Toplam 1.5 milyon dolar tutarındaki pirimi ben 1997, 1998 ve 1999 yıllarında aldım. Kendileri bana geldiler dediler ki arkadaş biz sana başka yere gitmeyesin diye, sen bizim bir numaralı yazarımızsın diye biz sana prim vereceğiz dediler. Üç yıl üst üste bana prim verdiler. O zaman AKP falan yok ortalıkta, biz rahat yazıyoruz. Ben AKP döneminde sakıncalı oldum. Daha önceki dönemler de bal şeker değildi ama bunların bir numaralı yazarlarıydım kendileri de söylediler. Başka gazetelere büyük paralarla transfer olacağımı sanıyorlardı. Oysa hiç alakası yoktu. Bana birçok transfer teklifi geldi o zaman, Uzanlar’ın Star gazetesinden vardı, Karamehmet’in Akşam gazetesinden vardı mesela. Hiçbirine evet demedim, hiçbiriyle para konuşmadım. Ama bunlar giderim kuşkusuyla o primleri verdiler. Şimdi patronun sana gelip de böyle bir parayı önerse, sen hayır ben bunu kabul etmem diyebilir misin? Kabul edersin, gayet doğal bir şey. Hak ettiğinizi de düşündünüz doğal olarak... İyi bir futbolcunun bir yılda aldığı primin belki de dörtte biridir. 1.5 trilyon lirayı 22 yıla bölersen aldığım prim yaklaşık ayda 5 bin dolara falan geliyor. Yani 15.750 dolar bir dönem maaş aldım ondan sonra TL’ye çevrildi maaşım 24 milyar oldu. Peki Doğan Grubu’nun üst düzey yöneticileri ya da medyadaki başka üst düzey kişiler kaç para alıyordu? Bir de şu ayıba değineyim, kovulmamla ilgili davada bunu gündeme getirmesi bile ne kadar ayıp bir olay. Ertuğrul Özkök kendi maaşını niye açıklamıyor peki. 100 bin doların üzerindeki maaşını artı gazeteden kullandığı kredi kartlarını artı altındaki özel uçakları vesaire niye açıklamıyor. Tekneler, denize sıfır villalar, jipler alanlar kimlerdi? Ben bunların böyle şeylerini almadım. Evet, hatta kovulmanıza yakın bir sü Ë Gamze AKDEMİR ediğiniz gibi eğer kovulmasaydınız bu son üç kitap olmayacaktı... Peki Sakıncalı Gazeteci‘deki kitabını alanlar en çok neyle karşılaşacaklar? Benim kovulma olayım Türk basınında ilginç bir olaydı. Çok büyük tepki yarattı kamuoyunda. Kovulmamın perde arkasında da Aydın Doğan ile Ertuğrul Özkök’ün bana karşı tavırları yatıyordu. Onun da perde arkasında AKP iktidarının ve Tayyip Erdoğan’ın benimle ilgili kendilerine akseden “tavırları” yatıyordu. Şimdi benim elim kolum şu anda bağlı, beni herhangi bir gazete kabul etmiyor. Niye kabul etmiyor, hırsızlıktan, ahlaksızlıktan, yalan yanlış yazmaktan falan değil sadece ve sadece AKP iktidarını yazılarımla beş yıl boyunca silkelediğim için. Belgelerle yolsuzlukları, hırsızlıkları, her şeyi yazdım. Ve dolayısıyla bunlar tabii Aydın Doğan’a ve Ertuğrul Özkök’e baskı yaptılar. Onun için ben de oturdum üç tane kitap yazdım bu süreci anlatan. Benim yapacağım başka hiçbir şey yoktu şu ortamda çünkü televizyonlar da bana çok büyük ölçüde kapalı. İktidar korkusu her tarafı sarmış. Dolayısıyla bütün patronlar hesap kitap peşinde, kendi çıkarlarının peşinde. Ben de sadece kovulma olayımı değil işsiz kalan bir gazetecinin halkın ta geçmişten gelen sevgi ve saygısıyla neler yaşadığını bu üç kitabımda anlattım. Yaptığım budur. Mesela kitabın çok önemli unsurlarından biri şudur; Aydın Doğan Kovulduk Ey Halkım Unutma Beni adlı kitabımdan dolayı beni mahkemeye vermişti ve benden 50 bin TL tazminat istiyordu. O davasını mahkeme reddetti. Bu çok önemlidir. D Orada bütün tanık ifadelerini de mahkeme tutanaklarından yazdım. Sonra kovulma olayına arada bir değindim, perde arkasını açmaya çalıştım okurlara. Ve onun da ötesinde işsiz bir gazetecinin neler yaşadığını, ruhsal durumunu aktarmaya çalıştım. Tanık ifadeleri konusunda hayal kırıklıklarınızdan da bahsediyorsunuz. Evet. Açar mısınız bunu biraz? Yargının karşısında insanların çekinceleri mi devreye giriyor biraz da... Hayır öyle değil. Bana karşı Aydın Doğan’ın çıkardığı kanıtların tamamı Ertuğrul Özkök başta olmak üzere kendisinden maaş alan Hürriyet çalışanlarıydı. Ve benim olayımla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişilerdi. Ve onlar kendilerinin haberi bile olmadan yani kendilerine saygısızlık yapılarak tanık gösterildiler Aydın Doğan tarafından. Ve bilmedikleri konuda ahkam kestiler. Tabii mahkeme bunların hiçbirini dikkate almadı. Bu tanıklık yapan yazarlarla hiç görüştünüz mü, görüştüğünüz oluyor mu? Hayır, sadece onların tanık olacaklarını öğrendiğim zaman, Tufan Türenç’e ve Özdemir İnce’ye telefon açtım, sordum. Dedim ki sizi tanık göstermiş nasıl oluyor bu iş? İkisi de bizim ne ilgimiz var, biz senin olayını bilmeyiz, biz senin olayını sadece kulaktan dolma duyduk o kadar, biz tanıklık yapmayız dediler. Ondan sonra da gittiler şakır şakır tanıklık yaptılar. Hadise budur. Kitabınızda “doğruyu söylemediler” diyorsunuz.. Bilmedikleri konuda ahkam kestiler. Diyorlar ki bizim yazılarımıza müdahale edilmedi. Senin yazılarına müdahale edilmez kardeşim. Bu davada söz konusu olan benim yaşadıklarım, benim yazılarım. Ve biz mahkemede yazılarımın sürekli nasıl sansürlendiğini, makaslandığını belgeleriyle, bilgisayar çıktılarıyla ka nıtladık. YAYIN İLKELERİ VE AHMET HAKAN Takıntılı yazma eylemi olayı... Siz AKP’ye takıntılı mısınız? Kaldı ki gazeteci takıntılı insandır, makbul gazeteciden bahsediyorum tabii... Tabii ki her iktidar döneminde o iktidarların yolsuzluklarını, yanlışlarını, haksızlıklarını yazdım. Çünkü gazeteci eleştiren adamdır benim gözümde. Yalakalık, yağcılık yapan, patron adına tetikçilik yapan adam gazeteci değildir. Onun için AKP döneminde de bu görevimi yerine getirdim ama ben sırf AKP’yi yazmadım ki. Ama AKP’yi yazdığımda şartlar değişmişti. Yüzlerce işi vardı dışarıda, nitekim iktidar vergi sopasıyla bunların üzerine geldi. Ama burada vermek istediğim asıl mesaj şu; “takıntılı” lafı bunların sadece bahanesidir, gerekçesidir. Ne diyeceklerdi bana? Bugüne kadar her ortamda arkadaş beni niye kovdunuz diye defalarca sordum. Bir hırsızlık, yolsuzluk, iş takibi, iş bitirmek, kişisel çıkarlarım doğrultusunda yazı yazmak, herhangi bir ahlaksızlık vesaire var mıydı? Bekliyordum ki mahkemede en azından bunu açıklasınlar, desinler ki “Emin Çölaşan şunu yapmıştı hâkim bey ve biz o yüzden onu uzaklaştırmak zorunda kaldık.” Mahkemede de söyleyemediler çünkü hiçbir şey yok ortada. Kendilerini gerçekten haklı hissediyor olabileceklerini düşündünüz mü hiç? Hayır, haklı olmadıklarını kendileri de biliyorlar. Ezik durumdalar karşımda çünkü sadece ve sadece iktidar baskısıyla beni kovmak durumunda kaldılar. Aydın Doğan o baskı yüzünden bana 23 yıldır küstü onu kendisi de itiraf ediyor. Bir de dava dilekçelerinde hafifçe şuna değiniyorlar “Kendisi Hürriyet’in yayın SAYFA 14 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1012